Daha savaşı görmeden Türkiye’de bunlar olduysa…

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Dünya, Rus lider Putin’in azgınlaşan ihtiraslarının bölgeyi nasıl bir ateş çemberine çevirdiğini konuşurken, Türkiye’de mutfaktaki yangın bütün bunların ötesine geçmiş durumda. Hükümetin makyajlı TÜİK enflasyonu yüzde 50’yi aştı. Daha kötüsüyse, bu yaşadıklarımızda daha savaşın etkisi yansımadı.

Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK, enflasyona ilişkin Şubat ayı verilerini açıkladı. İnananı pek olmasa da bu resmi rakamlar olduğu için bunun üzerinden yürümek gerekiyor.

TÜİK’e göre, Şubat ayında enflasyon aylık bazda yüzde 4.81, yıllık bazda yüzde 54.44 oranında arttı. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu ENAG verilerine göre de aylık yüzde 5.44, yıllık ise yüzde 123.8 oranında yükseliş hesaplandı.

ENAG verilerini burada bırakıyorum. Sadece makyajlı, Saray denetimli TÜİK verilerine göre ÜFE denilen üretici enflasyonu ise ENAG verileri gibi üç haneli. Üreticinin yıllık maliyet artışı yüzde 105.

Üretici, kendi maliyetlerini uzun süre göğüsleyemeyecek ve bir ölçüde satış rakamlarına yansıtacak. ÜFE-TÜFE farkı bize perakende fiyatlarındaki yükseliş yolculuğunun üç haneye doğru gideceğini gösteriyor.

Türkiye’de son dönemde iyi gitmeyen ekonominin şirazesi 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte bütünüyle dağıldı. Tayyip Erdoğan’ın yeniden ve Tek Adam olarak cumhurbaşkanı olmak istemesiyle her şey değişti. Erdoğan’ın, “24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle, şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” dediğinde tarih 19 Haziran 2018 idi.

Erdoğan, istediği yetkisi aldıktan sonra ülkeyi “Tek Adam” olarak yönetmeye başladı. O tarihte hayatımızı doğrudan ilgilendiren bazı rakamlar şöyle idi:

Benzin 6 TL idi bugün 18 TL
Enflasyon yüzde 16 idi, bugün yüzde 54
Dolar 5 TL idi bugün 14 TL

Yaşanan bu ekonomik felaketin altında Erdoğan’ın faiz inadı ve bu yanlışta ısrarı yatıyor. Erdoğan faiz konusundaki görüşlerini ilk kez bugünlerde gündeme getirmedi. Tek Adam olarak seçilmeden önce de bu görüşünü dillendiriyordu.

Erdoğan, o dönem bir imza ile Merkez Bankası Başkanı ataması yapmaya ortam müsait olmadığı için kendi görüşü olarak ifade ediyor ve bu konuda anlaşılmadığından yakınıyordu. Faizin sebep, enflasyonun sonuç olduğundan emindi ve “Er veya geç anlaşılacağını” umuyordu.

Erdoğan, sonunda dizginleri tek başına eline aldı. Merkez Bankası başkanlarını mevsimlik işçi gibi değiştirmeye başladı. Ülkenin geldiği yer bugün AK Partililerin çok sevdiği tabirle, “Avrupa bizi kıskanıyor” noktası oldu. Avrupa’nın pek çok ülkesindeki yıllık enflasyon rakamlarının toplamı bizim resmi enflasyonumuza yetişemedi.

Sadece Avrupa değil, bizi artık dünya kıskanıyor.

G20 ülkeleri içinde en düşük enflasyon oranı yıllık yüzde 0.5 ile Japonya’da. Onu yüzde 0.9 ile Çin ve yüzde 1.2 ile Suudi Arabistan izliyor. Türkiye’nin benzemekten en çok korktuğu Arjantin’de bile enflasyon yüzde 50,7 düzeyinde kaldı.

BUNUN ADI DENEME YANILMA VE İNAT EKONOMİSİ

Döviz alıp başını giderken, “Dolardaki artıştan topluma ne” demeye başladılar. Bunu görüşleri dile getirenler troller olsa, ya da sokak röportajlarındaki “çıkar telefonunu” diyen amcalar olsa sorun yok. Ekonominin dümeninde oturanlar söylüyordu.

Sonra başka bir aşamaya geçildi. Bu kez aynı isimler, “Dolar artarsa ihracat artar, cari açığımız azalır, bu da enflasyonu aşağı çeker” tezini işlemeye başladılar.

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” tezini bu topluma dayatanlar son 5 ayda enflasyonu yüzde 19’lardan yüzde 54’lere zıplattılar. Enflasyonun iktidarlar tarafından en kolay tahsil edilen vergi yöntemi olduğunu defalarca dile getirmeye çalıştım.

Emekliye yıllık yüzde 20 zam yapıldı yapılmasına da daha iki aylık enflasyon rakamı yüzde 16.45 oldu.

Enflasyonla dar gelirliden alınıp faiz lobisine sermaye transferi yapılıyor. Bakmayın siz bunların “faiz lobisi” lafları etmesine.

Bankacılık sektöründen size iki rakam paylaşayım.

2021 yılı Ocak ayında bankaların net faiz geliri: 13 milyar 688 milyon TL idi.
2022 Ocak ayında bankaların net faiz geliri: 33 milyar 917 milyon TL oldu.

Hani Tek Adam faize karşıydı. Merkez Bankası’ndan yüzde 14’le faiz alan bankalar, devlet adına borçlanan Hazine’ye yüzde 30’u bulan faiz oranlarıyla borç para veriyorlar.

İŞİMİZ NEBATİ’YE KALMIŞSA HALİMİZ HARAP

Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın başına gelen Nurettin Nebati’nin, bu makama tarihinde oturmuş en liyakatsiz isim olduğu su götürmez bir gerçek. Ne söylediğini pek bilmediği için MÜSİAD’da etkin görev verilmediğinin ayrıntılarını bu köşede okumuştunuz.

Aynı Nebati, üç haneli rakama doğru koşan enflasyon konusunda toplumu rahatlatmak için “Döviz kurunu kapsamlı ve yenilikçi metotlar ile düşürdüğümüz gibi enflasyonu da önümüzdeki dönemde düşüreceğiz” açıklaması yaptı.

Muhtemelen yüzde 29’la aldıkları enflasyonu üç hanelere çıkardıktan sonra yeniden iki haneye indirdiklerinde bize bunu başarı diye satmaya çalışacaklar. Tıpkı doları 9 TL’den alıp 18’e çıkardıktan sonra 13’lere indirdikleri gibi.

Şunu unutmayın. Enflasyon zengini teğet, fakir veya sabit gelirlileriyse delip geçer.

Şimdilerde iktidar tarafında yeni bir günah keçisi arama çabası var. Yaşanan sorunların temeline başta petrol olmak üzere enerji fiyatlarının aşırı pahalanmasını oturtuyorlar.

Evet. Pandemi sonrasında dünyada enerji ve emtia fiyatları arttı. Bizim yaşadığımızsa çok büyük ölçüde yönetimin beceriksizliğinden kaynaklanıyor.

Hatırlarsanız 2008’deki global krizde petrol fiyatları tavan yapmıştı. Daha henüz o seviyeleri görmedi. Yani petrol ilk kez 100 doların üzerine çıkmıyor. Bakın o dönemle ilgili birkaç rakam paylaşayım.

  Benzin fiyatı Dolar / TL Petrol varil fiyatı
2008 3.21 1.15 140 $
2022 18.75 14.15 112 $

 

ŞİMDİ GELECEK GÜNLERİN TABLOSUNA BAKALIM

Akaryakıt fiyatları neredeyse günübirlik artıyorsa, iğneden ipliğe her şeye yeni zamlar yapılacak demektir. Bugüne kadar yüksek enflasyon rakamları diye konuştuğumuz tartıştığımız rakamlar beceriksiz ekonomi yönetiminin eseriydi.

Şimdi önümüzdeki dönemde, bunlara bir de bölgemizde yaşanan ve bizi de anafor halinde içine çekmeye çalışan bir savaş var. Bütün bu yaşadıklarımıza bir de savaş ortamının etkileri yansıyacak.

Biz nasıl petrol fiyatlarının yükselmesini içeride katmerli yaşadıysak, savaşın ekonomimize yansıması  da öyle katlamalı hissedeceğiz. Yaşadıklarımız, yakında yaşayacaklarımızın ancak fragmanı olabilir.

Tabloyu yeterince net çizemedimse önümüzdeki sorunlardan bir demet sunayım, belki bir fikir verir.

– Enflasyon yükselmeye devam edecek

– İhracatta yavaşlama hız kazanacak.

– Hazinenin borçlanma maliyetlerindeki artış sürecek.

– Ekonomide daralma yaşanacak. Henüz yavaşlama var.

– Yukarı doğru çıkması engellenen döviz kurunun baskılama maliyeti daha artacak

– Döviz kurlarındaki yükselişle birlikte 2022 bütçesi anlamını kaybetti. Döviz kuru 9 TL olarak öngörülmüştü. Şimdi doların 14 TL’yi aştığı ortamda, bütçenin bir anlamı kalmadı demektir.

– Gıda ve enerji güvenliği sorunu yaşanacak. (Yağ taşıyan 16 gemiye Rusya çıkış izni vermiyor. Bu bir örnek.)

– Cari açığımızın en büyük yamalarından olana turizmde hedeflerin tutma ihtimali artık kalmadı. Bu yıl cari açıkta tarihi rakamlar yaşanma riski ortaya çıktı.

Enflasyon indirim çağrısıyla, talimatla, polisiye tedbirlerle, boş vaatlerle ve marketlere ceza kesmekle aşağı çekilemez.

MERKEZ BANKASI ENFLASYON HEDEFİ

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’nın temel görevi enflasyonla mücadele. Bu kuruluş kanununda net bir şekilde ortaya konulmuş durumda. Merkez Bankası 2022 yılı enflasyon hedefini yüzde 5 olarak açıklamıştı.

ENAG’ın enflasyonunu hiç hesaba katmayalım, TÜİK enflasyonu yüzde 54. Merkez Bankası’nın açıkladığı rakamdan sapma oranı Şubat ayı itibariyle yüzde 1100. Bu tablodan üzülen yok, hesap veren yok, hesap soran yok, özür dileyen yok. Utananı da bugüne kadar hiç olmadı.

Tek Adam, faizi düşüreceğim inadıyla çıktığı yolda ülkenin bütün ekonomik dengelerini alt üst etti. Yıkması için birini görevlendirselerdi ancak bu kadar tahribat yapabilirdi.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin