Danimarka’da seçmenden aşırı sağa kırmızı kart

HABER-YORUM | HASAN CÜCÜK

Danimarka etkisi uzun yıllar sürecek bir genel seçimi geride bıraktı. 5,8 milyonluk ülkede oy kullanma hakkına sahip 4,2 milyon kişiden sandık başına giden 3,5 milyon seçmen ülkeyi 4 yıl yönetecek iktidar için oyunu kullandı. Son 18 yılın, 14 yılında ülkeyi yöneten sağ koalisyon seçimden yenilgiyle çıktı. Asıl hezimeti ise aşırı sağ Danimarka Halk Partisi (DF) yaşadı. İsveç ve Finlandiya’dan sonra Danimarka solun iktidara geldiği 3. İskinavya ülkesi oldu.

Danimarka siyasetini okurken, üzerinde durulması gereken olgu aşırı sağı temsil eden Danimarka Halk Partisi (DF) idi. 1995’de Terakki Partisi’nden ayrılan Pia Kjaersgaard’un kurduğu DF, kısa sürede beklenmedik sıçramalar yaptı. Varlık nedenini, göçmen ve mülteci karşıtlığı üzerine kuran DF, ilerleyen yıllarda sosyal konulara da el attı. Aşırı sağın Avrupa’da fikir babası Fransız Le Pen olmasına karşılık, Pia Kjaersgaard bu akımın toplumda taban bulmasını sağlayan lider olarak öne çıktı.

Girdiği her seçimde oyunu arttıran DF, Kasım 2001 seçimlerinden sonra ülkede iktidarın gizli ortağı olarak, özellikle yabancılar politikasında belirleyici oldu. Avrupa’nın en sert yabancılar yasası DF’in bastırmasıyla 1 Temmuz 2002’de yürürlüğe girdi. Ülkenin kapısı aile birleşimi yoluyla gelecek göçmen ve mültecilere kapatıldı. En sert yabancılar yasasına her yıl yeni maddeler ilave edildi. Öyle ki; yasanın ilk haliyle şuan yürürlükte olan maddeler arasında uçurumlar oluştu.

Pia Kjaersgaard

DF, yabancılar yasasından ciddi prim yaptı. İlerleyen yıllarda gündemine sosyal konuları da aldı. Özellikle yaşlılar için yılda bir kez ödenen ‘yaşlılık ikramiyesi’nin mimarı oldu. Bir maaştan daha yüksek olan bu ikramiye DF’in hanesine artı puan oldu. DF tarihi çıkışını Haziran 2015 seçimlerinde yaptı. Aldığı yüzde 21 oyla sağın en büyük partisi olup, 175 sandalyeli Meclis’te 37 vekille temsil hakkı elde etti. Bu oy patlamasının nedeni; Suriyeli mültecilerdi. Avrupa’ya akın eden Suriyeliler, Danimarka topraklarından geçip İsveç’e geçti. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra caddelerinde akın akın giden mültecileri ilk kez gören Danimarkalılar, oylarını ülkenin kapısını yabancıya kapatan DF’e kanalize etti. Peki ne oldu da 4 yıl önce seçimden ikinci parti olarak çıkan DF, bu seçimde tarihi bir hezimet yaşayıp 8,8 oy oranıyla Meclis’e ancak 16 milletvekili soktu.

Aşırı sağ Danimarka’da hikayesini kaybetti

Merkezde bulunan partiler, yabancılar konusunda DF’in söylemine yakın şartları dile getirmeye başlayınca bu parti en önemli kozunu kaybetti. Merkez sağ ve solun iki partisi Liberal Parti ve Sosyal Demokrat Parti, yabancılar konusunda DF’le paralel düşündüğünü ortaya koydu. Her seçim öncesi yabancılar konusunu tekeline alıp, oy devşiren DF bu kez savunacak mevzu bulamadı.

İkinci sebep; DF’in sağın en büyük partisi olmasına karşılık sorumluluk almaktan kaçması oldu. İktidarın bir parçası olmadı ama gizli ortak olarak politikalarda etkili oldu. Kötü gidişattan dolayı faturanın adresi olmadı. Ancak seçmen bu kez bu zokayı yutmadı. İktidar olmak istemeyen bir partiyi oylarıyla ödüllendirmenin bir anlamının olmadığını gördü. Tereddüt etmeden cezayı kesti.

DF aşırı sağın tek temsilcisiyken, yarışa Stram Kurs (Sıkı Yön) ve Nye Borgerlige (Yeni Burjuva) partileri de katıldı. Özellikle Rasmus Paludan adlı İslam ve müslüman karşıtı birinin kurduğu Stram Kurs partisi toplumun tepkisini üzerine çekti. Ülkedeki tüm müslümanları süreceği vaadinde bulunan Paludan, onlarca şehrinde düzenlediği etkinliklerde Kur’an-ı Kerim’i yaktı. Danimarka toplumu Paludan sayesinde aşırı sağın hangi uç noktaya savrulacağını gördü. Nazilerle eşdeğer bir konuma Paludan’ı yerleştirdi. Paludan yüzde 1,8 oy alıp, seçim barajını aşamadı ama Nye Borgerlige partisi barajı aşıp 4 vekille Meclis’te temsil hakkı elde etti. Bu partiler doğal olarak DF’in tabanından oy aldılar. Ancak DF’teki son seçime göre yüzde 12,4 oy kaybını sadece yeni kurulan aşırı sağ partilerle açıklamak eksik kalır.

Aşırı sağın eriyerek çıktığı seçimde oyunu arttıran partiler göçmen dostu olarak tanımlanan Sosyalist Halk Parti ve Sosyal Liberal Parti oldu. Her iki partide milletvekili sayısını ikiye katladı. Sosyal Demokratlar bir önceki seçime göre yüzde 0,4 oy kaybına rağmen seçimden birinci parti olarak çıktı. Sağın lider partisi olma özelliğini geçen seçim DF’e kaptıran Liberal Parti oylarını yüzde 3,9 oranında attırıp oyların yüzde 23,4’ünü aldı. Liberal Parti milletvekili sayısını en fazla attıran parti oldu. Sağın diğer partilerinden Liberal İttifak hezimet yaşarken, Muhafazakar Parti oyunu arttırdı. Blok siyasetinin olduğu ülkede sol blok partileri 91, sağ blok partileri ise 75 milletvekili çıkardı. Kendilerini sağ ve sol blokta tanımlamayan Alternatif Parti 5 ve Yeni Burjuva (Nye Borgerlige) 4 vekil çıkardı.

Görünen yeni hükümet sol bloktan çıkacak

Danimarka tarihinin ikinci kadın ve en genç başbakanı olma yolunda ilerleyen Sosyal Demokrat Parti Başkanı Mette Frederiksen, azınlık hükümeti istiyor. Solun diğer partileri Sosyalist Halk Partisi ve Sosyal Liberal Parti hükümette yer almak istiyor. Bu iki parti özellikle yabancılar politikasının sert rotasında değişimden yana bulunuyor. Seçimden önce dile getirilen Sosyal Demokrat Parti – Liberal Parti koalisyonu ise kurulursa ülkede devam eden blok siyasetinin sonu gelmiş olur.

Koalisyon için oldukça fazla olasılıklar bulunuyor. Seçimin en net neticesi; aşırı sağ Danimarka’da hikayesini kaybetti. Merkez partilerinin yabancılar konusunda sert söylemini benimsemesi, DF’in hezimetini hazırladı. Seçmen, aşırı sağa cezayı keserken, daha fazla ileriye gidilmesine rızasının olmadığını ortaya koydu. Aşırı sağın toparlanması zor gözüküyor. Danimarka’da ortaya çıkan bu durum diğer Avrupa ülkelerindeki aşırı sağın geleceğinide etkileyecektir. Avrupa Parlamentosu seçimlerinden de benzer manzara ortaya çıkmıştı. Aşırı sağın güçlü olduğu Hollanda ve Danimarka’da seçmen AP seçimlerinde de aşırı sağa kartını göstermişti.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin