Arşın gölgesinde gölgeleneceklerin özellikleri: İbadet, adalet ve takva

YORUM | CEMİL TOKPINAR

Kur’an’da ve hadislerde ayrıntılarıyla anlatılan kıyamet gününün dehşetinden bizi kurtaracak üç önemli özellik ibadet, adalet ve takvadır. Bu husustaki hadislerde bizi önemli görevlere teşvik eden Allah Resulü (s.a.v.), aynı zamanda paha biçilmez müjdeler vermeyi de ihmal etmez.

İşte bu hadislerin birinde Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:

“Yedi kimseyi Allah-ü Teala kendi gölgesinden başka gölgenin olmadığı (kıyamet) gününde kendi gölgesinde gölgelendirecektir: Adaletli devlet başkanı, Rabbine ibadet yolunda serpilip büyüyen genç, gönlü mescitlere bağlı kimse, Allah yolunda birbirini sevip buluşan ve bu yolda ayrılan iki kimseden her biri, makam sahibi güzel bir kadın onu kötülüğe çağırdığında, ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek (o günahı işlemeyen adam), sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyecek kadar (gösterişsiz) gizli sadaka veren adam, tenhada Allah’ı zikredip de gözü dolup taşan kişidir.” (Buharî, Muhabirîn: 4)

Öncelikle burada söz konusu edilen kıyamet günü üzerinde kısaca durmak gerekir. Bu öyle bir gündür ki, o gün insanlar kendi nefislerinden başka kimseyi düşünemezler. O gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dışında bütün insanlar, “Nefsim nefsim” diyecek, kişi belki yardım isterler diye annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacaktır. Güneşin bir mil aşağı ineceği o gün, en çok ihtiyaç duyulacak şey “gölge”dir. İşte hadiste, o dehşetli günde kimlerin gölgelendirileceği belirtilmektedir.

Her insan burada sayılan yedi sınıftan hepsine girebilir. Gerçi “devlet başkanı” olmak herkesin elinde olmayan, ancak milyonlarca insandan birisine nasip olan fırsat ve sorumluluktur. Ancak “devlet başkanı” ifadesinden derecesine göre “yönetim, yetki ve sorumluluk” sahibi herkesi anlayabiliriz. Böyle olunca birinci gruba derecesine göre adaletli olan her türlü idareci girebilir.

İkinci grup, “Rabbine ibadet yolunda büyüyüp serpilen gençtir” ki, bu gruba girmek her gencin elindedir. Nefsini günahlardan koruyan, bilhassa zamanın fitne ve fesadından kaçınan, heva ve hevesine uymayıp, gençliğini Allah yolunda ve Ona ibadette geçiren genç, bu büyük müjdeye nail olacaktır.

Yine bir hadiste çocukluğundan beri Allah’a ibadet eden gençler için şöyle bir müjde vardır:

“Küçüklüğünden beri Allah’a çokça kulluk eden gencin, yaşı ilerledikten sonra çokça kulluk etmeye başlayan ihtiyara üstünlüğü, peygamberlerin diğer insanlara üstünlüğü gibidir.” (Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs)

Burada kainattan daha büyük bir müjde, bütün dünya zevklerine bedel bir mutluluk, her günümüz çileyle geçse yine değecek bir başarı vardır. Bu hadîs, “Allah’a ibadet yolunda büyüyüp serpilmenin” ne paha biçilmez bir servet, ne imrenilecek bir makam olduğunu göstermektedir.

Üçüncü grup, “gönlü mescitlere bağlı kimse”dir. Her mümin, gerek kendilerinden gerekse dışarıdan kaynaklanan her engeli aşarak, namazlarını kılar, bilhassa cemaatle namaza devam ederlerse, bu güzel müjdeye ulaşmanın bahtiyarlığını şimdiden hissedebilirler. Gönlü mescitlere bağlı olan mümin, hem huzurlu ibadet eder, hem cemaat şuurunu, birlik ve beraberlik gerçeğini anlamış olur. Elbette buradaki mescitlerden kasıt birinci derecede camiler olsa da bulunduğu yer ve imkan nispetinde, “Allah’a cemaatle ibadet edilen her yer” bu kavram içine girebilir.

Dördüncü grup, “Allah yolunda birbirini sevip buluşan ve bu yolda ayrılan iki kimseden her biri”dir. Allah’ın dinine hizmet için bir araya gelen herkes bu gruba rahatlıkla dâhil olabilir. Çünkü gerçek arkadaşlık, diğerkâmlık, samimiyet, fedakârlık, feragat özellikle din kardeşliğinde zirveye ulaşır. İşte her kim ki, “Allah yolunda”, yani İslamın ilerlemesi ve Kur’an’ın hâkim olması için bir veya birkaç arkadaşıyla buluşur, çalışır, hizmet ederse, bu müjdenin mutluluğuna erer. Özellikle, îman ve Kur’an hizmeti yolunda her hafta, belki her gün bir araya gelen kimseler, bu müjdeyi hak eden bahtiyarlardır.

Beşinci grup, “makam sahibi güzel bir kadın onu istediğinde, ‘Ben Allah’tan korkarım’ diyerek o günahı işlemeyen adam”dır ki, bu dehşetli imtihana en çok muhatap olan kesim bu asrın insanlarıdır. Çünkü bu asırda, bu tür imtihanla karşılaşmak her zaman mümkündür. Rabbim böyle bir imtihanla karşılaşan her mümini korusun ve nefsini yenip başarılı olmasını nasip etsin.

Altıncı grup, “sağ elinin verdiği sadakayı sol eli bilmeyecek kadar gösterişsiz gizli sadaka veren adam”dır. İsteyen herkesin bu gruba girmeleri de mümkün ve kolaydır. Sadaka, bir mü’mine herhangi bir şekilde faydalı olmak, yardım etmektir. Bu, mal ile olabileceği gibi, fiil ile, davranış ile, ilim ile de olabilir. Bir tebessüm etmek, hal hatır sormak, derdini paylaşmak da bir sadakadır. En mükemmel sadaka ise, sahip olduğumuz îman ve İslam bilgisini muhtaç bir kardeşimize aktarmaktır.

Yedinci grup, “tenhada Allah’ı zikredip de gözü dolup taşan kişi”dir. Her mümin bu gruba girmek için günahlara tövbe ve istiğfar edip, Allah’a el açmalı, gözyaşı dökmelidir.

Böylece hadiste sayılan yedi grubun tüm özelliklerini gösterip, adeta Allah’ın gölgesinde gölgelenmeye yedi derece nail olmak imkanı elimizde vardır.

İşte o zaman ömrümüzü Allah yolunda ebedîleştirip, Cennete girerek şu hadislerde belirtilen sırra erişiriz:

“Bir dellal, ‘Gerçekten sizin için sıhhat vardır, artık ebediyen hasta olmayacaksınız, sizin için hayat vardır, ebediyen ölmeyeceksiniz. Sizin için gençlik vardır, ihtiyarlamayacaksınız. Sizin için nimetlenmek vardır, fakirleşmeyeceksiniz’ diye nida edecektir.” (Müslim, Cennet: 22)

“Cennete giren nimet görür fakirlik görmez, elbisesi eskimez, gençliği de tükenmez.” (Müslim, Cennet: 8)

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin