Bir müdellis: Hişam B. Urve!

YORUM | M. NEDİM HAZAR

Araştırmayı Harvard doktora öğrencisi Cevad Haşimi yapmış. Ve bence çok önemli bir meseleyi açığa çıkarıyor. 

Hatta başlığını söyleyerek sürprizi bozacak da olsam meramımı netleştireyim: 

Hz. Muhammed’in (SAV) reşit olmayan Hz. Aişe (RA) ile evliliğine dair rivayetler tamamen siyaset maksatlı üretilmiş gerçek olmayan rivayetlerdir!

Nokta…

Aslında Haşimi bu bilginin kaynağını da veriyor. Onun da kaynağı başka bir ciddi üniversite olan Oxford’un Erken dönem ve Orta Çağ İslam tarihçisi Jashua Little. 

Oryantalist kaynaklı iddiayı biliyorsunuz; Hz. Pygamber 50 küsür yaşındayken 9  yaşındaki bir kız olan Hz. Aişe ile evlenmiştir!

 Aslında bu mesele daha önceleri de çeşitli İslam alimleri tarafından araştırılıp vuzuha kavuşturulmuştu ama nedense oryantalist algıyı kırmak pek mümkün olmamıştı. 

Sözgelimi Ömer Rıza Doğrul… Biliyorsunuz merhum Akif’in damadıydı. Doğrul, bu iddianın Emeviler zamanında siyasi saiklerle üretildiğini ve düpedüz iftira olduğunu kaynaklarıyla anlatmıştı. Merak edenler onun da kaynağı olan Süleyman Nedvi’nin Asr-ı Saadet serisinin 5. Cildine bakabilirler. 

İşin tuhaf tarafı ise şudur; siyasal İslamcı kitle, bu oryantalist yalanı gerçek olarak kabul edip, çeşitli hikmetler arayıp, yorumla meşrulaştırmaya çabalamıştır!

Kısaca kaynağa göz atıp hemen yeni gelişmeye dönelim.

Geleneksel iddianın söylediklerinin aksine, Hz. Âişe’nin doğumu, nübüvvetten (Hz. Muhammed’e peygamberliğinin bildirilişinden) 4 yıl sonra değil, nübüvvetten 6 yıl öncedir.

Hemen anlaşılacağı üzere geleneksel Emevî tezgâhı, Hz. Âişe’nin yaşında, daha baştan on yıllık bir küçültme yapmıştır. 

Şurası tartışmasızdır: 

Peygamberimizin Hz. Âişe ile evlenme iradesini ortaya koyduğu tarih, peygamberliğin gelişinden tam on yıl sonradır. Peygamberimiz bu isteğini, Âişe’nin babası ve peygamberimizin yakın dostu Hz. Ebu Bekir’e açtığı zaman, Ebu Bekir ona şunu söylemiştir:

“Ben, Âişe’yi akrabamdan Mut’ım’in oğlu Cübeyr’e söz verdim. Eğer onlar bu isteklerinden vazgeçerlerse, Âişe’nin sizinle evlenmesini ancak o zaman düşünebilirim.”

Şöyle bir handikap vardı: Putperest kalmayı sürdüren Mut’ım Ailesi’nin hanımı, oğullarının Müslüman bir kızla evlenmesine karşı çıkmış ve “Bu Müslüman kız evime girerse oğlumu dininden eder. Buna izin veremem.” demişti. 

Gelelim son araştırmaya. 

Hatırlayacaksınız, iç kavgalarıyla meşhur Hindistan’da bu yılın başında sağcı Hindu milliyetçi partisi BJP’nin iki yetkilisi Hz. Peygamber hakkında ileri geri konuşmuş ve reşit olmayan bir kızla evlenip cinsellik yaşadığını ileri sürmüştü. Ardından patlayan şiddet olayları vesaire… 

Yine boş beleş bir yönetmen olan Alan Roberts’ın (senaryosu Nakoula Basseley Nakoula isimli bir şarlatana aitti. Şarlatan lafzını bilinçli olarak kullanıyorum, tam 10 ayrı isim kullanan Amerikan görünümlü Mısırlı bir Kıpti şarlatandır. Bir gün bu üçkağıtçıyı yazmak isterim açıkçası) kışkırtıcı filmi “Innocence of Muslims” aynı konuyu gündeme getirmiş ve sonu ölümlü biten pek çok protestoya sebep olmuştu. Sanat üretimi ve tüketimi konusunda son derece cimri olan Müslümanların yaptıkları en iyi şey protesto yaparken kendi kendilerine zarar vermek olsa gerek. Protesto yapmayı bile bilmeyen bir topluma dönüştürülmüş durumda İslam Milleti!

Maalesef böyle…

Gelelim son araştırmaya. 

Jashua Little doktora yapan bir hadis uzmanı. Gözetmeni ise çok itibarlı bir akademisyen; Profesör Christopher Melchert. 

Bundan sonrası çok ilginç ve aslında bir Batılının bu kadar detaylı çalışıp hakikate ulaşmasının Müslümanları (hassaten akademisyenleri) utandırması gerekiyor.

J. Little, Hz. Aişe’nin evliliği hakkında derinlemesine bir araştırma yapıyor. Ve bu çocuk yaşta evlenme iddiasının Hişam ibn Urve adlı bir ravi tarafından Irak’a yerleştikten sonra M.S. 754 ile 765 yılları arasında “tamamen safsata” olarak uydurulduğu sonucuna varıyor. Ne yazık ki aynı Hişam B. Urve, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi’nde bir “Sika” yani güvenilir ravi olarak geçmekte!

Jashua Little bununla yetinmiyor ve Hişam B. Urve’nin kaynağına doğru araştırmasını derinleştiriyor. Ulaştığı sonuç ise, bu çarpık ve kasıtlı bilginin kaynağı Arabistan bile değil. Yaklaşık bin 500 kilometre uzaklıkta Irak’tan çıkıyor bu hezeyanlar. 

Bu uyduruk ve siyasi amaçlı hadisin Hişam’ın naklettiği 400’den fazla hadisin arasına nasıl sızdığı ise tam bir muamma olsa da tahmin edilebilir bir nedeni var. 

Hişam B. Urve hayatının belli bir döneminden sonra Irak’a yerleşiyor. Tarihçiler Hişam’ın güvenirliğinin bu taşınma sonrasında hasar gördüğünü ve pek çok ciddi hadis aliminin artık onu ciddiye almadığını söylüyorlar. 

Müdellise dönüşen Hişam!

Sözlükte “bir şeyin kusurunu gizlemek” anlamındaki tedlîs terim olarak “râvinin, görüşmediği ya da görüştüğü halde kendisinden hadis işitmediği hocasından işittiği zannını uyandıracak biçimde rivayette bulunması” demek. 

Tedlîs yapan râviye müdellis, tedlîsle rivayet edilen hadise müdelles denir. 

Hadis rivayetinde râvilerin “semi‘tü” (işittim), “haddesenî” (bana söyledi) ve “ahberenî” (bana haber verdi) gibi hadisi hocasından kesin olarak işittiğine ve onunla görüştüğüne delâlet eden edâ sîgaları kullanması gerekir. 

Hiç görüşmediği veya kendisinden hadis duymadığı hocasından bu lafızlarla nakilde bulunan râvi yalancı konumuna düşer, bu durum onun bütün rivayetlerinin reddine yol açar. 

Bu sebeple müdellisler daha çok “an fülânin” (falandan) ve “kāle fülânün” (falan dedi) gibi lafızlar kullanır. Çünkü bu lafızlar semâa delâlet ettiği kadar hadisin bizzat hocadan işitilmeden rivayet edildiğini de gösterir. Fıkıhta tedlîs akid sırasında malın kusurunu gizlemeyi ifade eder.

Öte yandan bir hadiste tedlis, mutlaka tamamen yalan veya uydurma anlamına gelmez, ancak tipik olarak, hadisin güvenilirliğini ima etmek için nakil zincirindeki zayıf bir halkadan bahsetmemek gibi, kaynak bulmadaki bir kusurun ihmal edilmesini içerir. 

En azından tedlis, aktarımda bir özensizlik biçimidir. Çürük zemine malzemeden çalınan bina yapmak gibidir!

Olaylar, olaylar…

Little, araştırmasında çok ilginç verilere ulaşıyor. 

Ve bazı önemli biyografik ve yasal eserler de dahil olmak üzere en eski kaynaklarda evlilik yaşı ile ilgili hadis bulunmadığına dikkat çekiyor.

Sözgelimi 8. yüzyılda yaşamış bir tarihçi ve menkıbe yazarı olmanın yanı sıra en bilinen Hz. Peygamber biyografilerinden birini yazan İbn İshak. 

İshak’ın kitabında tek kelime bile yok Hz. Aişe’nin yaşıyla ilgili. Bu ayrıntının daha sonra Hişam tarafından eklendiği anlaşılıyor. Üstelik kaynak olarak İbn İshak’ı gösteriyor Hişam. 

Bir diğer örnek ise İmam Malik B. Enes’in El Muvatta’sı. 

Yine Hişam B. Urve, bu eserden onlarca kez alıntı yapıp kaynak göstermesine rağmen, kitabın orijinalinde Hz. Aişe’nin yaşıyla ilgili tek kelime bile geçmiyor. 

Hasılı kelam böyle onlarca derin araştırma neticesinde Jashua Little’ın ulaştığı netice: Hz. Aişe’nin genel olarak yaşı, özel olarak evlilik yaşı ile ilgili uydurulan tüm hadisler tam üç yüzyıl sonra üretilmiş. 

Bu zalimce yalanı yayan ve pekiştirenler ise maalesef yine Müslümanlar. 

Little bir sorunun daha cevabının peşine düşüyor: Peki neden?

Öyle ya, kim, ne gibi bir çıkar uğruna bunu yapar. 

Cevabı buluyor genç akademisyen: Hz. Aişe imajını Şii muhaliflere karşı desteklemek için Sünni bir figür tarafından uydurulmuş ortaçağ mezhep propagandasının bir parçasıydı.

İşin bir de batılı İslam bilimcilerin kendi aralarında akademik tartışma yönü var ki, utanç içinde kaldığım için onu buraya almıyorum. Oxford Üniversitesi’nden Jashua Little ile Georgetown Üniversitesi’nden Jonathan Brown bu konuda şiddetli bir polemiğe de giriyorlar. 

Ancak tüm akademik çevreler bu konuda Oxfordlu doktor adayını haklı görüyor. 

Konuyla ilgili detaylı bir yazı okumak isterseniz şuraya bir göz atmanız yeterli. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Hayatım boyunca okuduğum en anlamlı yazılarından biriydi. Hemşehrimsin demiyorum ama Hizmet içinde sizin gibi değerlerin olması gurur verici olsa gerek. Teşekkür ediyorum bu yazdıklarınız için…

  2. Kıymetli Nedim Bey,
    Yazınızın son kısmında değindiğiniz akademik tartışmanın tam olarak sonuçlandığından emin değilim. Jonathan Brown’un yazıda bahsedilen kitabını derste okuduk ve kendisinin Joshua Little’ın da kullandığı Historical-Critical Method tekniğinin hadislerin senet ve rivayet sistemine tam uymadığına yönelik argümanı bayağı kuvvetli ve mantıklı gelmişti. Makale de argümanı kuvvetli olduğunu ifade ediyor:
    — After all, Brown questions the very applicability of the historical-critical method, which he sees as a distinctly Western construct and a cultural imposition on Muslims. Whether one agrees with Brown’s formidable (but debatable) critique, the point is that the consensus of historical-critical scholars — one of skepticism toward hadith — holds. —

    Elbette modern tekniklerle tekrardan hadis kritiği yapmak Joshua Little’ın çıkardığı bu sonuç gibi bazı mevzuları aydınlığa kavuşturacaktır. Fakat Little’ın tezi de kritiğe açık ve Prof. Reşit Haylamaz gibi bazı hadis alimlerinin de ilk izlenimleri kritik edilecek kısımları olduğu yönünde.

    Son olarak, Cevad Haşmi’nin makalede alıntıladığı üzere, Joshua Little da diğer modern İslam bilimciler gibi hadislerin sahihliği ispatlanmadığı sürece hepsini mevzu hadis saymalıyız şeklinde yaklaşıyor:
    — “As it stands,” writes Little, “any given hadith (sahih or otherwise)” — and he includes mass-transmitted (mutawatir) hadiths in this assessment — “should be presumed to be inauthentic or unreliable, until the contrary can be demonstrated.” —

    Bu tarz bir yaklaşım geleneksel hadis ilmini kökünden sorguluyor ve hadislerden 1400 küsür sene sonra yaşayan tarihçilerin hadislerin kaynağına kendilerinden 1000 ila 1300 sene daha yakın olan muhaddislerden mutlak olarak daha sağlam ve sağlıklı kritik yapabileceğini iddia ediyor.
    Tam da bu noktada, şu an akademik camianın çoğu Little’ın tarafında olsa dahi, bu tartışmanın sonuçlanmadığını düşünüyorum.

  3. Sayın Nedim Hazar zevkle okuduğum bir yazar. Bugün ilginç bir haber üzerinden bir yorum yapmış. Ancak yaptığı çıkarımı doğru bulmadığımı baştan belirteyim. Bu Hadis ile daha doğrusu Hz. Aişe annemizin evlilik yaşı ile ilgili daha önce birçok yorum ve açıklama yapıldı. Hatta F. Gülen Hocaefendinin de bu konuda izahı var. Nitekim hemen bu haber ve yazıdan sonra Prof. Ayhan Tekineş Hoca bir video ile konuya açıklık getirdi. Nedim Hazar Bey sanırım önceki izahları duymamış. Burada sanki tek kaynak Hişam imiş gibi sunuluyor. Oysa tek kaynak Hişam değil ve O’nu bu konuda suçlamak doğru da değil. Nitekim Ayhan Tekineş Hoca tamamen başka hadis kaynaklarından aynı rivayetin geldiğini delilleri ile anlatıyor. Temel çelişki eskiden Arap kadınları yaşlarını söylerken adet görmeye başladığı zamandan itibaren geçen süreyi ifade etmesi ve bunun daha sonra doğum tarihi gibi algılanması. Tavsiyem Ayhan Hocanın açıklamasını https://www.youtube.com/watch?v=EKhYme84edg buradaki linkten izlemeniz.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin