Anayasa Mahkemesi hukuku mu hatırladı?

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Anayasa Mahkemesi, 31 Ekim 2019’da Mustafa Özterzi’nin başvurusunu görüştü ve “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine” karar verdi. Bu karar 29 Ocak 2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayınlandı.

Bu karar ne anlama geliyor?

Önce dosyanın özetine bakalım

Başvurucu Mustafa Özterzi, hâkim olarak görev yapmakta iken “15 Temmuz Kurgu Darbesi” sonrasında “Fetö/PDY” ile bağlantısı olduğu iddiasıyla gözaltına alınmış ve tutuklanmış. Özterzi, tutuklama kararına itiraz etmiş ancak itirazı reddedilince konuyu AYM’ye taşımış.

Bu arada hakkında kamu davası açılmış, yapılan yargılama neticesinde beraat etmiş. Savcılık bu karara itiraz etmiş. Karara ilişkin istinaf incelemesi halen devam etmekte.

Bu durumda iken Özterzi’nin başvurusunu görüşen AYM, tutuklamanın hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiş oldu. Bu kararın hem olumlu hem de olumsuz yanları var. Önce olumlu yanlarına bakalım.

AYM KARARININ OLUMLU YANLARI

Birleşmiş Milletler’de Türkiye aleyhine çıkan kararlarda “Siyasi baskılardan dolayı artık AYM’nin bir iç hukuk yolu olmaktan çıktığını” söylemesinden beri AYM’ye bir haller oldu. Bu olayda da görüldüğü gibi, yarım ağızla da olsa bazı özgürlükçü (?) kararlar vermeye başladı…

AİHM ise ısrarla Türkiye’de iç hukuk yollarının halen tükenmediği görüşünde.  Zaten “OHAL Komisyonu” fikrini Türkiye’ye fısıldayanlar da onlar…

Bu sürece dair çeşitli makaleler kaleme almıştık, son olarak da “AİHM-OHAL Komisyonu ortaklığı ile nereye varılacak?” başlığı ile bir yazı da yayınlamıştık, detayları için oraya bakılabilir…

AYM’nin bu kararı, “etkili iç hukuk yolları varmış gibi yapmak” şeklinde görülebilir. Buna rağmen hangi maksatla olursa olsun bu tür kararları alkışlamak gerekir.

Aşağıda yer alan nedenlerle AYM’nin Özterzi kararını önemsiyorum.

  • AYM’nin başvurucu hakkında “görevden uzaklaştırma ve/veya kamu görevinden çıkarma tedbirlerinin uygulanmasının -tek başına- suç işlediğine dair kuvvetli bir belirti sayılamacağını” söylemesi bu durumdaki binlerce insan için de emsaldir,
  • Başvurucunun “YARSAV üyeliğinin örgüt talimatı ile olduğu ortaya konmadan delil sayılamacağının” hükme bağlanması, “Talimatla bir yere/ bir bankaya para yatırılmış olduğu” gibi absürt gerekçelerle mağdur edilmiş binlerce kişi için de bir umuttur,
  • İlgili Hâkimin HTS kayıtları için de Görüşmelerin içeriğine ilişkin herhangi veri mevcut değildir. Ayrıca söz konusu görüşmelerin FETÖ/PDY’nin yargı alanındaki yöneticileriyle (imamlarıyla) gerçekleştirildiğine dair bir belirlemede de bulunulmamıştır. Bu durumda bu telefon görüşme kayıtları örgütsel bir ilişki bakımından kuvvetli suç belirtisi sayılamaz denilmiştir. Fakat tesadüfi olarak yolları çakışmış binlerce insan için hükümler tesis edilip cezalar verilmiştir. AYM kararı sonrasında bu kararların tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. (Bu seçmede dosyada AYM biraz da sinsice yaklaşıp, “böyle hususlar varsa da tutuklama da hak ihlali de normaldir” demeye getirmektedir. Halbuki bunların hiçbirisi evrensel hukukta suç değildir.)
  • Yine AYM kararında, “Soruşturma mercilerince aramalarda ele geçirilen dijital verilerle ilgili inceleme raporunda başvurucunun e-posta hesabında Bylock isimli programın kalıntılarına rastlandığı tespit edilmiş” olsa da “ByLock’a ilişkin veriler ancak bu uygulamanın kullanıldığının veya kullanılmak üzere telefona yüklendiğinin tespit edilmesi hâlinde kuvvetli belirti olarak kabul edilebileceği” ifade edilmiştir! Ayrıca, somut olayda soruşturma mercilerince başvurucunun “anılan programı kullandığına veya kullanmak üzere telefonuna indirdiğine dair bir iddiada bulunulmadığının” altı çizilmiştir… Halbuki ByLock kullandığı iddiasıyla ağır cezalar verilen binlerce kişi ile ilgili bu kıstaslara pek uyulmamıştır!
  • Başvurucunun “FETÖ/PDY’nin propagandasının yapıldığı bazı sosyal medya hesaplarını ve internet sitelerini takip etmiş olmasının” bir delil olamayacağı vurgulanmıştır AYM kararında… Yine aynı şekilde, dosyasında delil diye “bazı sitelere girmiş olması” gibi fecaat bir detay olan kimseler bu AYM kararını nazarlara verebilirler.
  • AYM’nin “Suç işlediğine dair kuvvetli belirtiler ortaya konulmadan başvurucu hakkında tutuklama tedbirinin uygulanmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına aykırı olduğu sonucuna varması”, insanın aklına “geçmiş bayramınız mübarek olsun!” sözünü getiriyor!.. Zira bu şekilde binlerce insan tutuklanmış ve özgürlüğünden edilmişti. Bu durumu, “Yargımız yavaş yavaş hukuku hatırlamaya mı başlıyor?” sorusunu da akla getiriyor hani…

Kaldı ki bu noktada da birçok AİHM kararı da bulunmakta idi. AYM de direkt olarak bu kararlara atıf ile “suçüstü hali yoktur”, “Sulh Ceza dosyalarında hiçbir somut delil bulunmamaktadır”, dolayısıyla da “bu tür tutuklamalar da haksızdır” deyip geçebilirdi mesela…

KARARA ELEŞTİRİLERE GELİNCE…

AYM kararında, ilgili hâkim için “suçüstü hali olmadığını” açıkça ortaya koymakta… Nitekim AİHM, Alpaslan Altan kararında “yargıç teminatına aykırı olarak tutuklama yapıldığı yönünde karar vermişti. Bütün bunlara rağmen AYM, siyasi iktidarla karşı karşıya gelmemek için kararının bir yerine “suçüstü hali var” ifadesini sıkıştırmış.

Özterzi hakkında tutuklama kararı veren Sulh ceza hakimi, yalnızca “görevden uzaklaştırma kararına” dayanmış… AYM, AİHM içtihadında belirtildiği gibi sadece bu kapsamda dosyayı incelemesi gerekiyordu. Ama AYM, bütün ceza dava dosyasındaki tüm verileri ele alarak karar vermiştir. Bu ise hukuka aykırıdır.

AYM iddianamedeki delillere atıf yapmış, HTS kayıtları, YARSAV üyeliği ve dijital materyale dair incelemede bulunmuştur… Halbuki AYM sadece “Tutuklama tarihi itibariyle” mevcut bilgi, belgeye bakmalı ve bunların tutuklamaya delil olup olmayacağını değerlendirmeliydi. İlgili başvurucu, Ağır Cezadaki yargılaması sonucunda beraat etmese de mahkûm bile olsa dosyadaki delillere atıf yapamayacaktır.

AYM, ACM’deki yargılamadaki “tanık beyanlarına” da girmiş, bu noktada da/ aynı şekilde hukuksuzluk işlemiştir…

Bununla da yetinmeyen AYM, kararında ayrıca “tutuklamanın hukukiliği bağlamında başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirtinin bulunup bulunmadığı yönündeki incelemesini bu olgular temelinde gerçekleştirmiştir” demiş ve hukuk tanımazlığının bir kez daha vurgulamıştır!

SON TAHLİLDE…

  • AYM, AİHM kararlarına uymuyor.
  • İlk derece mahkemeleri siyasi davalarda AYM kararlarını hiçe sayabiliyor.
  • Aynı ilk derece mahkemeleri yeri geliyor AİHM kararlarına dahi uymayabiliyor. Hızını alamayıp İsmet Özçelik kararında olduğu gibi Birleşmiş Milletler’in kararlarını dahi takmıyor.
  • Bakanlık ise 15 Ocak genelgesinde açıkça “AİHM önündeki ihlal kararına yol açanların terfilerinde bu durumun dikkate alınacağını” belirterek bu kanunsuzluğa teşvikçi oluyor!

Peki AYM neden böyle bir dosyayı seçti?

Evet, AYM görüntüde böyle bir “ihlal kararı” vermiştir ama bunun için -özellikle- ByLock açısından boş bir dosya seçmiştir. Hükümetin onayı olmadan bu şekilde bir kadar vermesinin zor olacağını da hatırlatalım.

Bu şekildeki kararlar benzer dosyalara da uygulanabilir… Yani yukarıda sıraladığımız hususlar, benzer durumdaki mağdurların dosyalarına da sunulabilir… Sunup “beraatlarını isterken”, AYM’nin bu kararının görüntüde bir ihlal olduğu ve içerik olarak tamamen hukuka aykırı olduğu da vurgulanmalı…

AYM kararı aslında “Darbeye karışmamış hiç kimse tutuklanamaz, yasal hiçbir eylem siyasi bir irade sonucu suç olamaz” şeklinde olmalı idi. AYM, net bir tavır takınmak yerine, 15 Temmuz’dan sonra elde edilen bulgularla 15 Temmuz gecesi başlatılan soruşturmaya dayalı gözaltı kararlarını değerlendirmeye çalışmakla dolaylı bir “aklama” yoluna gitmiş.

Halbuki şu soru sorulmalıydı: 

“Geri kalanların buradaki mağdur hâkimden ne farkı var ve AYM bu hâkimin başvurusunda uyguladığı kriterleri neden başka dosyalarda görmezden geliyor?”

Son bir detay daha:

Oy çokluğu ile verilen bu göstermelik kararda bile muhalif kalan 7 kişi var ve bunların başını Selahattin Menteş çekiyor. Uygulamalarını Diyarbakır’dan bildiğim Menteş, bundan önce OHAL Komisyonu başkanlığı yapmış ve orada verdiği hukuksuz kararlarla AKP rejimine kendisini ispatlamış birisidir!

İşte bu Selahattin Menteş’in 3 sayfalık karşı oy yazısını okursanız nasıl bir zihniyetin ülke üzerinde bir karabasan gibi çökmüş olduğunu görürsünüz.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin