Cehennem boş! 

YORUM | M. NEDİM HAZAR

İyinin kötüyü rahatsız ettiği şey, yaptıkları değildir. 

Kötülük görmek için, aktif bir iyiliğe bile gerek yoktur aslında. 

Kötünün pasifi bile iyiden hazzetmez. Zira pasifliği bile bir süre sonra kınanacak bir durum olduğunu cümle âleme gösterecektir.

Cebinde trilyonları, cüzdanında milyar dolarları, kocaman binaları, holdingleri olanların hayatı kendi menfaat perspektifinden görmelerinden olsa gerek, fakir de olsa başkasına merhamet edenden hazzetmezler. Şüphesiz istisnalar vardır ama bugünkü durum böyledir. Bugün iktidarın yandaşı olmayan tüm yardım derneklerinin kapısına kilit vurulması, Saray şehzadesinin kurduğu çakma derneklere trilyonlar akıtılmasının bir sebebi de budur. 

Yardım işini hakkıyla yapana gösterilmeyen tahammül!

İktidar kendi yamuk duvarı görülmesin diye doğru duvar istemiyor, hepsini birer birer yıkıyor.  

Sadaka kültürü merhametin tetiklediği bir yardımlaşma kültürüdür. Varken vermek (bazılarına göre olmasa da) zaten kolaydır, önemli olan Ebu Bekir Efendimiz’in dediği gibi ‘yokken verebilmektir!’

Bir kaç günlük televizyon haberi izlemeniz yeterli kötülüğün hüküm sürdüğünü anlamak için. 

Neler neler yok ki!

Ailesini doğrayan ruh hastaları, babasını vuranı olay yerinde vuran adamlar, hırsızlar, caniler, vurguncular, soyguncular, kapkaççılar vesaire… 

Madalyonun diğer yanında ise saray güzellemeleri, iktidar yüceltmeleri var. 

Sadece bir günde yaşanan bunca adli olaya bakıp bile toplumun en temel hastalığının teşhisini koymak mümkündür: Merhametsizlik!

Bakmayın siz TV ekranında ve gazete sayfasında atıp tutan bilim adamı kılıklı zavallılara. Mesele ne eğitimdir, ne öğretim. Müfredatı istediğiniz kadar doldurun ve istediğiniz üniversiteden mezun edin insanları, yine çözüm değildir bugünkü tabloya. Bakınız işte, profesör olan öz annesini bıçakla doğrayan kız hem de hukuk öğrencisi değil miydi?

Teröriste, dağdaki –belki de- kurbana kızıp öfkelenmek en kolayı sanırım. Lakin onların ardındakilerin cahil ve eğitimsiz olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hatırlayın bir yaşlı bakım evinde yaşananları!

Tepki gösterenlere bakıp, şaşırdım açıkçası. Ülkenin perişan görüntüsüne en azından susarak katkıda bulunmanın kendilerini vebalden kurtaracağını zannediyorlar. 

Kılıçdaroğlu mesela. 

Erdoğan ve Saray’ın dilini kullanarak hala siyaset üretebilmesinin bir vebali olmayacak mı?

İki gün önce gencecik bir çocuk intihar etti. 

İktidar zaten çocuğun katili. Onların en ufak bir vicdan sıkıntısı yaşayacaklarına inanmıyorum. Yuttukları paraları ezmekle geçiyor hayatları. 

Peki muhalefetten tek bir cümle, bir vicdan, merhamet belirtisi gördünüz mü. 

Eğitimsizlikten, cehaletten dem vuranların ağzına kürekle vurunuz. 

Çünkü işin kökeninde, en derininde ne eğitim var ne cehalet. Meselenin ‘püf’ noktası insanlığın şefkatsiz ve merhametsizliği…

Necip Fazıl okur musunuz? 

Reis Bey isimli oyunundaki ağır ceza reisinin meşhur tiradını hatırlar mısınız peki:

“Üzerimde hakkı olmayan tek insan göremiyorum, bu dünyada. Benim anlayışıma göre her fert, başı ucuna, ‘Suçlu benim, herkes suçsuz!’ levhasını asmalıdır. Merhamet, harikulâde bir şey, içinde hayat kaynayan kazan…

Gökler merhamet dolu… Yağmurun yalnız suyunu toplayabiliyoruz; ruhundan uzağız! Hâlbuki ne güzel isim koymuşlar ona: Rahmet… Âlem bu temel üzerinde… Eğer toprağa, tohuma, hatta kire, lekeye merhamet olmasaydı, su olur muydu? Rengi rahmet, sesi merhamet, pırıltılı, şırıltılı su…

Ne duruyorsunuz? Sökün sahte su borularını, ev ev merhamet şebekesini kurun! Tepelerdeki çatıları da yıkın, göklerle temasa geçin!.. O zaman göreceksiniz ki, acı su borularından kendi kendisine tatlı su akacak ve başlar üstünde güneşe yol veren kubbeler yükselecek.”

Belki de hiç izlemediniz, okumadınız, haberiniz bile yok gencecik çocuğun intiharından. 

Daha fenası gördüğünüz, bildiğiniz halde sesiniz çıkmıyor. 

Alçaklığın en dibindesiniz demektir bu emin olun. 

Geçen gün yine belirtmiştim.

“Bir masada, bir kişi Hitler’i övüyor, 9 kişi susarak dinliyorsa, o masada 10 Nazi vardır” der Almanlar!

İktidarın sizleri korkutarak nasıl birer vahşi yaratığa dönüştürdüğünün farkında bile değilsiniz. 

İçinizdeki Kabil’in tutsağı olduğunuzun farkında bile değilsiniz. Nasıl da acımasız, nasıl da vicdansızsınız böyle!

Garip değil mi, bir yandan bilmem nerede ölen kuş sürüleri için merhamet suları akıtırken vicdanlarımız, diğer yandan kendi evlatlarımızın kafasını yerlere çarpıyoruz. Yaşlıların kafasına para atıyor, hayatlarını çaldığınız insanların çocuklarının canlarına kıymasına kılınızı bile kımıldatmıyorsunuz. 

Ve bizzat bizi kendimizi de katarak söylüyorum: Sokaklardan taşan, halıların altına süpürdüğümüz kirli kabahatlerimiz bizi yaralıyor. Bizi mahveden, o masum çocukların çığlıkları kadar vicdansızlığın utanılası suskunluğudur. 

Ağır ceza reisi haykırıyor işte: Sökün sahte boruları, ev ev merhamet şebekesi kurun!

Ve ünlü Şekspir haykırıyor yerin derinliklerinden: 

“Cehennem boş, bütün şeytanlar burada.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin