Cenazede ağlayan katil!

YORUM | BÜLENT KORUCU

Türkiye’deki muhalefeti tek cümleyle anlatmam istense başlıktaki cümleyi tercih ederdim: Kurbanın evinde ağlayan katil! Hele son günlerdeki ‘savcılar nerede?’ sloganlarını duydukça çileden çıkmamak elde değil. ‘Timsah gözyaşları’ deyimi tam da bu durum için üretilmiş sanki. 

Sahi nerede bu hakim ve savcılar! Birisi hayrına muhalefete anlatsa da boşuna arayıp kendilerini heder etmeseler. 

Çok uzağa gitmeye gerek yok; CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin kontenjanından Hakimler Savcılar Kurulu (HSK)’na seçilen Ömür Topaç’a sorsun. Hemşehrilik hukukunu da araya koyarak malumat edinmeye çalışsa ve deseki “Hadi cemaatçi savcıların akibetini biliyoruz. Pekala bizim Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay’ın atadıkları nerede, onlar neden görevlerini yapmıyor?” Elbette çalıştığı dairede tayin ve atamalara imza atan Topaç’ı ‘Sen orada bostan korkuluğu musun?’ diyerek sorgulamasını beklemiyorum.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de durumun aydınlanması adına ortağına yardımcı olabilir. Partisini temsilen HSK’da koltuk işgal eden Sinan Esen ve Cumhur Şahin’i “Ağalar ne iş? Ülkeyi pislik götürüyor, yargı üç maymunu oynuyor; siz ne işe yarıyorsunuz!” Sözleriyle açıklamaya davet edebilir. Meclis’te kulis faaliyeti yapıp MHP’nin elinden ikinci üyeliği kapmalarının bir sebebi olmalı. Onca başvuru arasından bu iki ismi seçmelerinin gerekçesi, tarafsız ve bağımsız yargı hedefinde kendilerine duyulan güven olmalı.

Gelecek Partisi Lideri Ahmet Davutoğlu da savcıların neden görev yapmadıklarını sorgulayıp ‘Ne duruyorsunuz?’ Şeklinde sesini yükseltenlerden. Onun HSK’da üyesi yok ama bugünkü yapıyı birlikte kurdukları HSK Başkanı ve Bakan Bekir Bozdağ’la hukuku var. O da bütün cesaretini toplayıp “Sayın Bakan, 2014 seçimlerinde birlikte kampanya yaptık. Yargıda Birlik Platformu üyelerini sizinle birlikte Başbakanlıkta kabul edip, ne istedilerse verdim. En azından bana söyle ki Altılı Masa’da arkadaşlara hava atabileyim. Nerede bu savcılar?” Demeli.

En kusursuz cinayette bile sayısız delil bırakılırmış ve katil, onları bulabilecekler mi diye görmek için suç mahalline dönermiş. Tam burada olayın yaşandığı zamana dönüp parmak izleri ve ipuçlarını takip edelim. 

17-25 Aralık yolsuzluk operasyonlarından sonra dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk işi müsteşarı Efkan Ala’yı İçişleri Bakanı atayıp polisi bloke etmek oldu. Adli kolluk olarak yargının emrinde çalışan İstanbul Emniyeti, mahkeme kararlarına direndi ve uygulamadı. Erdoğan’ın bazen savaş bazen istiklal kabinesi dediği hükümette en kritik görev Adalet Bakanı Bozdağ’daydı. Bütün hakim ve savcıların kendisi gibi katıksız biatçı haline getirilmesi misyonunu üstlendi. Ne yazık ki başarılı oldu.

Savcı ve yargıçları Erdoğan Rejiminin kurşun askeri haline getirirken güçbirliği yaptığı suç ortakları kendilerini gizleme ihtiyacı hissetmediler. Hakyolcu az sayıdaki İslamcı yargıcın yanında sosyal demokratlar, ülkücüler ve Aleviler diye uzayıp giden bir liste oluştu. 

Asıl tehlikeli olan ise hakim ve savcılara verilen, seçim sonuçlarına endeksli rüşvetlerdi. Başbakanlıkta Davutoğlu tarafından ağırlanan Yargıda Birlik Platformu üyelerine 1,155 lira seyyanen zam, sicil affı, sınavsız hukuk fakültesi imkanı ve polisler gibi silah alma vaatleri rüşvet olarak verildi. İşi garantiye almak içinse düzenlemeler, seçim sonrasına bırakıldı; böylece tuzun koktuğu ilk andan ilan edilmiş oldu. Sus payları yargı mensuplarıyla da sınırlı kalmadı. Muhalefet partilerine HSK’da temsilci bulundurma imkanı verildi. (Gerçi bu temsilcilerin ne işe yaradığı, AKP yargısına karşı nasıl bir muhalefet sergilediğine dair en küçük bir emare dahi yok. Herhalde kadro ve iş takibiyle yetiniyorlar.)

Gelelim cinayetteki asıl öldürücü darbeye: 2014 seçimlerinde sandıkları, kimin hangi adaya oy verdiğini anlayacak şekilde dar bölgeye böldüler. YBP fişlemelerinin sağlamasını sandıklarla yaptılar. O listelerle bir gecede 3 bin hakim ve savcıyı hukuka aykırı biçimde tutukladılar. Boşalan yerlere ve daha fazlasına AKP teşkilatları ve TÜGVA listelerinden gelenleri yerleştirdiler. Herhalde biraz da diğer partililere yer veriyorlar ki hiç sesleri çıkmıyor. 

İşte o yargı bu yargı… 2014’te elbirliği ile kurulan sistem. Alın size Yargıda Birlik! Eserinizle övünebilirsiniz, neden şikayetçiymiş gibi yapıyorsunuz ki… Timsah gözyaşları bile daha sahici.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

3 YORUMLAR

  1. Bütün olay 2010 hsyk üye sayısının arttırılması ile başladı. Bu olaylar tamamen 2010 olayının devamıdır. O yüzden hayırcı cepheyi burada da görüyoruz.

    Peker iktidarın suçunu ortaya döküyor chp, hdp topa giriyor. Savcılar nerede diye soruyorlar. Eski HSYK yı Tayyiple birlikte hayırcılar bitirdi, anlaştı. Şimdi Peker üzerinden Devletin olmadığını savcıları sorgulayarak göstermeye çalışıyorlar. Yani yeni HSK dan hakyolcuislamcıları şutlamak ve eski yani hayırcı oldukları HSYK yı tekrar kurmak istiyorlar.

    Peker üzerinden savcıları yani devleti sorgulatacaklar. O yüzden Pekerin açıklamasının hemen ardından Kılıçdaroğlu, Meral Bektaş devreye giriyor. Yani hayırcı cephe. Yeni MHP görevi görecek olan ve yine eskiden hayırcı olan eski MHP li yeni İYİ partililer de hayırcı cephede. Hayırcıların görevi Pekerin suçladığı kesimlerin mafya gibi yani Peker gibi davrandığını göstermek ve devletin ortada olmadığını göstermek. Yani devlet yok, mafya var düşüncesini işliyor.

    Bu süre zarfında insanlar devletin olmadığını, mafyanın ülkeyi yönettiğini görmesi ve ikna edilmesi sağlanacak. Yani amaç insanları bu düşünceye alıştırmak. Yani mafyanın karşısına mafyayı çıkartmak ve sanki içlerinden biri gibi itirafçı olarak konuşturmak çok akıllıca. Hatta Pekeri bir süre İslamcı mafyanın içine belki bilerek sokmuşlardır, insanlara islamcı suretinde görünsün diye.

    Kılıçdaroğlu, Pekerin açıklamalarından hemen sonra devreye giriyor ve açıklamalar doğru diyor. Doğru olduğunu nereden biliyor ki? İddia değil mi bunlar? Aynı şekilde Pekerin açıklamalarını kamuoyuna mal etmek, kürtlere mal etmek ve açıklamanın etkisini güçlendirmek için HDP de devreye giriyor.

    Buradaki hile yani yaptıkları hile sizin yazınızda var. Hiçbir CHP li, HDP li, Milliyetçi, Ulusalcı, Kemalist savcı tepki vermiyor, görevini yapmıyor. Bu kısmı bu planda gözden kaçırmak zorundalar. Sanki işbirliği yapmıyormuş gibi, HSK yı birlikte kurmamış gibi davranıyorlar. Bu plan en çok gerçek Devleti savunanların işine geliyor. Çünkü Onlar zamanında Devlet adına kendilerini ortaya koymuştu. İlginç şekilde sanki Devletin yanında olan bu savcıların nerede olduğu soruluyor. Yani planları o kadar çok ki arada bir yanlışlıkla Devleti koruyan insanlara da yarıyor. Ama onların asıl amacı eski savcıları sormak değil, devleti sorgulatmak suretiyle devletin olmadığını göstermek.

    Bir ilginç konu da Pekerin açıklamaları ile Kılıçdaroğlu ve HDP, İYİ partinin açıklamaları paralel gidiyor. Yani Peker HSK nın laik ve şeriatçı ittifak ile kurulduğunu bahsetmez, CHP, HDP de bahsetmez. Sadece meseleyi mafya, yolsuzluk, rüşvet düzeyine indirgerler. Ve Devletin olmadığını bu yüzden bu mafyanın kontrolsuz büyüdüğünden bahsederler. Ama mafya dedikleriyle HSK da işbirliği yaptıklarını gizlerler. Sanki bütün savcılar mafyanın adamı gibi gösterirler. Yani 2010 daki süreç devam ediyormuş gibi gösterirler. Halbuki 2010 HSYK sını önce darbeyle sonra CHP, aleviler, Atatürkçüler, laikler, irtica karşıtları ile anlaşarak HSK da ittifak kurdular. Bu ittifak gizlenmektedir. Çünkü iktidarı ne zaman eleştirsem bana …… “sende oy verdin” deyip duruyor. En son yine iktidarı eleştirirken bana aynı şeyi söyleyince delirdim. Dedim ki “ben 11 sene önce oy verdim. Şimdik oy vermedim ki?” Ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Acaba ergenekon tayyiple iş birliği yaptığı için mi eleştirilerimden rahatsız oluyor anlamadım. Bütün süreç boyunca yapılan zulümleri anlattıkça bana sen de oy vermiştin deyip durdu. Bir kere zulmü duymadı, tepki vermedi. Şimdi bunlar hala beni sorumlu gördükleri için yani 2014 HSK gözden kaçırıldığı için 2010a odaklanıyorlar. O yüzden 2014 HSK sında kendi varlıklarını gizlemiş oluyorlar. Yani yoklarmış gibi davranıyorlar. Zaten CHP nin muhalefeti hep birşeyler yokmuş gibi davranarak geçti. Yokmuş gibi davranırken şeriatçılarla iş birliği yapıp HSK da ortak hareket edebiliyorlar. Yani işlerine gelince var oluyorlar, sonra işkerine gelmeyince yok oluyorlar. Mesela şu anda yoklar. Sanki hiç savcıları yokmuş gibi davranıyorlar. Müslümanlar bunları kendi içlerine soktuklarına çok pişman olacaklar. Adam camide hocaya Atatürkten bahset dedi birazda kaçkere, müslümanlardan bir tanesi sessiz ol diyerek bile tepki veremedi. Korku ne kadar iliklerine kadar baskın. Bunların içinde ergenekonlar, pekerler, perinçekler, faşistler, ışid dolaşıyor. Bence büyük pisliğe battılar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin