Ekonomik kriz 188 yıldır yanan fırının ateşini söndürdü

İzmir’in meşhur pidecisi Haktanır Pide Salonu ekonomik krize dayanamadı. İzmirlilere hizmet veren pide salonunun sahibi Mehmet Somay Pideci, dükkânın kapısına kilit vurmak zorunda kalınca kendisiyle birlikte 5 çalışanı da işsiz kaldı.

İzmir’in Tarihi Kemeraltı Çarşı’nda 1834 yılında kurulan, aile bireyleri tarafından bugüne kadar yaşatılan Haktanır Pide Salonu, ekonomik krize dayanamadı. 1967’den bu yana dükkânı işleten Mehmet Somay Pideci, işletmesinin kapısına kilit vurdu.

Cumhuriyet’te yer alan habere göre, soyadı kanunu çıktığında “Pideci” soyadını alan fırının kurucusu Mehmet ustadan sonra mekanı aslını hiç bozmadan bugünlere kadar getiren aile, son yıllarda ağırlaşan ekonomik şartlara yenik düştü.

Binanın ve fırınının orijinalliği ile bilinen 188 yıllık işletmede sadece peynirli, kıymalı, kaşarlı ve sade -yumurtalı pide sunuluyordu. Fırında, mermer masa üzerine konulan kâğıtta pide servis edilir ve bıçak ile kesilirdi. Roka ve limon servisin vazgeçilmeziydi. Türkiye ve İzmir’de olduğu gibi son yıllarda yaşanan ekonomik kriz bir tarihi mekânın daha kapanmasına neden oldu. Binanın kendisine ait olmasına rağmen Mehmet Somay Pideci geçen hafta işletmesine kapattı.

Esnafın artan kriz sonrası durumunun her geçen gün ağırlaştığını ve kilit vurulan işyerlerinin arttığını belirten İzmir Tarihi Kemeraltı Derneği Başkanı Semih Girgin, “Çok üzgünüz, tarihi bir mekân daha kapandı” dedi. Girgin, “Yılların esnafı Mehmet Somay Pideci ağabeyimiz, işletme giderlerinin zorluğu neticesinde kepenk kapattı. Bu fırında 188 yıldır yanan bir ateş vardı ve söndü. Bu nedenle, Kemeraltı esnafı ve esnafın başkanı olarak çok üzgünüm. Bu tarihi mekânı yaşatmaya talip birilerinin çıkması ve yıllardır verdiğimiz pideleri vermeye devam etmemiz en büyük dileğim” dedi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Hey gidi günler…Bu pide salonuna ilk adımımı attığımda daha ilkokula bile gitmiyordum. Rahmetli babam manifaturacı esnaftı ve satacağı malları Kemeraltı’dan alırdı. Onun Kemeraltı’na gitmesi demek bizim için hele de evin en küçüğü olan benim için büyük bir sevinç kaynağıydı. Çünkü o gün sabah boyoz-yumurta kahvaltısı yapılır, iş bitince de Haktanır pidede öğle yemeği yenir sonra dönüş yolu başlardı.

    Siparişi girerken verirsin: “Tek kıymalı, buçuk peynirli, duble kıymalı. -Yumurta olsun mu üstüne? -Sadece duble kıymalının üstüne yumurta kır, diğerleri sade olsun.” Sonra işin acele ise hemen girişte sağdaki tek masaya oturur içecek sipariş eder, karnını doyurur hemen gidersin. Acelen yoksa veya kalabalık geldiysen fırın ile tek masalık oturma yerinin arasındaki, bir insanın zor sığdığı merdivenden kafanı çarpmadan yukarıdaki çekme kata çıkıp (Tipik Kemeraltı mimarisi) nispeten geniş alanda oturursun. Kıdemli yılların garsonu gelir içecek siparişi alır. Sonra roka ve limon getirir ki bu çok önemlidir: Roka ve pide. Sonra içecekler en son da pide gelir. Ama öyle kesilmiş tabağa konulmuş olarak değil. Altında kağıt olacak şekilde bütün olarak servis edilir ve her pidenin yanında küçük bir bıçak gelir. (Ama çatal gelmez) Pideyi istediğin büyüklükte kesersin, limonlu roka eşliğinde bir güzel -ama elinle- yersin. Pidenin damağında bıraktığı tat, karnın tok da olsa ilk fırsatta bir daha gelme planı yaptırır insana…Sonra aynı yoldan elinde alışveriş çantalarıyla aşağı inersin. Hesap ödenen kasa için dükkanın içinde yer yoktur o yüzden Mehmet Pideci abi, dışarda yolun kenarında, yukarıdaki fotoğrafta görülen pişirme bölümünün hemen solunda yerleştirdiği kasayı açar ve hesabı görür…

    İzmir’den okul için ayrıldıktan sonra bir daha temelli dönemedim ama her gidişimde mutlaka uğradığım, eşimi dostumu arkadaşlarımı götürdüğüm, soranlara tavsiye ve uzaktan yolunu tarif ettiğim bir mekandı burası. Mecburen bulunduğum yurtdışından tekrar Türkiye’ye gitme fırsatı bulsam uğrayacağım yerlerin başındaydı…Ne hatıralar canlandı gözümün önünde…Belki yeniden açılır biz gidinceye kadar.

    Türkiye’nin talibanı firavun düzeni, her şeyi yakıp yıktığı gibi bu güzel ‘tarihi eseri’ de yok etti…Ne diyelim geçmiş olsun.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin