‘Devrederler mi?’ sorusuna bir de böyle bakın

YORUM | M. AHMET KARABAY

Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyan Tayyip Erdoğan ve etrafındaki suç ortakları, bu seçime kadar sandığın ucu her göründüğünde vatandaşın vereceği oyu kutsamaya çalışan konuşmalarla halkın karşısına çıkarlardı. Oturdukları koltuğu kaybedeceklerini gören Erdoğan ve hempaları, şimdi koro halinde “Kazansalar bile vermeyeceğiz” tehdidini niçin yapıyorlar gelin birlikte göz atalım.

Yine yakın geçmişten hareketle bugüne gelmek istiyorum. 1990 yılından sonra doğanlar, hayatlarında Tayyip Erdoğan’dan başka kimseyi tanımadılar. Oysa önceki kuşaklar, iktidar sahiplerinin değiştiğini, gidip geldiğini gördü. 

Bülent Ecevit’i, Mesut Yılmaz’ı, Tansu Çiller’i, Necmettin Erbakan’ı, Süleyman Demirel’i, Yıldırım Akbulut’u, Turgut Özal’ı… Yaşı benim gibi müsait olanlar çok daha fazlasını…

Müzisyen Fikret Kızılok, 6 kez gidip 7 kez gelen Süleyman Demirel’le ilgili tarihi bir belge niteliğinde neler söylemişti. Bugünün kuşağı için bir şey ifade etmeyen video, benim kuşağım için tam bir hafıza tazelemesi niteliğinde.

Neyse konumuza dönelim. 

Süleyman Soylu’nun Erdoğan muhibbi Nurculara ait olan İstanbul İlim ve Kültür Vakfı’nda yaptığı konuşma, kamuoyunda büyük tepkiyle karşılandı.

Soylu’ya göre, 15 Temmuz’da askerle yapılmak istenen darbe, bu kez 14 Mayıs’ta halkın oylarıyla yapılacak. Oysa Soylu’nun bir dönem genel başkanlığını yaptığı Demokrat Parti’nin, 73 yıl önce CHP’nin tek parti dönemine son verip iktidara gelmesini bu ülke “Beyaz İhtilal” olarak gördü.

İçişleri Bakanı’nın sözleri kamuoyunda tartışılırken, bu kez Erdoğan devreye girip Ankara Türk Havacılık ve Uzay Sanayii Yerleşkesi’nde yaptığı konuşmada, Soylu’nun sözlerini bir adım öteye taşıdı. “Milletim, Kandil’in seçtiği cumhurbaşkanına ülkeyi teslim etmez” dedi.

Erdoğan, sözlerini Soylu gibi patavatsızca değil, yarın başını ağrıtmayacağını düşündüğü bir üslupla servis yaptı. “Milletin teslim etmeyeceğini” de iki manada anlayabilirsiniz. “Biz kaybedersek sokağa çıkıp duruma el koyun” diye yorumlanacağı gibi, Erdoğan’ın sözleri “Benim vatandaşım Kılıçdaroğlu’na oy verip iktidarın onlara geçmesine izin vermez” gibi de anlaşılacak bir kılıf içinde ifade edilmiş durumda.

ERDOĞAN BU TEHDİTLERİ HER DÖNEM YAPTI

Erdoğan, bu tür tehditlere bugün başlamadı. Geçmişte farklı konularda defalarca tehditlerde bulundu. 7 Haziran seçimlerinden tam 3 ay önce 7 Mart 2015’te Gaziantep’te katıldığı toplu açılış töreninde söyledikleri bugünkü tehditlerinden farklı değildi.

“400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” sözü, o günün şartlarında aynı anlamda söylenmişti. 

Bu yazıyı okuyanlar, “7 Haziran 2015 seçimlerinde de kaybetmişlerdi, sonra ne oldu?” demesinler. İki seçim arasında temel bir fark var. Önceki Parlamenter Sistem yürürlükte yapılan seçimdi, bu Cumhurbaşkanlığı Sistemi çerçevesinde yapılıyor. 

Parlamenter sistemde en çok oyu alan parti olduğunuzda, koalisyon kurarak iktidarınızı koruyabiliyorsunuz, bunda ise ya kazanıyor ya da kaybediyorsunuz. İkisi arasında böyle kesin bir farklılık var. Bunu unutmayalım. 14 Mayıs 2023’te kullanılan oylarla Erdoğan ya saltanatını sürdürmek için vizeyi alacak ya da çekip gidecek.

Esasında konu bu kadar netken, masumu suçlu, hırsızı kahraman, suçsuzu suçlu gösterme gücünü elinde toplayan Erdoğan, buradan hareketle bir adım daha atmaya çalışıyor. “Bu kadar güçlü olan biri iktidarı bırakmaz” yargısını zihinlerde sulayarak kök salmasını sağlıyor.

GİDECEKLER, SİZ YETER Kİ FARKI AÇIK TUTUN

Medyada 40 yılı geride bıraktığımı bilenler girdiğim her ortamda aynı soruyu soruyorlar. İçlerindeki derin endişeyi ortaya koyuyorlar ama bir taraftan da bir umut dalına tutunmak istiyorlar.

Ben de her defasında benzeri şeyleri söylüyorum: 

Bu muktedirler gitmemek için ellerinden gelen her şeyi yapacaklar. Devletin bütün imkanlarını seçim için seferber edip hazineyi de boşalttıkları gibi muhalifleri sindirmek amacıyla her yola başvuracaklar. 

Sandıkta her türlü manipülasyonu yapmaya kalkacaklar. Sandığa giderken yaptıklarını, seçim günü ve sayım sırasında da yapmaya çalışacaklar.

Bütün bunlara rağmen, halk açık bir farkla bunlara “bay bay” derse Ali kıran baş kesen tavırlarını bırakıp tekrar 2002 seçimleri öncesindeki AK Parti diline geri dönerler. Demokratik söylemleri senden benden daha çok dillendirmeye başlarlar. 

Zaten yurt dışında “sorunsuz bir şekilde devretme” sözü veriyorlar. Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati aracılığıyla verilen taahhütler, Batılı muhatapları tarafından kayda geçirilmiş durumda. Benzeri taahhütler, bir süre önce Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu tarafından da verildi.

Dışarıya verilen teminatların tek nedeni ise yurt dışına götürdükleri paraların başına bir şey gelmemesini sağlamak. Katar dedikleri ülkenin, ABD’nin bölgedeki askeri üssünden başka bir olmadığını muktedirler bizden daha iyi biliyor. 

Eskiden kara paranın güvenli limanı İsviçre idi. Devlet ricalinin götürdükleri paraları, kaynağına rücu ettirme diye özetlenebilecek uluslararası anlaşmaya artık İsviçre de dahil olmuş durumda.

Bu sözler sadece geçmişte değil, bugün de veriliyor. AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in sözleri çok açık ve net:

“Sandıktan kim çıkarsa Meclis’te de Parlamento’da da, Cumhurbaşkanlığı seçiminin galibi odur. Teslim etmemek diye bir şey söz konusu olamaz.”

Sadece Özlem Zengin değil, Meclis Başkanı Mustafa Şentop da benzeri ifadeleri kullandı:

“Seçim, seçimdir. Darbe ve müdahale, müdahaledir. 14 Mayıs 2023’te Türkiye bir seçim yapacak.”

Erdoğan ve hempaları halkı korkutarak, “Bu adamlar yine ülkeyi kana bularlar. İyi kötü bir gidişatımız var, ondan da olmayalım” diye düşündürüp kendilerine oy devşirmeye çalışıyorlar.

Erdoğan’ın kasası olduğu söylenen Hasan Yeşildağ’ın kardeşi Ali Yeşildağ’ın ifşaatları bu dönemde çok önemli. Eğer, gideceklerine inanmasa, Ali Yeşildağ, dün olduğu gibi bugün de susmaya devam ederdi. Yeşildağ’ın, Cevheri Güven’in YouTube sayfasında paylaştığı itiraf videosunu izlemelisiniz.

Yeşildağ, 2007 yılındaki Antalya Havalimanı ihalesinde Erdoğan’ın 1 milyar doları nasıl kendine aldığını anlatıyor. Bu tek bir ihaleden alınan rakam. Bu şahıs 21 yıldan bu yana iktidarda. İş yapmak için değil, Temel Karamollaoğlu’nun dediği gibi çalmak için çalışıyor.

Muhalefetin sandığa ve sonrasına sahip çıkabileceğine inanıyorsanız, siz de üzerinize düşeni yaptığınızdan eminseniz aşağıdaki şarkıyı dinleyip keyfine bakın. 

 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Hileye güvendikleri için uluslararasına söz veriyorlar. Uluslararası bak yaramazlık yapma yok diyor, hırsız müslümanlar da tamam abi valla yok diyorlar. Özlem Zengin de, Çavuşoğlu da hırsızlığa güvendiklerinden dürüst gibi söz veriyorlar. Valla hırsızlık yapmayacağız, biz dürüst müslümanlarız derken aslında hırsızlık karakterleri olmuş bu müslümanlara inanmak saflık olur.

    Tek problem ki ihtimal bile etmek istemedikleri şey hilenin tutmamasıdır. Çünkü uluslararası verdikleri dürüstlük sözlerini çiğnemek zorunda kalacaklar. Çünkü hırsızlar hırsızlıklarında başarılı olacaklarına inandıkları için dünyaya dürüstlük sözü veriyorlar. Ben bunları tanıdıysam bunlardan dürüstlük çıkmaz. Bunların sözleri yalandır. Bütün bir 20 yıllık tarih en temel bilgi olarak müslümanların güvenilir karakterler olmadıklarını, göründükleri gibi olmadıklarını ve soykırımcı olduklarını gösterdi. Ama bunu islama bağlamıyorum. İnsanlar müslüman olmadan da dürüst olabilirler. Bu mesele yani dürüst olup olmama insanın kendini değerli hissedip hissetmemesi ile ilgilidir. Dürüstlüğün bir pozitif değer olduğuna inanan insan kendine değer katmak için dürüst olmaya çalışacak.

    Bunlar ise yani müslümanlar dürüstlüğün bir değer olduğuna inancı kaybetmişler. Bir insan dürüst olmaya çalışır ama zaaflarından hata yapabilir. Bu öyle birşey değil. Bunların ideolojilerinde dürüst olmak negatif olarak kabul ediliyor. Yani yaşadıkları travma her ne ise bu travma sonucu sanki bu işin dürüstlükle olamayacağına inanmışlar. Yani ‘düşmana’ karşı ki burada düşman Kemalizm oluyor ama bazen acaba dürüst olmamak için mi Kemalizmi bahane ediyorlar yoksa Kemalizmi yenmek için mi dürüstlüğü bıraktılar ayırt edemiyorum.

    Nasıl bir travma yaşadılarsa Kemalizmi kendilerine şekil vermesine izin veriyorlar. Bu aslında Kemalizme karşı kaybettiklerinin göstergesidir. Yada Kemalizmin bir parçasını kendilerine İlah yaptıklarını ve bu hayranlığın onları saptırdığını gösterebilir. Çünkü müslümanların dürüstlük karşısındaki duruşları bilinçli bir tercih, doktrin gibi geliyor. Ahlaksızlığı bir alet olarak kullanmak sandıkları ideolojileri onları ahlaksız bir müslümana çevirdi.

    Yani bence muhatap olduğumuz şey bir insanın zaaflarından ziyade bir tarikatın ahlaksızlığı bir yöntem olarak seçmesine benziyor.

    Biz bunları tanıdığımız gibi emin olun bütün dünya ne olduklarını biliyor. Bunlar kaybederse önce şok olacaklar ve gerçek ahlaksız tarikat yüzlerini gösterip bırakmayacaklar ve Türkiyeye kendileri ile birlikte herkese korkunç yıkımı yaşatacaklar. Bu sürecin yaşanmasının beklenildiğini ve bu sayede bütün tarikatların aynı olduğu gerçeği ile köklerini terörist diyerek kurutacaklar. Sonra Türk Işidi iyi organize olmuş şekilde süreci tıpkı Suriyedeki gibi ele alacak. Müslüman=Işid, Işid=müslüman olacak. 28 şubatta gerçekte olmayan irtica silahlı olarak ortaya çıkacak. Bunu da zamanında beraberlerdi diye fetöye bağlayacaklar.

  2. Erdoğanın seçilmesi mi adalet, seçilmemesi mi.. Adalet.

    Bir zihin jimnastiği yapalım. Anketlere göre başa başlık bir durum söz konusu olduğuna göre, çalma payına rağmen Erdoğan kazanamadı diyelim. Anlık bir foto çekelim mi..

    Erdoğan seçimi kaybettiğinde, AN itibariyle foto:

    1. Parti/Aile içi ahlaksızlıkları, yolsuzlukları ifşa edilmiş, bir suç şebekesine ötesi Ahlaksızlık şebekesine ve aslında daha derin düşünülürse ihanet şebekesine, toplumun yüzde 45 lerde vermiş olduğu, yine her 2 kişiden biri bu toplumda VAR olmuş olacak.

    Erdoğanı seven, destekleyen bir kitle hala An itibariyle var olacak.

    2. Erdoğanın muhalifleri bir konsensüs içinde olsa da, azımsanmayacak kesimi, NOBRAN, demokratik talepler ötesinde, bir çeşit kendi mahallesinin kaybettiği psikososyal satütü gereği GURURU OKŞANAN VE şimdi sıra bizde…… diyen kesim AN itibariyle VAR olacak.

    3. F.TÖ sakızı ortak bir konsensüs olarak hala insanların zihninde var olmuş olacak, dikkat ediniz, resmi SÖYLEM OLARAK değil, toplumun damarlarına kadar yayılmış şekilde, yapılan onca zulm, genel itibariyle MEŞRU sayan insanlar devasa haliyle toplumda VAR olmuş olacak.

    Resmi söylem nasıl değişir bilinmese de, muhalefetin günümüzdeki ikircikli tavrından, siyasi çıkarlarına aykırı her hususa aykırı davranacağından hareketle yine –MİŞ gibi yapılıp, demokratikleşme önünde bir zafer miş gibi gösterilecek, Hapishanelerin boşaltılması dışında net bir şeyin yapılacağına dair bir durumun OLMAMASININ VARLIĞI önümüzde olacak.

    4. KHK ların iptal edileceği hususunun bağlamı, kimlerin işlerine döneceği konusu MUĞLAK olarak VAR olmaya devam edecek.

    5. Siyasal dinbazların kaybettiği ve onlara ait değerlerin de ufaktan ufaktan aşağılandığı şu günlere bakarsak, dilin ardındaki şöylerin söylenmeye başlanacağı ve yarısı demokratik ama diğer yarısı ulusalcı, kemalist, aşırı atatürkçü birsöylemin hazırda beklediği AN da bulacağız kendimizi.

    6. Toplumun 1 gün önce hali ne ise, 1 gün sonraki halinin de aynı olduğu bir AN da bulucaz kendimizi.

    7. Önümüzde sadece Erdoğana oy veren yüzde 45 gibi bir kesimi bulduğumuz AN ın dışında, Muharrem İnce gibi tiplere yüzde 6 larla oy verebilmiş insanların varlığının olduğu AN larda bulucaz.

    8. Aslında neyin değişeceğini bilmediğimiz, Sadece iktidarın değişiminin ve kısmen bir demokratikleşme ruhunun olacağını DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ bir AN da bulmuş olacağız kendimizi

    9. Ben, hala haksız yerde olmama rağmen AHİM davalarıyla uğraşıyor olurken, bir kısım masum insanlar, KHK lar iptal edilecek ama önümüzde koca bir YARGI kararı var, Khk iptal edilse bile ÇATI gibi Yargıtay genel kurulu kararı var, khk iptal edilse bile ertesi gün işe dönemezsin ki, çünkü hüküm yemişsin, kanunen DÖNMENİN İMKANSIZ OLDUĞU AN larda bulucaz..

    10. AHİM in bile çarpuk çurpuk verdiği kararlar karşısnıda, yine de hala devam eden AHİM süreçleri ve herkesin kafasına göre yorumladaığı AHİM kararlarının var olduğu, ama sadece var olduğu, mevcut durumun devam etmemesine yönelik güçlü bir GİRİŞİMİN olmadığı AN larda bulmuş olacağız kendimizi.

    11. Erdoğanın masum insanların başarılarını kullanarak bir dönem bir yere gelmesi, kendini vitrin etmesi gibi, aslında göstermelik ADALET, ya da kendi çıkarları, sosyal rahatlama için kısmi rahatlama düzenlemeleri dışında öze dair bir girişim yapılmayacağına dair KAYGININ tam ortasında bulduğumuz AN ları bulucaz.

    12. Ergenekon gibi bir yapının bir şekilde övüldüğü, bizzat onda yargılananların bugün bile tv lerde cirit attığını düşünürsek, meydanın aslında bir şekilde kime kaldığını gördüğümüz, kendilerinin kılına bile dokunulmayan, mevzi kaybetmeyen, tuhaf, yarısı suç, yarısı ideolojik angajeliğin var olduğu durumlarının aynen YERİNDE DURDUĞUNU GÖRDÜĞÜMÜZ ANLARDA bulucaz kendimizi.

    13. Bu ülkeye bu işlerin çorabını ilk ören yapıların, ergenekon, aşırı marjinal kesimlerin şimdilerde bir şekilde gösterdiği o HAKLILIK ruh halinin, siyasal dinbazların yaptığı ahlaksızlık, yolsuzluk ve ihanetleri karşısında, bir çeşit HAKLILIK ruhuyla, üzerimizde bir söylem olarak belki usulunce ama Kamu oyunu domine edecek şekilde TEPİNDİĞİ bir AN da bulucaz kendimizi.

    14. Yine gerçeklerin tam olarak konuşulamacağı, yine ama lı yine fakat lı cümlelerle, kendimizi SAVUNDUĞUMUZ AN larda bulucaz kendimizi..

    15. Zülfiyare dokulduğu, ocaklara ateş düşürüldüğü, ailelir param parça edildiği, hapishanelere doldurulduğu, içti suyun irin kan edildiğini bilmemize rağmen, karşımızdakilerin bugün bunu dolaylı söylediğinden hareketle, yine elin MERHAMETİNE kendimizi bıraktığımız, Kaygısını güttüğümüz ANLAR da bulucaz.

    16. Kendi içimizde, Bu işi Allah çözecek.. diyenlerin söylemlerinin aynen devam ettiği gördüğümüz AN larda bulucaz.

    17. Toplumun aynen yerinde durduğunu, bir gece de bir kutuya atılan bir şeyin aslında hiçbirşeyi değiştirmediğni öze dair, ADALET E dair , öyle AN larda bulucaz..

    Bu nedenle, bu seçimde, Erdoğanın SEÇİLMEMESİ durumu üzerinden ortaya çıkan An ın fotosunu çekince, bir ADALET görmüyorum. Bir değişimin yönünün aslında kısmi bir rahatlama ile yapılan pansuman ile asıl aslında vicdansızlıın yapılacağına yönelik bir duygunun yavaş yavaş işlediğinin başladığı An larda bulucağımızı görüyor

    ve

    buna ADALET değil diyorum.

    Peki ya Erdoğan seçilirse…?

    Bu adalet mi..

    Hapishane de eşi dostu yakını canı ciğeri olan bizler için, bunu söylemek çok zor dilimden satırımdan geçmese de, onların kurtulacağına yönelik daha güçlü bir umudun elbette içimde belirdiği bir durum bu ama,

    şunu dasöylemeden geçemeyeceğim..
    Erdoğan seçilirse asıl ADALET o olacak dostlar kanaatimce.

    Mumdan bir kayıkla ateşten denizde gezenlerin hala mum tam erimediği için kendini KIŞ ORTASI HAMAM da sanan konformistlerin, bu konforunun gerçeklerle yüzleşmesi gerekir gözümde.

    Erdoğanın ne mal olduğunun ve ötesi onun ardında konuçlanan derin yapıların ne mal olduğunun toplum tarafından daha net görüleceğine inancımın daha yüksek olduğu bir durum, Erdoğanın seçilmesi.

    Kasasında 2 ay önce 17 milyar dolar kağıt para kalmış, döviz kısıtlamalarının, Arjantin mi olur, Lübnan mı olur, Venezuella mı olur, ne olur bilinmez ama mukadder bir ekonomik kriz, cafcaflı bir ülkeye felakete sürüklenişin sürekli ötelenerek, kanserin dahada metastaz yaptığı bu günlerde,

    doktoru beğenmeyen, doktoru suçlu gösterip, sokaktaki koca karı ilacını başına tac edenlerin,

    bilimin, ahlakın, hukukun ne kadar önemli olduğunu görmelerine daha da yakın olduğu bir seçenek olduğu için Erdoğan kalmalı diyorum.

    Erdoğanın yeniden seçilmesini, toplumda var olan iki güçlü görüşün,

    çalıyor ama çalışıyor
    yesinler birbirlerini, meydan bize kalıyor

    pragmatist görüşünde olanların, ne demokrasiyi, ne hukuku özünde talep etmeyen kesimlerin gerçek anlamda talep etmesinin bir YAŞAYARAK ÖĞRENME metodu olarak gördüğüm için.. ADİL görüyorum.

    Bence ADİL olan Erdoğan ın yeniden seçilmesi..

    Toplum, Tanrı yerine kondu, onun onayı, onun tatmin edilmesi üzerine kurulu herşey.

    Bir toplum yanlışta birleşir mi.. Malesef birleşti. Millet iradesine laf söylenmez ama millet iradesinin yanlışta bulunmayacağı gibi bir iddia da da bulunamaz.

    Yaşar Nuri nin Barabbas ile Hz. İsa olayını anlattığı gibi bir atmosferi hissediyorum toplumda, bu nedenle, Adalet Erdoğanın yeniden seçilmesi diyorum.

    Menkıbe değil, hikaye değil, olmuş hadise, toplumumuz bundan ARİ mi değil mi buna siz yaşadığınız 10 yılı yaşarak karar verin …

    Barabbas azılı cani, katil, tecavüzcü, ve Hz. İSA da hiç suçu olmadan, ki Ruhullah dediğimiz, 4 büyük peygamberden biri. Öylesine önemli, öylesine mukaddes, öylesine masumluğun zirvesi Hz. İsa.

    Ve adet gereği, o bir özel günlerinde Romalıların, 2 kişi seçilir, toplum önüne konur ve hangisinin affedelim diye toplumun ALKIŞLARININ önüne getirirler.

    İlginç tir ki, bir Roma yöneticisi/askeri olsa da, zulm sisteminin adamı olsa da, bir vicdan kırıntısıyla, toplumun önüne gelir konur Arena/meydan/agora neresi ise artık, ve sorulur

    Kimi affedelim.. Barabbası mı , İsa yı mı..

    Biri suçluların lideri, ama popüler, ama adilik hikayeleriyle ün salmış değişik bir POPÜLER kişi.

    Karşısında hep tasvir edildiği üzere, zayıf, çelimsiz, albenisiz, tokat adana diğer yanağını çeviren, Allahın peygamberi HZ. İSA.

    Toplum, prestij etmez İsa ya affedelim mi sorusu karşısında çok cılız sesler, alkışlar..

    Ya Barabbas… İşte ona alkışlar kopar ve tekrar sorulur ve tekrar aynı güçlü ses…

    Bir caniyi rahatlıkla en masum İsaya tercih edecek bir pragmatist, epükirist, tuhaf bir toplumdur ozaman Roması..ARENA larda insanları yem eden Romalılar değil zulmün devamcısı, tersine o sistemi destekleyen ve zulm altında inlemelerle ancak varlığını, hazzını devam ettiren bir tuhaf toplumdur o devrin toplumu.

    Çalan çırpan ahlaksız yapan en zirvedeki adam Reis değil ki sadeece, memlekette, MAFYALAR, uyuşturucu kaçıranlar, onu bunu dövdüren kaba, nobran suç makinaları Reis bugün. Sedat Pekerler, Çakıcıların övüldüğü, sayıldığı bir toplum..

    Allahın rasulu peygamberi İSa ya gösterilmemiş geçmişteki bir merhametin, günümüzde senin gibi, benim gibi sıradan insanlara gösterileceğini düşünmek ise bir beyhude inanış.

    Bu nedenle şunu diyorum..

    Seçim sonrası kendimizi bulacağımız An ları görünce, bunu bir başlangıç iyiye yönelik olarak görmediğimi özellikle söylemek istiyorum. Ufak bir bonservis rahatlama ulufesi dışında, asılda daha farklı bir zorlu sürecin başladığını görmek malesef şimdiden rahatsız ediyor beni.

    Tersine, Erdoğanın yeniden kazandığı ve toplum kesimlerine yaklaşan ekonomik sıkıntı ve bunu beceremeyeceği durum mukadder iken sunacağı zulm opsiyonunun oldukça güçlü olduğunu görünce..

    Ne Mal olduğunun anlaşılmasına yönelik önemli bir aşama olarak görüyorum..

    Yesinler birbirini deyip, kenara çekilip keyifle çekirdek çitenlerin birbir mücadele etmek zorunda kalacağı, ve en sonunda, ilahi ıslah kanunu mu dersiniz bilmiyorum ama başına gelince, bülbül kesileceği AN ları gördüğünde aslında toplum için bir ÜMİT görüyorum.

    Yoksa eski tas eski amam, arada yanan kaynayan siz ben işin cabası.

    Ben ERDOĞAN ın yeniden seçilmesini ADALET OLARAK GÖRÜYORUM..

    Madem bu film başladı..Madem bedeller ödendi.. Anlam eksik hali hazırda.

    ANLAMIN tam ortaya çıkması için bu filmin tamamlanması, bu çirkin şarkının acaba düzelir mi diye ümitle bekleyenlerce sonuna kadar dinlenip, kendi kulaklaır da iyice tatmin olduktan sonra tamamlanması gerekir..

    Ahirete bırakılacak çok husus var biliyorum..

    Ama sosyal/tarihi olaylar meydanında cereyan eden her olay, yarıda tamamlanmamış , hep bir Anlam la bitmiş.

    Bu çirkin BESTE, bu çirkin Nazım, bu çirkin Nesir, Erdoğanın yeniden seçilmesiyle TAMAMLANMALI..

    O seçilirse, çok şeyin tetikleyicisi olacak.

    Ve söylenenin aksine, toplum gerçekten özünü bulmaya yönelik bir adım hissedecek..

    Ziya Paşa bunu ne güzel söylemiş değil mi..

    Ayinesi iştir kişinin lafına bakılmaz.. diyerek.. ve eklemiş…. İkna olmayan bir topluma nush un bir anlamı olmadığnı 10 yılda öğrendik. Öyleyse terkibin ikinci kısmını yaşaması toplumun
    ADALET GEREĞİ..

    Bu nedenle yeniden ERdoğanın kalmasınA ADALET.. diyorum..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin