Bankacılıkta artık deniz bitiyor mu?

ANALİZ | Dr. CEM ÜNAL

İktidarın tüm sermaye, mesai ve enerjisini 15 Temmuz kutlamalarına ayırması nedeniyle pek gündeme gelmedi ama Türk ekonomisini yakından ilgilendiren çok önemli gelişmeler yaşanıyor.

Şimdilik sadece uzmanları ve bankacılık sektörü gelişmenin farkında. Toplumun geri kalan kısmının duyması ise en basitinden ‘bankacılık krizi’ demek olacak.

Peki bankacılık sektöründe neler oluyor? AKP’nin sessiz sedasız yaptığı köklü değişiklikler neyin habercisi?

BDDK İKTİDARIN APARATI HALİNE GELDİ

CHP’nin gündeme getirmesi ile BDDK yine eleştiri konusu oldu.

BDDK’nın yaptığı son düzenleme ile göre batık kredi nedeniyle bankaya devredilen gayrimenkullerin beş yıl sonra özsermayeden düşüleceğine dair yönetmelik maddesi, yürürlükten kaldırıldı. CHP’nin bu mevzuat değişikliğine tepkisi gerçekten çok sert oldu.

CHP bu düzenleme ile:

– Türkiye’nin AKP iktidarı tarafından dünyadan kopartıldığını ve bankacılık sisteminin uluslararası kurallara veda ettiğini‚

– Türkiye için Basel kurallarının bittiğini‚

– Bankaların özkaynak hesaplamalarında olmayan varlıklarını artık hesaba dahil edebileceklerini‚

– Bankaların özkaynaklarını sanal olarak arttırabileceklerini‚

– Banka bilançolarının makyajlandığını ifade ederek finansal sistem bozulursa tüm ekonominin alt üst olacağını vurguladı.

Peki yeterli finansal okur yazarlığı olmayan bizler BDDK’nın bu teknik değişikliğini nasıl okuyabiliriz‚ yorum yapabiliriz. Her zaman olduğu gibi teknik detaylara girmeden‚ herkesin anlayabileceği şekilde bu değişikliği beraber analiz edelim.

Özkaynak Kavramı

Çok basit olarak özkaynak banka ortaklarının nakit olarak bankaya getirdiği sermaye ve/veya bankadan elde ettiği karın banka bünyesinde bırakılmasından oluşmaktadır. Banka için öncelikle krizlere ve risklere karşı bir “koruma tamponu” gören özkaynak‚ gerek BDDK tarafından gerekse de Basel gibi uluslararası kurumlar tarafından çok ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Otoritelerin bankalardan beklediği‚ özkaynaklarının sağlam‚ güvenilir ve gerçekçi kaynaklardan oluşmasıdır.

Özkaynaklar Neden Önemlidir?

En sonda söyleyeceğimizi en başta söyleyelim: Özkaynaklar bankalar tarafından verilecek kredinin ana kaynağı olduğu için çok önemlidir. Türkiye’de bankalar BDDK tarafından %12 olarak belirlenen sermaye yeterlilik oranını tutturmak zorundadırlar. Bu oran özkaynaklara eklenen her 1 TL’nin yaklaşık 8 TL’lik kredi verebilmesi anlamına gelmektedir. Yani bankalar özkaynaklarını ne kadar arttırırlarsa o kadar fazla kredi verebilirler. Dolayısıyla bankacılık sektöründe özkaynak üretimi ve kullanımı, ekonomik büyüme üzerinde doğrudan ve güçlü bir etkiye sahiptir.

AKP’nin hiçbir makul ve gerçekçi projeksiyon olmadan belirlediği “hayali 2023 hedefleri”ne ulaşabilmesi için bankacılık sektörü stratejik bir öneme sahiptir. Bu kapsamda Türkiye ekonomisinin büyüme ihtiyacı, bu büyümenin kaynağı olarak banka kredilerinin önemi‚ sermaye maliyetinin düzeyi ve risklerin yükseldiği dönemlerde finansal istikrarın sürdürülmesindeki rolü dikkate alındığında banka özkaynaklarının güçlü ve sermaye yeterliliğinin yüksek olması gerekmektedir. Aksi durumda bankacılık sektörünün büyümenin finansmanına olan katkısı yetersiz olacak daha da önemlisi daralan ekonomi daha da içinden çıkılamaz bir yöne gidecektir.

BANKACILIKTA MAKYAJ DÜZENLEMELERİ

BDDK eleştirilere konu olan son düzenlemesi ile esasen 2 amacı hedeflemiştir:

1- Suni (fiktif) Özkaynak Artışı: Özkaynaklar ya o yıl elde edilen karın banka bünyesinde bırakılarak ya da dışarıdan nakit sermaye getirilerek arttırılır. Her iki durumda da konulan sermayenin bir maliyeti vardır. Normal yollar ile arttırıldığında bankaları sermaye maliyet nedeniyle ciddi olarak olumsuz etkileyeceği için‚ BDDK bu düzenleme ile özkaynakların suni olarak artışına göz yummuştur. Bu düzenleme ile kâğıt üzerinde artmış gibi gözüken özkaynakların ne kadar dayanaksız olduğu‚ bankacılık sektöründe yaşanacak ilk kriz ile görülecektir. Bu bir iddia değil‚ daha önce global bazda da gözlemlenmiş tecrübelerdir. Örneğin‚ 2008 yılında ortalığı kasıp kavuran global finansal kriz ortaya çıkarken Lehman Brothers’ın özkaynakları kâğıt üzerinde muazzam düzeyde idi. Nitekim Lehman Brothers iflasından 5 gün önce Eylül 2008‟de, özkaynaklarının mevzuata göre olması gereken asgari orandan yaklaşık üç katı olması ile övünüyordu. Kriz başlayınca bu kâğıt üzerinde var gibi gözüken özkaynakların nitelik olarak içeriğinin boş olduğu anlaşıldı. Riskler realize olup banka bilançosunu etkileyince‚ bir koruma tamponu vazifesi görmesi beklenen özkaynaklar bu fonksiyonunu yerine getiremeyince de maalesef koskoca Lehman Brothers kapısına kilit koymak zorunda kaldı. BDDK’nın bu “makyajlama düzenlemesi” ile bu tür hikayelere maruz kalma ihtimalimiz oldukça yükselecektir.

KAMU BANKALARININ DENETİMİ İMKÂNSIZ HALE GELDİ

2- Kamu Bankalarını Kurtarma: BDDK son 3 yıldır denetim fonksiyonunu artık kaybedip AKP hükümetine bağlı bir ajans gibi hareket etmektir. AKP BDDK’yı sermaye sahipleri üzerinde “Demokles’in kılıcı” gibi kullanmakta ve onları hizaya getirmekte çok etkin olarak kullanmaktadır. Bank Asya’ya yapılanlar tüm bankaları ve sermaye sahiplerini ciddi olarak ürkütmüş durumdadır. Dolayısıyla BDDK açısından bankaların teknik yoğun bir biçimde denetiminin yapılıp yapılmadığı çok da önemli değildir. AKP talimatlarının yerine getirilmesi yeterli olmaktadır. Bu ortamda kamu bankalarının denetimi daha da imkansızdır. Her zaman siyasi desteği arkasına alan kamu bankalarının denetimi ve yönetimi bu dönemde daha vahim durum almıştır. Kamu bankaları cumhuriyet tarihi boyunca hiç bu adar hoyratça ve açık açık politik amaçla kullanılmamıştı. Zira geçmiş hükümetler döneminde de siyasi amaçlarla kötü kullanıma maruz kalan ve zarar ettirilen kamu banklarının yöneticileri hakkında birçok raporlar yazılmış ve dava edilmişlerdir (Engin Civan‚ Halkbank). Bu dönemde kamu bankalarının kılına bile dokunulmamaktadır. Bu “rahat ortam”da yandaşlara rahatça dağıtılan krediler de ardı ardına batmakta ve sorunlu kredi haline gelmektedir. Esasında geri ödenmeyen ve sorunlu kredi haline gelen her “batık kredi”‚ bankanın sermayesinden tüketmektedir. Batık krediler nedeniyle her geçen gün zayıflayan banka özkaynaklarının takviye edilmesi gerekmektedir. Zira bankalar ancak güçlü ve nitelikli özkaynaklar ile bankacılık faaliyetlerini devam ettirebilirler. Ancak özellikle son 4 yılda kamu bankalarında özel bankalara göre çok yüksek tutarda batık kredi olmasına rağmen‚ sermaye/özkaynak artırımı olamamaktadır. Bunun nedeni de zaten kamu açığı tarihi sınırlarına ulaşan ve kamu bankalarının “patronu” olan Hazine’nin sermaye artırımı için fon/kaynak bulamıyor olmasıdır. Kamu bankalarının eriyen özkaynakları “gerçek” anlamda arttırılamayınca da bu kez “fiktif” yollarla özkaynakların artırılması gündeme gelmektedir. Bu nokta da‚ AKP’nin “emir kulu” olan BDDK girmekte ve söz konusu düzenlemeyi yapmaktadır. Bu “makyajlama düzenlemesi” ile kamu bankaları gerçekte arttıramadığı özkaynaklarını kâğıt üzerinde arttırma imkanına kavuşmaktadır.

Halbuki bu yöntem daha önceden başarı hikayesine bütün dünyanın hayran kaldığı BDDK’nın düzenleme politikasına taban tabana ters bir durumdur. Zira BDDK‚ global muadilleri ile karşılaştırıldığında her zaman ihtiyatlı bir düzenleme politikası gütmüştür. Zaten bu ihtiyatlı düzenleme ve denetim politikası sayesinde krizlerden etkilenmemiş ve sağlıklı bir bankacılık sektörüne sahip olabilmiştir. Ancak son yıllardaki politikası ile “cepten yiyen” bir BDDK izliyoruz. Geçmiş kazanımlar belli bir yere kadar idare eder ancak unutulmaması gerekir ki “denizin de bir sonu vardır”. Hele sorumsuzca test edilen düzenlemelerin konusu bankacılık ise daha da dikkatli olunması gerekir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin