Barcelona zirve yolunda 

HABER ANALİZ | HASAN CÜCÜK

Barcelona her daim ‘Bir kulüpten daha fazlası’ olmuştur. Bu bir slogan olmakla kalmadı. Katalonya’nın gayr-ı resmi milli takımını olmanın yanı sıra kulüp yönetimi, oyun felsefesi, teknik adam ve oyuncu profiliyle ünü İspanya sınırlarını aşıp, dünyanın en popüler kulüplerinden biri haline geldi. Real Madrid ile verdiği şampiyonluk mücadelesi iki ekibin buluşmasını El Clasico olarak tanımlayıp, bir numaralı derbiye dönüştürdü. Barcelona en son 2018-19 sezonunda şampiyonluk gördükten sonra sessizliğe büründü. Bu süreçte Madrid ekiplerinden Real iki, Atletico’nun bir şampiyonluk sevinci yaşadı. Barcelona küllerinden doğmanın planıyla takımın dümenini geçen yıl kasım ayında Xavi’ye teslim etti. Aradan geçen süre Xavi, kulüp felsefesine uygun bir yapılanmanın içine girip, son yıllarda kayıplara karışan Barcelona’ya eski günleri hatırlatan oyun oynatıyor. 

Barcelona tarihinin en başarılı teknik adamları listesinin ilk sırasında Johan Cruyff ve Pep Guardiola bulunuyor. Hollandalı olan Cruyff adeta kulüple özdeşleşti. 1973-78 arasında Barcelona formasını giyen Johan Cruyff, sadece iki kupa kaldırdı. Birer La Liga ve Kral Kupası şampiyonluğu sevinci yaşadı. Oysa Barcelona öncesinde top koşturduğu Ajax’ta 6 şampiyonluk yaşamıştı. Aktif kariyerini noktaladıktan sonra eşofmanlarını giyip teknik adamlığa başlayan Cruyff, 1988-96 yılları arasında çalıştırdığı Barcelona’da muazzam bir başarı grafiği yakaladı. Ünlü altyapı La Masia’dan yeni yetenekleri A takıma kazandırmakla kalmadı, Barcelona’nın büyüklüğünü herkese bir kez daha ispat etti. Oynattığı hücum futbolu ile hafızalara kazınan Cruyff döneminin ekibine Rüya Takımı unvanı layık görüldü. Rüya Takımı tabiri ABD’nin basketbol milli takımı için kullanılan bir terimdi. İlk kez futbolda bu terim bir takım için kullanırken, bu Cruyff’un Barcelonası oluyordu. Sağlık sebeplerinden dolayı teknik adamlığa veda ederken kazanmadık kupa bırakmamıştı. Başarıdan daha önemlisi Barcelona’nın gerçek kimliğini hatırlamasıydı. 

2008’de takım Pep Guardiola’ya emanet edilirken, Barcelona parlak günlerden geçmiyordu. Teknik adamlık geçmişi sadece bir yıl olan Guardiola’ya Barcelona’yı emanet etmek çılgınlık gibi görülebilirdi. Ancak unutulan Guardiola’nın Barcelona kültürü içinde doğmuş, yetişmiş, kulübün felsefesini ve oyun anlayışını çok iyi biliyor olmasıydı. Bir de Cruyff gibi bir ustanın rahle-i tedrisinden geçmişti. Efsane hocanın 6 yıl öğrenciliğini yapan Guardiola, 2008-12 arasında Barcelona’yı yeniden fabrika ayarlarına döndürmekle kalmadı, uzun yıllar hegemonya kuracak bir takım kurdu. Eto’o, Zlatan, Henry gibi yıldızların yerine La Masia patentli oyunculardan oluşan bir ekip kurdu. Elbette Messi gibi bir süperstarın yanı sıra Xavi, Iniesta, Busquets, Puyol ve Pedro gibi isimlerle Barcelona, Guardiola sonrası yıllara da damga vurdu. Yıldızların halkadan birer birer kopmasıyla Barcelona’nın irtifa kaybı başladı. Xavi, Iniesta derken iki yıl önce Messi’nin ayrılması Barcelona rüyasının sonu oldu. Cruyff 11, Guardiola 14 kupa kazandırmıştı. 

Barcelona’nın düşüşüne Cruyff’un Rüya Takımı’ndan Ronald Koeman bile çare olamadı. Tıpkı Cruyff gibi Hollandalı olan Koeman, defansın emniyet supabı olmasının yanı sıra mesafe tanımadan attığı şutlar, unutulmaz frikikleri ve kalecileri çaresiz bırakan penaltılarıyla hafızalarda unutulmaz iz bıraktı. Birer Dünya Kupası ve Avrupa şampiyonasını ıskalayan Hollanda’yı yeniden ayağa kaldıran Koeman’dan beklenen benzer başarıyı Barcelona’da da yakalamasıydı. Ancak olmadı. Koeman sonrası koltuk, yine kulübün en başarılı ürünlerinden biri olan Xavi’ye teslim edildi. 

Guardiola geldiğinde yıldızını parlatan bir Messi vardı. Xavi geldiğinde ise Messi’siz bir Barcelona vardı. İki yıllık Al Sadd teknik adamlık tecrübesiyle Barcelona’nın başına geçen Xavi, sezonu ikinci sırada tamamladı. Bu sezona takımda temizlikle başladı. Genç oyunculardan bir takım oluştururken, takıma Robert Lewandowski gibi bir gol makinesini kazandırdı. Geldiği günden beri eleştirilen ve ödenen bonservisin altında ezilen Ousmane Dembele, Xavi ile yıldız olduğunu hatırladı. Pedri ve Gavi orta sahada Busquets’in ‘abiliğinde’ Barcelona’nın rotasını belirledi. Yeni transfer Raphinha sağ, Dembele sol kanatta, Lewandowski ise merkezde rakip defansın korkulusu oldu. Defans hattında sağ bekin yeni sahibi Kounde olurken, emektar Pique stoperde yerini kaybedip, yedek kulübesine çekildi. 

Geride kalan 4 haftada 3 galibiyet ve bir beraberlik aldı. İlk hafta sahasında Rayo Vallecano ile berabere kaldığında taraftarını endişelendiren Barcelona ilerleyen haftalarda aldığı galibiyetlerle endişe bulutlarını dağıttı. Atletico Madrid’in eski günlerinden uzak olduğu bu sezon yarışın adresi Real – Barcelona olacak gözüküyor. Daha önemlisi 3 yıldır zirveye uzak kalan Barcelona gelecek sezonlara da damga vuracak bir kadro oluşturdu. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Hemen hemen tüm futbolseverlerin bildiği Barcelona tarihini yazmak çok gereksiz bir konu olmuş. Gazeteye yakışmayan bir yazı, lütfen üretici yazılar yazsanız. Saygılar.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin