‘Doğuştan teknik direktör’: Diego Simeone [Haber-Portre: Efe Yiğit]

Teknik adamlık performansıyla hayli iyi seviyedeki futbolculuğunu bile gölgede bırakan Diego Simeone, Avrupa’nın köklü kulüplerinde top koşturmuştu. Kariyerinde Atletico Madrid, Sevilla, İnter ve Lazio gibi takımlar bulunan Simeone, sahada 90 dakika mücadele eden, hırslı bir oyuncuydu. Oynattığı futbol da, kendi oyununa benzer. Takımı sahanın her yerinde sonuna kadar mücadele ediyor. Simeone, Avrupa’nın yükselen yıldızı Atletico Madrid’in mimarı…

Başkandan kritik hamle

2000’li yıllarda sıradan bir takımdı Atletico, 2010’da UEFA Avrupa Ligi’nin kazanması olağanüstü bir başarıydı onlar için. Ligde etkisizlerdi. Özellikle aynı şehrin takımı Real Madrid karşısında 10 yıldır bütün maçlarını kaybeden takım, silkelenip kendine gelmeye karar verdi. Başkan Enrique Cerezo, ‘artık değişim zamanı’ diyerek eski kaptan Diego Simeone’yi takımın başına getirdi. Başlarda bu karar, Başkan Cerezo’nun ‘taraftarın öfkesinden kaçmak için aldığı bir tedbir’ olarak yorumlandı. Zira Atletico taraftarı Simeone’yi çok seviyordu. Başkan, Simeone’yi 2006’dan beri takımın başına düşündüğünü, kariyerini Arjantin’de sonlandırmak için ülkesine dönen eski kaptanı adım adım izlediğini iddia edecekti.

Arjantin’de kapı önüne kondu

Futbolu ülkesinde bırakan ‘kaptan’, Racing Club’te işe başladı. Kısa süre içinde Estudiantes’e 24 yıl sonraki ilk kupasını kazandırdı. Ardından 2008’de River Plate’e şampiyonluk yaşattı. Ancak ertesi yıl takımın aldığı kötü sonuçlar üzerine kapıya kondu. İki sezon sonunda River Plate’in ligden düşmesinden hâlâ Simeone sorumlu tutuluyor. San Lorenzo’da şansını kısa süreliğine tekrar deneyen Simeone, en parlak yıllarını yaşadığı Avrupa’ya gitmeye karar verdi. Yeni takımı, İtalyan Catania’ydı.

Sezon başında ligden düşeceğine kesin gözüyle bakılan Catania, Simeone’nin rehberliğinde hem ligde kaldı hem de başarılı sonuçlar aldı. Atletico Başkanı Cerezo ise, Simeone’nin artık hazır olduğunu düşünerek nihayet Aralık 2011’de takımı ona teslim etti.

‘Boşvermiş’ bir takım buldu

Simeone, teknik kapasitesiyle değil mücadele ve hırsıyla parlamıştı. Sert futbol oynuyordu. Athletic Bilbao’lu Julen Guerreros’u feci şekilde sakatladığı için uzun süre rakip taraftarlar tarafından protesto edildi. Yine 1998’de Arjantin’in İngiltere ile oynadığı Dünya Kupası maçında David Beckham’ı ‘numara yaparak’ oyundan attırmasıyla medyada eleştiri oklarının hedefi oldu.

Eski kaptan, Atletico Madrid’de ‘boşvermiş’ bir ekip buldu. Ligin Real Madrid ile Barcelona arasında pay edilmesi, Atletico’lu oyuncuları ortalama bir oyuna razı etmişti. Takıma ‘kazanma ruhu’ aşılamakla işe başlayan Simeone’nin en katı kuralı ‘takım için kendini feda etme’ydi. Sahada canını dişine takıp mücadele etmeyen oyuncuya forma yoktu. Bunun dışındaki her meseleyi oyuncularıyla istişare ederek karara bağlıyordu.

Sistem meyve vermeye başlıyor

Nihayet Atletico Madrid, rakiplerine korku salan bir takım olmaya başlamıştı. Oynadığı sert ve mücadeleci futbolun yanı sıra oyuncular arası yardımlaşmanın üst düzeye taşınması, başarıyı beraberinde getirecekti. Saha kenarında ise maçın başından sonuna kadar oyuncularıyla aynı heyecanı yaşayan bir teknik adam vardı. Bu, oyunculardaki özgüveni de arttırıyordu.

Diego Simeone, yeni oyun sisteminin ilk meyvesini 2012’de UEFA Avrupa Ligi finalinde Athletic Bilbao’yu 3-0 mağlup edip kupaya ulaşarak aldı. Yaz sonunda Chelsea ile Süper Kupa finalinde karşılaşan Simeone’nin öğrencileri, 4-1 gibi tarihi bir sonuç aldı. Yeni sezon da iyi başlamıştı. Real Madrid karşısında 10 yıldır yaşanan hezimet, Kral Kupası finalinde rakiplerini hem de Santiago Bernabeu’da mağlup ettiklerinde son buldu. 2011-12 sezonunu 5. sırada tamamlayan takım, bir yıl sonra Barcelona ve Real Madrid’le zirve yarışına giriyordu.

Başarılar sürpriz değil

Artık sıra şampiyonluk yaşamaya gelmişti. Atletico Madrid, 2013-14 sezonu başlarken takımın yıldız oyuncusu Radamel Falcao’yu Rus milyarder Dimitri Rybolovlev’in sahibi olduğu Monaco’ya satarak herkesi şok etti. Bu transfer, Atletico’nun başarı yerine parayı tercih ettiği şeklinde yorumlandı. Ancak Falcao’dan gelen parayla Diego Costa ve David Villa transferleri yapıldı. Takım ligde fırtına gibi esmiş ve 18 yıl aradan sonra ilk kez La Liga’da şampiyon olmuştu.

Aynı yıl Şampiyonlar Ligi finalinde dramatik bir şekilde Real Madrid’e elenen Atletico Madrid, finale çıkma başarısını gelecek yıl da tekrarlayacak ve ‘sürpriz’ olmadığını gösterecekti. Ancak yine Real Madrid’e takıldı.

Avrupa’da Pep Guardiola birlikte en başarılı ‘genç teknik adamlar’ arasında gösterilen Simeone’nin, bir sonraki durağının Arjantin milli takımı olacağı konusunda futbol kamuoyu fikir birliğine varmış durumda. Ama ‘doğuştan teknik direktör’ olarak tanımlanan Simeone’nin şimdilik Atletico Madrid’den ayrılmaya niyeti yok. Zira burada genç, dinamik ve başarılı bir kadro kurdu. Takımına aldığı oyuncuları parlatıp satmakla ünlendi. Uzun yıllar bu başarıyı sürdürmesi sürpriz olmaz…

simone2

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin