Büyük resimciler çağı!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Kendine “strtejist” diyen adam, saç sakalı birbirine karışmış hâlde, kahvehane muhabbeti tadında salladıkça sallıyor. Aynı zamanda kanalın resmi danışmanıymış. O sebeple pandemi hakkında da o çıkıyor ekrana, Libya operasyonu meselesinde de, terör bilmem ne konusunda da…

İHA’lar hakkında sallıyordu bana denk geldiği gün.

Saman ithalatı ile bağlantısını daha doğrusu bağlantısızlığını bir kürek operatörü hoyratlığıyla bağıra çağıra anlatıyordu stüdyoda.

Ortamdaki herkes farklı kesimden gibiydi. Bilirsiniz paspas Nedim filan… 

Görüşleri farklıydı ama ortak çıkış noktaları vardı. Hepsi büyük resmi görmüş onun üzerine konuşuyordu. 

Muazzam bir büyük resimciydi hepsi.

BU YAZIYI YOUTUBE’TA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Sonradan mı türediler yoksa millet olarak yaşadığımız tekamül sonunda geldiğimiz nokta mıdır bu, tam bilemiyorum. Belki de hep varlardı ama kendilerini ifade edebilmek imkan ve mecrasını bulamıyorlardı. Şimdi konjonktürel olarak sanki devir onların devri olunca tekrar — belki beden değiştirerek — arz-ı endam ettiler. Baktılar ki, nasılsa mefhum-u muhalife dair ‘çıt’ çıkarılmasına imkan verilmiyor, coştukça coştular ve inanılmaz gelişme gösterdiler.

Belki de Tanzimat’tan beri süregelen bir sıçramalı jenerasyonun bir tür “Mesleki Nirvana”ya ulaşma durumudur hatta! Her ne olursa olsun, mevcut tablo ilginç, bir o kadar da tedirgin edici boyuta ulaşmış vaziyette. 

Gazete, dergi sayfalarında ya da TV ekranlarında her akşam arz-ı endam ediyorlar, illa ki denk gelmişsinizdir. Son süreçte iyiden iyiye sirk çadırına dönen haber kanalı görüntülü mecralara hiç mi bakmıyorsunuz yani? 

Mesleğe başladığım yıllar, Merhum Menderes’in kabrinin Yassıada’dan Vatan Caddesi’ne naklediği döneme denk gelmişti. Yazdığım ilk seri yazıydı: “Darbeci Basın ve Alkışçılar”.

Bırakın haberciliğin temel ilkelerini, yorumculuğun haysiyetini, tetikçiliğin bile sınırlarını zorlayan örnekler vardı 1960 Darbesi medyasında. “Öğrencileri kıyma makinelerinde doğradılar” türünden meşhur olanları illa ki duymuşluğunuz vardır eminim. Dedim ya bir tür sıçramalar, o jenerasyonun tekrar beden bulması gibi, 1971 ya da 1980 darbe dönemlerinde de benzer bir sakillik ve yüzü karalık sürgit devam etmiş.

28 Şubat malum… Kur’an kurslarında edilen yemin haberleri, bir deprem pankartıyla oluşturulan büyük resimler, düğmeye basmalar, baskınlar, baskılar, mitingler, nihayetinde yürütülen tanklar. O devirlerin büyük resimcilerinin çoğu şimdilerde yok.

Yine bir sıçrama ve bu sefer farklı bir bedene giren büyük resimcilik.

Misal, çıkmış ekrana ballandıra ballandıra “Operasyon Valkyrie” anlatıyor birisi. Sen, ben, bizim oğlan ortamı nasılsa, itiraz yok. Kimse “Bilader iyi sallıyorsun da, bu örnekle liderimizi de Hitler’in yerine koyduğunun farkındasın değil mi?” diye sormuyor nasılsa!

İHA’lar konusunda salladıkça sallıyor, karşı çıkan, “Üfleme bilader” diyen yok. 

Büyük resimciliğin tarihsel ortak yönleri olduğu da bir gerçek şüphesiz. Her ne kadar yüksek düzeyde olmasa da kendi içinde bir mantık kurgusu örmeye çalışır tüm büyük resimciler. Alakalı alakasız derelerden getirilen sular, beş benzemezi aynı çuvala doldurmalar, ana fikir en başta kondurulduğu için oluşan devasa mantık boşluklarını kendi gözlerinde görünmez kılabiliyor. 

Kendi aralarında küçük familyalara bölünseler de aynı kabilenin temsilcileridir nihayetinde. Ve tabiatıyla her devirde bir şekilde alıcı bulabildikleri için kısa sürede geliştirebiliyorlar yeteneklerini.

TEM’deki bir trafik kazasından uluslararası komplo çıkarmak çocuk oyuncağıdır bu zevat için. Öte yandan kabak gibi ortadaki hakikatleri de yine aynı yetenekleriyle görünmez kılmaya çalışırlar.

Bu mesleğin temsilcileri için oldukça verimli bir dönemden geçiyoruz şüphesiz. 5 bin kişinin katıldığı gizli toplantıları ifşa da onların işidir, başkalarına ait görkemli binaları “Vay be işte gururlanılacak üniversite binası” diye sunmak da. 

Çünkü Allah vergisi bir büyük resim görme kabiliyetleri vardır. Küçük gözlem sudur etmez bünyelerinden. Hep büyüğü, en büyüğü ‘şak’ diye yakalayıverirler.

Eylem yapan teyzenin elindeki plastik su şişesinden birkaç uluslararası gizli istihbarat ve espiyonaj çalışması üretebilecek derecede cevval bir zihin bahşetmiştir Cenab-ı Mevla’m bunlara. 

Devir büyük resimcilerin devri anlayacağınız. Ülke, pek çok açıdan hızla fakirleşirken bu anlamda memleketi güneş sızmaz bir orman kapladı.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin