Cemaat düşmanlığı hiç mi bitmeyecek?

YORUM | EKREM DUMANLI 

Yıl 1980. İç Anadolu’nun göbeğinde bir askeri kışla. Darbeden birkaç gün sonra. Önce askeri cemselerin uğultusu duyuluyor; sonra bağrışmalar çağrışmalar… Zifiri karanlığın bağrından kan-revan içinde çıkan insanlar, resmi geçit yapar gibi sırayla nezarethanenin önünden geçiriliyor. Geceler boyu süren ürkünç bir ayine benziyor bu. Dipçik darbeleriyle sahnelenen bu acımasız gösteri, işkence sırasını bekleyenlere ibret olsun diye yapılıyor. Korku ve dehşet havasını iliklerine kadar hissediyor nezaretteki gençler.

En fazla on kişinin kalabileceği daracık yerde kırktan fazla insan aç bîilaç, yorgun argın bekleşiyor. Son gelen cemseden inenlere kısık gözlerle bakıyorlar. Tanıdık bir sima bulmaktan korkarak… Gençlerden biri tanıdığı bir yüzle çıldırıyor adeta. Arkadaşlarına dönerek fısıldıyor

– Ayhan’ın katilini getirdiler. 

Buz kesiyor bir anda her şey. Günlerdir gördükleri işkenceyi unutuveriyor bir avuç adam. 

– Emin misin? diyor biri. 

– Tabii ki! Kazankaya’da Ayhan’ı vurup ortadan kaybolan, yıllardan beri aranan bu herifti. 

Öfke ve intikam duygusu, korku ve dehşeti ezip geçiyor o anda. Hararetli ve kısa bir tartışmanın ardından karar veriliyor; İntikam alınacak! Hem de şimdi, askeri kışlada.

Plan gereği nöbetçi askere sesleniyor birisi.

– Son getirdiğiniz kişilerden biri bizim arkadaşımız. Onu bizim nezarethaneye versenize. 

Asker gençlerin yüzüne öfkeyle bakıyor. Hala akıllanmadınız mı, der gibi… 

– Vereyim de öldürün, değil mi!

Meğerse onu farklı hücreye verenler, diğer grupla arasındaki kan davasını nöbetçilere söylemiş. Bu ikazlar olmasaydı yaşanacak şey çok netti; çünkü nefret ve intikam duygusu o kadar keskin o kadar derin gözüküyordu…

***

Yer Ankara Mamak Askeri Cezaevi. Darbe rüzgârı çamları çınarları deviriyor birer birer… Kenan Paşa emir vermiş, sağcı ve solcu gençler barışacak, kol kola girecek ve basın huzuruna çıkarılacak. “Karıştır-Barıştır” diye özetledikleri dahiyane fikir (!) ilk bakışta cazip görünüyor ama gençlerin birbirlerine olan nefreti de az buz değil. Kolay mı; 5 bin insan hayatını kaybetmiş. Her iki taraf savaşın ve düşmanlığın kıyamete kadar süreceğine inanıyor. Askerin umurunda mı? Tabii ki hayır. Karışacaklar ve barışacaklar! İki taraf da şiddetle karşı çıkıyor bu projeye. 

Asker bu; kafaya koyduğu şeyi hayata geçirmek için dipçiğe sarılıyor, copunu çıkarıyor. Günlerce dövüyorlar Mamak sakinlerini ve “kucaklaşmaya hazır” hale getiriyor. En sonunda ayakta durmakta zorlanan gençlerin kollarına giren askerler, sağcı ve solcu çocukları, yedikleri dayaktan bitap düşmüş gençler, askerlerin yardımıyla kucaklaşıyor ve birbirinin kulağına “Ulan faşist” ya da “Ulan komünist” diye fısıldayarak “barışma pozu” veriyor ama düşmanlık hiç de bitmişe benzemiyor…

***

Yıl 1986. İstanbul Bakırköy. İki arkadaş uzun yıllar sonra bir araya geliyor. Biri beş yıl yatmış diğeri bir sene. İşkenceler görmüşler, feleğin çemberinden geçmişler. Laf lafı açıyor. Yaşı büyük olan, “Senden sonra Selahaddin Abi’yi ziyarete gideceğim” diyor. “Hangi Selahaddin” diye soruyor genç olan. O dönem iki efsane Selahaddin var çünkü. Meğerse onlardan biri bir iş yeri açmış, iyi de para kazanıyormuş. “Hadi ya…” demekten kendini alamıyor genç adam. 

“Ohooo! Buna mı şaşırdın” deyip hikâyenin kalan kısmını anlatıyor ziyaretçi. Meğerse o efsane eylemci, o işyerini karşıt görüşten birileriyle ortak açmış, gül gibi de geçiniyorlarmış. Duyduklarına inanamayan gence tecrübeli arkadaşı, “Daha bu ne ki! Akraba olanlar bile var. Uyuma, o nefret dönemi bitti!” demeyi de ihmal etmiyor.

***

Hakikaten de bitmişti.

Konjonktürel bir düşmanlıktı çünkü. 

Konjonktür bitince düşmanlık da sona ermişti. Zaten somut nedenlere dayanan bir husumetten ziyade (derin) devlet güdümlü bir çatışma yaşanmış, bir nesil kurda kuşa yem edilmişti. 

**

İlk defa 1980 öncesi yaşanmamıştı konjonktürel düşmanlık. İlk defa köpürtülmemişti husumet senaryoları. Toplumun katmanları arasına öyle kin ve nefret tohumları atılmıştı ki “sallandıracaksın bunlardan beş on tanesini…” diye söze başlayan sıradan vatandaşın, devlet güdümlü psikolojik harp taktiklerini anlaması hiç de kolay değildi. Ve o biriktirilmiş öfkeler, kitlelerin linç edilmesine, mallarının talan edilmesine, canlarının mubah kılınmasına kadar varıp dayanmıştı. 

**

6-7 Eylül olayları, psikolojik harp operasyonuydu; konjonktürel bir düşmanlığın sonucuydu. Mallarına el konan, canlarına kastedilen insanlardan dolayı bütün bir ülke utanca boğulmadı mı? Bütün azınlıkların yaşadığı acılar benzer bir operasyon sonucu değil miydi? Aleviler de nasiplerini aldı bu korkunç senaryodan Kürtler de. 

**

Ama unutmayın; “Sallandıracaksın bu hainleri” diye özetlenebilecek bu popüler jargon zaman içinde bir nefis muhasebesine dönüşüyor. Konjonktür silinip gidince provoke edilmiş kitleler içinden insaf ehli çıkıyor ve sorgulamaya başlıyor. Akademik çalışmaları, sanat ürünleri takip ediyor ve sonunda halk yapılan yanlışın farkına varıyor. Varıyor varmasına da iş işten geçmiş oluyor. “Biz bu filmi daha önce görmüştük” faslı daha sonra “Biz bu haltı niye yedik” serzenişine dönüyor. Heyhat!

**

Endişeniz olmasın: Bugünkü Cemaat düşmanlığı da konjonktürel. Devlet zırhına bürünmüş zorbalığın tabii bir yansıması. İzi kolay silinemez; eyvallah. Ancak özgür bir ortam oluşur oluşmaz, halk madalyonun öbür yüzünü de görecek. İftiraya maruz kalmış masum ve mağdur insanlar, gerçekleri kamuoyuyla paylaşmaya başladığında zorbalıkla ezberletilen söylemlerin birer birer yıkıldığını göreceksiniz. Marjinal bir kitle (geçmişte olduğu gibi) düşmanlığa devam edecek kuşkusuz; ama maşerî vicdan yapılan büyük hatayı kavrayıp özür dileyecek. İade-i itibar da yaşanacak bir zaman sonra. Tarih şahittir buna…

Ziya Paşa ne güzel söylemiş: 

Zâlimlere bir gün dedirir kudret-i mevlâ 

Tallahi lekad âserakellâhu aleynâ (*)

(*) Bu ifade Yusuf Suresi 91. ayette geçer. Hz. Yusuf’un kardeşleri, her şey ortaya çıkınca yaptıklarından mahcup olmuş ve Allah’ın Yûsuf’u kendilerinden üstün kılmış olduğunu yemin etmişlerdi. “Allah’a andolsun, hakikaten Allah seni bize üstün kılmış.” dediler.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

10 YORUMLAR

  1. Kış elbet bir gün biter ama yediğim ayazı unutmam mümkün değil. Yaptığı anlaşmaya zorbalıkla ihanet edenleri affedersem ve hesap sormazsam gelecek nesiller yüzüme tükürür.

  2. Sayin Ekrem Bey!
    Elbette bunlar onemli noktalar, ama bunlarin zahiri sebepler oldugunu sizler bizlerden daha iyi bilecek makam ve mevkilerde, sohbet dairelerinde bulundunuz/bulunuyorsunuz. Bu zahiri haksizlikla mutlaka mucadele gayreti icinde olmak, iradenin hakkini vermek niyetiyle orantili.
    Isin bir de bâtîni yonu var. ic muhaseve. Oyle ya! Butun bunlar Hakk’in iradesi ve muradi disinda olmadi. Niye? Bir kismi itibariyle, keffaret, ahirette insallah gelinecek makamlara celalî ibadetlerle yukselme husn-u zanninda bulunulabilir.
    Fakat, ‘bu da gecer’ ya da ‘gececek’ kismina cok katilamiyorum. Zira, bu cemaat, bir ‘Hakk’a Hizmet’ cemaatiydi, bir Kur’an sakirdligi, Nur talebeligi etrafinda orgulenmis bir hareketti.

    Mesela, sizler gibi devletlûlardan, ha bir de ‘molla’ takimindan bir ses duymadik bu sitede yayinlanan ‘Kurucan’ hezeyanlarina. Bu cemaat bunlara sessiz kaldigi surece bulacagi belasini bulmus zaten! Ha, uc gunluk dunya hayatiniz/hayatimiz bir kac gunlugune duzelse ne olur! Nerden nereye! Hey gidi gunler!
    Hicranli yillar da ne guzel ifade etmis HE:
    https://youtu.be/-fGp7IvmyQ8

  3. Bana ve aileme bu kadar acı çektirdiler, bu kadar zulme dilsiz, sağır şeytan oldular…Allah bu toplumu yerin dibine batırsın…Şu ramazan hürmetine lanetler olsun böyle bir topluma…Allah masumları koruyacaktır….masumlar ölürse şehit olacaklar, diğerleri geberince leş olacaklar…fark bu kadar…
    Gereksiz merhamet haksızlıktır….merhamet etmeyene merhamet edilmez demiyormuyuz…
    bu toplum tamamen sıfırı tüketmeden akıllanmaz….bunun için boşuna polyannacılık oynamaya gerek yok…
    Bir de herkes preslendi ama herkesin nasibi farklı farklı oldu…benim gibi eşi, biri 5 biri de 3 yaşındaki çocuklarıyla meriçi geçmeyenler bu dediklerimi an-la-ya-maz-lar maalesef….çocuklarımın daha o yaşta o dehşeti, o vahşeti, o korkuyu yaşamalarını ben nasıl unutayım bir baba olarak…
    Allah’ın adaleti çok şiddetlidir, çok çetindir…bu adaletten, bu hesaptan kaçamayacaklar….bu zalim topluma herkes hakkını helal etse de ben Allah’a yemin ettim hakkım haram zıkkım olsun…gerisini varın siz düşünün…benim gibi binlerce, onbinlerce insan var…Rabbime tekrar tekrar hamdediyorum iyi ki bu zalimler tarafında yer almamışım…yoksa bu kadar insanın hesabını nasıl verirdim…

  4. Cemaat artık toplum nezdinde soruları çalan, milleti himmet diye sıkboğaz eden bir yapı olarak hafızalara kazındı. İade-i itibar yapılsa bile olanlar garibana oldu hayatlarından 10 sene çalındı en az. Ve damalı eşek gibi ömür boyu da gidecek bu fişlemeler ile çocuklarına ve belki torunlarına kadar uzanacak. Ortalık ilk karıştığında Kürt kartını oynayan hükümetler gibi yine belki cemaat kartına sarılacaklar ilerleyen yıllarda. Milleti bu işlere sürükleyen abileri ise denizaşırı memleketlerden yazılarını ateşlerken garipler burada açlıkla imtihan olmaktalar. Çok kul hakları yendi çok. Dersane ve okul öğretmenlerinin maaşlarının 6 ay yatmadığını bilirim, o kuruluşlar para basarken üstelik. Hakka rağmen hakk arayışı bir yere kadar, günahların boyu ne kadar uzunsa arınma da o şekilde acılı ve sancılı oluyor. Umarım başlarına türlü musibetler gelen bu garipler oturup düşünür, biz ne yaptık da başımıza bu işler geldi diye. Nasıl ki islamcı grupları Karaman’da 45 çocuğa tecavüz edildiğinde ayaklanmadı diye lanetliyorsak, soruların açıkça çalındığını bilen eski cemaatçi kardeşlerimiz de aynı durumda şu an.
    Men dakka dukka.

  5. Tamamen temelsiz bir yazı. Çünkü
    1-O zamanki sağ-sol muğlak, net bir kitle değil.
    2-Sağcılar ve Solcular geniş bir tabana yayılmış insanları, neredeyse toplumun tamamını temsil eden kavramlar.
    3- Devletin sağcılar ve solcular için bir ajandası yoktu bu gün var.
    3- Kitle iletişim araçları bu günkü kadar güçlü değildi dolayısıyla bu kitleler için şeytanlaştırma ve dehumanisazyon bu günkü kadar yapılmadı.
    4-Darbe döneminde ezilen halkın yeni başlangıç yapma ihtiyacının pozitif etkisi olmuştur.
    5-Konjoktür, arada analoji kurulamayacak kadar farklı.
    Vs. vs….
    Onlarda bu kin ve nefret sizde de bu basiretsizlik – ferasetsizlik oldukça insanlar daha çok çekecek demektir. Allah’tan inayet ola.

  6. Ya biz sizin aslında iyi olduğunuzu biliyorduk falan diyecekler. Fethullah Hoca iyidir, vatan için uğraşi diyecekler. Hocanın okullari iyidir diyecekler umumi vicdan ortaya çıktığında. Ama kişisel gelişimi atlayacaklar. Çünkü şu anda aman düşmanlık artmasın diye konuşulmadıkça insan varoluşunu hissetme fırsatı bulamayacaktır. Varoluş sorumluluğunu tepkiselsizlik nedeniyle kavrayamayacaktır.

  7. Dünya etraflarında dönüyor. Güzel senaryolar akıp akıp duruyor. Kendileri hep kahraman oluyor, iyi insan oluyor hep başkaları yok edendim Ermeni oluyor, Yunan işbirlikçisi oluyor, terör oluyor. Sürekli şımartılıyorlar. Şımardıkça şımardılar. Düne kadar kimse yüzlerine bakmıyordu. Türbanlılara yapılan düşmanlığın aynısını kendileri yapıyorlar. Çünkü şımarıklaştılar. Hep onlar kahraman, hep o, hep o. Hep başkaları kötü. Yarın müslümanları şımartacak kimse kalmayacak. O kadar şımartılmaya açlarmış ki Tayyip yalandan bunları şımartınca hemen gerçek yüzleri çıktı ortaya. Aşırı iyi olma arzusu ve bunu gerçekleştirmek için kontrast olarak birilerini kullanma ihtiyacı tamamen ilgisizliğin verdiği duygusal açlıktır. Yarın müslümanları kimse şımartmayacak, şişirmeyecek. Mum gibi sönecekler. Fatihin torunları olma falan tarihte kalacak. Şu kadarcık kısacık zevk için değermiydi? Saygı duymak, ilgi göstermek farklı ama bir insanı hak etmediği halde sen şöylesin, sen böylesin demek doğru değil. Müslümanların yıllarca ilgisizliğini sömürdü. Sadece ilgi göstermesi yeterdi. Yarın bu müslümanları daha cihatçı örgütler yüzünden hor görecekler. Zaten hor görüyorlardı hepten hor ve hakir görülecekler. İrtica yerine Işid ile kafalarına vuracaklar. Nereden nereye. Şımarıklıktan hor görülmeye. Hiç normal bir insani yaklaşım olmayacak mı? Ya şımaracak ya hor görülecek. Sonra hayat tekrar tatsız tuzsus olmaya başlayınca birden bire vicdanı nasıl oluyorsa uyanıverecek. Daha dün harama haram diyemeyen şımartılmışlar suratlarına bakılmayınca birden vicdanın sesini duymaya başlayacak.

  8. 2016 yilinda 10-12 li yaslarda olan nesil ölene kadar Bu nefret ifadesi FETÖ yü malesef duyacagiz, Öyle kolay degil Ekrem Bey. Biraz Sosyoloji de okumak lazim. 3 5 bireysel örnek vardir belki sizin anlattiginiz gibi ama düsmanliklarini hala sürdüren binler var. Arasira EDEBIYATI birakip gazetecilik yapsaniz. Yada GAZETECILIGI birakip gidip edebiyat yapin bakalim kac kisi okuyacak kitaplarinizi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin