Bütün baskıya rağmen Türkiye’de de gazeteciler var

Dünyanın birçok ülkesinden üyelerinin bulunduğu International Journalists Association tarafından yayına hazırlanan Journalist Post dergisi, 2 Kasım Gazetecilere Karşı İşlenen Suçlarla Mücadele Günü okurlarıyla buluştu. Dergi Brezilya’dan Afganistan’a, Güney Afrika’dan Belarus’a kadar 13 farklı ülkeden gazetecinin yazıları var.

Üç dilde yayın yapan tek dergi olan Journalist Post’un son sayısı Türkiye cezaevlerinde özgürlükleri ellerinden alınan gazetecilerin varlığını hatırlatan bir kapak ile yayınlandı. Journalist Post, 2 Kasım ‘Gazetecilere Karşı Suçlarda Cezasızlıkla Mücadele Uluslararası Günü’ vesilesiyle, 3. sayısını Türkçe, İngilizce ve Almanca olarak yine 3 dilde yayınladı. 13 farklı ülkeden basın özgürlüğü yazılarının yer aldığı yayın, Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’nda da görücüye çıktı.

Medya özgürlüğünün savunulduğu derginin kapağında ise bütün baskı, şiddet ve tehditlere rağmen Türkiye’de de gazetecilerin olduğu vurgusu ön plana çıkartıldı. Şemsi Açıkgöz’ün kapak haberinde, “Bir avuç gazeteci, bütün baskılara, tehditlere rağmen gerçekleri yazmaya, cesurca mesleğini yapmaya devam ediyor. Hapishaneye düşseler de yurt dışına kaçmak (!) zorunda kalsalar da kalemleriyle demokrasiyi, eşitliği, hukuku hatırlatıyor. Bu dosyada kaleminin namusunu satmayıp, gerçekleri yazan gazetecilerin verdikleri bedelleri bizzat kendilerinden okuyacaksınız” denildi.

Dergide, Erdoğan rejimi tarafından mesleklerinden dolayı cezaevinde sistematik işkencelere maruz kalan 19 gazetecinin kaleminden yaşadıkları yayınlandı. Editörlüğünü Yüksel Durgut’un yaptığı Journalist Post’un önsözünde de, “İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zaman aşımı yoktur” vurgusu yapıldı.

İşte Journalist Post’un bu sayısında ki konular:

  •  Bütün baskıya rağmen Türkiye’de gazeteciler var. Bir avuç gazeteci, bütün baskı ve tehditlere rağmen cesurca gerçekleri yazmaya devam ediyor. Bu dosyada kaleminin namusunu satmayıp, gerçekleri yazan gazetecilerin verdikleri bedelleri bizzat kendilerinden okuyacaksınız. Şemsi Açıkgöz’ün haberi
  •  Dicle-Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Dicle Müftüoğlu: “Çok zordur Türkiye’de Kürt gazeteci olmak. Baskılar, tacizler, ajanlık dayatmaları bir yana, ölümle burun burunasınızdır her an. Mesela Şırnak’ta bir habere giderken aracımızı bir sivil polis aracının sıkıştırması sonucu yaşadığımız kaza(!) gibi… Kazada boyun kemiğimin kırılması sebebiyle bir yıl evimden çıkamadım…Kürt gazeteci olmak, ölümü göze almak demek!”
  •  Avukat Veysel Ok ile İsmail Sağıroğlu’nun röportajı: “

Mahkemeler ‘copy paste’ kararlar veriyor! Gazeteci Deniz Yücel tutukluyken yaptığım sayısız itiraz hiçbir gerekçe gösterilmeden aynı kalıp cümlelerle reddediliyordu. Ben de müvekkilimin onayı ile tutuklama itiraz dilekçeme bir futbol makalesi koydum. Hakim dilekçe içeriğini okumamış ki yine aynı gerekçelerle tutuklama- ya devam kararı verdi. Bu örnek Türk yargısının bir fotoğrafıdır.”

  •  Türkmen Terzi Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ), Avrupa ve Orta Asya Program Koordinatörü Gulnoza Said ile röportajında, Türkiye’nin kendileri için çok önemli bir ülke olduğunu belirterek, “Fakat Türkiye’deki medya camiası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönetiminde çok acı çekti” denildi.
  •  İsmail Sağıroğlu’nun dosya haberinde, Gazeteciler artık sadece Türkiye’de değil, özgürce yazmak için Avrupa’ya gidenler de tehdit altında. Berlin’de, Stockholm’de Türk gazetecilere saldırılar düzenleniyor. İnternette öldürülecek gazeteciler listesi bile dolaşıyor.
  •  Hasan Cücük’ün “Gazeteciler medyaya baskıyı Cenevre’de anlattı” haberi

Meltem Oktay: “İki kez çıplak arandım”

  • Alman Gazeteciler Sendikası Başkanı (DJU) Başkan Yardımcısı Peter Freitag, “Özgürlükler Pazarlık konusu yapılamaz. Almanya’da yeni hükümet, cezaevindeki meslektaşlarımızın serbest bırakılması için NATO ortağı Türkiye üzerinde baskı kurmalı. Bu konu Erdoğan ile pazarlık yapılacak, tavizler verilecek bir mesele değil. Türki- ye’de, eleştirel gazeteciliği, basın özgürlüğü ve insan haklarını yok eden ve sistematik olarak baskı yapan keyfi bir rejim vardır.
  • Enes Sağ’ın dosya haberi: “Gazeteciler için ‘Hayatta kalabilmek’ haber kadar önemli. Gazetecilik her geçen gün daha da tehlikeli bir meslek haline geliyor. Son 18 ayda dünya genelinde en az 50 medya mensubu meslekleri sebebiyle öldürüldü. Öldürülen gazetecilerin çoğunun üzerinde çalıştığı dosyalar ise; yolsuzluk, organize suçlar veya çevre katliamları…
  • Afganistan’da Taliban sonrası ülkesini terk etmek zorunda kalan TV Spikeri Shabnam Dawran’ın kaleminden yaşadıkları: Ne yazık ki biz huzura uzağız

Taliban sonrası yaşadığım mağduriyetleri sosyal medyada paylaştım. İngiltere’nin     mülteciler ofisi beni Afganistan’dan çıkarma teklifinde bulundu. Bütün birikimimi     geride bırakarak İngiltere’ye geldim. Keşke Afganistan da burası gibi huzurlu     olsaydı.”

  • Basri Doğan’ın Hollanda’lı gazeteci Peter R. de Vries’in ardından kalem aldığı yazısı: “Özellikle organize suç örgütlerinin deşifre edilmesinde önemli rol oynayan 64 yaşındaki Emmy ödüllü Hollanda’lı gazeteci Peter R. de Vries, geçen tem- muzda öldürüldü. Avrupa’nın göbeğinde böyle bir gazetecinin öldürülmesi diğer gazeteciler için de bir uyarı(!) aslında”
  • Güney Afrikalı Gazeteci Ranjeni Munusamy’nin “Doğrunun bedeli” yazısı:  “Gazetecilik mesleği için bir toparlanma olacak mı? Zalimlerden korkmadan gerçeği ortaya çıkarmak ve iktidar sahiplerini hesaba çekmek normalleşir mi? Yoksa sonuçları ne olursa olsun her zaman doğruyu söylemenin yükünü sadece gazeteciler mi taşıyacak?”
  • Belarus Gazeteciler Derneği Başkanı Boris Goretskiy’in yazısı:

“Belarus hükümeti ülkedeki bağımsız medyayı neredeyse yok etti. Yaklaşık 30 gazeteci cezaevine gönderildi. Kapatılan yayın kuruluşları ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Ümit verici olan ise okurların, yeni kurulan yayınları sürekli artan bir oranda takip etmesi…”

  • Ukrayna Bağımsız Medya Sendikası Başkanı Serhiy Şturhetskiy:

“Pandemi döneminde gazetecilik Ukrayna’da, 2014 yılındaki yaşanan siyasi çalkantılar ve beraberindeki silahlı çatışmalar gazetecilere yönelik şiddeti arttırdı. Sonrasında ise trajik vakalar yaşandı.”

  • Mısırlı Gazeteci Hadeer Mekawy: “Güzel günler gelinceye kadar yazacağız

Sizlerin her adımını izleyeceğiz. Vatan, tüm evlatlarını bağrına basıncaya kadar… Baskı, ölüm, açlık ve tutuklanma korkusu ile vatanlarından kaçmak zorunda kalan insanlar yurtlarına dönünceye kadar… Güzel günler gelinceye kadar yazmayı sürdüreceğiz.”

  • Brezilya’da gazetecilere şiddet konulu dosyayı Cilene Victor kaleme aldı: “Devlet Aktörlerı̇nı̇n Uyguladığı tehdit Ve Zulümlerı̇n Döngüsü. Otoriter devletler sürgündeki kişilerin faaliyetlerini kendi kurdukları rejime tehdit olarak görmekte ve onlara sorun oluşturmak amacıyla baskı yöntemine başvurmakta.”
  • Yasa Dışı Tutuklamaların meşru Gösterildiğini söyleyen Gesellschaft Für Bedrohte Volker Kurumu Orta Doğu Uzmanı Dr. Kamal Sı̇do: “ Otoriter devletler sürgündeki kişilerin faaliyetlerini kendi kurdukları rejime tehdit olarak görmekte ve onlara sorun oluşturmak amacıyla baskı yöntemine başvurmakta.”
  • Prof. Dr. Vedat Demıir: “Erdoğan Rejı̇mı̇nde Medya Özgürlüğü! Temel bir insan hakkı olan ifade özgürlüğü, bağımsız medya aracılığıyla iyi bilgilendirilmiş bir toplumun temelini oluşturur. İfade özgürlüğü ile özgür, bağımsız bir medyanın sağlanması, sağlıklı ve güçlü bir demokrasi için hayati unsurdur. Dolayısıyla ‘iletişim özgürlüğü’ evrensel olarak insani haktır”
  • Erkan Pehlivan, “Türkı̇ye’de Gazetecı̇lere işkence Var”
  • Hamidullah Sadık: “Taliban yönetimindeki Afganistan’da en büyük endişeyi gazeteciler yaşıyor. Pek çoğu ülkeyi terk ederken geride kalanlar da ya gazeteciliği bırakıyor yahut zor şartlar altında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Mesleğini devam ettirmek zorunda olanlar ise konuşup haber yapacak yetkili bulamıyor.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin