Dehanın karanlık yüzü: Caravaggio

SANAT | M. NEDİM HAZAR 

Tam ismi Michelangelo Merisi da Caravaggio… Pek çok otoriteye göre “sanat tarihinin akışını değiştiren bir sanatçıydı” tıpkı Picasso gibi. Ve enteresandır bu kadar önemli bir sanatçının hayatına dair gerçek bilgiler az ve bölük pörçüktür. Ressamın doğum ve ölüm tarihleri, doğduğu yer gibi hayatı ile ilgili birçok bilgi hâlâ muallaktadır.

Caravaggio’nun en büyük yeniliği ışığı kullanmasıydı. Biyografilerin üzerinde yoğunlaştığı şey, kimsenin gün ışığında poz vermesine izin vermemesi, yukarıdan ışık parlaması olmasıydı. Biçimi yakalamak, alan yaratmak ve başka türlü gündelik sahnelere drama eklemek için ışığı kullandı.

Caravaggio's Revolution in Light and Dark - The New York Times

Hiçbir zaman bir atölyesi ve öğrencileri olmamıştır, tekniğinin sırlarını kimse ile paylaşmaz. Bunun nedeni belki ulaşılmaz olmak istemesi, belki de bu tür sorumlulukların onu kısıtlayacağını düşünmesidir.

Sanatçıyla ilgili bilinenlerin en önemli ayrıntıları tarihçilerden değil, dahi sanatçı hakkında tutulan polis tutanaklarından öğreniyoruz. Ve açıkçası bu durum her sanatçıda rastlanılan bir “şey” değildir. Yine de bu gizemli ressamın Michelangelo Merisi da Caravaggio adıyla Caravaggio’lu Fermo Merisi ve Lucia Aratori’nin ilk çocukları olarak doğduğunu; gür siyah saçlara, uzun boy, canlı ve delici gözlere sahip olduğunu, Milan’da büyüyüp, resim eğitimi aldığını daha sonra da 1592 yılında kendini göstermek için Roma’ya taşındığını biliyoruz. Sonrası Roma’nın arka sokaklarıyla papalık arasında gidip gelen baş döndürücü bir serüven…

CARAVAGGIO, een gevierde kunstenaar die tegelijkertijd een beruchte  reputatie had

Merisi, Roma’ya geldiğinde içine daldığı Michelangelo, Rafael ve Leonardo da Vinci gibi devlerin tekniklerini taklit etmeye çalışan, kilisenin koyduğu kuralların dışına çıkmayan bir sanat ortamıdır. Kardinal Carlo Borromeo’nun dönemin sanatçılarına yönelik fetvası şöyledir:

“Kutsal imajların resmini ya da heykelini yaparken yanlış, şüpheli, batıl ve alışılmadık olan hiçbir şey betimlenmemelidir. Böylece din dışı, adi ya da müstehcen, ahlaksız ve kışkırtıcı olan her şeyden titizlikle uzak durulacaktır. İnsanlarda merhamet uyandırmayan, inançlı insanların ruhunu ve gözlerini rahatsız edebilecek tuhaf olan her şeyden kaçınılacaktır. Ayrıca bir azizin betimlenmesi ile ilgili olarak aranacak nokta hayatta olan ya da ölmüş olan bir başka adamın görünüşünün reprodüksiyonunu yapmamaya özen gösterecektir.”

Caravaggio, Michelangelo Merisi da, 1571–1610 | Art UK

Bu kısıtlamalar şüphesiz Caravaggio gibi özgür bir ruha uymaz. Belki de sadece kısıtlandığı için, ondan beklenenin tam tersi yönde bir tarafa gitmeye başlar. O kendi yolunda, kendi başına ilerler. Yalnızlığın verdiği özgürlük onun en ilham verici özelliklerinden birisidir. Bu durum stiline de yansır. Mesela, Caravaggio bir yapıt üzerinde çalışırken fresklerle çalışmayı tercih etmez çünkü bu plan ve program gerektirir. Oysa o yapıt üzerine çalışırken fikir değiştirir, fikirleri yön değiştirir, siler tekrar yapar. Figürleri doğrudan tablo üzerine çizim yapmadan sadece renklerle oynayarak yapmayı tercih eder. Freskler onu bir kalıba sokamaz, düşüncelerini dizginleyemez. Tıpkı tüm Katolik dünyasını yöneten kardinallerin onu dizginleyememesi gibi. Ne kadar uyarılsa da kanunsuz işlere bulaştığı bilinir. Kılıç taşımanın yasaklandığı Roma’da kılıcıyla kavgalara karışır. Ama bir tablosunu almak için servet döken din adamları tarafından işlediği suçlar görmezden gelinir.

Aydınlanma çağının beşiğinde karanlığı seçen bir sanatçıdır Caravaggio. Dahası karanlığın gayet çekici olabileceğine dair insanların akıllarını çelen de odur. Eserlerinde kullandığı karanlık ton, kariyeri ilerledikçe daha baskın hale gelir. Belki de Caravaggio’nun dehası burada yatmaktadır: Gerçek, açık, aydınlık yerine şüpheli, karmaşık, karanlık olana ikna etme gücünde… Hayatta ve sanatta her şeyin ideal bir güzellikle kutsanmasını onaylamayıp, şüpheli ama daha gerçek duran karanlığa dikkat çeker. Bu anlamda Rönesans’ın bitişini, Barok dönemin başlangıcını da müjdeler.

David and Goliath (Caravaggio, Vienna) - ArtIconog

Sosyal ya da ideolojik her yaptırıma karşıdır Caravaggio. Kutsal kitaplarda geçen olayları, kişileri, anlatıları ayrıntılı olarak bildiğini tablolarında gösterse de bir şekilde kilisenin koyduğu kuralların dışında kalır hep. Dönemin güçlü kardinallerinden birisinin ısmarladığı Pişman Magdalen (Maddalena Penitente; 1594/1595) resminde, Magdalalı Meryem olarak dönemin herkesçe bilinen bir hayat kadınını model olarak kullanır. Yine acımasız gerçek ve ideal kurgu birbirine karışır. Tabloya bakanlar da ressamın bu cüretine sinirlenmekle karşılarında duran şahesere hayranlık duymak arasında gidip gelirler.

Kutsal figürleri alt tabakadan insanları eşleştirme fikri ressamın tablolarında çok sık rastlanan bir olgudur. Azizler, azizeler on altıncı yüzyıl kıyafetleri ile sıradan insanlar olarak görünürler. Belki de bu Caravaggio’nun ağır vergiler altında ezilen insanlara “Bu kadar umutsuz olmayın, bakın mucize belki de sizin aranızdadır,” demesinin yoludur.

Eski üsluplara bağlı olan İtalyanlar arasında çalışmalarını gerçeğin, doğal olanın basit ve olduğu gibi betimlenmesine başvuran ilk kişi olur. Bu yüzden doğal olmadığı sürece hiçbir fırça darbesiyle uğraşmaz. Hayranları fazla olsa da ona karşıt olan (çoğunlukla meslektaşları) da bir o kadar fazladır. Fransız ressam Nicolas Poussin (1594-1665) Caravaggio’nun bu dünyaya resim sanatını mahvetmek için geldiğini savunur. Dönemin sanat teorisyenleri, Caravaggio’yu sınırlı mekân kullanımı ve aşırı gerçekçi yaklaşımı nedeniyle eleştirirler. Günümüzde ise Caravaggio’nun stili devrimci bir yaklaşım olarak değerlendirilmektedir. Ya derin bir hayranlık beslersin ya da nefret edersin ama asla kayıtsız kalamazsın. İşte bu, tam da Caravaggio’nun istediği tepkidir.

Merhametin Yedi Şekli (Le sette opere di misericordia; 1606/1607) adlı tablosunda oluşturduğu atmosfer ve kurgudaki ustalığı Michelangelo’yu hatırlatır. Lokal ışık kullanımı konusunda döneminin çok ötesinde bir öngörü sahibidir.

Caravaggio: The True Master of Shadows - Art - Art

Başkent Roma’da hem ressam olarak hem de özel hayatıyla ünü gittikçe yayılmaktadır. Onun mekânları her türlü kanunsuzluğun kol gezdiği öngörülemez arka sokaklardır. Kumarbazlar, dolandırıcılar, din adamları, eşcinseller, haydutlar, hatipler, fahişeler, Yunan yazarlar, çingeneler, hırsızlar, ilahiyatçılar ve hepsinin ortasında bir katil: Caravaggio’nun ta kendisi…

Ressam, hayatının hiçbir döneminde suç işlemekten geri kalmaz ama eşsiz yeteneği üst düzey din adamları tarafından korunmasını sağlamıştır. 28 Mayıs 1606 gününe kadar. Ezeli rakibi Ranuccio Tomassoni ile yaptığı bir tenis maçında çıkan kavgada onu öldürmesi kilisenin sabrını taşıran son damla olur. Bu defa başı gerçekten derttedir. Onu koruyacak ne bir kardinal ne de zengin bir işadamı vardır artık. Hemen Roma’dan kaçarak her zaman gitmek istediği Malta’ya ulaşır.

Gösterişli unvanlardan her zaman hoşlanmış olan Caravaggio’nun yeni hedefi Malta şövalyeliğidir. Ve olur da… Ama gel gör ki şövalyelik onun hayal ettiği gibi eğlenceli bir iş değildir. Katı kurallara uyma zorunluluğu onu kısa sürede bunaltır. Şövalyelerin sıkı kurallara bağlı kusursuz hayatları Caravaggio’nun uykusunu getirir sadece. Soylu olmayı isteyen ama gereklerini yerine getirmeye asla yanaşmayan bir mızıkçıdır bazen. Çok istediği ve aldığı Malta şövalyesi unvanını da ‘yine’ bir yasağı delerek kaybeder. Başka bir şövalyeyi yaraladığı için unvanın geri alınması kararı kendi yaptığı şaheseri Vaftizci Yahya’nın Başının Vurulması (Decollazione de Battista; 1608) tablosunun önünde okunur.

Sette opere di Misericordia - Wikipedia

Onu kovarlar ama tablosunu indirmeye cesaret edemezler. Malta’dan da kovulan Caravaggio, affedilmek umuduyla Papa Paulus’a bir resim yapar: Davut ve Goliath (Davide e Golia; 1610). Ressamın şaheserleri arasında sayılan, ustalık döneminin bu en bilinen tablosundaki canavar Goliath, Caravaggio’nun ta kendisidir. O, kahraman, güzel ve ışıklar içindeki Davut değildir, başı kesilmiş Goliath’tır ve pişmanlık içinde başını Papa’ya sunmaktadır. Sonrasında Roma’ya ulaşmaya çalışırken, Papa’ya vermeyi umduğu resmi kaybeder, bir kıyı kasabasında hızlı tükettiği ama yüzyıllar boyunca derin etkiler bırakmasına yetecek işler yaptığı kısa hayatına veda eder. Yaşamı gibi mezarının yeri de hâlâ gizemini korumaktadır.

Caravaggio, tezatların insanıdır. Gerçek ve kurgu, ışık ve karanlık ve kurallar bir aradadır onun dünyasında, iç içedir. Ya da bu zıt kutupların birbirlerini var ettiklerinin farkındadır da bu döngüyle kendi sanatını besler. Her ne kadar tabloları dışında bizimle iletişim kurmayı sevmese de son sözü bu sıra dışı sanatçıya bırakalım.

Ve sonra, 1606’da, bir tenis oyunu tartışmasıyla alevlenen bir kavga sırasında bir adamı öldürdükten sonra Roma’dan kaçmak zorunda kaldı. Hayatının geri kalanını, 1610 yazında, papadan af dilemek için Roma’ya geri dönerken, çöküp ölmeden önce kaçarak geçirdi.

8 Nisan 1606 tarihinde (Roma’yı terk etmesine neden olacak cinayeti işlemeden yaklaşık bir ay öncesi) el yazısı ile düştüğü notta kullandığı kelimeler de fırça darbeleri kadar iddialı.

Decollazione di San Giovanni Battista (Caravaggio) - Wikipedia

“Şiddet ve cömertlik, arzu, gurur ve hak ettiği yerde olamamanın getirdiği çaresizlik, göz kamaştıran bir özgünlük, cesaret, dayanıklılık ve tepki görmenin verdiği o tatlı his…”

Bu enteresan kişiliğe doğal olarak sinema da kayıtsız kalmamış ve Derek Jarman gibi ustalar da dahil pek çok yönetmen Caravaggio’nun sanatı ve hayatıyla ilgili film ve diziler çekmiştir. Bunlardan en etkileyicisi ise şüphesiz 1941 yapımı, Caravaggio, il pittore maledetto (Lanetli Ressam Caravaggio) filmidir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin