Ben gazeteciyim, beni niye sevmiyorsun ey tek adam! [Erman Yalaz, yazdı]

Bu hafta darbe ile teröristlikle suçlanan gazeteci arkadaşlarımız 8 ay aradan sonra mahkeme karşısına çıkabildi. Şükürler olsun bir kısmı özgürlüklerine kavuştu. Tetikçilerin itirazlarıyla tahliye olanlara tekrar gözaltı kararları alındı.  Yüzlerce gazeteci hala hapishanelerde. Beni, bizi, tek adamlar, anti-demokratlar sevmedi. Hep böyleydi bu meslek; böyle gitmesin diye yazdı kalemlerimiz, çalıştı kameralarımız…

İktidarınız sürsün diye bizi mahpuslara attınız. Sağcı-solcu, Alevi-Sünni, Türk-Kürt , Cumhuriyet-Zaman ayırmadınız ilk defa. Hepimizi hapsettiniz. Sesim, soluğum, nefesim demokrasi için. Aşığım özgürlüğe ve hürriyete. Ben kimim, biz kimleriz peki?

Ben Ahmet Altan’ım. Romancıyım, yazarım. 11 romanım; deneme alanında 5 eserim var.  Savcılarınız benim 14 Temmuz günü televizyondan ‘sübliminal darbe mesajı’ verdiğimi iddia ediyor. Oysa aynı savcılar, Balyoz darbe planlarını ortaya çıkaran ve Taraf’ta yayımladığımız haberlerden dolayı demokrasi tarihine geçecek bir başka yargılamayı başlatmışlardı. 23 Eylül’den beri Silivri’de tutsağım.

Ben Ali Bulaç’ım. Sosyolog, ilahiyatçı, gazeteci ve yazarım. Biri Kur’an-ı Kerim tefsiri olmak üzere 30’dan fazla kitabın müellifiyim. İslam düşüncesi, din ve sivilleşme, İslamcılık, din-siyaset ilişkileri alanında yüzlerce yazı kaleme aldım. ‘İslam en çok özgürlük dinidir. Toplumda adaletsizlik, zulüm, haksızlık var. Yüzde 99’u Müslüman bir ülkede nasıl böyle bir adaletsizlik olur?’ dediğim için buradayım. 243 gündür Silivri’deyim.

Ben Ahmet Böken’im, 20 yıllık gazeteciyim. Başarılı bir televizyoncu olduğum için Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın isteği üzerine TRT Haber Dairesi Başkanlığı’na getirildim. Kısa sürede TRT Haber’i yeni kimliğine kavuşturduk. Başarılı yayıncılığına imza atan bir ekibimiz oluştu. Darbeden sonra, gözaltına alındım, kötü muamele gördüm. Ankara Sincan Cezaevi, aylardır iddianamenin yazılmasını, özgürlüğümün geri verilmesini bekliyorum.

Ben Ayşenur Parıldak’ım. Genç bir hukukçu olarak gazeteciliğe gönül verdim. Okulum ile birlikte büyüyen bir sevda oldu gazetecilik mesleği. Önce çalıştığım gazeteyi kapattınız. Herkes gibi benim de lanetlediğim bir darbe girişiminin ardından;  beni twitterda bir sosyal medya fenomeninin takip ettiği gerekçesiyle gözaltına aldınız. Yargı ve adliye haberlerinin ne olduğunu en iyi bilen gazetecilerden biriyim. Cinsel taciz, hakaret dahil her türlü kötülüğü yapabilecek insanları gördüm, yaşadım gözaltında. Yanı başımda kalan koğuş arkadaşlarımın çıplak arandığını, tecrit edildiğine şahit oldum. Hukuku da mesleğimle ilgili hayalleri de ayaklar altına alan bu sistemden yine de bir ışık ve adalet bekliyorum aylardır.

Ben Ahmet Şık’ım. ‘Darbe girişimini faili aranıyorsa Beştepe’ye gitmek gerek. AKP siyasi bir parti değil, bir mafyadır, bu kadar net!’ dediğim için hedef oldum. Cumhuriyet’teki arkadaşlarım tutuklandığında özgür basın dedim. İkinci kez hapsedildim. Yılbaşından beri Silivri’de özgürlüğümü ve hakkımdaki deli saçması iddiaların yer aldığını tahmin ettiğim iddianameyi bekliyorum

Ben Ayhan Karahan’ım. Aktivistim, yazarım, çevreciyim. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiğimi iddia ediyor savcılar. ‘Bodrum’da sit alanlarını imara açan ile HDP’li milletvekillerini tutuklayan aynı zihniyettir. Bu Ensar vakıflarında tecavüze uğrayan çocukları hapseden dünyalarını karartan zihniyetle aynıdır. Bunlar hırsızdır katildir tecavüzcüdür. Bunların en başı en tepede sarayda oturuyor,bütün ne kadar suç delili varsa o sarayda saklıdır, o kaçak saray surları ile birlikte yıkılacak. O sarayın saltanatı ve iktidarı yıkılacak. Korkuları bundandır, bu ülkede sabah akşam darbe oluyor. Yalan söylüyorlar bunlar darbe karşıt filan değil 12 eylül faşizminin katmerli devamcıları ve mirasçılarıdır” Sözlerim bundan ibaret. Kimseye hakaret etmedim.Çevre dedim, insan hakları, özgürlük dedim. Kasım’dan beri mahpustayım.

Ben Şerife Oruç’um. Darbeden önce DİHA’dan 11 muhabir arkadaşım gibi beni de tutukladılar. Örgüt üyesi olduğum iddia ediliyor. Gazetecilik dışında bir iş yapmadım. Halkın sesi olmak, gerçeklere mikrofon tutmak dışında bir kabahatim yok. Darbe oldu. Bütün gazeteciler tutuklandı. Ben de onlar gibi 9 aydır özgürlük bekliyorum.

Ben Kadri Gürsel’im. 30 yıllık gazetecilik hayatım, demokrasi ve özgürlükleri anlatarak geçti. İktidar yanlısı televizyonlar dahil, davet edildiğim her tv programında, toplantıda özgür basını, gazeteciliği, evrensel ilkeleri savundum. Şimdi terörist olmakla itham ediliyor, suçlanıyorum. ‘Türkiye’de AKP tarafından karşı darbe yapılıyor. Cadı avını geçti, histerik boyutlar aldı’ dedim. Hedef oldum. Kasım’dan beri Silivri’de adalet gelecek diye bekliyorum.

Ben Nizamettin Yılmaz’ım. Gazete dağıtıcısıyım. Muhabirlik de yaptım. 11 yıldır 4 çocuğumun rızkı için gazete dağıtıyorum. Özgür Gündem ve Azadiye Welat okuyan insanlara gazetelerini evlerine işyerlerine kadar götürmek dışında bir şey yapmadım. Önce ben hapsedildim. Eşim Yasemin gazeteleri dağıtmaya başladı. Sonra gazeteler kapatıldı. Silah değil, gazete dağıtmakla suçlanıyorum. Fikir işçilerinin emeklerini ulaştırmak dışında bir iş yapmadım.  Sekiz aydır, Mardin’de hapisteyim.

Ben Ahmet Turan Alkan’ım, Ayşe Nazlı Ilıcak’ım, Deniz Yücel’im, Ersin Şanlı’yım, Ferhat Çiftçi’yim, Hüseyin Turan’ım, İnan Kızılkaya’yım, Nur Ener’im, Murat Sabuncu’yum, Şahin Alpay’ım, Özkan Mayda’yım, Şirin Çoban’ım, Yener Dönmez’im, Ziya Ataman’ım… A’den Z’ye gazeteciyim… Tutukluyum.

Darbeler, tek adamlar, otoriter yönetimler, tek parti iktidarları benden hiç hazzetmedi. Batı ve modern demokrasiler hariç, dünyanın birçok yerinde güç bela yapabiliyoruz mesleğimizi. Avrupa Birliği, insan hakları savunucularını, aktivistleri, avukatları ve gazetecileri tek bir yapı olarak görüyor, ‘defenders’ yani savunucular diyor bize. Peki neyi savunuruz biz gazeteciler? Demokrasiyi, hukuk devletini, ifade özgürlüğünü, bağımsızlığı, tarafsızlığı, adaleti, özel hayata saygıyı, kamu haklarını, azınlıkların haklarını…

Gerçeği aramak ve bildirmek, hesap verebilir bir devlet olsun diye çalışmak; doğru bilgiyi herkese yaymak, kamu zararlarını en aza indirmek, her platformda hakları ve bağımsızlıkları savunmaktır işimiz.

‘Dördüncü güç’ denir, bu yüzden yaptığımız işe. Halka karşı bir devlet başkanı kadar bilgili ve dürüst, bir devlet başkanına karşı halk kadar cesur ve saf bir şekilde doğru bilginin peşindeyizdir. Sevmesiniz de bizim mesleğimiz, aşkımız, şiarımız, ülkümüz budur. Özgürlük istiyoruz. Yaşamak istiyoruz; bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin