Behice Boran’ın suçu neydi? TİP nasıl tasfiye edildi?

YORUM | İDRİS GÜRSOY 

Behice Boran (1910-1987) Cumhuriyet’in ilk öğretmenlerinden, ilk kadın sosyolog, ilk kadın parti başkanı, TBMM ve Avrupa Parlamentosu’nda ilk kadın sosyalist Türk milletvekiliydi…

1962’de Türkiye İşçi Partisi’ne üye olan Behice Boran, 1965 seçimlerinde Urfa’dan milletvekili seçildi. 1970’de Mehmet Ali Baydar’ın yerine TİP’e genel başkan oldu. Meclis kürsüsünde söz aldığı zaman, kulislerde gezen milletvekilleri koşarak salona giriyordu. Onun her konuşması bir ders niteliği taşıyordu.

Türkiye İşçi Partisi, parlamentoda 15 milletvekili ile etkili bir muhalefet yürütüyordu. Anayasa Mahkemesi’nde ilk iptal davalarını TİP açtı. Gensoru, meclis araştırması ve soruşturması gibi iktidarı denetleyen mekanizmaları işletti.

12 Mart’a doğru sokaklar hareketlenmişti. Sol gruplar silahlı eylemlere girişiyordu. Bazı sol cuntalar ise darbe arayışındaydı. Bu kritik dönemde TİP, cuntalara ve teröre bulaşmış sol gruplara mesafe koydu. Boran, nereden gelirse gelsin rejime dışarıdan bir müdahaleye karşıydı. Parlamenter demokratik rejimi savunuyordu. Boran, “Faşizm, terörü önleme bahanesi ile gelir. Anarşi ve kargaşa faşistlerin ekmeğine yağ sürer,” diyerek tabanını sürekli uyarıyordu.

TİP, izlediği politikalarla hem devletin hem de sol grupların hedefi haline geldi. Aslında bunlar organize hareketlerdi. Birbirlerinden bağımsız değildi. Askeri darbe ile iktidarı devirme planları yapan Milli Demokratik Devrimciler TİP’e sızmaya çalışıyordu. İstanbul ve İzmir kongrelerinde sert tartışmalar yaşandı. Genel Başkan Boran, ağır saldırılara maruz kaldı. Kürsüden ayrılmadı, “Dinleyeceksiniz” diyerek toplantıları provake etmek isteyen grupları yerlerine oturttu.

12 Mart’ta (1971) ordu müdahalesi ile Demirel hükümeti düşürüldü. Nihat Erim Hükümeti kuruldu. Neredeyse bütün sol gruplar, 12 Mart’a olumlu yaklaşıyordu. DEV-SOL, TÖB-DER, DİSK’in de aralarında bulunduğu örgütler muhtıraya destek bildirileri yayınladı. Mihri Belli, Hikmet Kıvılcımlı, Doğan Avcıoğlu, Doğu Perinçek orduya övgüler düzdüler. Solda sadece TİP ve Genel Başkanı Behice Boran muhtırayı desteklemedi. Boran, “Asayiş ve nizam” parolası altında hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını eleştirdi. TİP, sıkıyönetim uygulamalarının anayasaya aykırı olduğunu açıkladı.

12 Mart rejimi parlamentoyu açık tuttu. Partilere ise farklı yaklaştı. AP, CHP’ye dokunulmadı. Milli Nizam Partisi kapatıldı. Lideri Necmettin Erbakan İsviçre’ye gitti. Erbakan’ın, 1973 seçimleri öncesi ülkeye dönmesine izin verildi. Milli Selamet Partisi kuruldu.

12 Mart, en büyük darbeyi TİP’e vurdu. Muhtıra akşamı, Ankara Cumhuriyet Savcılığı TİP’in 23 yöneticisi hakkında soruşturma başlattı. Partinin yayın organı ve gençlik örgütleri silahlı kişilerce saldırıya uğradı, bazı yerel yöneticiler öldürüldü. İsrail İstanbul Başkonsolosu Efraim Elrom’un kaçırılması gerekçesiyle partinin iki genel sekreteri gözaltına alındı. TİP, muhtıranın sıcak günlerinde, parti üyelerini sürekli uyararak çatışmalardan uzak tutmaya çalıştı. Anayasa değişikliklerinin geriye gidiş olduğunu savunan Parti, sıkıyönetim uygulamalarını da engelleme teşebbüslerinde bulundu.

TİP’in kapatılmadan önceki son genel yönetim kurulu toplantısı 22 Mayıs’ta Düzce’de yapıldı. Ertesi gün İstanbul’da Boran’ın evi basıldı ve arandı. Eşi Nevzat Hatko gözaltına alındı. Behice Boran ise, 26 Mayıs’ta Ankara’da tutuklandı. Mamak cezaevinde kısa bir süre tutulduktan sonra askeri bir garnizonda bulunan Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu’na götürüldü.

Boran ve arkadaşlarının haklarında dava açılabilmesi için TİP’in kapatılması gerekiyordu. 11 Haziran 1971’de Anayasa Mahkemesi siyasi partiler kanununa (87,89. maddeler) aykırılıktan kapatma davasını açtı. 40 günde dava sonuçlandırıldı. TİP, 20 Temmuz 1971’te kapatıldı.

Mahkeme 87. maddede belirtilen ülke bütünlüğünü bozmaya yönelik bir suç bulamadı. TİP’in Kürt sorunundaki tavrını açıklayan kongre kararını (8 no’lu) delil sayarak, 89. maddeye (“Millet bütünlüğünün bozulması”) aykırılıktan partiyi mahkum etti. Gerekçeli karar ise 6 Ocak 1972’de yayınlanabildi.

TİP’e dava hukuki değil siyasiydi. 4. Büyük Kongre 29-30 Ekim 1970’de yapılmış ve dava konusu edilen 8 no’lu karar, bu kongrede alınmıştı. 9 ay üzerinden geçtiği halde karar ile ilgili bir dava açılmamıştı. 12 Mart’tan sonra partinin kapatılmasına karar verilmiş ve başsavcılık harekete geçirilmişti!

Anayasa Mahkemesi, TİP’i kapattıktan sonra (20 Temmuz 1971) Genel Başkan Behice Boran ve parti yöneticiler hakkında dava açıldı. (26 Temmuz). Ankara 1 no’lu sıkıyönetim mahkemesinde komünistlik propagandası ve bölücülük yaptıkları suçlamasıyla yargılandılar. 26 Nisan 1973’de hükümler kesinleşti. Parti yöneticileri çeşitli hapis cezalarına çarptırıldı. Boran, 15 yıla mahkum edildiğinde, 61 yaşındaydı.

Mahkeme sırasında hukukun evrensel ilkeleri çiğnendi. Sıkıyönetim kanununa göre sıkıyönetim mahkemesinin bir davaya bakabilmesi için ya suçun sıkıyönetim ilanından sonra işlenmesi ya suçun sıkıyönetim ilanını gerektiren suçlardan olması yada askeri mahkemenin el koyduğu herhangi bir suçla irtibatlı olması gerekiyordu. Bu gereklerin hiçbiri Boran ve arkadaşlarının yargılandığı dava için geçerli değildi. Yine de yasal değişiklikler yapılıp geriye yürütülerek yargılamalar sıkıyönetim mahkemesinde yapıldı. Mahkeme üyelerinde de değişikler oldu. Sanıklar aleyhine verilen kararlara muhalif oy kullanan üyeler görevlerinden alındı yerlerine başkaları atandı.

Cezaevinde kaldığı süreyi iyi değerlendi Boran. Savunmasını hazırladı. Diğer yandan geçimini sağlayabilmek için tercüme yaptı. Joseph Kessel’in “Atlılar” adlı romanını Fransızcadan Türkçeye çevirdi. Yayınevi romanı Elif Alava adı ile yayınladı. Elif, Boran’ın 6 aylıkken kaybettiği ve acısını unutamadığı ilk çocuğunun adıydı. Boran, cezaevinde iken eşi Hatko, ciddi bir rahatsızlık geçirdi.

Boran, 1974 affı ile cezaevinden çıktı. Eşinin bakımını üstlendi. Mücadeleye kaldığı yerden devam etti. 1975’te TİP’i yeniden kurdu ve genel başkanlığa seçildi. Sokak yine hareketliydi. 1978’de 8 TİP’li katledildi. Türkiye yeni bir darbe ortamına sürükleniyordu. Boran, Bahçelievler katliamının amacını, “Bu cinayetler, darbe heveslilerinin, provokatörlerin işidir,” diye açıkladı.

1979 kanlı 1 Mayıs olaylarında Taksim’e yürümek isteyen TİP’lilerin başındaydı. Jandarmadan dipçik yedi. Kanlar içinde yere yıkıldı. 12 Eylül 1980’de partisi bir kere daha kapatıldı. Boran, bu sefer ev hapsine alındı. Kalp rahatsızlığı vardı. Eşinin bakımı üzerineydi. 1981’de hakkında açılan davalardan dolayı, eşini de yanına alarak Bulgaristan’a çıktı. Bir daha yurda dönemedi.

Behice Boran, yaşamı boyunca siyasal görüşlerinden dolayı rejimin hedefindeydi. Michigan Üniversitesi’nde sosyoloji doktorasını tamamladıktan sonra 1939’da Türkiye’ye dönmüş ve Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) sosyoloji bölümüne doçent olarak atanmıştı. “Toplumsal Yapı Araştırmaları: İki Köy Çeşidinin Mukayeseli Tetkiki” kitabını yazdı. Platon’un “Devlet Adamı”nı Türkçe’ye çevirdi.  1941’de haftalık “Yurt ve Dünya” dergisini, 1943’te Muzaffer Şerif Başoğlu’yla “Adımlar” dergisini yayınladı. 1948’de akademisyen arkadaşları Niyazi Berkes ve Pertev Naili Boratay ile birlikte üniversiteden uzaklaştırıldı. Öğrencilere kırmızı kağıtlar dağıtması, cevapların altını kırmızı kalemle çizmesi onun komünistliğine delil sayıldı! Eşi Nevzat Hatko da Anadolu Ajansı’ndaki işinden atıldı. Şefi, tenkisatın gerekçesini, “Birader sen de tuttun Behice Boran’la evlendin” diye açıklayacaktı.

Boran, DP döneminde de hapisten kurtulamadı. 1950’de kurucusu ve başkanı olduğu Barışseverler Cemiyeti, Kore’ye asker göndermesini kınayan bir bildiri yayımlayınca hakkında dava açıldı ve 15 ay hapis cezası aldı. Kızı Elif’i 6 aylıkken kaybetti. Oğlu Dursun’u cezaevinde doğurdu. 1953’te cezaevinden çıktıktan kısa bir süre sonra yeniden tutuklandı. İsmi kara listedeydi.

Behice Boran, uzun bir siyasi mücadeleden sonra 1987’de sürgünde hayatını kaybetti. 12 Eylül rejimi vatandaşlıktan çıkarmıştı. Türkiye’deki insan hakları ihlallerini Avrupa’da gündeme taşıyordu. Vasiyeti gereği cenazesi Türkiye’ye getirildi. TBMM’de yapılan bir törenin ardından binlerce kişinin katılımı ile İstanbul’da toprağa verildi.

Behice Boran, 12 Mart sonrası cezaevinde çok etkilendiğim dediği bir olayı şöyle anlatmıştı: “En yaşlı bendim, tutuklu kadınların çocukları bana ‘anneanne’ derlerdi. Bir gün havalandırmada güneşlenirken, küçük bir çocuk yanıma geldi. ‘Anneanne gel, sana bir şey göstereceğim’ dedi. Duvarın dibinde küçücük bir ot bitmiş. ‘Anneanne, ağaç bu mu?’ diye sordu.”

Yıllar geçti. İktidarlar değişti. Ne yazık ki, Türkiye’yi esir alan organize kötülük hiç değişmedi. Başka çocuklar da bugün cezaevlerinde ağaç nedir bilmeden büyüyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. İdris bey, elinize sağlık çok güzel olmuş… Teşekkürler 🙏 Daha önce bir yazınızı okumuştum, bu ikinci oldu ve iyi bir seçimdi!!!

    Türkiye Solu’nun dikkate değer isimlerini, hadiselerini, sosyolojik yaklaşımlarını, rızanın yeniden üretimi, kültür endüstrisi vs. gibi olguları, bunlara bakışları, Hz. Muhabbet SAV. Ve Kuran ile kesiştikleri noktaları ele alan yazılar yazabilirseniz bahtiyar ve minnettar olurum….

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin