Çanakkale Zaferi’nin mimarı Almanlar mı?

Nusret Mayın Gemisi

Yorum |  Dr. Yüksel Nizamoğlu

Osmanlı ordusunun Birinci Dünya Savaşı’nda en büyük başarısı “Çanakkale Muharebeleri” oldu. Bu durum, zaferi farklı kesimlerin sahiplenmesine ve kendi kahramanını öne çıkarmasına yol açtı.

Türk tarih yazıcılığı yıllarca Çanakkale’yi sadece M. Kemal Paşa’nın bir zaferi olarak yansıttı. Buna tepki olarak ortaya çıkan yaklaşımlarda ise M. Kemal’in rolü yok sayıldı. Bir başka kesim Çanakkale’yi, “çocuk askerler, buğday çorbası, üzüm hoşafı ve yırtık elbiselerle kazanılan bir zafer” olarak yansıtıp hurafeler üretti.

Ayrıca Türk tarihçiliği yıllarca Almanların savaştaki rolünü inkâr etmeyi, ya da yaşanan problemleri hep Almanlara yüklemeyi tercih etti. Alman komutan ve tarih yazarlarının bir kısmı da “zaferin mimarının sadece Almanlar olduğunu” iddia ettiler.

ALMANLAR VE ABDÜLHAMİT

19. yüzyılın reformcu padişahı 2. Mahmut, askeri alandaki yenilikler için Prusya’dan talepte bulundu. Böylece Moltke başkanlığında ilk Alman heyeti, Osmanlı ülkesine gelerek askerî reformlara girişti.

Alman işbirliğinin zirvesi, Abdülhamit devri oldu. Abdülhamit, Osmanlıları parçalamaya çalışan devletlere karşı Almanya ile siyasi, ekonomik ve askeri ilişkileri geliştirdi. İmparator 2. Wilhelm’in de sömürgecilikte geciken ülkesi için Osmanlı topraklarını ideal bir alan görmesiyle ilişkiler yoğunlaştı.

Abdülhamit’in talebiyle bir Alman askeri heyeti İstanbul’a geldi. Bu heyet içinde en çok bilinen subay Goltz Paşa idi. Görev yaptığı süre içinde pek çok Osmanlı subayına hocalık yapan Goltz, orduyu Alman sistemine göre yeniden düzenledi. Bu sistem 1950’lere kadar devam etti.

Diğer taraftan aralarında Esat Paşa, A. İzzet Paşa ve M. Şevket Paşa’nın bulunduğu pek çok subay, eğitim amacıyla Almanya’ya gönderildi. Ordunun ihtiyacı olan silahlar da genellikle Almanya’dan alındı.

ALMAN SUBAYLAR

Balkan Harbinde yaşanılan mağlubiyet sonrasında İttihatçılar çareyi Almanlardan yardım istemekte buldular. Böylece Almanya’dan gönderilen ve İstanbul’da bir üst rütbeden göreve başlayan Alman subaylar, reformlara giriştiler.

Bu subaylara “Alman Askerî Heyeti” deniliyor ve başlarında Liman Von Sanders yer alıyordu. Bu heyetin orduyu “harp eder” duruma getirme dışında diğer bir görevi de “subayları siyasetten uzak tutmaktı”.

1913’de göreve başlayan heyet, çok büyük yetkilerle donatılmıştı. Alman Askeri Heyeti beş yıl için görev yapacaktı. Başlangıçta Alman subayların sayısı 42 iken, Birinci Dünya Savaşı başlarında 71’e, 1914-1918 yılları arasında 800’e ulaştı.

Osmanlı ordusunda komutanı Türk olan birliklere Alman kurmay başkanı, komutanı Alman olan birliklere de Türk kurmay başkanı tayin edildi.

Almanlar savaş süresince Osmanlı Devleti’ne Goben ve Breslau gemileri dışında 100.000 vagon savaş malzemesiyle 3 milyar Mark para gönderdiler. Askeri yardımlar başlangıçta Almanya ile doğrudan bağlantı olmadığından çok sınırlı kaldı. Örneğin ilk Alman topçu cephanesi, Bulgaristan’ın savaşa girmesinden sonra Kasım ayında Çanakkale’ye ulaştırılabildi.

ÇANAKKALE’DE ALMANLAR

18 Mart Deniz Zaferi’nde Türk subay ve askerinin büyük rolü olsa da o sırada Boğaz’da görev yapan Alman subaylar da bulunuyordu. Saldırı öncesinde Amiral Von Usedom Boğazlar Genel Komutanı olarak görevlendirilmiş, tabya ve tahkimat işleri Korgeneral Merten tarafından üstlenilmiş, saldırı esnasında tabya ve seyyar bataryalarda Alman subaylar da yer almıştı. Nitekim 18 Mart Zaferi nedeniyle iki Alman subaya “Gümüş İmtiyaz Madalyası” verilmiştir.

18 Mart’ta Müstahkem Mevki komutanlığına vekâlet eden Selahattin Adil Bey’in de onayladığı gibi muharebe taktiği Usedom tarafından belirlenmiş ve Türk askeri tarafından başarıyla uygulanmıştı. Usedom’un tahkimatın tamamlanmasında da önemli bir rolü olmuştu.

Yine Selahattin Adil Bey’e göre Boğaza yeni mayınlar döşenmesini Merten teklif etmiş ve “Nusrat” bunu başarıyla gerçekleştirmişti. 18 Mart zaferinde Alman topçusunun da önemli gayretleri olmuş ve Almanlar yirmi kadar zayiat vermişlerdi.

İngilizlerin “Goliath” denizaltısının batırılması nedeniyle Muavenet-i Milliye muhribinde ve Sultanhisar torpidosunda görev yapan 157 personele çeşitli madalyalar takdim edilmiş,  bunların 27’si Alman personele verilmişti. Çeşitli zamanlarda yardıma gelen ve İtilaf kuvvetlerinin korkulu rüyası olan Alman denizaltılarının da Çanakkale’de önemli katkıları oldu.

İtilaf devletlerinin karadan taarruz yapacağını hesaplayan Erkân-ı Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili Enver Paşa, 24 Mart’ta V. Ordu’yu oluşturdu ve başına Liman Von Sanders’i tayin etti. Sanders, 25 Nisan 1915 sabahı başlayan kara savaşlarının sonuna kadar Çanakkale’de “en üst seviyede yetkili komutan” olarak görev yaptı.

Dolayısıyla Çanakkale cephesinde planlama, strateji ve harekât tarzlarını belirleyen Liman Paşa oldu. Erkân-ı Harbiye Vekâleti’ne karşı, savaşın idaresinden birinci derecede sorumlu olan kişi de Sanders’di.

Sanders Müstahkem Mevki dışında cepheyi ikiye ayırmış ve Kuzey Grubu’nun başında Esat Paşa, Güney Grubu’nda da Temmuz ayına kadar Weber Paşa görev yapmış, Güney’deki Seddülbahir, Kirte, Kerevizdere ve Zığındere Muharebelerini grup komutanı olarak Weber yönetmiştir.

Güney Grubu’nda Kolordu komutanı olarak Trommer ve tümen komutanları Hovik ve Nicolai, Kuzey Grubu’nda da tümen komutanları arasında Kannengieser ve Willmer görülmektedir.

Alman subaylar ayrıca birliklerde kurmay başkanlığı, cephe topçu komutanlığı gibi görevler üstlendiler. Almanlar Osmanlı hava gücünü de takviye ettiler. Sağlık alanında da Prof. Mayer başta olmak üzere bazı Alman doktorlar görev yaptılar. Muharebeler boyunca burada görev yapan Almanların sayısı 500’ü buldu.

ALMANLARIN ROLÜ

Bazı Alman komutanların hatıralarında ve Alman askeri tarih yazarlarının eserlerinde Alman komutanların muharebelerdeki rolü mübalağa edilmiş ve “Çanakkale Zaferinin tamamen Alman subaylar sayesinde kazanıldığı” ileri sürülmüştür.

Savaşın seyri incelendiğinde yukarıda görüldüğü üzere Almanların katkılarının olduğu bir gerçektir. Buna karşılık Alman komutanlar pek çok hata da yapmışlar ve özellikle Sanders’in savaşın başında benimsediği “her yeni kuvvet geldiğinde düşmana taarruz etme” ve İtilaf kuvvetlerini sahil yerine içeride karşılama stratejisi, Türk kayıplarını artırmıştır. Sanders, düşmanın çıkarma yapacağı yerleri de doğru tahmin edememiştir.

Savaş boyunca Liman Paşa’nın “aşırı ihtiyatlı” davrandığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle sürekli yeni kuvvet talep etmiş, muharebenin “siper savaşlarına dönüştüğü Ekim ayında”  Vehip Paşa’nın emrindeki 2. Ordu’nun yarımadadan tahliyesine karşı çıkmıştır. Sanders’in muharebelerdeki en büyük hatalarından birisi de İtilaf kuvvetlerinin cepheyi tahliyesine karşı bir önlem alamamasıdır.

Sanders ve diğer Alman subayların olumlu bir katkısı ise, özellikle Balkan Harbinde görülen Osmanlı subayları arasındaki çekişmelerin giderilmesi oldu. 1916’da Rusların Erzincan’a kadar ilerlemesinde önemli bir nedenin III. Ordu Komutanı Vehip Paşa ile II. Ordu Komutanı A. İzzet Paşa arasındaki “geçimsizlik” olduğu dikkate alınırsa Sanders’in rolü daha iyi anlaşılacaktır.

Sanders başarıyı ödüllendirmesini de bilmiş ve Esat Paşa’nın karşı çıkmasına rağmen Anafartalar Grubu’nu oluşturarak başına M. Kemal’i tayin etmiştir.

ASKERİ ARŞİVLERİN ÖNEMİ

Çanakkale cephesinde temel hedef, İtilaf kuvvetlerinin Boğazlar ve İstanbul’u işgallerini engellemekti. Türk-Alman işbirliği sonucunda hedefe ulaşılmış ve İtilaf devletleri önemli miktardaki kuvvetlerini uzun bir süre Çanakkale’de tutmak zorunda kalmışlardır.

Bu başarıda Alman disiplini, teknik beceri ve organizasyon kabiliyetinin Türk kumandanların ileri görüşlülüğü ve askerinin fedakârlığı ile birleşmesinin önemli bir rolü olduğu anlaşılmaktadır. Türk ve Alman subaylar arasında zaman zaman problemler yaşansa da bunlar bir kangrene dönüşmemiştir.

Bütün bunlara rağmen Türk-Alman işbirliğinin muharebelerin seyrine etkisinin net bir şekilde ortaya konulabilmesi için iki tarafın askeri arşivlerine dayalı çalışmalar yapılması gerekmektedir.

Bunun için Türk tarihçilerinin Çanakkale muharebelerinde Almanların rollerini görmezden gelmek yerine görüşlerini askeri arşivlerden hareketle ortaya koymaları şarttır. Bu çalışmalar Çanakkale Zaferi’ne gölge düşürmeyecek, aksine hamasetle yapılan yorumların yerini bilimsel yaklaşımlar alacaktır.

 

Kaynaklar: Y. Özgüldür, “Helmut Von Moltke’den Liman Von Sanders’e Alman Askerî Heyetleri”, OTAM, S. 4, 1993;  A. Esenkaya, “Çanakkale Savaşında Türk-Alman Birlikteliği”, Çanakkale Araştırmaları, S. 6-7, 2008; İ. Görgülü, “Çanakkale Zaferi Üzerine Alman İddiaları”, ATAM, S. 28. 1994.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Bu konuda Salih Gülen Beyin kitabın editörlüğünü yaptığı zannediyorum Yitik Hazine yayın evinden neşredilmişti .Kitabın adı “Bir Almanın gözüyle Çanakkale…” Askeri belgelerinde titizlikle incelenerek çeviri yapılan oldukça kıymetli eserdi.

    Keşke belgesel olarak da çekilebilseydi.Von Sanders’in yazışmaları da vardı, hatırladığım kadarıyla.

    Derkenar:
    Otto Liman von Sanders, Alman general ve Osmanlı mareşali olan asker. 17 Şubat 1855’te o dönem Almanya’ya bağlı Pomeranya bölgesindeki Stolp’da doğdu. Babası Yahudi bir asilzade idi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin