Cezaevinde vefat eden Nusret Muğla’ya 30 yıl önceki eylemleri sorulmuş!

Cezaevinde hayatını kaybeden 85 yaşındaki Nusret Muğla’nın ifade tutanağından bir bölümü sosyal medyaya yansıdı. Buna göre yasal bir bankaya para yatırdığı ve yine yasal bir derneğe üye olmakla suçlanan Nusret Muğla’ya 5 yıl önce alınan ifadesi sırasında 30 yıl önceki eylemleri sorulmuş.

Nusret Muğla, söz konusu sorulara, “Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum. 80 yaşındayım. Hastalıklarla mücadele ediyorum. Hakkımdaki iddialar en az 30 yıl önceki (1980-1990 yıllar arası) olaylardır. Rahatsızlığım nedeniyle 2004 yılında işyerimi kapattım. İddia edilen işlerle uğraşmam, ilgilenmem söz konusu değildir.” diyerek cevap veriyor.

Nusret Muğla’nın gözaltına tutulduğu süre boyunca 10’dan fazla doktora götürüldüğü ortaya çıktı. Müvekkilinin sağlık durumuna özellikle dikkat çeken Avukatı Hatice İkbal Kılınç Özhan, “Tutuklanması halinde ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşabileceğini hatta ölebileceğini düşünüyoruz. Deliller toplanmıştır. Müvekkil sabit ikametgah sahibidir. Delilleri karartma ihtimali yoktur. Tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını istiyoruz.” ifadelerini kullanıyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. ‘Eylem’ nedir arkadaşlar? Her fırsatta dile getirdiğiniz ‘muhalefetin iktidarın diline teslim olması ve onu kullanması sorunu’ndan farkı yok bunun. Onlar, merhum Nusret amca ve onun gibi düşünen-hareket eden insanları ‘terör’ torbasına sokmaya, hatta biri anılınca diğerini akla getirtmeye çalışıyor. Lütfen buna siz de alet olmayın.

    Eylem kelimesinin yorumsuz anlamının ‘yapılan iş’ demek olduğunu biliyoruz elbette ve haberi yazanın niyetinin de bu olduğu da tahmin edilebilir. Ama gelin görün ki ‘eylem’ kelimesi Türkçe’de sözlükteki ‘ilk’ manasıyla değil kast ettiği kavramsal manasıyla kullanılır. Yoksa niye kendini bazı düşünce akımlarına yakın hisseden insanlar, çocuklarına özellikle de kızlarına ‘Eylem’ ismini koysunlar? Yani normalde bir insan çocuğuna ‘Fiil’ diye bir isim koyar mı? Tabii ki hayır.

    Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi gazetecilik hele de ‘kalem işleri’ biraz da ‘diskur’ işidir, ‘kavram’ kullanımındaki kıvraklığa teşnedir (bkz. Nedim Hazar’ın yine bu sitede yayınlanan ve Hizmet hareketi içindeki kimi insanların süreç ile ilgili yaklaşımlarını ‘göbek deliğinde biriken tüyü yuvarlayıp çöpe atma’ metaforu üzerinden anlattığı muhteşem yazısı), bolca ‘metin alt okuması’ gerektirir, yazan için de okuyan için de. Demem o ki eleştirdiğimiz işi biz yapmayalım, onların bizi sokmak istediği kalıba girmeyelim.

    Küçük bir rica: Bir güzellik yapıp belki 20 yıl önce Aksiyon dergisinde yayınlanan, Ahmet Turan hocanın ‘Diskur’ başlıklı yazısını ortaya çıkarıp tekrar istifadeye sunsanız, ne güzel olurdu.

    İyi çalışmalar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin