‘Bağımlı’ yargı için kurulların dizaynı

HSK Başkan Vekili Mehmet Yılmaz

ADİL YARGILAMA İÇİN BAĞIMSIZ YARGI (2)

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Adil bir yargılama için bağımsız yargının önemini irdelediğimiz bu yazı dizimizin Yargı bağımsızlığı neden ve nasıl işlevsiz hale getirildi? başlıklı  ilk bölümünde, öncelikle genel olarak yargının neden yürütmeye bağımlı, hatta tutsağı hale getirildiğini ortaya koymaya çalışmıştık.

Bu bölümde ise yürütmeye bağlı bir yargı için temel yargı kurumlarının, özellikle de HS(Y)K’nın dönüştürülüşünü, adeta bir mankurta evrilişini kronolojik olarak ortaya koymaya çalışacağız.

Önceki yazımızın girişinde de dediğimiz gibi;

Evrensel hukuk kuralları gereğince bütün insanlar “adil yargılanma hakkı”na sahiptir ve bunun en temel gereği de “bağımsız yargı”nın varlığıdır.  Yargı, bu en temel vasfını kaybedince ne olur?

Bakınız, şimdilerde özetle şu oluyor;

Halk iradesi ile seçilmiş belediye başkanları bir talimatla/ kolayca görevden alınıp yerine kayyumlar atanabiliyor. Bir yerel seçim yapılıyor ama sonuçları bile açıklanamıyor. YSK, aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen “Kazanan şudur” diyemiyor. Hatta Erdoğan en son şöyle buyurmuştu:

YSK’nın İstanbul’daki seçimleri iptal edeceğini umut ediyorum.

Bütün erkleri ele geçirmiş olan Erdoğan’ın “umut etme”lerinin nasıl bir talimat yerine geçtiğini artık bütün dünya alem biliyor!

Muhalefeti, halkı, yüksek yargısı aciz. Kazanmanızın, oyunuzun dahi kıymet-i harbiyesi yok.

“Nerede adil hakimler, savcılar? Yok mu cesur bir yargı mensubu, bir Emniyet görevlisi?”

Var, daha doğrusu vardı. Ama onlar yüzer, biner atılırlarken kimse sesini çıkarmadı, hatta ellerini bile oğuşturdular, “İyi iyi! Bizim partiye, gruba da bu vesile ile kadrolar açılır” diye heveslenerek…

Ama yaşanan bu kıyımdan sonra yerine daha siyasi yargı mensupları alındı, kalan diğerleri ise meslektaşlarının başına gelenleri görüp sindiler, korktular. İster istemez siyasi iradenin gözüne bakar hale geldiler. Neticede can korkusu, geçim endişesi, çoluk çocuğun maişet derdi filan…

Bakınız bu işler nasıl şekillendi, bir dönemeci hatırlatayım:

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’ın, 29.05.2015 tarihli MİT TIRLARI haberi sonrasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan 31.5.2015 tarihli televizyon programında:

“Bu haberi özel haber olarak yapan kişi de öyle zannediyorum ki, bunun bedelini ağır ödeyecek; öyle bırakmam onu”  demişti ya… İşte onun üzerine  Can Dündar, bu haber dışında başkaca suç delili olmadan, İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimi tarafından 26.11.2015 tarihinde tutuklanmıştı.

Toplum tabanı, muhalefet buna hiç ses çıkarmamıştı. Onun tutuklanmasından 2 ay önce de benim odamı basıp ihraç ettiklerinde olduğu gibi.. Benim ihracımdan bir gün önce beraat ettirdiğim ve 1,5 ay sonra da kameralar önünde Diyarbakır Baro Başkanı Av. Tahir Elçi’nin kameralar önünde polis kurşunları ile infazına kayıtsız kalındığı gibi…

Bütün bunlar yaşanmaya başlandığında, bu soruşturmalara hükümete göre yaklaşan bir üst yargı vardı çünkü! Nitekim Can Dündar’ın tutuklandığı dönemlerde İçişleri Bakanlığı 20.11.2015 tarihli “Gizli” ibareli bir yazıyı (Sayı: … -2043.(31420) 152488 – Konu: Yargı kararları) HS(Y)K’ya göndererek, “Bakanlık aleyhine karar veren 78 idare mahkemesi hâkimi hakkında işlem yapılmasını” istemiştir.

Bunun üzerine, HS(Y)K 3. Dairesi söz konusu hâkimler hakkında ne yapmıştı biliyor musunuz:

Haklarında inceleme kararı almış, 2. Daire ise terfi sırası gelen bu hakimlerin 12’sinin terfi işlemini durdurmuştu. Yine Diyarbakır, Sakarya ve Siirt Valilikleri de kendileri aleyhine karar veren mahkemeleri ve kararlarını HS(Y)K’ya göndererek, işlem yapılmasını istemiş, haklarında da “gereği” yapılmıştı. Sadece bu örnekler bile, “Bağımsız” ve “her türlü etkiden uzak olması gereken” yargının Türkiye’de ne hale getirildiğinin göstergesidir.

HS(Y)K’NIN METAFORFOZU İLE OLUŞAN YENİ HEYULA!

17/25 Aralık 2013 tarihli soruşturmalar sonrasında 27.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6524 sayılı Yasa ile HSYK ‘da görev yapan Genel Sekreter, Genel Sekreter Yardımcıları, Teftiş Kurulu Başkanı, Teftiş Kurulu başkan yardımcıları, Kurul müfettişleri, tetkik hakimleri ve idari personelin Kuruldaki görevlerine son verilerek HS(Y)K’nın tüm idari kadroları değiştirilmişti.

Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemeyi iptal etse de görevden alınan kadroların geri dönüş yolu kapalı kaldığı için HS(Y)K’nın idari kadroları, daha o günden ‘yürütme ile uyumlu’ hale getirilmişti.

16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliği referandumu öncesinde adı “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK)” olan HSK’nın bağımsız ol(a)maması, mahkemelerin bağımsızlığını da doğal olarak ortadan kaldırmıştı.

13 Ekim 2014 tarihinde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üye seçimi yapılmıştı. Seçimler öncesinde, yürütmenin desteklediği Yargıda Birlik Platformu (YBP) isimli oluşum, bir grup hâkim ve savcıyı adli ve idari yargıdan kendi adayları olarak belirleyip kamuoyuna açıklamıştı, takip edenler hatırlar…

Yargıda Birlik Platformu, seçim çalışmalarında iktidarın tüm olanaklarını kullanarak şu araçlardan yararlanmıştı:

– Ücretsiz toplantı odaları ve ulaşım imkanı,

– Bütün hakimlere toplantılarına katılmaları talimatı,

– Bütün bilgi teknolojilerinin seferber edilmesi (hakimlerin e-mail adresleri ve telefon numaralarına erişim sağlanması vs),

– Maaş zammı ve

– YBP’nin kazanması halinde, kendileri için çalışacak olanların disiplin soruşturmalarının düşürüleceği vaadi.

04.10.2014 tarihinde, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşen YBP temsilcileri, bu toplantı sonrasında seçimi kazanmaları halinde “yürütme  organı ile uyum içinde çalışacakları” sözünü vererek, tamamı yasa değişikliğini gerektiren çeşitli vaatlerde bulunmuşlardı.

YBP İŞBAŞINDA!

Ve nihayetinde 13 Ekim 2014 tarihinde yapılan HS(Y)K seçimlerinde, toplam 10 üyelikten 8’ini, “yürütme ile uyum içinde çalışma sözü” veren YBP adayları kazanmıştı.

HS(Y)K’nın dört üyesi Cumhurbaşkanı tarafından atanmış, bir üyesi de (yine yürütmenin kontrolündeki) Adalet Akademisi’nden seçilmişti.

Adalet Bakanı ile müsteşarın doğal üye olduğu dikkate alındığında;

HS(Y)K’nın 22 üyesinden 15’i “yürütme ile uyum içinde çalışma sözü veren” veya “yürütmenin doğrudan atadığı” üyelerden oluşmuştu.

Ve bu 15 HS(Y)K üyesi, 13.10.2014 tarihinden görev sürelerinin sona erdiği tarihe kadar (birkaç yer değişikliğine itiraz hariç) HS(Y)K Genel Kurulu’nda alınan kararların tamamında aynı yönde oy kullanmışlardı.

YBP üyesi olmayan 5 HS(Y)K üyesi ise 15 Temmuz 2016 tarihli kumpas darbe organizesi ile eş zamanlı olarak üyelikten ihraç edilip tutuklanmışlar ve bu üyeler yerine YBP’liler seç(tiril)mişti.

Bu suretle neredeyse tüm HS(Y)K üyeleri, yürütme organıyla uyum içinde çalışma sözü veren veya doğrudan yürütmenin atadığı üyelere dönüştürülmüştü. Bu şekilde, 18 üyeli HS(Y)K Genel Kurulu’nun 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında binlerce yargı mensubunun meslekten ihracı konusunda oybirliği ile karar verdiği, aralarında hiçbir görüş ayrılığı bulunmadığı görülmüştü. İşte böyle dört dörtlük “yürütme ile uyumlu”landırılmış tepe yargı!

DÜNYA NEZDİNDE ARTIK “HÜKÜMET EĞİLİMLİ” BİLİNEN HSK…

(Sonradan adı YBD/ “Yargıda Birlik Derneği”ne dönüştürülen Yargıda Birlik Platformu, Avrupa Konseyi organlarının belgelerinde, “governmentoriented” (Hükümet eğilimli) bir yapı olarak nitelendirilmişti. Dolayısıyla da Avrupa Yargı Kurulları Ağı (ENCJ), HS(Y)K’nın gözlemci statüsünü, “gerekli bağımsızlık ve tarafsızlık şartlarını taşıyamaması sebebiyle” askıya alınmasına karar vermişti.

15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişimi sonrasında 5 HS(Y)K üyesi ile onların yerine geçecek 4 yedek üyenin üyeliklerinin, hiçbir savunma hakkı tanınmadan çok kısa sürede sonlandırılması, HS(Y)K’nın hâkimlik teminatı ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkelerine uymadan çalıştığının ve yürütme organına karşı bağımsız olmadığının somut kanıtlarıdır.

HS(Y)K üyeleri, Yargıtay ve Danıştay üyelerini seçme yetkisine sahiptir. Bir mahkemenin bağımsızlığının en önemli göstergesi, hakimlerin görev süreleri dolmadan o mahkeme üyeliğine son verilememesidir.

Yargıtay ve Danıştay üyeleri -yasaya göre- 65 yaşına kadar bu görevlerini sürdürebilme hakkına sahipken, 23.07.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6723 Sayılı Yasa ile tüm Yüksek Mahkeme üyelerinin görevlerine son verilmesi, Yüksek Mahkemelerin bağımsızlığına ölümcül bir darbe vurmuştu.

25.07.2016 tarihinde HS(Y)K tarafından Yargıtay’a 267 üye, Danıştay’a da 75 üye seçilmiş, Danıştay’ın 25 üyesi ise doğrudan Cumhurbaşkanınca atanmıştı. Böylece, iki yüksek mahkeme, darbe kumpasından on gün sonra sil baştan oluşturulmuştu!

METAMORFOZUN SON AŞAMASI: REFERANDUM SONRASI

Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun yeniden yapılandırılması ile ilgili olarak Nisan 2017 referandumu sonrasında kabul edilen Anayasa değişiklikleri Mayıs 2017’de yürürlüğe girmişti. Buna göre artık:

– Adındaki “Yüksek” ibaresi kaldırılan Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun üye sayısı 22’den 13’e düşürülmüştü.

– Kurulun dört üyesi Cumhurbaşkanı tarafından atanırken, yedi üye TBMM tarafından nitelikli çoğunlukla atanmaktadır.

– Bu üyelerin 9’u hâkim ve savcı olmasına rağmen, artık hiçbiri yargı tarafından seçilmemektedir.

– Geriye kalan 2 koltuk, Cumhurbaşkanı tarafından atanan Adalet Bakanına ve Müsteşarına hasredilmiştir.

– Böylece mevcut HSK’nın neredeyse tüm üyelerini belirleme yetkisinin, parlamentoda çoğunluğa sahip olan iktidar partisinin genel başkanı olan Cumhurbaşkanına ait olduğu ortaya çıkmaktadır.

16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliğine dair referandum oylaması öncesi, Venedik Komisyonu 13 Mart 2016 tarihinde bu hususa özgü bir rapor yayınlamıştı. Avrupa Konseyi bünyesinde işlev yapan Venedik Komisyonunun 16 Nisan 2017 tarihli Anayasa değişikliklerine dair Görüşlerde (Opinion No. 875/2017) yargıya ilişkin olarak kısaca, “Anayasa değişiklikleri ile Türk yargısının yürütmenin (Başkanın) kontrolüne gireceği” ifade edilmişti.

Komisyon’a göre, bağımsız olmadığı yönünde uzun zamandır kaygılar bulunan Türk Yargısı, Anayasa değişikliği ile neredeyse tamamen (nötr olmayan partili) Başkanın kontrolüne geçecekti. HSK’yı kontrol eden güç, tüm hâkim ve savcıları kontrol edecek ve yargı bağımsızlığını kaybedecekti.

Tam da Komisyon’un kaygılarındaki gibi olmuştu referandum sonrasında…

Yazı dizimizin devamında ise, bu yeni konsept ile birlikte mahkemelerin ve Sulh Ceza Hakimliklerinin garabet işleyişlerini ele almaya çalışalım. Yazı dizimizin 3. Bölümünde görüşmek üzere.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin