Dış politikada ‘Biz bu haltı niye yedik’ dönemi

YORUM | M. AHMET KARABAY

“Tek Adam rejimi ülkeyi ne hale getirdi” türden laflar etmeyeceğim. Tayyip Erdoğan’ın başından bu yana aynı mayaya sahip olduğuna ilişkin örnekler paylaşacağım. Bunun aslında bunun siyasal İslamcılığın özünde olduğunu anlatmaya çalışacağım. 

Buyurun ilk başta Mısır’la yaşanan süreci hatırlayalım. Orta Doğu’da Arap Baharı denilen rüzgâr estirilmeye başladığında, Mısır’da 30 yıllık (14 Ekim 1981-11 Şubat 2011) Hüsnü Mübarek rejimini de önüne katıp götürdü.

2012’de yapılan seçimlerde Müslüman Kardeşler’in (İhvan-ı Müslimin) gösterdiği Hayrat Şatır’ın adaylığı bir şekilde düştü. İhvan, Şatır’ın yerine Muhammed Mursi’yi aday gösterdi. İlk turda yüzde 25,5 oy alan Mursi, iki adaydan biri olarak katıldığı ikinci turda yüzde 51,73 oy toplayıp Mısır’ın 5. Cumhurbaşkanı seçildi. 

30 Haziran 2012’de koltuğa oturan Mursi’nin başı ilk günden itibaren dertten kurtulamadı. Tahrir Meydanından ülkeye yayılan gösterilerle geldiği gibi, kendisini de benzeri bir sürecin içinde buldu. 

Mursi’nin yönetiminden memnun olmayanların başlattığı gösteriler, 3 Temmuz 2013’te, Genelkurmay Başkanı Abdulfettah el-Sisi’nin yönetime el koymasıyla sonuçlandı. Aynı İslamcı geleneğe sahip Tayyip Erdoğan, Mursi’nin gönderilmesinden sonra Sisi gerekçe gösterilerek yüzlerce yıllık ortak geçmişe sahip olunan Mısır’la ilişkileri koparıp attı.

Erdoğan, Mısır’la ilişkileri kesip atmasının sembolü olarak, seçmenle bir araya geldiği toplantılarda sağ elinin baş parmağını da koparmış gibi bir daha kullanmadı. 

Erdoğan, Mursi’ye dostluğunu gösterme uğruna Sisi’nin şahsında Mısır’la düşmanlığa giden bir politika izledi. 2014 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun’un verdiği yemekte Sisi ile aynı masaya oturmadı. 

Bu tarihte, Sisi ülkesinde bir yıl önce seçim yapmış ve halkın oylarıyla sandıktan çıkmıştı. Erdoğan, “Ben darbecilerle aynı masaya oturarak onları meşrulaştırmam” diyerek yemeği protesto etti.

Yerel seçimler yaklaşırken, 23 Şubat 2019’da, Sisi ile niçin görüşmediğinin gerekçelerini açıkladı:

 

“Niçin Sisi’yle görüşmediğimi soranlara söylüyorum. Ben böyle bir kişiyle asla görüşmem. Her şeyden önce onun bir defa genel afla içerideki bütün insanları serbest bırakması lazım. Serbest bırakmadığı sürece biz kalkıp Sisi ile görüşemeyiz.”

Bunlar da yetmedi, 2019’a gelindiğinde Erdoğan yerel seçim döneminde muhalefet lideri Ekrem İmamoğlu’nu Sisi’ye benzetip seçmenden kendi adayı Binali Yıldırım’a oy istedi. 

19 Haziran 2019 Erdoğan: “Pazar günü Sisi mi (Ekrem İmamoğlu) diyeceğiz Binali Yıldırım mı diyeceğiz? Mesele bu kadar önemli.”

Ancak, Türkiye ekonomik darboğaza girdikten sonra Erdoğan bu kez Mısır ile ilişkileri düzeltme gereği duydu. Yönetimle başı derde giren ve güvenli bir sığınak sanarak Türkiye’ye gelen Mısırlı İhvancılar, birer birer yakalanarak Kahire’ye gönderildi. 

DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU, MEVKİDAŞI ŞÜKRÜ’YE ‘KARDEŞİM’ DEDİ

Tarihler 20 Kasım 2022’yi gösterdiğinde ise Erdoğan’ın Sisi ile buluştuğu öğrenildi. Bir süredir medyada çıkan ve yalanlanmayan haberlerden sonra ikilinin buluşma görüntüleri de basına servis edildi.

Erdoğan, Sisi üzerinden Mısır düşmanlığı yaptığı dönemde iç politikada seçmeni kendine kanalize edebilmek amacıyla kışkırtırken, Türkiye Doğu Akdeniz’deki doğalgaz ve petrol yataklarından mahrum kaldı.

Erdoğan, 11 yıl aradan sonra Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu Kahire’ye gönderip mevkidaşı Semih Şükrü ile buluşturdu. Görüşme sonrası yapılan ortak basın toplantısında Çavuşoğlu, “Bundan sonra bağlarımızı koparmamak için elimizden geleni yapacağız” dedi. Çavuşoğlu, konuşmasında seçim sonrasında Erdoğan ve Sisi‘nin bir araya geleceğini de açıkladı.

 

ESAD, GÖRÜŞMEK İÇİN ŞARTLAR ÖNE SÜRDÜ

Beştepe Sarayı’nın yayılmacı istekleri, iç karışıklıklar yaşamaya başlayan Suriye’yi fırsat olarak gördü. 2010 yılı sonunda Esad yönetimi, protestolarla sarsılırken, Erdoğan yakında Şam’daki Emevi Camii’nde namaz kılacaklarını söylemeye başladı.

Erdoğan’ın Batılı ülkelerin maşası olarak giriştiği bu işgalci ruhun yol açacağı sonuçları gören Esad yönetimi, Moskova’dan yardım istedi. Rusya ise bunu bulunmaz bir fırsata çevirdi. 

Putin, attığı hamlelerle Doğu Akdeniz kıyıları olan Suriye’de askeri üsler kurmuş oldu. Suriye ile bu adımları atan Putin yönetimi, Kasım 2015’te Rus askeri uçağını düşüren Türkiye’yi de bu mağduriyetle çembere almış oldu. 

Erdoğan’ın Rusya’dan açık özür dilemesinden sonra Putin, hem Esad’ın hem de Erdoğan’ın hamisi rolü oynamaya başladı. 

Muhalefetten yükselen, “Esad ile görüşüp Suriyeli sığınmacıları ülkelerine gönder” çağrılarına yıllarca kulak tıkayan Erdoğan, 2022 yılı sonuna gelindiğinde bunun seçmende karşılığının çok fazla olduğunu görünce dünü unutmaya kalktı. 

Esad ile istihbarat örgütlerinin görüştüğünü kamuoyuna açıklayarak toplumun gazını almaya çalıştı. Bunun yeterli olmadığını gören Erdoğan, iki lider olarak buluşabileceklerini duyurdu. 

Bunlar da yetmeyince Erdoğan, görüşmenin seçimler öncesinde yapılabilmesi için Rusya’dan destek istedi. Putin, 15 Mart’ta Esad’ı Moskova’da ağırladı. Üstelik bu ağırlama, öncekilerden hayli farklıydı. 

Esad’ı bu savaş döneminde hep gizli kapaklı ağırlayan, çoğu zaman ziyaret bittikten sonra duyuran Kremlin, bu kez ziyareti önceden duyurdu ve törenle karşıladı. 

Esad-Putin görüşmesi üç saat sürdü. Putin, Esad’ı Erdoğan ile seçimler öncesinde görüşme konusunda ikna etmedi/edemedi. Türkiye, depremden sonra Batı’ya daha çok ihtiyacı olduğunu fark etti. Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla, “Türkiye için en büyük tehdit Rusya” olduğu yolunda bir açıklama yoluna gitti. 

Dahası, Milli Savunma Bakanlığı Türkiye’nin S-400’lere ihtiyacı yok diye çıkıştı. Ankara bir adım daha attı. Düne kadar Batılı ülkelerden gelen “Rusya’ya açıkladığımız yaptırımları sen de uygula” yolundaki çağrılara kulak verip bunların bir kısmını hayata geçirmeye başladı. 

Esad-Putin görüşmesi, Türkiye’nin bu tavırlarının ortaya konulduğu bir dönemde gerçekleşince, Kremlin Suriye liderini ikna etmede ayak sürüdü demek yanlış olmaz.

Görüşmeden sonra Rus medyasına açıklamalarda bulunan Esad, Rus ajansı Novosti’ye verdiği röportajda Erdoğan ile görüşmek için iki şart ortaya koydu:

🔷 Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde işgal ettiği topraklardan askerlerini çekecek.
🔷 Ankara, Suriye topraklarında teröristlere verdiği desteğe son verecek.

Erdoğan’ın çok istediği ikili görüşme seçimler öncesi gerçekleşecek mi henüz bilinmiyor. Esad’ın görüşmeye açık olduğunu, bu şartların yerine getirilmesi halinde zaman kısıtının olmadığını duyurması Erdoğan için bir açık kapı olur mu henüz belli değil.

Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov, Esad-Erdoğan görüşmesinin gerçekleşebilmesi için yürünmesi gereken daha hayli yol olduğunu duyurdu. 

Peki Esad seçim öncesi niçin görüşmek istemedi? Doğru cevaba ulaşmak için sorulması gereken başka bir soru var aslında. Temaslardan kim ne bekliyor?

🔴 Esad, 14 Mayıs’ta Türkiye’de yapılacak seçimlerin sonucunu görmek istiyor. Görüşme seçim öncesi olacaksa da ülkesi açısından önemli adımlar atılmış olmasını bekliyor. Muhalefet partilerinin kazanması halinde, yeni yönetimle müzakerelerin daha sağlıklı yürütüleceğini düşünüyor.
🔴 Putin, Türkiye ve Suriye’nin kendisine muhtaçlık ve güvenebileceği tek ülke olma konumunu sürdürmeden yana. Putin, “Erdoğan ile görüşmeyi reddetme. Seninle görüşmek için motivasyonu yerinde ve buna ihtiyacı var. Seçimden galip çıkarsa, o zaman bugünkü istekte olmayabilir” diye Esad’ı ikna etmeye çalıştı.
🔴 Erdoğan ise, toplumda ortaya çıkan sığınmacı yüküne karşı öfkeyi bu yolla biraz olsun dindirebilmek istiyor. Buna toplumu inandırabilirse, “Yakında hepsini göndereceğiz” algısı oluşturup seçmeni ikna etmeyi hedefliyor. Diğer bir ifadeyle sığınmacı kartını muhalefetin elinden alma peşinde. 

TÜRKİYE, SURİYE SAVAŞINI KAYBETTİ

Türkiye, Erdoğan’ın hırsları yüzünden giriştiği ve iki ülke halklarını da perişan eden savaşta sona gelmiş bulunuyor. Türkçeden başka bir dil bilmeyen, iktidar medyası dışında başka kaynaklardan haber takip etme gereği duymayanlar aksini iddia ediyor olabilirler ama Türkiye, giriştiği Suriye savaşını kaybetmiş durumda. 

Üstelik fena halde küçük düşerek kaybetti bu savaşı. Hem de;

♦️ Türkiye, 12 yıl sürdürdüğü bu savaşta 6,5 milyon sığınmacıya ev sahipliği yapmak zorunda kaldı.
♦️ Bizzat Erdoğan’ın kendi ifadesiyle Türkiye bu sığınmacılar için 100 milyar dolar para harcadı.
♦️ 15 bin Türk askeri hiçbir hava savunması olmadan Suriye topraklarında bulunuyor.
♦️ Binlerce IŞİD ve PKK/PYD militanı, sınırlarının hemen ötesinde büyük bir tehdit olarak fırsat kolluyor.
Kremlin, Esad’ı ağırlama protokolüyle, Türkiye’nin bu savaşı kaybettiğinin fotoğrafı olarak önümüze koydu.

Katil dediği İsrail’le, 15 Temmuz darbe finansörü dediği Birleşik Arap Emirlikleri ile, cani dediği Suudi Arabistan Veliaht Prensi ile görüştü. 

Erdoğan’ın son 10 yıllık dış politikası, yüzlerce “Peki öyleyse biz bu …. niye yedik” fıkrasındakine benzer olaylarla dolu.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin