Batık firmaların kredi borcunu Hazine ödeyecek [Analiz: Semih Ardıç]

İktisadî faaliyet hükümetin iddia ettiği gibi iş ve aş sunacak evsafta değil. 2016’da had safhada hissedilen nakit sıkıntısına bağlı durgunluk, iflaslara sebebiyet veriyor. 204 bin esnaf kepenk kapatırken çiftçi sayısı 79 bin azaldı. Bir başka ifadeyle aileleri ile beraber 1 milyondan fazla kişi geçimini temin edemez hale düştü.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) işsizlik verilerinde hiç geçmese de bir senede yüz binlerce kişinin gelirden ve sosyal sigortadan mahrum kaldığı bir ekonomide işlerin yolunda gittiği söylenebilir mi? Elbette söylenemez. Bunun farkında olan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Hükümeti, referandumdan evvel ekonomide suni bahar havası estirmek için bankaları öne sürdü.

KÖPRÜLERDEKİ GİBİ KREDİ BATARSA HAZİNE KARŞILAYACAK

Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) 25 milyar liralık kefalet tutarı 250 milyar liraya çıkarıldı. Yani bankalara, ‘siz krediyi verin batarsa zararı Hazine karşılayacak’ teminatı verildi. Günlük 40 bin araba garantisi verilen Osman Gazi Köprüsü’nden en fazla 12 bin araba geçti. Hazine aradaki farkı her ay işletmecinin hesabına yatırıyor. Vatandaş geçse de o parayı ödüyor geçmese de… Asalak ekonomisi cari ise Deli Dumrul’a şaşırmayacaksınız. Kredilerde de benzer bir ‘garanti’ veriliyor. 79 milyona sormadan onların kefaleti ile ‘yakın’ firmalara (ekseriyeti iflasın eşiğinde) kredi tahsis ediliyor.

BATIK KREDİYİ 3 KURUŞA SAT, CEZADAN KURTUL

Kredileri köpürtmek için her yola tevessül ediliyor. Olağanüstü Hal (OHAL) rejiminin konforuna alışan AKP, Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bankaların batık kredileri varlık yönetim şirketlerine 3 kuruşa satmasına müsaade etti ki bankacılık tarihinde bir ilk bu. Bizzat batığa göz yuman bir hükümet ve kanunu hiçe sayan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) var karşımızda. Olacak iş değil! Banka genel Müdürleri ‘ümitsiz vaka’ denilen kredileri bu şekilde bilanço dışına çıkarınca mesuliyetten kurtuluyor. Hissedarların zararı da örtbas ediliyor.

Daha evvel de herhangi bir kredinin batması halinde bankacılara rücû ettirilen malî ve hukukî mesuliyet de kaldırılmıştı. Böylece 2001 bankacılık krizinin müsebbibi olarak gösterilen ‘nitelikli zimmet’ hükümetin himayesine alınmış oldu. Neticede ağır hapis cezası yoksa parayı her halükârda Hazine ödeyecekse bankalar kredi musluğunu niye açmasın?

para spot

BANKALAR 3 AYDA 2 MİLYAR LİRALIK BATIK KREDİ SATTI

Diğer taraftan kredi gibi mali istikrarın temelini teşkil eden bir mekanizma ‘ver coşkuyu’ popülizmine teslim edilmişse kalıcı hasarlara şaşırmamak lazım. İlk üç ayda yüzde 15,8 arttı kredi hacmi. Buna mukabil aynı dönemde işsizlik arttı, enflasyon çıldırdı ve büyüme yavaşladı. Öyleyse bu krediler nereye gidiyor?

Tablo vahim. Bankaların tahsili gecikmiş alacakları kabarıyor. Özel bankalar üç ayda 2 milyar liraya yakın tahsili gecikmiş alacağını varlık yönetim şirketlerine sattı. Bu hızla 8 milyar liraya yakın kredi buharlaştırılacak. Şubat’ta 531 milyon liralık ve 25 Nisan’da da 316 milyon liralık satışla toplamda 847 milyon lira satış yapan Yapı Kredi, bankalar arasındaki en büyük paya sahip oldu. Bu bankayı 300 milyon lira ile Akbank ve 250 milyon liralık satışla Denizbank takip etti. Kamu bankalarında da 16 milyar liralık tahsili gecikmiş (borçlunun ödeme gücünü kaybettiği) kredi önümüzdeki günlerde benzer metotla bilanço haricine çıkarılacak.

BATIK KREDİNİN HESABI SORULMAYACAK

KHK olmasaydı Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank ile özel bankalar bahsi geçen batık kredilere karşılık ilave sermaye ayırmak mecburiyetinde kalacaktı. Amme alacağı kabul edilen krediyi batıran bankanın idare heyeti için BDDK idarî tahkikat, savcılıklar da adlî tahkikat açacaktı. Amma velâkin Hapse kadar gidebilecek bütün bu safahat KHK marifeti ile tatlıya bağlandı.

Hukuk rafa kalktığından bu yana hemen her sahada rastladığımız keyfîlikler bankacılık gibi disiplin ve şeffaflıktan taviz verilmemesi icap eden bir sektöre kadar sirayet etti. ‘Tahsili gecikmiş alacak’ ifadesi kulağa zarif geliyor. Aslolan bu kredilerin battığıdır. Hepsi ‘kötü kredi’ başlığı altındadır.

130 MİLYAR LİRA KREDİNİN 10 MİLYAR LİRASI ŞİMDİDEN BATTI

Hormonlu KGF’ye istinaden şu ana dek 130 milyar lira kredi tahsis edildi. Ekonominin hali ortada. Bu kredilerin en az yüzde 7’sinin şimdiden batık olduğu söyleniyor. Batık arttıkça Hazine’den yapılacak transfer de artacak. Nakit açığı ve ilave riskler sebebiyle Hazine; Mayıs, Haziran ve Temmuz aylarında 29,5 milyar lira borçlanacak. Faizlerin yüzde 12’nin fevkinde olduğu dönemde fazladan borçlanmak hayra alamet olamaz. 1990’lı senelerde hangi hatalar yapıldıysa fazlasıyla bugün mevcut. AKP yerden yere vurduğu o günkü hükümetlerin popülizm uğruna icra ettiği hataları bugün tekrar ediyor.

MERKEZ BANKASI’NDAN MANİDAR RAPOR

Kredi balonunun her an patlayabileceği ihtimali, Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya’nın masasında rapor olarak mevcut. Raporda krediler hızlı artarken sermaye yeterlilik oranları buna göre ayarlanmadığında geç fark edilen bir ‘yanılgının’ maliyetinin yüksek olabileceği vurgulanıyor.

Raporun son sayfalarında bir senaryodan bahsediliyor ki sanki hal-i hazırdaki tablo tasvir ediliyor. TCMB, senaryo analizinde üç yıllık bir ‘yanılgı’ döneminin sonunda nelerin olabileceği anlatılıyor. Ekonomide verimlilik artışları ile kredi piyasasındaki riskler üç sene boyunca iktisadî birimler tarafından doğru değerlendirilemiyor ve sistemik risk birikiyor. İlk üç sene boyunca ekonomideki tüm birimler tarafından, üretimdeki verimlilik artışlarının hakikatte olduğundan daha yüksek olduğu ve ileride de yüksek kalacağı ihtimaline göre hareket ediliyor. Kredi piyasasındaki risklere gelince olduğundan çok daha düşük addediliyor. Üç senenin sonunda sistem çöküyor.

TCMB: FAİZLER EN AZ YÜZDE 3 ARTAR

Varlık fiyatlarında yüzde 10 düşüyor. Kredi büyümesi yerini yüzde 4 küçülmeye bırakıyor. Kredi faizlerinde yüzde 3 (300 baz puan) artış yaşanacağı hesaplanıyor. Haliyle kredilerdeki düşüş ekonomiyi daraltıyor. Merkez Bankası raporunu hükûmet dikkatle okumalı. Sermaye, kaynak takviyesi yapmadan kredileri artırmanın vahim neticeleri olabileceği ikazı kale alınmazsa yarın çok geç olabilir.

BDDK’nın sıkı duruşu ve kredilere getirdiği ağır müeyyideler sayesinde Türkiye 2008 krizini hafif hasarla atlatmıştı. Bugün temayül tam aksi yönde. Batık kredileri bankadan tefeciye satışına KHK ile müsaade etmekle riskler bertaraf edilmiyor, sadece kâğıt üzerinden siliniyor. Bankaların nakit darboğazına düşmesi Türkiye’yi 2001’den çok daha ağır bir buhrana sürükleyebilir. Niye mi? 2002’de 31,6 milyar dolar döviz borcuna mukabil bugün 417 milyar dolar borç var. Net döviz borcu 210 milyar dolar. Millî gelirin üçte biri kadar döviz borcu varken mevzuatı esneterek kredi musluğunu açan AKP iktidarı ateşle oynuyor!

Batık kredileri sıfırladıkları KHK’lar ile ekonominin temelini dinamitliyorlar. Üç vakte kalmaz acı hakikatle yüzleşiriz…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin