Bir devrin sonu: Yıldız Yağması

Yorum | Dr. Serdar Efeoğlu

İttihatçılar 31 Mart Olayını haber aldıklarında bunu doğrudan Meşrutiyete karşı bir tepki olarak değerlendirerek hemen harekete geçtiler. Cemiyet, olayı eski dönemin geri getirilmesine yönelik bir çaba olarak görmekte ve bu olaya “irtica” adını vermekteydi.

Cemiyetin en güçlü olduğu yer, Selanik merkezli 3. Ordu idi. İstanbul’da yaşanan gelişmelere karşı ilk tepki de buradan geldi. 3. Ordu’nun her yönden siyasete bulaşmış subayları, Meşrutiyete sahip çıkma düşüncesiyle “Hareket Ordusu” adıyla bir kuvvet oluşturdular.

İttihatçılar Hareket Ordusu’na o dönem öngördükleri “ittihad-ı anasır” prensibi doğrultusunda 3. Ordunun subay ve askerleriyle birlikte Sırp, Makedon, Ulah, Bulgar, Rum ve Musevi gönüllüleri de dâhil ettiler.

Bu birliklerin içinde Meşrutiyet öncesinde Osmanlı kuvvetlerine karşı savaşmış Sandanski, Çirçis, Paniça, Kapitan Keta, Bayram Fehmi ve Krayko gibi çetecilerin yer alması sonradan çok ciddi eleştirilere neden oldu.

HAREKET ORDUSU YILDIZ SARAYINDA

Hareket Ordusu İstanbul’a girdikten sonra hedefini Taşkışla’ya ve ardından Abdülhamit’in ikamet ettiği Yıldız Sarayı’na yöneltti. Bu sırada Hareket Ordusu’nun mevcudu 40.000-50.000’e ulaşmış, destek olarak da 20.000-30.000 civarında gönüllü kuvvet toplanmıştı.

İstanbul’daki çatışmalarda kardeşkanı da aktı ve Hareket Ordusundan kırk dokuz, İstanbul’daki birliklerden ise iki yüz otuz asker hayatını kaybetti. İttihatçılar, Hareket Ordusu mensuplarından hayatını kaybedenlerin dul ve yetimlerine maaş bağladıkları gibi “aziz hatıraları” için de Şişli’de “İttihat ve Terakki’nin anıtmezarı” denilebilecek Abide-i Hürriyet’i inşa ettiler.

Abide-i Hürriyet’in taç kapısının üzerinde “Makber-i Şüheda-i Hürriyet” yazmaktaydı.  Bu anıtmezara 1943’de Talat Paşa’nın, 1996’da da Enver Paşa’nın naaşları nakledildi.

Abdülhamit otuz üç yıl boyunca Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde güçlenen bürokrasi yerine ülkeyi tek başına Yıldız’dan yönetmişti. Bu yönüyle Yıldız, muhalefetin en büyük hedefi olmuştu. Hareket Ordusu da bir devrin sembolü olan Yıldız Sarayı’nı ele geçirmeyi amaçlıyordu.

Saray muhafızları, Abdülhamit’in emri doğrultusunda Hareket Ordusu’na karşı bir direnme göstermedi. Ancak iki gün süren kuşatma sırasında saray halkı çok zor anlar yaşadı. Sarayın elektrikleri kesildiği gibi erzak getirilmediğinden yiyecek bir şey de verilmedi.

İttihatçılar, “Yıldız’ı işgal eden kahraman” olmak için de yarıştılar. Kazım Karabekir hatıratında Yıldız’a ilk giren birliklerin kendi askerleri olduğunu uzun uzun anlatır. Buna karşılık Cemiyet ise “Yıldız kahramanı” olarak Enver Bey’i ilan etmiş ve “Hürriyet Kahramanı” Enver Bey yeni bir unvan kazanmıştır.

SARAYIN YAĞMA EDİLMESİ

İttihatçıların Yıldız’ı işgali aynı zamanda bir yağmaya dönüştü. Hareket Ordusunun “Meşrutiyeti koruma” gayesiyle İstanbul’a gelen birlikleri, başta Abdülhamit’in hazinesi olmak üzere pek çok kıymetli eşyayı yağmaladılar.

Hareket Ordusu içinde Yıldız işgalinde bulunan Kazım Karabekir hatıralarında yağmaya dair bir bilgi vermese de bazı kaynaklarda yağmanın boyutları açık bir şekilde ortaya konulmuştur. Bunlardan birisi olan Teşkilat-ı Mahsusa liderlerinden Hüsamettin Ertürk, yeni devrin büyük bir yağmayla başladığını söyleyerek nelerin yağmalandığını belirtir.

Yıldız’da Abdülhamit tarafından saklanan binlerce mücevher, altın, gümüş takımlar, pırlanta, yakut, zümrüt İttihatçılar tarafından yağmalanmıştır. Ayrıca Sarayın kadife ve ipek perdeleri, avizeleri, özel olarak dokunmuş Hereke halıları, oyma işlemeli kapıları, sedef tablaları, altın vazoları, gümüş şamdanları, mangalları, koltukları, kanepeleri, yorgan yastıkları, mutfak takımları yağmalanmıştır. Hatta hayvanat bahçesindeki papağanlar bile yağmadan kurtulamamıştır.

Bu yağmaya özellikle saray eşyalarını “ganimet” olarak gören Rumeli’den getirilen gönüllü çetecilerin karıştığı iddia edilmiştir. Sarayın bahçesindeki havuzun altındaki gizli mahzende bulunan hazinenin de İttihat ve Terakki önde gelenlerinin eline geçtiği ileri sürülmüştür. Sarayın yağmalandığına dair iddialar Mecliste Mahmut Şevket Paşa tarafından da onaylanmışsa da ayrıntıları gizlenmiştir.

Saray kütüphanesi müdürü Kalkandelenli Sabri Bey kapı önüne yatarak en azından kütüphanenin yağmalanmasını önlemişti. Böylece tarihimizin en üzücü olaylarından birisini oluşturan bu yağmadan geriye, saray kütüphanesi ve Abdülhamit’in ülkenin çeşitli yerlerine ait çektirdiği fotoğraflardan oluşan albümler kalmıştır. Bu kitaplar ve albümler günümüzde İstanbul Üniversitesi’nde bulunmaktadır.

YILLAR SONRA AÇILAN SORUŞTURMA

Yıldız Sarayı’nın yağma edildiğine dair dedikodular hemen olay sonrasında ayyuka çıktıysa da Mahmut Şevket Paşa’nın müdahalesiyle olay kapatıldı. Ancak İttihatçı liderlerin ülkeyi terk ettiği Mütareke Devri’nde yeniden bir soruşturma başlatılarak yağmaya katılanların yargılanması gündeme geldi.

1919 yılına ait gazetelerde yağmaya dair haberler yer almaya başladı. Özellikle İttihat ve Terakki’ye muhalif olan İkdam gazetesinde Yıldız Sarayı’nda yaşananlara dair haberler yayınlandı. İkdam’ın 17 Nisan tarihli nüshasında yağmaya karışanlarla ilgili bir soruşturma başlatıldığı ve bu kapsamda Beyazıt’ta bir evin arandığı belirtiliyordu. Gazeteye göre Selanik’e sürgüne gönderilirken Abdülhamit’e ait 900.000 liralık nakit ve mücevherlere de zorla el konulmuştu.

İkdam daha da ayrıntılı bilgiler vererek yağmanın Hareket Ordusu ileri gelenleri tarafından yapıldığını yazmakta ve kimin neler gasp ettiğini açıklamaktaydı. İddialara göre; Mahmut Şevket Paşa çeşitli pandantif, taç, yüzük, bir altın mangal; Hareket Ordusu Komutanı Hüsnü Paşa murassa tütün tabakası, gerdanlık; Hareket Ordusu Erkânı Harp Reisi Mirliva Ali Paşa küpeler ve yüzükler; Hareket Ordusu komutanlarından Hasan İzzet Bey halılar, seccadeler, kravat iğneleri, taç; Enver, Cemal Paşalar ve Damat İsmail Hakkı Bey kıymetli eşyalar, mobilya, vazolar, muhtelif pırlantalar, çeşitli zümrüt ve halılar; Ahmet Rıza Bey kıymetli yemek takımları, murassa saat gibi değerli eşyaları almışlardı.

Gazeteye göre eski Hicaz valisi Galip Paşa (Pasiner) muhtelif cins kadın süs eşyaları, Cafer Tayyar (Eğilmez Paşa) ve Hamdi Beyler inci küpeler, pırlanta yüzük, kıymetli revolverler; Aziz Samih Bey üç bin lira kıymetinde bir taç, Yakup Cemil mühim miktarda tahvilat, Hüseyin Kadri Bey zümrüt kabzalı murassa bir hançer, Hüseyin Cahit Bey murassa hokka takımları, iki adet murassa saat; Cavit Bey ve Emanuel Karasu önemli miktarda kıymetli elmas, Vehip Paşa çok miktarda hisse senetleri, kıymetli kravat iğnelerini gasp etmişlerdi.

1920 yılında yağma ile ilgili yargılamalar başladı. Yargılamalar sonunda Ferik Hüseyin Hüsnü, Galip, Hasan Rıza, Şevket Turgut ve Hasan Rıza Paşalara çeşitli cezalar verildi ise de sonradan kararlar geri alındı. Ancak yargılamalara rağmen yağmanın mahiyetinin tam olarak ortaya konulduğunu söylemek mümkün değildir.

TAM BİR İBRET

İttihatçılar için Yıldız Sarayı yıllarca muhalefet ettikleri Abdülhamit’in en önemli mekânıydı. Bu yönüyle Sarayı işgal etmek onlar için büyük bir ideal haline gelmişti. 31 Mart Olayı ile bu fırsatı elde eden İttihatçılar, Hareket Ordusu’nun saraya girmesiyle büyük bir yağmaya giriştiler.

Yağma iki farklı grup tarafından yapılmıştı. Birinci yağma, Rumeli’den getirilen ve çoğu eski çetecilerden oluşan gönüllüler tarafından gerçekleştirildi. İkinci yağmanın ise Hareket Ordusu içinde yer alan subaylarla İttihat ve Terakki’nin bazı önde gelenleri tarafından yapıldığı iddia edildi.

Osmanlı ülkesine “eşitlik, hürriyet ve adalet” getirmek iddiasıyla yola çıkan İttihatçılar ve özellikle içlerindeki “idealist subaylar”, ellerine geçen ilk fırsatı “ganimet” olarak değerlendirerek Sarayı yağmaladılar. Böylece yeni döneme “Yıldız Yağması”  damga vurdu.

İttihatçılar 31 Mart Olayının üstünü örttükleri gibi Yıldız Yağması ile ilgili iddiaların da araştırılmasına fırsat vermeyerek tarihe bir sis perdesi daha bıraktılar. Ancak aradan yüz yıldan fazla zaman geçse de “Yıldız” denildiğinde akla hemen “yağma” gelmesi bile yapılanların büyük bir facia olduğunu göstermektedir.

 

Kaynaklar: İkdam, 17 Nisan 1919; Vakit, 25 Nisan 1919; Z. Türkmen, “31 Mart Olayından Sonra Yıldız Evrakı Tedkik Komisyonu’nun Kuruluşu, Faaliyetleri ve Yıldız Sarayı’nın Araştırılması”, TTK Kongresi Bildiriler, Ankara 1999; H. Y. Şehsuvaroğlu, “Yıldız Yağması”, Hayat Tarih; M. Candemir, “”Yıldız Sarayı Kütüphanesi: Saray’dan Üniversiteye”, Tarih Dergisi, S. 45, 2008.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin