‘Cihan devleti’ diye yola çıktılar ‘soğan ekmeğe’ talime fit oldular

HABER ANALİZ | MUHSİN AHMET KARABAY

Bir süredir Türk Lirası serbest düşüş yaşıyor. Pek çoğumuz bunun istenmeyen, rastgele ortaya çıkan bir sonuç olduğunu sanıyoruz. Oysa bunun bilinçli bir tercih olduğunu ülkeyi sömürüp içini boşaltanların, kötü niyetlerini örtmek için denedikleri bir yöntem olduğunu bizzat birinci şahıs ilan etti.

Literatürümüze “Kara Salı” olarak yaşanan günde neler olup bittiğini bir bir sıralamayacağı. Bu ülkede yaşayanlar, iliklerine kadar hissetti. Bazı ürünler piyasadan çekildi. Şeker ve yağda görülen kotalı satışa bu kez bazı şirketler satışları durdurarak katılmak durumunda kaldı.

İlan sitelerinden ev ve araba satış ilanları çekildi. Müteahhitler, fiyatlandırma yapamadığı için satıştan vazgeçmek zorunda kaldılar. Apple gibi uluslararası büyük markalar, Türkiye pazarında aynı gerekçeyle satışlarını askıya aldı.

Döviz bugün güne yine yükselişle başladı. Gün içinde nelerin yaşanacağına dair kimsenin bir öngörüsü yok.

Bunların tesadüfen olduğunu sanıyoruz. Oysa ülkeyi yönetenler bunun bilinçli bir tercih olduğunu açıkça ilan ettiler. Israrla yanlışı, doğru diye ülkenin üzerinde test etmeye kalktılar.

Bazı ekonomistlerimiz, ne yapılmak istendiğini anlatmaya çalıştılarsa da yöneticilerin bu kadarını yapacaklarına ihtimal vermediler. Enflasyon çıkarken faizin indirilemeyeceğini, dahası indirilmeye devam edilirse nelerin olacağını bir bir sıraladılar.

Kamuoyu yapılmak isteneni anlamakta zorlarınca Beştepe sakini, “Ucuz TL, pahalı döviz” politikasının bilinçli bir tercih olduğunu önce Hürriyet’in Saray yazarı Hande Fırat aracılığıyla 19 Kasım’da açıkladı.

“Faiz indimi politikasının nedenleri” başlıklı yazıda Saray’ın ortaya çıkacak faturanın farkında olduğunu yazan Hande Fırat, “Bu fatura göğüslenecek” diye aktardı. Buna göre, Türk parası pul yapılacak, ülkeye dış yatırım çekilecek, bu yolla işsizlik azaltılacak.

Hande Fırat’ın yazısından yeterli mesajın alınamadığı düşünüldüğü için bu kez bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kendisi çıktı her şeyi bütün çıplaklığı ile anlattı. “Türkiye belki de tarihinde ilk defa kendi ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun bir ekonomi politikası izleme elde etmiştir” dedi.

Bir yüzükle gelip dünyanın en zenginleri arasına girenlerin, kurdukları hortum düzeni sonucu ülke fakirleşirken kendileri servetlerini katlamaya devam ettiler. Döviz rekor üstüne rekor kırarken, dolar garantili yap işlet devret projelerinin sahibi müteahhitlere iki günde 910 milyar TL daha fazla ödeme yapılacağı ortaya çıktı.

Sömürünün sürebilmesi ve halkın uyutulmaya devam edilmesinin adına “dava” dediler, “bağımsızlık” politikası diye yutturmaya devam etmeye çalıştılar.

Bu iki açıklamayı yeterince anlayamayanlar için bu kez TGRT Haber’in ana haber sunucusu Ekrem Açıkel, sıradan insanlar için tane tane anlattı. Dolar alıp başını gider halk fakirleşirken, bu işte olan hayrı insanlara anlattı.

Açıkel, Türkiye’nin Çin’den bile daha ucuz işgücüne sahip hale geldiği günü, neredeyse bayram günü gibi heyecanlıydı.

Kurdukları sistemle ülkenin hazinesine hortum bağlayanlar, dün yola “cihan devleti” diye çıktılar. Bugün gelinen noktada ise halka soğan ekmeğe talim etmeyi servis edip dişlerini biraz daha sıkmaya davet ediyorlar.

AK Parti Elazığ milletvekili Zülfü Demirbağ’ın bu bağlamda tavsiyeleri yabana atılır gibi değil.

UMUTLAR YİNE, YENİDEN KÖRFEZ SERMAYESİNDE

20 yıl sonra umutları yine Körfez ülkelerinden gelecek sermayeye bağlamış durumdayız. Dün her türlü çirkin sözü söylediğimiz Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) bugün sarıldığımız dal oldu.  BAE Prensi Muhammed bin Zayid ile 9 yıl aradan sonra yapılacak yüzyüze görüşme, topluma müjde diye pazarlanıyor.

Körfez ülkelerinden gelecek yatırımlar, Türkiye’nin Karadeniz’de bulduğu doğalgaz gibi. Bugüne kadar geleceği “kesinleşen” sermayeyi toplasanız muhtemelen 2 trilyon doları buldu. Bunlar işin umut tarafı. Gerçekleşen ise devletin bir şirketini satın alıp içini boşalttıktan sonra geri verdiler. Somut yaşanan ise üç beş bin dolayında satılan evden ibaret.

ANORMAL GİDİŞİN NORMAL SONUCUNU YAŞIYORUZ

Bugün yaşananları, bunca yıllık anormal gidişin normal sonuçları olduğunu unutmayalım. Hırsızlıkları ortaya çıkaran kadroların hapislerde çürütüldüğü bir ülke burası. Yolsuzlukları ortaya çıkaranların suçlu, hırsızların kahraman sayıldığı bir ülkede başka ne olmasını bekliyoruz.

“Çalıyorlar ama çalışıyorlar” diyerek bu insanları ülkenin başına daha güçlü bir şekilde getirenler bugün ortaya çıkan tablonun sorumlusu değil mi sanıyorsunuz.

7 Haziran 2015 seçimlerinde esas itibariyle bu felaketin demokratik yolla önü alınmıştı. Bu suçun bir başka ortağı ise 1 Kasım 2015’te “istikrar” diye suç çetesini yeniden ülkenin başına getirenler yaşanan iflasta pay sahibi oldular.

Şimdi iktidarın topluma satmaya çalıştığı tek şey, “dış güçler” heyulası. Milli geliri 4 bin dolardan 12 bin dolara çıkardık diye övündüğünüz günlerde “dış düşman” yok muydu? Adını bir türlü vermeye yanaşmadığınız ABD, Almanya, İngiltere, Fransa ve ötekiler o gün aynı konumda değil miydi?

Türkiye’de muhafazakarlığın en acınası durumu bu olsa gerek. “Cihan devleti oluyoruz” diye insanları dolduruşa getirenler, şimdi “gerekirse soğan yeriz” durumuna düştü. “Adalet” diye, “kalkınma” diye yola çıkanlar, adaleti de kalkınmayı da ülkeden silmeyi başardılar.

Ortadoğu coğrafyasının tek adam rejiminden neler çektiğini yıllardır izlerken, Türkiye seçmeni bütün uyarılara kulağını tıkayıp “Gücü denetlenmeyen tek adam yönetsin” dedi. Şimdi bunun faturasını ödüyoruz.

Doların tek adam rejimindeki serüveni çok açık. Seçimler yapıldığında 4,65 TL olan dolar kurunun tek adam dönemindeki seyri şöyle:

24 Kasım 2018’de dolar: 5,28 TL
24 Kasım 2019’da: 5,69 TL
24 Kasım 2020’de: 7,65 TL idi
24 Kasım 2021’de ise dolar 13 TL

Ekonomist Dr. Şeref Oğuz’un tabiriyle söylemek gerek. Borç paralarla bir balo yaşadık, yiyip içtik. Şimdi bunun faturasını ödeyeceğiz.

İyi Partili Erhan Usta ise ortaya çıkan sonucu, “Yıl başından bu yana topladığımız verginin 2,7 katı kadar dış borcumuz arttı; bu bir iflas senaryosudur” diye özetliyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Meraklısına kısa ekonomik notlar:

    NEDENLERİNE GÖRE ENFLASYON:
    1)Talep enflasyonu
    2)Maliyet enflasyonu
    3)Yapısal enflasyon

    Şu an ülkedeki enflasyonun sebebi, ekonomik düzene yapılan bilinçsiz müdahaleler ve geçmişin yanlış politikaları nedeniyle, Yapısal Enflasyondur.

    Ayrıca, Döviz üzerinden yurt dışından ithal edilen zorunlu mallar, enerji giderleri, yarı mamul, mamullerde şu an ülkeye, Maliyet Enflasyonu olarak dönmektedir.

    Kısaca ülkede, yapısal enflasyon ve maliyet enflasyonun etkileri birlikte görülmektedir şu an.

    BÜYÜKLÜKLERİNE GÖRE ENFLASYON TÜRLERİ:

    1) Ilımlı enflasyon (sürünen enflasyon)

    Gelişmiş ülkeler için yıllık yüzde 4, gelişmekte olan ülkeler için yıllık yüzde 6 nın altındaki enflasyon.

    2) Yüksek Enflasyon (Dört nala enflasyon)

    Yıllık yüzde 60-yüzde 200 arasında ki enflasyondur.

    3) Hiperenflasyon (bazen dört nala enflasyon bunun için de kullanılır)

    Yıllık yüzde 1000 i aşan enflasyon

  2. Sizin de dediğiniz gibi bu bir proje gibi gösterilmeye çalışılıyor. Zaten yetkililer gayet rahatlar. Davranışlarına bakarsanız öyle bir dertleri yok gibi. Bu birinci dehşet tablosu. İkincisi kendi tabanı dış güçlere karşı mücadele için soğan ekmek yemeğe razı. Ama bu hikayeyi kabul etmeyenler ne olacak? Bu da ikinci dehşet. Yani tabanı, kendileri gibi herkesin soğan ekmek yemesini istiyor. “Madem ben soğan ekmek yiyorum o zaman herkes soğan ekmek yesin” diyor. Yani entellektüel seviyeyi eğitimsiz müslümanlara göre belirleyeceğiz. Eğitimsiz müslümanlar eğitimli insanları yada müslümanları anlamadığı için eğitimlilerin seviyesi aşağı çekilmek istenmektedir. Bu eğitimli kesime kemalistleri dahil etmiyorum. Onlar batağa doğru gidecek hukuk dışı hamleler yapılırken oh olsun diyordu. Eğitimli kesimden kastım intikam duygusu ile hareket etmeyenleri kast etmekteyim. İntikam peşinde koşanların bir davası var ve onlar boğazını düşünecek durumda değil. Eminim rahatlamışlardır. Amaçlarına ulaştıklarına göre bedel olarak soğan ekmek yemekten razılardır.

    Çok kelime ile konuşmak suç oldu. Çünkü cahil anlamıyor. Ceza olarak az kelime ile konuşmak zorunda kalıyorsun. Kendini birkaç kelime ile ifade ettiğinizde liderin kurduğu dünyada rahatlıkla yaşayabiliyorsunuz. Çok basit bir dünya. Soğan ekmek yiyeceksin, çalışacaksın, dış güçlere ucuzdan satacaksın, para kazanacaksın, soğan ekmek alacaksın, çalışacaksın. Kurulan bu basit ve romantik dünyaya yeni kelimeler ile farklı anlamlar katmayacaksın. Bildiğin kelimeleri unutacaksın. Zaten fazladan konuşulan kelimelerin bir hükmü olmamaktadır. Hatta az kelime ile dünyayı kurmuş olanlar bu bize küfür mü etti diye tepki de verebilir. Yada da kötüsü bu dış güçlerin adamı diyebilirler. En iyisi fazla ve gereksiz, soğan ekmekli dünyada işe yaramayacak kelimeleri unutmaktır. Kendini güvende hissetmek istiyorsan hiç alışık olmadığın soğan ekmek yemeğe alışmak gerekmektedir. Kitap almaya ne para olacak ne zaman. Çünkü artık soğan ekmek yemek için çok çalışılacak. Kendileri buna razı ve doğru olduğuna inanıyorlar beni de aynı tabloya sokmaya çalışıyorlar. Ya gittiği yol doğru yol değilse? Nasıl bu kadar emin olabiliyorlar? Nasıl bu kadar insana kefil oluyorlar? Niye bir kez olsun bizi dinlemiyorlar? Başımıza iş geldiğinde yan çizeceklerini biliyorum. Niye peşimizden geldin diyecek. Keşke bize uymasaydın diyecek. Suçu direkt bize atacak. Seni dinĺemeyen insan birden seni suçlamaya başlayacak. Senin yüzünden oldu diyecek. Hem suçlanıyorsun hem dinlenmiyorsun. Bu resmen bir tuzak. İnsanlara tuzak kurmaktalar. Yetkililerin umursamazlığını da böyle okuyabiliriz. Çünkü bu davranışlar ve olup biteni tuzak dışında açıklayacak bir cevap bulamıyorum.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin