Bir mesajla ortalık karıştı, topluca cevap vereyim

Yorum | Tarık Toros

 

Adetim değil Twitter’da polemiğe girmek, birileriyle laf kavgası yapmak.

Çünkü sonu yok.

Karşındakini ikna edemeyeceğin gibi, dinlemiyor seni.

Okuyan da yararlanmıyor.

Taraflar birbirine bindiriyor sadece.

Hatta, hiddet bazı nahoşluklara kapı açıyor.

Uzak dururum, girmem.

 

**

Mahmut Akpınar, 25 Mayıs’ta bir tweet paylaşmıştı:

-Türkiye kirlenmiş bir siyasete “istikrar” için göz yumduğu, hırsızı yakalayan polisi savcıyı feda ettiği gün kaybetti. Şimdi onun faturaları çıkıyor. Kimsenin ağlamaya yok!

 

**

Bu mesajı alıntılayıp, üzerine “Haksız mı?” yazıp paylaştım.

Yüzde yüz katıldığım bir mesajdı.

Bu mesajıma @cemonat07 hesabından cevap geldi:

-Tamam da bir şey soracağım, 17-25 Aralık 2013’e kadar 11 yıllık süreçte, iktidarın hangi yolsuzluğu, usulsüzlüğü, adaletsizliği ile ilgili haber yaptınız?

 

**

Adetim değil dedim ama…

Buna dayanamadım, şöyle cevap verdim:

-Tamam da 2013’e kadar yolsuzluk/hırsızlık haberi yapan var mıydı? NTV, Habertürk verdi de biz mi vermedik? Yolsuzluk haberleri hükümeti sallamıştı da biz mi başımızı kuma gömmüştük? Bilakis, 2013’te hükümet boğazına kadar battığı halde bunlar destek verdi, biz hakikatı haykırdık.

 

**

Bu mesaj, epey paylaşım ve beğeni aldı.

Üç gün içinde 75 bin kişiden fazla kişi mesajı gördü ve okudu.

Tabi altında sorular sorular…

Özetle toparlarsak:

-2013’e kadar elinize hiç yolsuzluk haberi gelmedi mi?

-Geldi de yapmadınız mı?

-Kılavuzunuz NTV ve Habertürk mü?

-Hükümet 2013 yılına kadar çalmıyor muydu?

-Başınızı kuma mı gömdünüz?

-Ucu size dokununca mı yolsuzluğu gördünüz?

-Yoksa görüyordunuz da herkes gibi susmayı mı tercih ettiniz?

-Değilse, korkudan mı haykırmadınız?

-NTV yapmayınca sizin sorumluluğunuz bitmiş mi oluyor?

 

**

Topluca cevap vereyim.

Vereceğim cevap, yukarıda tweet’imin kısa bir tefsiri olacak.

Tane tane anlatayım:

AKP iktidarının ilk iki dönemini yolsuzluklarla hatırlayan çıkmaz.

İki mühim olay var yargıya intikal eden, Ali Dibo ve Deniz Feneri.

Her ikisi de iktidarı götürecek güçte değildi.

2013’ten sonra yargıya mutlak hakimiyet kuran AKP bunlarla da hesabını gördü, elini yıkayıp çıktı.

 

**

Partisi fark etmez.

Türkiye’de yolsuzluk olmayan belediye yoktur.

Öteden beri böyledir.

En çok rant üreten belediyede en büyük yolsuzluklar olur.

Eşyanın tabiatı budur.

Bundan sonra da olmaya devam edecektir.

AKP belediyelerinde de vardır, CHP belediyelerinde de.. HDP’li belediyelerde de…

Kimse ezbere “yok” demesin.

Bazı gazetelerde muhabirin getirdiği haber, sırf patronajın belediye ile menfaat ilişkisi yüzünden hasıraltı edilmiştir.

Olmuştur bu, binlercesi var.

 

**

Ben iki TV kanalında haber yöneteciliği yaptım.

Muhabirlerim böyle bir haber getirdi de vermemişliğim yok.

Basına yansıyan tüm önemli olay ve iddiaları da ekrana taşımışızdır.

Başkalarıyla karıştırmayın.

Sadece şu:

İktidara vurmak, zayıf karnını yakalayıp oradan yüklenmek için özel bir çaba içine girmedim.

 

**

Türkiye’de medya, özellikle 2008-2009’dan itibaren sırayla havlu atmaya başladı.

2011 itibariyle, medya mahallesi adeta dikensiz gül bahçesiydi.

AKP rejimi bununla yetinmedi, hepsini güvendiği isimlere emanet etti, yönetici, patron, köşe yazarı, vs.

 

**

2013 Aralık ayında, o güne kadar bırakın AKP tarihini, ülke tarihinde görülmemiş ölçüde devasa yolsuzluk ve rüşvet skandalı patladı.

Ortada milyarlarca dolar dönüyor, dört tane bakan ve çocukları boğazlarına kadar batmış görünüyordu.

Çok geçmeden, başbakan ve ailesinin suyun başını tuttuğu ortaya çıkacak, iddialar dünya çapında bir soruşturmanın fitilini ateşleyecekti.

Medyayı zapteden AKP, hukuku ve polisi günler içinde dönüştürdü.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün muazzam “noter” desteğiyle birkaç ay içinde dizginleri ele aldı.

 

**

İktidarın o en güçlü ve astığı astık kestiği kestik günlerinde yanında durmadık.

Sonu,

-Yalnızlaştırılmak,

-Şeytanlaştırılmak,

-Suçlanmak,

-Terörist ve hain ilan edilmek,

-Yayınları engellenmek,

-Reklamları kesilmek,

-Basılmak,

-El konulmak,

..ve nihayetinde kapatılıp sorumluları da hapse tıkılmak olan riskleri göze alıp işimizi yaptık.

 

**

Mahkemelere intikal etmiş dosyaların esasında kaldık.

Kişileri hedef yapmadık.

Basına yansıyan genel delillerin dışında bilgi ve belge yayımlamadık.

Bir tane bile özel haberimiz yoktur, hepsi ajanslara yansıyan bilgilerdir.

İnternete düşen illegal ses kayıtlarını hiç bir zaman vermedik.

Biz bu titizliğimizi geçmiş darbe soruşturmalarında da aynı biçimde gösterdik.

Arşiv, kayıtlar ve sicilimiz ortada.

Kastım, KANALTÜRK ve BUGÜN TV yayınlarıdır.

 

**

Türkiye tuhaf bir ülke oldu.

Belki hep böyleydi.

Muazzam bir mahallecilik var.

Kimse kendi dostuna arkadaşına toz kondurmuyor.

Bulmuşlar bir günah keçisi, boks torbası yumruklar gibi, ha bire saydırıyorlar.

Öfkelerini hafifletecek, kendilerini rahatlatacaksa devam etsinler, sorun yok.

Şahsen, vaktin ve sabrım var.

Hafızam güçlüdür.

İyi arşiv tutarım.

Hepsinin sicilini bir çırpıda önlerine koyabilirim.

Lakin…

Bize gerek kalmadan…

Zaman, hepsi hakkında hükmünü verdi, veriyor, verecek.

 

**

Nasuhi Güngör misal.

Attığı tweet’e bakar mısınız.

Bir insan kendi iskemlesini ancak böyle tekmeler, bize ne hacet:

“Üzülerek ifade edeyim ki, bizzat kendi yazdığım bu iddiaların kamuoyuna bilgi ya da belge gibi sunulacak hiçbir yanı yok. Ne gazeteciliğim, ne de bugüne kadar yaptığım herhangi bir görev bu kitaptaki sözkonusu iddiaları doğru kılmaz.”

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin