“Alo Ankara, bir sıkıntımız var”

HABER-YORUM | SEMİH ARDIÇ

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Binali Yıldırım iki hafta evvel, “Ciddi bir ekonomik sıkıntı ile karşı karşıyayız.” sözleri ile açtığı fasılda kriz itiraflarına devam ediyor.

Yıldırım, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) umumi siyasetine muhalif bir çizgide konuşmaktan imtina etmiyor.

Bu defa İstanbul’da Çırağan Sarayı’nda ekonomi zirvesinde 500’den fazla iş insanına hitap ederken sözü eğip bükmedi, “Krizdeyiz.” ifadesini kullandı.

“AYAĞINIZI YORGANINIZA GÖRE UZATIN”

“Tabiî ‘kriz var’ diye öldük-bittik demeye lüzum yok.” diyen Yıldırım herkese “ayağınızı yorganınıza göre uzatın” tavsiyesinde bulundu.

Binali Yıldırım, Türkiye’nin ekonomik bazı sıkıntılarla karşı karşıya olduğunun bir sır olmadığını kaydetti.

Yıldırım’ın, “Ekonomik bazı sıkıntılarla karşı karşıya olduğumuz sır değil. Bir sıkıntımız var. Ancak bu sıkıntının sebepleri nedir? Buna bakmak lazım. Tespiti doğru yapmak lazım.” dediği yerden devam edelim. Nitekim en büyük eksikliğimiz sıhhatli bir tespitte bulunamamaktır.

YETMEZ, FAKAT EVET

TBMM Başkanı en azından açık yüreklilikle Türkiye’nin krize düçar olduğunu itiraf edebilecek kadar tutarlı ifadeler kullanıyor. Bu bile iş âlemini krizin teşhis ve tedavisi adına bir nebze ümitlendirir.

Diğer taraftan bu kadarı ile iktifa edilmemeli. Krizin mevcudiyeti kabul edilmeli ve cesurca üzerine gidilmeli. Aksi halde “krizi” tehirli tren seferlerinin vagonlarına bindirmek raydan çıkan treni hareket ettirmeye kâfi değil.

AKP lideri ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın aylardır “kriz mriz yok” kırmızı çizgisini aşamayan bakanların büyük bir aymazlık içinde batan geminin direklerini boyamakla meşgul olduğunun da ifade edilmesi lazım.

BÜTÇE AÇIĞI 80 MİLYAR TL’YE YÜKSELECEK

Bütçe kevgire dönmüşken, senelik açık 80 milyar TL’ye koşar adım ilerlerken hâlâ israfta hudut tanınmamasından müteessir olup olunmadığı da dile getirilmeli.

Kamunun borçlarının milli gelire oranının yüzde 30 civarında olduğu ezberi ile 220 milyar doları bulan özel sektör borcuna kılıf bulma gayretkeşliğinin de kur şokuna karşı bir mana ifade etmediği muhatapları ile paylaşılmalı.

Hazine garantili ihalelerden Hazine’nin boynuna binen 15 milyar dolar borç da kamunun değil mi?

Yıldırım ahbap-çavuş kapitalizminin en nadide misallerinin verildiği havalimanı, köprü, tünel, otoyol ve elektrik santralinin ihale şeklinin yanlış olduğunu da kabul ederse maşeri vicdanda kendisinin bir nebze özeleştiri yaptığı kanaati hasıl olabilir.

Borçlarını ödeyemeyen şirketlerin faturasının Türkiye’ye kesileceğini niçin kabul etmek istemiyoruz?

SERMAYE ARAYAN ZİRAAT. BATIK MÜTEAHHİTİ KURTARACAK!

Yıldırım bankaların nihai bilançolarına bir kere daha bakmalı. Bankalar batık krediler arttıkça sermaye telaşına düşüyor. Tarihin en yüksek döviz faizinin ödemeyi göze alan Ziraat Bankası yurt dışından 3 milyar dolar borç bulabilirse gelen fonla sermayeyi takviye edecek.

Ne kadar şayan-ı dikkattir ki aynı Ziraat, 14 Aralık’ta konut kredilerinin faizini aylık yüzde 0,98’e indirdiğini ilan etti. Muadili bankaların aylık yüzde 2-2,5 faizle verdiği krediyi yüzde 0,98 ile müşteriye tahsis edecek. Niçin? Batık müteahhiti kurtaracaklar.

Malum 31 Mart 2019’da mahallî idareler seçimi var. O seçimde belediyeler kaybetmek olmaz. İnşaat lobisi uğruna yeni maceralara giriliyor.

FAİZİ İNŞAAT ŞİRKETİ NASIL ÖDEYECEK?

Sadece ORA Alışveriş Merkezi’nde 270 milyon euro (1,7 milyar TL) krediyi batıran Ziraat’in müteahhitlere verdiği gayri nakdi kredilerde batık tutarının her geçen gün arttığı konuşulurken ve sermaye için yabancılara el açılmışken böyle bir faiz indirimi kamikaze dalışı değil de nedir?

Ziraat Genel Müdürü Hüseyin Aydın her ne kadar, “Faizin yüzde 0,80’ini şirket, yüzde 0,98’ini müşteri ödeyecek.” dese de meteliğe kurşun sıkan inşaat şirketlerinin o kredi taksitlerini ödemesi nasıl mümkün olacak?

Maksat belli: Kredi bir kere verilecek. Müteahhit evi satacak. Parayı kasaya koyacak. Sonra ödese de olur ödemese de.

ORA AVM’de batan kredi yüzünden hangi bakan yahut bürokrat hesap verdi? Burada da aynısı cereyan edecek. Vatandaşın vergileri ile bir kamu bankası marifeti ile batık müteahhite kaynak aktarılacak.

KRİZİN SEBEBLERİNİ İYİ ANLAMAK…

TBMM Başkanı Binali Bey, krizin sebeplerini iyi anlamamız lazım geldiğini belirtiyor. Elhak öyle.

Bünyeyi içten içe kemiren habis urun abur cubur yatırımlardan, kış ayında kısa kollu kesmekten, Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmaktan mütevellit bir hastalık olduğu teşhisi ile tedavi yolunda ilk adımı atabiliriz.

Aksi takdirde Osmanlı Devleti’nin çöküş dönemini hızlandıran lüks ve israfın bugün kamuda en bariz hastalık olduğunu görmezden gelmeye devam ederiz. Devletin senelik bütçesi 20 milyon İngiliz altını iken bütçenin dörtte birine tekabül eden 5 milyon altın harcanarak inşa edilen Çırağan Sarayı’nda konuşurken bile tarihin tekerrür ettiğini idrak edemeyiz.

KEŞKE KRİZ O KADAR KISA MÜDDETTE BİTSE

Yıldırım, “Belki bir müddet 3-5 ay sıkıntılı dönemimiz olacak. Panik yapmanın anlamı yok. Bunlar gelip geçicidir.” temennisine Türkiye’de herkes iştirak etmek istiyor.

Gelin görün ki krize dair bir çıkış reçetesi hazırlamak yerine inkâr ve unutturma siyaseti ile mevzuyu gargaraya getirmek habis uru bertaraf etmeye kâfi gelmiyor. Bilakis ur büyüdükçe büyüyor.

Uluslararası haber ajansı Reuters’in ekim ayında 46 malî kuruluşun müdürleri ile yaptığı ankete göre 2018’in son çeyreğinde yüzde 1,4 daralacak. (Bkz. Grafik)

Zaten Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) de ekonominin 3’üncü çeyrekte yüzde 1,1 daraldığını 10 Aralık’ta ilan etmişti. Reuters’in anketine katılan bankacılar küçülmenin en az üç çeyrek daha devam edeceğine işaret ediyor.

Ekonomi 2019’un ilk çeyreğinde yüzde 2,1, ikinci çeyrekte ise yüzde 0,1 daralacak.

İŞSİZ SAYISI ARTIYOR

İktisadi faaliyette yavaşlamaya paralel işsizlik yükseliyor. Ziraat, turizm ve inşaatın en hareketli olduğu ağustos döneminde işsizlik yüzde 11,1 ile Mart 2017’den bu yana en yüksek seviyeye çıktı. Artış devam edecek. Sokaktaki işsilik yüzde 20’ye kadar çıkabilir.

Türkiye ekonomisinin yüksek borç, faiz ve enflasyon sarmalında daralmasına bir de dünyada 2019 beklentilerinin bozulması da ilave edildiğinde herkesin bugünlerde sert fren yapmasının sebepleri daha iyi anlaşılıyor.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkan Yardımcısı David Lipton tr724 okurlarının dikkatine arz ettiğim harici risklerin (http://www.tr724.com/krizle-bogusan-turkiye-icin-bir-bu-eksikti/) altını çizdi.

Lipton, “Pek çoğunuz gibi ben de fırtına bulutlarının yığıldığını görebiliyorum ve krizi önlemek için hazırlıkların tamamlanmadığından korkuyorum.” dedi.

HİÇ ALIŞILMADIK BİR KRİZ

Bu da demek oluyor ki Türkiye’nin kendi kendine sebep olduğu krizin üzerine bir de beyne’l-milel kriz binecek.

Lipton krizin hiç alışılmadık bir kriz olabileceğini işaret ederken, “Merkez bankaları baskı altında kalacak ve kendilerini hiç tecrübeleri olmayan durumlarda bulacaklar.” tespitinde bulundu.

Zaten o riskler Hazine’nin 2 senelik borçlanma maliyetine hemen aksetti. Yüzde 19’a kadar gerileyen 2 senelik borçlanma maliyeti yüzde 21,35’e yükseldi.

Geçen sene aynı vadede yüzde 11 faiz ödeyerek borçlanıyordu. 100 baz puanlık artışın ilave maliyeti 1,7 milyar TL.

Velhasıl eksik gedik de olsa acı hakikati ifade etme cesaretinden ötürü Binali Bey’e teşekkür ediyoruz, kendisinden devamını bekliyoruz.

Fırtına bulutlarının kıyılarımıza yaklaştığı ve fazla vaktimiz kalmadığı şerhini de düşmüş olayım…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin