Bahçeli’nin şifreleri!

NECİP F. BAHADIR | YORUM

Devlet Bahçeli çok bekletmedi! Önce yürüyebildiğini gösterdi, müzik eşliğinde ‘titrek ve tedirgin’ adımlarla 50 metre kadar mesafe aldı. ‘Her an düşecekmiş’ gibi endişeli olduğu yüzüne yansıdı. Neden bunu yapma gereği duydu, anlamadım. Kimse, “Bahçeli yürüyemiyor!” demedi ki…

Türkeş’in mezarına geldi, ayaktaydı ve adım atabiliyordu zaten.

Soru mesaisine ne zaman başlayacağı… Meclis’e doğru ne zaman yürüyeceği… Kürsüye çıkıp ne zaman konuşacağı… Haftalar hatta aylar geçti, partisi ve kamuoyu sesini işitemedi. MHP ‘Nisan’ın ilk haftası’ demişti. Ayın sonu yaklaştı hala Bahçeli yok! Sadece yazılı açıklama, telefon diplomasisi ile siyaset yapılamaz. Meclis’ten ses ve görüntü vermeli…

Bir de sağlığını ‘sır’ olmaktan çıkarmalı… Hangi operasyonları geçirdi, şu an ne durumda, ne zaman tam zamanlı mesaiye başlayacak? Bizzat kendisi veya doktorları kamuoyuna açıklamalı… Çünkü sağlığı sadece kendisini değil, ‘siyaseti ve ülkeyi’ etkiliyor. ‘Yürüyebildiğini’ görüntülerle ispatlamak zihinlerde biriken soru işaretlerini ortadan kaldırmış değil.

Ayrıca yürüdü de ne oldu?

Bir gün sustuktan sonra Bahçeli, Mümtaz’er Türköne’nin ‘erken seçim öngörüsüne’ cevap verdi. Niye bekledi de, sıcağı sıcağına konuşmadı? Bilen yok. Eğer bu fitne idiyse neden fitnenin yayılmasına imkan ve zemin hazırladı? Acaba bu beklemenin altında da bir mesaj saklı mı? Ankara öylesine sisler içindeki her şeyden huylanmak lazım.

AKP’li Şamil Tayyar, Türköne’nin erken seçim çıkışının dallanıp budaklanmasına katkı verenlerden biri… Gazeteci kimliğini konuşturdu, uzun röportajın içinde en can alıcı bölümü buldu, manşeti yakaladı. Haklı olarak sordu; nedir bu? Bahçeli’den durumu netleştirmesini istedi. Bahçeli acele etmedi, ağırdan aldı, düşündü, taşındı.

Ve konuştu…

Hayır konuşmadı, yazılı açıklama yaptı! Sesine hasret kalanların hasretini dindirmedi… Neden konuşmadığı da soru işareti… Dili ile ilgili bir sorun olmasa gerek. Kalpten masaya yattı, ardından kalçasını kırdı. ‘Acaba’ diyorum, kalp sorunu beynine ve diline mi vurdu? Telefon konuşmalarına ne diyeceğiz o zaman? Tam bir muamma…

Cumhur İttifakı çatırdıyor!

AKP’li Tayyar, Türköne’nin çıkışını yorumlarken ilginç bir cümle kullandı; “Yaptığım temaslardan bir şeylerin yolunda gitmediğini öğrendim…”

Bu tespitin AKP’li bir isimden gelmesi ilginç ve önemli. Uzaktan bir tespit değil görüşmeler sonucu edindiği bilgi Tayyar’ın; AKP ile MHP arasında ‘bir şeyler’ yolunda gitmediği…

Nedir o bir şeyler? Onu da söyleseydi keşke? Bir şey değil çok şey aslında…

Tayyar, Erdoğan ile Bahçeli’nin yakında görüşebileceğini de söyledi. En büyük alametlerden biri buydu. Erdoğan, en uzaklara bile ‘hasta ziyaretine’ giderken burnunun dibindeki biricik ortağı Bahçeli’den ilgi ve alakasını esirgemesinin siyasi bir anlamı vardı. Bunu bütün Türkiye gördü. Fakat ‘arka plana’ nüfuz edilemediği için çözülemedi. Fehmi Koru bile sık sık, “Bir hadise var, can ile canan arasında…” şarkısını hatırlattı.

Yolunda gitmeyen ‘bazı şeyler’ veya ikili arasındaki ‘hadise’ ya da ‘mesele’ bir görüşme ile çözülür mü? Sanmıyorum, belki kısa bir süre için… AKP ve MHP’nin birbirlerini ‘son kullanma’ tarihi geldi. Bir gemide ayrı yönlere giden iki yolcu gibi… Bahçeli kaptana batıyı gösterirken, Erdoğan doğuyu işaret ediyor. Ne yapsın kaptan? Gemiye hangi rotaya çevirsin? Erdoğan ve çevresinin ‘Bahçeli de doğuya gidiversin canım…’ yaklaşımı da bir yere kadar.

Nedir o ‘bazı şeyler’?

“Yolunda gitmeyen bazı şeyler var!” diyen yabancı, uzak ve dışarıdan biri değil, içeriden, yakın, bir partili söylüyor. Şimdi soralım; çözüm süreci bazı şeylerden biri mi? Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanıp Silivri’ye gönderilmesi peki, ‘bazı şeylerin’ başında geliyor olabilir mi? Bahçeli’nin bulduğu ilk fırsatta ‘telefonla görüştüğü Selahattin Demirtaş’ın’ siyasi intikam uğruna yıllardır içeride tutulması ‘bazı şeylerin’ unsurlarından biri midir? Niye olmasın… MHP çevrelerinden sızan bilgiler ‘rahatsızlığın’ göstergesi…

MHP ile AKP arasında ‘bazı şeyler’ yolunda gitmiyor da ülkede her şey yolunda mı gidiyor, memleket güllük gülistanlık mı? Ekonomi, dış politika, yargı, adalet cumhuriyet tarihinin en ağır ve kötü dönemini yaşamıyor mu? Erdoğan’ın Türkiye’yi faizde dünya ikincisi yaptı. Ülkede işler yolunda gitmezken Bahçeli gibi bir ortak ne kadar sadık olursa olsun hiçbir şey olmamış gibi davranabilir mi?

Bahçeli’nin sayfalar dolusu uzun açıklamasında iki cümle var Türköne’nin erken seçim öngörüsüne cevap niteliği taşıyan; “Erken seçim yalan ve yaygarasıyla partimizi tartışmaya yeltenen, küçücük akıllarıyla niyet okuyuculuğuna teşebbüs eden çürüklerin hevesleri boşunadır. MHP’nin ve Cumhur İttifakı’nın kararı kesindir, seçimler zamanında yapılacak ve bundan da asla taviz verilmeyecektir…”

‘Çürük’ kelimesi hiç hoş olmadı. Herkes öngörüde bulunabilir. Ne var bunda? Ben Bahçeli’nin Mümtaz’er Türköne’yi kastederek ‘çürük’ kavramını kullandığını sanmıyorum. O kelimenin muhatabı daha çok tartışmaya alevlendiren CHP olmalı. Çünkü CHP ve Özgür Özel isimleri söz konusu olduğunda Bahçeli kendisini tutamıyorum ve o bütün davranışlarındaki zarafetini bir kenara bırakarak verip veriştiriyor. Nitekim aynı açıklamanın içinde CHP ve Özel’e dönük ağır itham ve suçlamalar var.

Bir sabah ‘Haydi seçime’ demeyeceğinin garantisi var mı?

Devlet Bahçeli’nin ‘seçim zamanında yapılacak’ sözüne inanalım mı? Erdoğan veya AKP bu cümleye ne kadar güven duyar? Bahçeli ‘yok’ dedi diye erken seçim siyasetin gündeminden kalktı mı? Bahçeli’nin bir sabah ‘hadi seçime’ demeyeceğinin garantisi mi bu? Yakın tarih bu sorulara ‘hayır’ cevabı vermemizi gerektiriyor.

“Erken seçim tarihini Bahçeli de bilmiyor!” desem… Evet, ben öyle düşünüyorum. Bahçeli’nin aldığı bütün majör kararlar gece yarısı gelen ‘bir notun’ sonucu…

Bahçeli’nin ülkeyi seçime götürdüğü 2002 gibi ‘siyasi çıkışlarının’ hiçbiri parti organlarında müzakere edilmiş, kurmayları veya yardımcılarıyla istişare edilmiş falan değil. Kendi inisiyatifi ve iradesinin neticesi de değil. Her şey bir ‘nota’ bakar. Bahçeli’nin iki cümlelik erken seçim açıklaması ‘iki ay sonra seçim yapılmayacağı’ anlamına geliyor, o kadar. Daha ötesini Bahçeli de bilmiyor.

Ben oyumu tereddütsüz Mümtaz’er Türköne’den yana kullanıyorum. Hoca haklı… Erken seçim kaçınılmaz… Soru ne kadar erken olacağı… Bana 2026 daha makul geliyor. Uzaklardan puslar içindeki Ankara’ya baktığımda, siyasetin her türlü sürprizi bünyesinde barındırdığını da görebiliyorum.

Bu toplumsal muhalefet rüzgarının önünde ne Erdoğan durabilir ne de Bahçeli… Rüzgar değil, ülkenin dört bir yanından kopup başkente doğru esen bir fırtına bu…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin