‘Büyük çöküş’ öncesi önemli gelişme!

Yorum | Erhan Başyurt

The New York Times gazetesi dikkat çekici bir inceleme yayınladı. 2016-2017 arasında Türkiye’nin varlıklı diliminin yüzde 12’sine tekabül eden 12 bin dolar milyoneri Türkiye’den göç etmiş.

Gazete gelişmeyi, “Tarihte, ülkelerin yaşadığı önemli çöküşlere bakılırsa, bu yıkımların öncesinde varlıklı insanların o ülkeden göç ettiği görülür” yorumuyla vermiş.

Bilginin kaynağı, Küresel Varlık Göçü İncelemesi (Global Wealth Migration Review). Rapor her yıl yayınlanıyor.

2018 raporu yayınlanırsa, bu rakamın düşmediği aksine daha da arttığı görülecektir.

***

Neden?

Zira Türkiye’de adalet yitirildi. Devlet firmalara çökerek, sermayeyi ürküttü. İşadamları ‘el koyarız’ şantajı altında korku sarmalına sokuldu…

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Okyay, Meclis’teki Bütçe Komisyonu’na gururla anlatıyor;

‘’25 Ekim 2018 itibarıyla 42 ilde bin 4 (1004) şirkete kayyım atandı. Söz konusu şirketlerin aktif büyüklüğü 55 miyar 570 milyon lira. Toplam ciroları 21 milyar 950 lira. Toplam özkaynakları 21 milyar 50 milyon lira. Dönem karları 1 milyar 530 milyon lira. Bu şirketlerde 45 bin 477 kişi istihdam edilmektedir…’’

***

Aferin (!) Otur, sıfır!!!

***

‘’Şecaat arz ederken, sirkatin söyleyen’’ adam misali övündükleri şeye bak!

Henüz mahkeme aşamasında hatta önemli bir kısmının yargı süreci başlamadan el konulan şirketlerle övünüyorlar.

İçlerinde Koza, Boydak, Zirve gibi dev firmalar da var.

***

Tabii bunlar TMSF’ye devredilen ve halen faaliyette olan ‘gasp edilen’ mallar…

Bir de, kapatıp mülklerine el koydukları, 2 bin dernek, bin özel okul, 30 özel hastane, 15 özel üniversite ve bir özel katılım bankası var.

Eserleriyle, pardon yıkımlarıyla, ne kadar övünseler azdır.

Hızla ülkeyi ‘büyük çöküşe’ sürüklüyorlar.

***

Kaçan sadece sermaye de değil. Kutuplaştırıp umutsuzlaştırdıkları toplumdam genç ve yetişmiş beyinler de kaçıyor.

KHK ile sebepsiz işten attıkları ve açlığa mahkum ettikleri 200 bin aile var.

4 bin hakim ve savcıyı, 8 bin akademisyeni KHK ile atmakla övünüyorlar.

Utanmıyorlar, vicdanları sızlamıyor. Bu özgürlük katliamlarıyla övünüyorlar.

‘Barış’ istediler diye akademisyenleri kanlarında ‘kan banyosu’ yapmakla tehdit ediyorlar.

Bilimi, araştırma ve üretimi baltalıyorlar…

***

Sermaye kaçışı ve beyin göçünün ‘büyük çöküş’ işareti olduğu yorumu, Küresel Varlık Göçü İncelemesi’ne ait.

Benzer bir tespiti, 6 yüzyıl önce tarih ve sosyoloji biliminin öncüsü kabul edilen İbn Haldun da dile getiriyor.

Sultanın, vergileri yükseltmesi ve ardından israf harcamalarını finanse etmek için insanların varlıklarına el koymasının en büyük zulüm olduğunu ve ‘umranın harap olması’ ile sonuçlandığını belirtiyor.

***

Türkiye, iktidarın yalan ve iftiraları ışığında adaleti yitirdi. Sadece vicdanını değil aklını da kaybetti.

Cezaevlerinde Türkiye tarihinin en yüksek tutuklu sayısı 260 bin insan yatıyor. Türkiye’de cezaevlerinin kapasitesi ise sadece 210 bin… Yani çoğu hükümsüz tutuklu insanlık dışı şartlarda en basit ifadesiyle psikolojik işkenceye maruz bırakılıyor…

***

Osmanlı’da ‘adalet dairesi’ diye bilinen bir ordu, mal, devlet ve adalet sıralaması vardır.

Adilliği ün salan Nuşirevan’a atfedilen bundan biraz daha farklı ancak daha sağlıklı bir ölçüttür.

“Mülk ordu ile; ordu mal ile; mal vergiyle; vergi imaretle; imaret adâlet ile; adâlet devlet görevlilerinin ıslahıyla; devlet görevlilerinin ıslahı vezirlerin istikamet etmeleri, doğru yoldan ayrılmamalarıyla mümkün olur…’’

Fasit bir dairedir, velut hale dönüşmesi devleti yönetenlerin istikamet üzere olmaları ve güçlü bir adalet ile mümkündür.

***

Türkiye’de ekonomik kriz dahil tüm sorunların kaynağı yöneticilerin istikameti kaybetmiş olmaları ve halka zulüm etmeleridir.

Halkın malına çökmeyi marifet saymalarıdır.

Böyle olunca, işadamları ‘yargı kılıcı’ ile şantaja maruz kalmak veya mallarının gasp edilmesine seyirci kalmamak için kaçıyorlar veya mallarını kaçırıyorlar.

Parasına el konacak diye, yatırım yapmayan hatta bankada para tutmaya korkan işadamları var.

Zira, hakkında iftira ile soruşturma açıp, varlığına göre şantaj ile para sızdıran ‘çeteler’ bile kurulmuş durumda.

***

Atalarımız boşuna ‘balık baştan kokar’ dememişler…

Yine İbn Haldun’a bir atıfta daha bulunarak bu yazıyı sonlandıralım;

‘’Halk, hükümdarın dinindendir…’’

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. “Halk, hukumdarin dinindendir” ifadesinin “baligin bastan kokmasiyla” bir ilgisi yoktur. 1618-1648 yillari arasinda Avrupa hakimiyeti saglamak amaciyla yasanan kanli savaslari sona erdiren Westphalia anlasmalari cercevesinde vaz edilmis cuius regio, eius religio ilkesini baglamindan kopartarak yazinizi sonlandirmissiniz. Savasan taraflarin egemenlik haklarinin nasil duzenlenecegine iliskin bir ilkedir bu, yazinizda dile getirdiginiz hususlarla alakali degildir. Mevcut uluslararasi duzenin (ulus-devlet duzeninin) temelinde yer alan ilke diye de bilinir ilgili literaturde.

    • Bir toplum kendi yasama insiyatifini yoneticiye terk ettiyse ve yonetici toplumla kedinin fareyle oynadigi gibi oynuyor ve insanlari istedigi yonde surukluyorsa bu duruma ne tanim yapalim siz soyleyin ( din insanlarin yasama bicimini duzenleyen hayra davet ederek bunu yapan sistem oldugunu goz onune alarak)

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin