Çöken, Soylu ve Özdağ değil…

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Türkiye, toptan bir çöküş yaşıyor, bütün kurum ve kuruluşlarıyla… Dağılmanın eşiğindeki her toplumda benzeri görülen bir çöküşten söz ediyorum… Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’ın, kendisine ağır hakaretler savuran İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu düelloya davet etmesi, sanıldığının aksine kötülükler içinde en iyisi.

Önce en güncelden söz etmek şart. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Türkiye’nin önünde duran en büyük problem olan sığınmacı sorununa başından bu yana tavrını net ortaya koydu.

Sığınmacı sorununu agresif bir şekilde gündeme getirdi ve kaşımaya çalıştı. Konuya kendi çözüm yöntemini ortaya koydu. Sunduğu çözümü tek kelimeyle özetlemek mümkün: Gidecekler!

Buna karşılık iktidar tarafıysa Türkiye’yi mülteci kampına çevirmeye devam etti. İranlılar, Suriyeliler, Iraklılar yetmezmiş gibi ülkelerinden kaçan Afganistan ve Yemenliler, hiçbir denetime tabi tutulmadan sınırdan girip ülkenin içlerine yayıldılar.

Sorunun son bir yılda daha görünür hale gelmesiyle birlikte, sıradan insanların gündemine oturmaya başladı. Sadece “ırkçı kesim” diye damgalanıp bir kenara atılmak istenen milliyetçiler değil, her kesimden sesler yükseldi.

İYİ Parti ve MHP tabanı daha düz söylemler kullanarak bu sorunu dile getirdi. Sokakta gördüklerinden rahatsız olan sadece şovenist söylemlere sahip olanlar değildi. CHP ve HDP tarafını bırakın AK Parti’ye en derin yerlerinden sevgi besleyenler de 21. yüzyılın Kavimler Göçü diye nitelenen nüfus kaymasından rahatsızlarını ifade etmeye başladı.

Hatırlarsanız, sığınmacı sorununa dair ilk yazımı bu köşede 21 Temmuz 2021’de Anadolu’da yeni bir millet inşa ediliyor başlığıyla yazıp, konunun ciddiyetine dikkat çekmeye çalışmıştım. Söz konusu yazıda kapıdaki Afgan göçünden bahsetmiştim. Bu köşede, sığınmacı konusunun ülkenin gündeminde bundan sonra daha çok yer alacağını hatırlatan hayli yazı yer alıyor.

SIĞINMACI SORUNU EKONOMİDEKİ ÇÖKÜŞTEN DAHA RİSKLİ

Toplum, ekonomide nelerin olup bittiğini kimsenin anlatmasına ihtiyaç duymayacağı kadar net yaşıyor. “İç borç faizinin ana parayı geçtiği bir dönemdeyiz” demek felaketin boyutunu anlatmak için yeterli sanırım.

Devletin üç-beş yandaşa peşkeş çekilmesi, enflasyonun üç haneli rakamlarda seyretmesi, toplumun kahir ekseriyetinin dünden daha fakir olması ekonominin durumunu anlatmak için gündeme getiriliyor. Bunların hepsi doğru.

Tek Adam rejiminin ve AK Parti iktidarının bu toplumun başına musallat ettiği sığınmacı sorunu bütün bu sorunlardan daha derin ve riskli. Becerikli bir yönetim işbaşına gelip doğru politikalar uygulanmaya başlandığında ekonomi rayına oturmaya başlar. Bundan zerre kadar şüpheniz olmasın.

Ne var ki temelinde doğrudan insan unsuru olan sığınmacı sorunu böyle değil. Ümit Özdağ ve şürekasının dile getirdiği gibi “8 milyon insanı geldikleri yere” geri göndermek öyle kolay bir iş değil.

Bir yere göç eden insan, yaşadığı süre uzadıkça bulunduğu yere kök salmaya başlar. İş kurar, çocukları oranın kültürüyle yoğrulmaya başlar, evlilikler söz konusu olur. Buna bir de AK Parti’nin “milli ve yerli” sosuna batırılmış başka ülkeler adına yaptığı uygulamalar eklendiğinde tablo daha da derinleşmiş demektir.

Kısacası, sığınmacı sorunu ne iktidar kanadının göstermeye çalıştığı gibi basit ve insanî, ne de muhalefetin dile getirdiği gibi kolay çözümü olan bir konu.

BELEDİYE BAŞKANI ELDİVEN GİYİP RİNGE ÇIKTI

Bir kez şunu net bir şekilde ifade edeyim. Özdağ’ın “çık karşıma” diyerek Soylu’yu düelloya davet etmesi siyaseten çok yanlış olsa da asil bir davranış. Düello soylu ve mert bir girişim. Bizim gibi Şark toplumlarında düello olmaz, rakibe pusu kurulur. Pusu ve arkadan saldırma mümkün olduğu sürece mertçe ortaya çıkıp rakiple yüzleşilmez.

Düello, soylu kesimin onurunu korumak amacıyla yüzyıllardan bu yana başvurduğu bir hesaplaşma yöntemi. İlk çağlardan itibaren kılıçla yapılan düello, özellikle 18 ve 19. yüzyıldan itibaren tabancayla yapılıp oldu. Düelloların da kendi içinde hassas kuralları oluştu.

Rusya’da silahlı düelloya başvurma Batı’dan hayli geç dönemlerde ortaya çıktı. En bilinenlerinden biriyse gelmiş geçmiş en büyük Rus şairi olarak kabul edilen Aleksandr Puşkin’in düellosu oldu. Şair Puşkin, eşine yakıştırılan bir dedikodu üzerine bu iddiayı ortaya attığı söylenen siyasetçi Baron Georges d’Anthès’i düelloya davet etti.

1837 yılının buz kesen bir kış gününde, düello yaptığında henüz Puşkin 38 yaşındaydı. Genç şair, açılan ateşle Petersburg’ta sokak ortasına yığıldıktan iki gün sonra hayatını kaybetti.

Puskin (1799. június 6.–1837. február 10.) - Irodalmi Jelen

Rusya’da düello, Sovyetler Birliği’nin yıkıldığı dönemlerde farklı şekillerde devam etti. Şimdilerdeyse kimsenin aklına getirmediği bir yöntem olarak bir kenara atılmış durumda.

Kimi zaman siyaset arenasında yaşanan çekişmelerin ringe taşındığı da oldu. Geçtiğimiz yılın Eylül ayında Brezilya’nın kuzey batısındaki Amazonas eyaletinde Belediye Başkanı Simao Peixoto ringe çıktı. Karşısındaysa eski meclis üyesi Erineu Alves da Silva vardı. Kozlarını ringte paylaştılar.

(Meraklılar için belirteyim Düelloya davet eden eski meclis üyesi olmuştu. Galibi belediye başkanı Peixoto oldu)

ÜMİT ÖZDAĞ-SÜLEYMAN SOYLU DÜELLOSU

Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Süleyman Soylu, son dönemde kendini bakandan çok sokak kabadayılarının üslûbunun da altında konuşmayı siyaset olarak görüyor. Dünkü çıkışıyla “bu kadarına da pes” dedirtti.

Soylu’nun sözleri, hani derler ya “kavgada bile söylenmeyecek türdendi”:

“Adam yerine koymam,
İnsan yerine koymam.
Bu hayvandan aşağı biridir.
Soros çocuğudur.
Operasyon çocuğudur.
İstihbarat elemanıdır.”

Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ da Soylu’ya bu çirkin ifadelere sakin görünen bir tavırla karşılık verdi.

Özdağ, Soylu’nun kendisi hakkında söylediği sözleri sıraladıktan sonra muhatabını bir tür düelloya davet etti. Silahsız olacağını ve tek başına geleceğini söyledi:

“Süleyman, ben yarın saat 11.00’de tek başıma ve silahsız İçişleri Bakanlığı önünde olacağım. Zerre kadar cesaretin varsa beni şerefli Türk Polisinin arkasına saklanmadan bakanlık kapısında bekle.  Kimin ne çocuğu olduğunu orada bütün Türk Milleti görecek.”

İki siyasetçinin karşılaşmasından ne çıktığını ben size söyleyeyim. Türkiye’de kurumların çöktüğünü son yıllarda yaşayıp gördük. Soylu’nun Özdağ hakkında söylediklerinden sonra bu çöküşün fotoğrafını görmek isteyenler bu tabloya bakmalı.

Özdağ, Bakanlık koltuğunda oturan Soylu ile karşı karşıya gelemedi. Özdağ, son günlerde yaptığı çıkışlarla Soylu’ya karşı siyasi bir üstünlük sağlamış gibi. Ancak, bunun kazananı yok. Olmaz ve olamaz. Ama kaybedeninin kim olduğu çok belli; o da Türkiye.

Soylu, sarf ettiği o çirkin sözlerden sonra hâlâ İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturmaya devam ederse, Türkiye’de hiç kimsenin hakkı, hukuku, malı, şerefi, haysiyeti güvende değil demektir. Dahası, esasında güvende olmayan bu ülkenin kendisidir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin