Arabayı yiyen eşek

YORUM | Prof. Dr. MEHMET EFE ÇAMAN

Bazı gazeteci arkadaşlar yerli-milli arabayı görmüş. E, Etkilenmişler tabi doğal olarak! Milli duyguları kabarmış, ne güzel. Tüyleri diken-diken olmuş. Utanmasalar bakana künde atacaklar, o denli yani! Bakan da çok hoş tebessüm etmiş. Yüzünde tarihe geçmenin verdiği huzur, yanakları al-al, hafif de utanmış mı ne? Bittabi, kolay değil, Türklüğün rüyasıdır araba yapmak. Projelendirilen süpersonik jetler, uçak gemileri, açılan Türk uzay ajansı, yapılan ileri teknoloji ürünü ütüler, masa lambaları ve sağlıklı entegre et tesislerinde üretilen pastırma ve sucuklar. Fakat bu ilerlemeleri görmeyen, saplantılı kişiler var azizim! Bu son hamle, hepsini susturdu. Kapak olsun yerli otomobil bunlara!

Arabanın adı ne olacak merak ediyorum. Ben “Reis” koyardım. Dışarıda pilav diye değerlendirirlerdi gerçi. Bu nedenle zat-ı âlilerine dillendirmedim. Zaten en iyisini o bilir. Belki Bilal koyar, belki de Berat. Sümeyye koysa? Koreliler Hyundai koydu, tuttu! Batılı onu bile telaffuz ediyor kardeşim, bizimkini mi telaffuz edemeyecek? Hande Fırat “Ne olur Reisim, ismini ilk bana söyleyeceksiniz ama yoksa kırılırım! Söz değil mi!” dedi. Dolayısıyla adı belli olunca Hande Hanım bu mübarek haberi cümle vatandaşımızla paylaşacak hayırlısıyla.

Arabanın en etkileyici yeri egzozu diyorlar! Bu egzoz meselesinin yakın tarihimizdeki anlam ve önemini bilmeyen var mıdır? Hâsılı, Göztepe Sanayi’den Mithat Usta yapmış boruyu. 15 Temmuz’daki tank egzozunun modelinden etkilenmiş diye bir rivayet dolaşıyor Saray’da. Tam bilemedim, doğru mu değil mi diye. Bence Yeni Türkiye hikâyesine gayet de uygun olur! Bir de diyorlar ki, prototipe ilk vurulan boya türkuazmış. MHP rica ettiği için diyorlar. Bir de Bahçeli Bey arabanın motoruna Bumin adının konmasını teklif etmiş, fakat ünlü uyumuna uymaz, sonra Çinliler falan sahip çıkar diye Türk Dil Kurumu itiraz etmiş. “Atıl Kurt” da olur demiş Devlet Bey. Fakat Kürt’le karıştırılır diye vazgeçmiş. Neticede Boğaç’ta anlaşmışlar. Hani Dede Korkut’un Boğaç Han’ı var ya, boğanın süstüğü. Bildin mi? Bu herkesin mutabık kaldığı güzel bir motor ismi oldu vesselam.

Gerçi ortada yok motor daha. İTÜ’ye paslamışlar motor işini önce. Benden duymuş olmayın, 1971 model Vosvos Kaplumbağa motorunu hafif rötuşlayıp yollamışlar gerisin geriye. Fakat İbrahim Kalın Bey’in kayın babası görmüş yollanan planları. Kendisi Almanya’da Wolfsburg Volkswagen fabrikasında ustabaşlıktan emekli diyorlar. Görür görmez tanımış tabi planları. Böylece hâsılı skandal peyda olmasın mı! O makine bölümündeki profesör hoca da neticede tabi FETÖ’cü çıkma durumunda kalmış. Planları bizim arabaya mahsustan, okyanus ötesinin emriyle tatbik etmiş anlayacağın. İşin içinde bizi çekemeyen servisler, mervisler, fink atıyor tabi! Tabiatıyla daha dersteyken sınıfta hop derdest etmişler, Silivri’ye koymuşlar. Motor şimdilik tasarlama aşamasında yani.

Yerli araba neden mühim bir şey, geçenlerde konuşuyordu arkadaşlar aralarında. Oradan öğrendim. İlk motorlu arabayı Alman Karl Benz 1886’da imal ediyor. 123 yıl geçmiş, bizde tık yok azizim! Hep bu CHP zihniyetinin yüzünden! Her neyse! Reisin ileri görüşlülüğü ve terakkiperverliği sayesindedir, bu günleri de gördük şükürler olsun. Geçen bayram İstanbul ziyaretinde Bostancı ve Göztepe Sanayi Siteleri’ni ziyareti esnasında kaportacı Trabzonlu Gafur Abi “Reisim sen emret, icabında uçak gemisi bile yaparız!” deyiverdi. O akşam istişare edildi ve Birleşik Sanayi Siteleri Teşekkülü deruhte edildi! Yiğit Bey “Bu olay Amerika Birleşik Devletleri’nin kuruluşu ayarında tarihi bir olaydır!” dedi. Allah seni inandırsın, Reisi profilden görüyorum, gözünden iki damla yaş süzüldü. Sonra – işte liderlik bu zaten – “istikbal yerli ve milli arabadadır!” demesin mi? O arada yanı başındaki kâtipleri not alıyorlar tabi. Kim dedi ismi aklımda değil şu an. “Benim ömrümden kalanı ona ver ya Rab!” diye bir inleme sesi duydum. Ertesi gün hop, bu koruma arkadaş Manisa Kırkağaç Emniyet’e müdür atandı. Kırkağaçlıymış. Diyeceğim o ki, mübarek günler bunlar birader!

Şimdi tabiri caizse bizim yerli Benz’i arıyoruz. Fakat kimin adı geçerse adamın beti benzi atıyor iyi mi! İTÜ’lü hocanın başına geleni duydular ya. Kimse bu işe bulaşmak istemiyor. Neyse, motoru ne ki zaten! Direksiyonu, sinyal lambalarının plastik aksamı, koltuk deri kaplamaları, gaz pedalı yayı, ne bileyim, torpido gözü dili, silecek lastiği, daha envai çeşit parça hamdolsun yerli-milli olarak imal ediliyor. TÜBİTAK’tan bir ekip de geçenlerde bilimsel bir makale yayınlamış ve okunmuş süper benzinin okunmamış süper benzine oranla 100 kilometrede bir liralık kadar daha az yaktığını bulmuş. Yani ilim, ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir misali, kendi kıymetlerimiz istikametinde hareket ettikçe alimallah kimse tutamaz bizi.

Bizim mahallede arka bahçede, mahalle maçlarını yaptığımız arsanın orada bir Anadol marka araba vardı. Biri oraya park etmiş, sonrası ne olmuş kimse bilmiyor azizim. Orada duruyor öylece. Gel zaman git zaman, aradan yıllar geçti, yazı var, kışı var tabi. Araba çürüdü. Bir yaz yine arsada top oynuyoruz, çocuklardan biri “Anaaaa, arabayı eşek yiyoo!” diye bağırdı. Haliyle maç durdu. Koştuk, baktık ne görelim, cidden Çingene hurdacının arabasını çeken Karakaçan arabanın kaputunu büyük bir iştahla ısırıyor, sonra da hart-hurt gofret gibi yiyor birader! Böylece araba doğal olarak dönüştürüldü. Sene bin dokuz yüz seksenler! Niye anlattım bunu? Bakın memleketi kötüleyenlere bu ders olsun. Oysa adam hafif malzeme kullanmış, Ford motoru takmış ama araca bir özgün yorum getirmiş. Malzeme bilimi ve yeniden dönüşüm alanları zaviyesinden baktığımızda gayet de disiplinler arası bir mamul ortaya koymuş mu? Koymuş! Bugün artık adını Reisim versin, yaşını Huda, arabamızın adını ne koyarsak koyalım, önemli olan işte bu özgünlük ruhunu korumaktır.

Hande Hanım çok heyecanlanmış arabayı görünce. Adeta sanırsın 15 Temmuz’daki o Pulitzerlik yayından sonraki en ağır heyecana girmiş. Arabanın ¼ ölçekli ilk modeli tabi. Henüz ticari bir sır olarak saklanmakta. Billur gibi bir proje de ondan! Prototipmiş, hem de yürüyecekmiş! Hani Reis Moskova’da Rus harp tayyaresinin uçup uçmadığını sordu ya. Hah. İşte bu arabanın yürüyüp yürüyemediği meselesinde endişelenmeye hacet yok. Çünkü prototip arkadaşlar arabanın yürümesiyle yakinen ilgililer! Hande Hanım, parmağıyla monitörü işaret ediyor. Bakan geriye kaykılmış! Selvi Bey hafiften kendi soluna doğru boynunu bükmüş. Ekrandaki cismi daha iyi anlamaya çalıştığı belli. O tarihi ana şahit olan altı gazeteci! Adeta Karl Benz ve arkadaşları hatıra fotoğrafı çektiriyor! Aynı gün bir tekaüt beyefendi de evindeki çamaşır makinesinden uçan araba yaptığını duyurdu! Çamaşır da yıkıyormuş. “Makineyi dağıtmadan hanıma söz verdimdi” demiş! Yahu bir istiyoruz, iki, üç, beş! Adeta Sanayi Devrimi yaşanıyor Anadolu topraklarında.

Motoru da yapınca araba yürüyecek. Anadolu eşeklerinin ortalamasından daha hızlı yürütürsek, arabayı yiyebilecek eşeklerden kaportayı kurtarabiliriz miyiz acaba? Bu manzarayı umumide, insan cidden Reis’imize hayran olmadan edemiyor, itiraf etmese de, inanır mısın? Türkiye, nereden nereye! Aklımda hep o çocukluğumun mahalle arasındaki arsadaki futbol maçı enstantanesinde kıtır-kıtır araba kaportası yiyen eşeği düşünüyorum. Hey gidi günler! Bizim mahalledeki o Anadol yiyen eşeği görmemiş olanlar, yeni yerli ve milli arabayı yiyecek eşeklerden bahsetsen de anlamazlar kanaatimce! “Bugün yerli arabayı hangi eşek yiyecek?” diye aramak beyhudedir elbette o zaman. Sürüsüne berekettir. Çünkü eşek arabayı yemeye aklına kodu mu (lafın gelişi!) onu tutamazsın gari. Hande Hanımgil arkadaşlar bu konuda ne düşünürler, onlara sormak lazım!

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

4 YORUMLAR

  1. Merhaba..Rabbel Yakîn dediğin böyle olur! o esprileri yaptığınızda yapan siz değil fakat Allahtı… hem memlekette eşek kalmadı söyleyim! şaka değil.. et fiyatlarının artmasına ben mi sebep oldum yoksa en çirkin ses eşeğinki değil de münafık müezzinin sesi mi ne… geçen sefer kalp kırdıysam yaptığım yorumda özür dilerim! üzmek değil amacım..çitayı yükseltmek! Allahla oturup muhabbet etmekte asıl yakınlık… Ne acayip abi; Kalbin Birisinin Evi ..Allah yani… ve sen de kendi Kalbine misafir oluyorsun.. bize de buyrun lütfen…Sevgiyle! isLaM

  2. Uçan araba yapın akbabalar yesin diyecektim de “uçmayayım” o kadar şimdi…
    Amfibi araba yapın da köpekbalıkları yesin diyelim bari… Eşekten köpekbalığına terfi edelim en azından…

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin