Alo Merkez…

HABER-ANALİZ | SEMİH ARDIÇ

Merkez Bankası (TCMB) 2017 sonu için ABD Doları’nın 3,72 TL olacağı tahmininde bulunmuştu. İki hafta bile geçmeden tahminin tutmayacağı anlaşıldı ve o rakam artık 3,86 TL’ye çıktı. Bu da demek oluyor ki piyasanın önünde gitmesi icap eden TCMB dahilî ve haricî hâdiseler karşısında tam bir acziyet içerisinde.

İhracatçı, ithalatçı, sanayici ve tüccar Merkez Bankası’nın beyanlarına, rakamlarına bakarak yönünü tayin eder. Açıkladığı kur tahmini iki haftada hâk ile yeksan olan bir Merkez Bankası erbab-ı ticaret adına emniyetli liman sayılabilir mi? İki hafta evvel ilan edilen 3,72 TL’yi esas alarak önümüzdeki iki aylık siparişleri kabul etmiş firmaların vaziyetini tahayyül edebiliyor musunuz?

DOLAR 1 KURUŞ, BORÇ 3 MİLYAR TL ARTIYOR

Hal-i hazırda 3,90 TL’yi zorlayan dolar, 4,53 TL seviyesini aşındıran Euro, Merkez’in ikinci tahmininin de tutma ihtimali kalmadığını gösteriyor. Yabancı bankalar 4 TL ve fevkinde olabilecekleri konuşurken Türkiye’de Merkez’in döviz piyasası nezdinde bir ağırlığı hissedilmiyor.

Özel sektörün 216 milyar dolar tutarındaki döviz borçlarını dün teferruatı ile (http://www.tr724.com/turkiyenin-ucan-kusa-borcu-var/) aktardım. O makalede yer verdiğim borç tablosu hepimizin uykularını kaçırmalı. Zira dolar 1 kuruş arttığında firmaların döviz borcuna mukabil Türk Lirası mükellefiyeti yaklaşık 3 milyar TL artırıyor.

Merkez’i hüccet kabul edip 3,71 TL’ye göre fiyat veren firmaların aradaki sapmaya rağmen şimdi 3,86 TL’ye itimat etmesi mümkün mü? Son iki haftada 14 kuruşluk sapma olmuşsa maliyet hesabı yapılırken döviz maliyeti nasıl tespit edilecek?

Merkez, doların alıp başını gitmemesi için kalıcı bir adım atmayarak reel sektörü sisler bulvarının ortasında bir başına bırakıyor. Dolayısıyla 3,86’nın arkasında duran bir iradeden bahsedilemez. Reel sektöre ‘sağa sola çarpmadan, uçuruma yuvarlanmadan yola devam edeceksiniz’ deniliyor. Sis farı yokken bu nasıl mümkün olacak?

HAZİNENİN FATURASI KABARIYOR

Enflasyon ve faiz tırmanırken döviz kurları da kontrolden çıkmışsa ayakta kalmak isteyen herkes rantiye ekonomisine meyledecektir. İki senelik tahvil faizi yüzde 13,82’ye yükseldi. Merkez faiz artırana kadar tahvil yükselmeye devam edecek. O cenahtan da Hazine’nin maliyeti katlanacak.

Eylül ayında cari açık 5 milyar dolara yaklaştı. Türkiye aynı ayda sadece 450 milyon dolar doğrudan yabancı yatırım çekebildi. Cari açığın onda birini bile kalıcı yabancı yatırımlarla karşılayamıyoruz. Döviz açığının yüzde 90’ı sıcak para ile finanse ediliyor. Cari açık 2017’de 40 milyar doları aşacak. Dolayısıyla Türkiye sıcak parayı kaçırmamak için daha fazla faiz ödeyecek.

Bankalar tüketim pompası olarak kullanılıyorsa, kaynaklar imalat ve istihdam dostu yatırımlara aktarılmıyorsa bu neticeye şaşıranlara şaşırmak lazım.

DÖVİZ SATMAK DA ÇARE DEĞİL

Merkez Bankası’nın elinde etkili olabilecek iki cephane var. Ya faizleri artıracak ya da döviz satacak. Son iki haftada bankalardaki döviz hesaplarından 8 milyar dolar bozdurulduğu halde kur aşağı inmediğine göre döviz satmak netice vermez. Zaten net rezervler (30 milyar dolar) buna imkân vermeyecek kadar azaldı. Piyasa 27 Kasım’dan itibaren ABD’de başlayan Reza Zarrab davasına kulak kesilecek. Bu risk şu ana kadar fiyatlara aksetmemişti.

Merkez tribünde kalmaya devam ettikçe piyasayı kontrol etme kabiliyetini kaybedecek.

Alo Merkez… Orada kimse var mı?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin