M. AHMET KARABAY | HABER İNCELEME
Beştepe Sarayı, sadece herkese ‘dokunulabileceğini’ göstermiyor, dahası herkesin malına ‘çökülebileceğinin’ provasını yapıyor. Siyasi alanda her gün yeni bir muhalif belediyesine kayyım atanması ya da görevden almadan söz etmiyorum, daha ötesi bir şeyi dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorum.
Rus oyun yazarı ve şair Anton Çehov’un (1860-1904) çok bilinen bir sözü var. Çehov, “Eğer ilk sahnede duvarda bir silah asılıysa, oyunun bir yerinde mutlaka patlar.” der. Hükümetin, Meclis’ten geçirip 4 Şubat 2025’te Resmi Gazete’de yayınladığı bir düzenleme var. Bu düzenleme boşuna yapılmadı.
Hükümetin TÜSİAD’a meydan savaşı ilan ettiği günlerde yazdığım “TÜSİAD, terör örgütü ‘TÜTÖ’ olma yolunda!” başlıklı yazıda yürütülen hazırlıktan söz etmiştim. TÜSİAD’ın “Güven bunalımı yaşıyoruz!” feveranının altında da bu getirilen düzenlemenin amacını fark etmiş olmasına dikkat çekmiş ve bu kadar yüksek perdeden çıkış yapmasının altında bunun yattığına vurgu yapmıştım.
4 ŞUBAT DEĞİŞİKLİĞİ MAYDANOZ DÖNER’DE TEST EDİLDİ
TÜSİAD’a yapılan bu operasyonun hemen ardından bu yasanın bir küçük uygulamasını Maydanoz Döner üzerinde test ettiler. 2018’de kurulan ve başarılı bir girişim olarak öne çıkan Maydanoz Döner’e el koymak için hemen bir ‘Cemaat sosu’ hazırlandı ve medyaya servis edildi.
İktidar yanlısı, muhalifi hemen bütün medya, operasyon bakanlığı olarak görev yapan İçişleri Bakanlığı’nın servis ettiği bilgileri hiçbir cümlesini bile sorgulamadan verilen bilgileri büyük bir iştahla izleyenlerine sundular. Saray yapılanması, el koymak istediği bir şirkete nasıl çökeceğinin testini Maydanoz Döner üzerinden başarı ile test ettikten sonra yolu üzerindeki taşları temizlemiş oldu.
15 Temmuz ve darbe girişimi gibi gerekçeleri 9-10 yıl sonra kullanamayacağını bilen iktidar, bundan sonra el koyacağı şirketlere iki kulptan birini takacak. Ya “FETÖ yapılanması” diyecek ya da “PKK’nın dağ kadrolarına hizmet sunuyordu” diyerek operasyonuna girişecek.
ZORLU CEO’U CEM KÖKSAL’I ÇEKİNMEDEN SAVUNABİLMEK
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “beş babayiğidi” arasında yer alan Zorlu Grubu’nun patronu Ahmet Nazif Zorlu, şu günlerde iş hayatının en zor günlerinden birini yaşıyor. Bir taraftan yerli ve milli otomobil markası TOGG’un beş patronu arasında yer alıp öte yandan İsrail’in enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılama başarısı gösteren Zorlu Grubu, bugüne kadar hedef olmadan işlerini tereyağından kıl çeker gibi götürdü.
Grup içi Ramazan kutlaması tartışması yüzünden Zorlu’nun genç CEO’su bir iç darbe ile görevinden ayrılmak zorunda kaldı. Köksal, grubun CEO’luk koltuğunda Ömer Yüngül uzun yıllar oturduktan sonra geçen yıl emekli olmasının ardından 21 Haziran 2024’te göreve başlamıştı.
2023 yılında Vestel CEO’luğuna getirilen Ergün Güler, Zorlu Grubu’nun tarihinde hiç olmamasına rağmen, iktidarın yaydığı ortamdan hareketle şirket kültürünü bir kenara bırakıp Ramazan tebriği yayınladı. Sultanahmet Camii imamına taş çıkaracak bir üslupla yayınlanan mesajı görünce, bütün şirketleri, patronlar adına yönetme pozisyonunda olan Cem Köksal da Ergün Güler’i bir maille uyarma yoluna gitti.
Kimin desteğiyle geldiğini bilen Güler, Köksal’ın “Ergün, bizim kurumsal olarak kutlanacak günler listemizde Ramazan ayı yer almıyor. Dini günlerden Şeker ve Kurban bayramları yer alıyor. Bunlar dışındaki dini günleri kurumsal olarak kutlamamız doğru değil” yazılı bu mailini alıp medyaya servis etti.
Bizim şanlı medyamız da Cem Köksal’ın kişiye özel mailine sanki şirketin girişinde kapıya asılmış yazı muamelesi yaparak operasyon malzemesine çevirdi. İşin bundan sonrası kamuya açık alanda yürütüldü. Sosyal medyada Vestel başta olmak üzere Regal, Taç gibi Zorlu Grubu’nun markalarına yönelik boykot kampanyası başlatıldı.
Sürecin nereye evrileceği daha iki mailin sosyal medyaya düştüğü anda belli idi. Köksal, dini bütün insanlar tarafından acımasızca bir lince tabi tutuldu. Kriz yönetimi konusunda olabilecek en beceriksiz tavır sergileyen Zorlu Grubu yönetimi, krizin zorlu anlarında sessiz kalmayı seçtikten sonra, grup CEO’su Cem Köksal’ın istifa ettiğini kamuoyuna duyurdu. Erdoğan’ı gördüğünde eli ayağı dolaşan Ahmet Nazif Zorlu, 28 yıldan bu yana grup bünyesinde görev yapan Köksal’ı, parçalamaları için siyasal İslamcı linç tayfasının önüne atıverdi.
Cem Köksal gitti şimdi Ergün Güler, Erdoğan nezdinde parlak bir CEO olarak öne çıkmış olacak. Bilindiği gibi bu ülkede iki farklı iş bulma kurumu var. Biri ne kadar başarılı olduğu herkes tarafından malum olan kuruluş, diğeri de önemli kurum ve şirketlere üst düzey yönetici ve CEO atayan biraderler ekibi.
Biraderler ekibi, kişiye özel uyarı mailini, “Ramazana hakaret” diye basına sızdıran zat için artık gereken hamleyi yaparlar sanıyorum. Ergün Güler, Zorlu Grubu’nun CEO’su olduktan sonra boşalan koltuğa da ben şu sıralar hayli popüler hale gelen ilahiyatçı Halil Konakçı’yı öneriyorum.
CEM KÖKSAL’IN GÖZALTINA ALINMASI
Cem Köksal, görevinden istifa ettikten hemen sonra, “İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme” suçundan gözaltına alındı.
Siz istediğiniz kadar Köksal’ın mailinde, Ceza Kanunu’nun 115. Maddesinde “İnanç, düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını cebir ve şiddet yoluyla engelleme” gibi bir eylem söz konusu değil deyin. İstediğiniz kadar, “Yapılan gözaltı olması sadece hukuka aykırı bir yargı tacizi değil; aynı zamanda görevin kötüye kullanılması ve hürriyeti tahdit suçudur!” deyip savcılığa hukuk öğretmeye kalkın.
Sosyal medya aracılığıyla kurulan siyasal İslam engizisyonu, kelle koparmaya devam edecek. Bu toplumda bu tepkisizlik ve siyasetçilerinde bu konfor alanını terk etmeme varken, Cuma mesajı atmadığı için insanların gözaltına alınıp sorgulanacağı günlere hazırlık yapın.
Aklın nadir bulunan elemente dönüştüğü bu ülkede yaşadığımızı unutmayın…
Haklısınız ancak gözardı ettiğiniz bir nokta var. Daha 10 sene öncesine kadar Cuma’ya gidilmesine izin verilmeyen şirketler vardı. Eski yönetim kafası ile devam ediyordu. Birkaç kişinin şikayetini dikkate alan Çalışma Bakanlığı sıkıştırınca mecburen bu şirketler hem mescid açtı, hem 5 vakit namaza izin verdi hem de ayrıca otobüs kaldırdı camiye. İnsanlar gördü ki, karşı taraftakilerin hiç insafı yok. Bu durumda kendi koruyucusunun kolları altına girdi. Cem Köksal’ın mailine bakacak olursanız hala aynı kafadaki yukarıdan yazılmış üslubu görebilirsiniz. Hala Ramazan Bayramı’nı “şeker bayramı” olarak isimlendiren dışlayıcı yaklaşımı görebilirsiniz. Bu kafa bunlarda devam ettikçe, insanlar koruyucularının kolları altından çıkmayacaktır. Bunu da gözardı etmeyelim. Hindistan’a gitse ne olur ne olmaz deyip et yemekten, inek kesmekten imtina eden insanlar, kendi ülkesindeki insanın kültürüne yabancı. Bu kafayla daha çok “bize neden oy vermediler” diye devam ederler ve çark ta aynen döner. Üzücü ama bu da bir realite. Diyecek birşey yok “birbirlerini yesinler” demek isterdim ama tepiştikçe altta insanlar eziliyor
Bu sadece bir düşünce ifadesi değil, zorbaca iyi dilek mesajının engellenmesidir. Bu mesajı bile engelleyem birinin şirket içinde daha neleri engelleyebileceğini siz tahmin edin.
Sadece eleştirmek için eleştirmenizin bi anlamı yok ve maalesef inanırlılığınızı kaybediyorsunuz, kendinizi tekrar ediyorsunuz. Bir gün de yazı yazmayın, bi şey kaybetmezsiniz ya da bi sürü konu var…
Ahmet Bey, Zorlu Ceosu fırça mailini tüm şirkete atıyor. Paylaştığınız görselden bunu görebilirdiniz. Sızdırma yok yani. İş bilmezlik pervasızlık ayrıca Ramazan hazımsızlığı da var. İktidara muhalif olacağım diye hakkaniyetten uzaklaşmanız yakışmadı. TCK 115ten soruşturma açılır ve berat eder. Bu da normaldir. Herkes yargılanabilir hele de toplumda infial oluşturan bir olaya sebep olduysa.