Didem Arslan, Kürtçe yanlışına nasıl düştü?

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Didem Arslan Yılmaz, Show TV’deki reality show programında Kürtçe ile ilgili söylediği sözlerden dolayı eleştirilerin odağı oldu. Hedef tahtasına konulmasına, Kürtçe konuşan bir konuğunu yayından alması ve Kürtçe kelimesini ağzına almadan “Doğu dili” diye söz etmesi oldu.

Show TV’de gündüz kuşağında program yapan sunucu Didem Arslan Yılmaz programa konuk olan bir kişinin Kürtçe konuşmasına tepki gösterdi. Yılmaz, Kürkçe konuşan kişiyi canlı yayından alırken “Burası Türkiye Cumhuriyeti, olmaz öyle şey” dedi. Yılmaz‘ın sözleri ise özellikle sosyal medyada büyük tepki çekti.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Didem Arslan Yılmaz, yüzü ekranla barışık biri. Bundan dolayı Ciner Medya Grubu’nun tepesindeki isim Kenan Tekdağ, onu Habertürk televizyonundan alarak Show TV’ye taşıdı. İnci Ertuğrul, Serap Ezgü ve Ece Üner’den sonra Didem Arslan da aynı yolu takip etmiş oldu.

Kamuoyu günlük hayatın farklı yönlerini anlatan bu programları “kadın programı” olarak adlandırdı. Global adı ise daha geniş tanımlı “reality show”.

BURASI TÜRKİYE CUMHURİYETİ. DOĞU DİLİ BİLMİYORUZ Kİ…

Didem Arslan, hafta içi saat 15.00’te başlayan kendi adıyla bütünleşen “Vazgeçme” programında, canlı yayına telefonla bağlanan bir kişinin konuklarla Kürtçe konuşmaya başlaması üzerine tepki gösterdi:

“Türkan hanımı bir hattan alın. Kızlara da hakaret edemez, öyle de konuşamaz. Biraz da anlarım ben Kürtçeden. Kesinlikle olmaz. Doğru düzgün Türkçe konuşun, hepimiz anlayacağız. Burası Türkiye Cumhuriyeti. Doğu dili bilmiyoruz ki biz?”

Bu sözlerin yayınlanmasından kısa bir süre sonra sosyal medyada #haddinibildidemarslan etiketi ile Show TV sunucusunun tavrına yönelik eleştiri kampanyası başlatıldı. #Kürtçe etiketi ile birlikte gündemin üst sıralarına çıktı.

Didem Arslan’ın bu garip refleksi, RTÜK’ün çalıştığı kuruma ceza vermesine yönelik bir ön alma girişimi miydi bilinmez. Gerekçesi ne olursa olsun bu tavrı onaylamak mümkün değildi. Üstelik bizzat ifade ettiğine göre, kendisi de Kürt kökenli. Ailesinden öğrendiği kadar epeyce Kürtçe biliyor.

Dahası Didem Arslan, aynı zamanda Alevi bir ailenin çocuğu. Yani bu toplumda aşağılanma ve dışlanmanın bütün çeşitliliğini yaşamış olmalı.

DİDEM ARSLAN, KENDİNİ BEYAZ TÜRKLERE FENA KAPTIRMIŞ

“Akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini” diye tekerleme gibi bir atasözü var. Buradan hareketle, “Kürdün Kürde yaptığını başka kimse yapmaz” diye bir söz söylemek elbette yakışık kalmaz. Ancak, Beyaz Türklerin arasında zaman geçire geçire Didem Arslan onlara kendisini fena kaptırmış diye mi anlamak gerekiyor acaba?

Konuşma anlaşılmayacak bir dile tepki olsa idi, çözüm bulmak için yayıncılık açısından yapacak çok şey vardı. Bir tercüman ayarlamak bunların en pratiği olabilirdi. “Kürtçe anlamıyorum, lütfen biri tercüme edebilir mi?” demesi yeterli idi. Ama konu “stüdyodakilerin bilmediği bir dile” çözüm bulmak değil.

Konu, stüdyodakilerin anlamadığı dilin konuşulması da değil. Nitekim böyle durumlarda Didem Arslan’ın devreye girebildiği çok oldu.

Türkiye Cumhuriyetini yıllarca Kürtlere ve Kürtçeye sırt çevirmesini sağlayanlar, bu kadim dilin bu toprakların ve insanlığın ortak mirası olduğunu unutturmaya çalıştılar.

Devletin Kürtçe resmi kanalı varken, Kürtçe yayın yapan özel televizyonlar varken, Show TV sunucusunun bu tavrını en hafifi ile işgüzarlık olarak görmek gerek. Başka bir yorum yapıp ırkçılık yaptığını akla bile getirmek istemiyorum.

Ne var ki ırkçılık ve ayırımcılık bu coğrafyanın temel özelliği gibi. Sincar’da Çin’in Türkçeyi yasaklamasını zulüm olarak yansıtanlar, Kürt coğrafyasında Kürtçeyi yasaklayanlar kendi zulmünü görmek istemiyor. Oysa, kendi zulmünü görmemenin en büyük zulüm olduğunu aklımıza getirmiyoruz.

Oysa Kürtçe konuşana yıllarca PKK’lı muamelesi yapıldı bu ülkede. Bu tavır, her zaman tersini doğurur. Kürtçe konuşanı aşağılamak ya da dışlamak, PKK’nın ekmeğine yağ sürmek demek.

KÜRTÇE EN ÇOK KONUŞULAR DİLLER SIRALAMASINDA

Kürtçe dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında Wikipedia verilerine göre dünyada ilk 10 arasında. Türkiye’de 20 milyondan fazla insanın ana dili Kürtçe. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de toplam 50 milyon insan bu dili konuşuyor.

Şu videonun çarpıcılığına bakar mısınız? Söyleyen kişi Mısırlı, çalanlar İrlandalı, şarkı ise Kürtçe.

Son zamanlarda Kürtçeye karşı mide bulandıran tavırlar maalesef peş peşe geliyor. Elazığ Cezaevinde aralarında DTK Eş Başkanı ve HDP eski Milletvekili Leyla Güven’in de bulunduğu dokuz kadın tutuklu hakkında, “Kürtçe şarkı söyledikleri” gerekçesiyle disiplin soruşturması başlatıldı.

Leyla Güven’in gazeteci kızı Sabiha Temizkan, annesi ile haftalık korona topu yaptığı açıklamada, aldıkları cezaya değil ama Kürtçe’nin hâlâ “anlaşılmayan bir dil” olarak tanımlanmasına üzüldüklerini söyledi.

Hiç kimsenin bir dili bilmesi şart değil ama o dile saygı göstermek zorunda.

Yaman çelişkiye bakın ki adını taşıdığı dil Kürtçe. “Didem” gözüm gibi sevdiğim, sevdiğim demek.

Dinlediği Kürtçe şarkı karşısında yanındakinin ağladığını gören Şener Şen’in “Kürtçe biliyor musun?” sorusuna verilen cevap hiç unutulmayacak: “Bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerekiyor?”

Biri Charles Bukowski, diğeri bu toprağın yüreği yanık yazarı Mehmet Uzun’un şiirinden mısralarla huzurunuzdan ayrılıyorum:

“Hangi çiçek diğerini sarı açtı diye ayıplar?
Hangi kuş, farklı ötünce diğerine yasak koyar?
Derisinden ötürü öldürüyor insanlar.
Ah insanlar. Her şeyi bulup kendini bulamayanlar.

Charles Bukowski

“Sen ülkem kadar güzeldin
Ve ben dili yasaklanmış kadar çok sevdim seni
Sen Dicle olup aktın, bense Fırat
Böyle sessiz sakin coştuğumuz oldu
Sen Türkçe baktın, bense Kürtçe sevdim…!”

Mehmet Uzun

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin