AKP vesayeti yıktı da hangi devleti kurdu?

YORUM | ERMAN YALAZ | ErmanYalaz@Tr724.com

“Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz, beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır”, “Biz vesayet düzenini yıktık.” İki kritik cümle. Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir misali bu sözleri sarf eden kişi Ayhan Ogan. AKP Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyesi. Erdoğan ve AKP’nin Türkiye’de iktidarı demokratik yollarla, seçimle terk etmeyeceğinin ikrarı aynı zamanda bu cümleler. İzah edeceğim.

EVET, DEVLET YENİ

Birinci cümle doğru; yeni bir devlet kuruluyor. ‘Erdoğan Devleti’ diye adını koyanlar oldu. Kurulan bir ‘tek adam devleti’dir. Bütün diğerlerinde olduğu gibi zulmüyle birlikte devrilip gidecektir. İkincisi de doğru; askeri vesayet yıkıldı. Ancak faili yanlış. Bunu AKP yaptı ise ve “Biz vesayet düzenini yıktık” diyorsa bir problem var. Vesayet düzenini yıkan sizseniz; Ergenekon, Balyoz, Amirallere Suikast, Danıştay cinayeti, Dink suikastı gibi davalarda soruşturma açtığı, dinleme yaptığı, gözaltı kararı aldığı için ‘Cemaatçi’ dediğiniz binlerce savcı, hâkim, polis, memur niye yargılanıyor? Hani bu vesayeti yıkan bu dava ve soruşturmaların hepsi ‘Fetö’ tuzağıydı? İçlerindeki ‘vesayetçilik damarı’nı hortlatan sonra da 15 Temmuz’u bahane ederek kundaktaki bebeklere, lohusa kadınlara kadar uzanıp, masum on binleri hapse atmaya vardıran zihniyet vesayeti yıkmamış, bilakis yeni ve sivil görünümlü bir vesayet inşa etmiştir.

AKP’li vekil Hasan Fehmi Kınay, Ergenekon ve Balyoz davalarına ilişkin aynen şu cümleleri kurmuştu:

“Şimdilerde geçmişin darbeci generalleri fırsatı ganimete çevirme derdindeler. Sivil vesayetten bahsetmeye başladılar. Şunu bilelim ki Ergenekon, Balyoz operasyonlarını biz yönetmedik. O zaman bazı arkadaşlarımız darbecilerin tasfiye edildiğini düşünüyor ve buna seviniyordu. Ama gerçekte bu operasyonların AK Parti’yle bir ilgisi yoktu. Birileri yapıyor, biz de işimize geldiği için sessizce izliyorduk. Sonuçta bu operasyonların arkasında paralel yapının olduğu ortaya çıktı.”

CESARETİ KİMDEN ALIYOR? ERDOĞAN’DAN…

Türkiye’de gücü ele geçirenin Cumhuriyet ve demokrasinin nimetlerini kendine yonttuğu bir gerçektir. Bu gerçeklerin farkında olmayan, kendi mahallesinde konuşulanları dahi sindirememiş, kavrayamamış Ayhan Ogan gibi tiplerin cehaletinin de cesaretinin de kaynağı AKP değil. Erdoğan. Çünkü şu anda bol keseden savundukları ‘milli irade’ yerine ‘sağlam irade’ diyen, devletin örtülü ödeneğinden aldığı finansla gazete ilanları verip 17/25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasının TBMM’ye taşınmasına itiraz edip Erdoğan’a tereddütsüz biat eden ilk isimlerden kendisi. Politikacı ve sivil toplum yöneticisinden ziyade Saray şürekası. Sözlerini bu yüzden Erdoğan’dan bağımsız düşünmek doğru değil.

Akıllarında olanı dışa vuruyor. Peki bu yeni kurdukları devlet neye benziyor? Bir kere bu devlette gerçek demokrasi yok. Demokratik değil bu devlet. Seçim? Vardı. Ancak son 3 sandık deneyimi gösterdi ki, kimi zaman kediler kimi zaman mühürsüz oylarla iktidarı ve sandık galibiyetini mutlaka bu ekip alıyor. Halkı da ‘dindarlık’ sosu ile kandırıyor. Yüksek Seçim Kurulu’nun AKP’li üyesinin bir dilekçesi ile 2,5 milyon mühürsüz oy pusulası için ‘geçerlidir’ kararı alındı. Sandıkta kazansanız, YSK’da kaybediyorsunuz. Seçim göstermelik. Tıpkı demokrasinin göstermelik olması gibi.

YENİ DEVLETTE ADALET YOK

Adil değil bu devlet. Bu devletin ikinci bariz özelliği zulüm yapması; hukuk devletini yıkması. Bakın ‘bireysel başvuruyla ilgili’ Anayasa Mahkemesi kararına. Anayasaya, yasaya ve uluslararası hukuka aykırı olmasına rağmen, Olağanüstü Hal ilanı ile haklarını, işlerini kaybeden, yetmeyip bir de hapse düşen on binlerin (70 bin 771) en temel haklarını, bireysel hak arama hak ve başvurularını ortadan kaldırdı.

Bu devlet zalim. Ve artık hukuk devleti de değil. Bakın yakın örneklere. Arşı titretecek haksızlıklar yapılıyor. Üç gün önce doğum yapmış bir kadın Ayşe Kaya, ameliyatlı olarak il il dolaştırılıyor. Ardından da tutuklanıyor. Bebek annesinden, anne yavrucağızından ayrılıyor.  57 bin kişi haksız yere tutuklu. 120 binden fazla insan tek kalemde KHK’lar ile işten atılmış. Açlık grevi yapmak, adalet aramak yasak. Zulüm, adalet kısvesine bürünmüş yargı eliyle yapılıyor.

Katılımcı değil bu devlet. 2013’ten beri Taksim meydanının yanı başındaki Gezi Parkı’ndaki ağaçları kesme hayaliyle yatıp kalkanlar bugün tek tek kesiyor o ağaçları. Plebisit, referandum yapmayı bile önerdiler Gezi olayları sırasında. Ancak şimdi testereler çalışıyor.

Eşitlikçi değil. Bırakın tüm vatandaşlara eşit olmayı, AKP içinde bile eşitlikçi değil. Bakınız; Aile ve Sosyal Güvenlik Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya. Kadrolaşma en doğal hakkımızdır diyen AKP’lilerden ‘devletin yürü ya kulum’ dediği bir aile Sayan ailesi. Yakın zamanda kız kardeşi Ayşe Sayan Kuveyt’e büyükelçi atandı. Bakanın diğer kardeşi Nazmiye Sümeyye Sayan, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Meclis üyesi. Bir başka kardeşi Ayşe Hilal Sayan Koytek ise Bilgi Teknolojileri Kurumu’nda (BTK) müsteşar yardımcılığı görevini yürütüyordu. İstifa etti. Bitmedi. Erkek kardeşi, Ömer Fatih Sayan ise hala BTK başkanlığı görevini yürütüyor. 9 milyon 399 bin 633 kayıtlı üyesi olduğu söylenen AKP’de hangi üyeye nasip olmuş Allah aşkına bu ayrıcalık. Eşitlik bu mu!? Partili olmayanın devlet hastanesine temizlikçi bile alınmadığını anlatmaya ne hacet!

ASIRLIK ÖLÇÜLERE HİÇ GİRMİYORUZ!

Yaşam biçimi tartışmalarına, eğitim, kadın-erkek, iş-aş eşitliğine zaten girmiyoruz. OECD raporlarına göre, gelir adaletsizliğinde Meksika ve Şili’nin ardından üçüncü en kötü ülke Türkiye. Dört kişilik bir ailenin geçim sınırı 4 bin 878 lira 38 kuruş. Net asgari ücret 1.404 lira 6 kuruş. Asgari ücretle çalışan sayısı 6.5 milyon. İşsiz sayısı 3.8 milyon. Resmi kayıtlara göre.  Yaklaşık 25 milyon insan sosyal yardıma bağımlı. Meclis başkanına 5 trilyonluk Mercedes alınıyor, Saray’ın örtülü ödeneği tavan yapmış diğer yanda. Altın varaklı kadehlerde ikram ediliyor şerbetler…

Ogan’ın tarif ettiği yeni devletin yeni uygulamaları ve neticeleri bunlar. Demokrasi, adalet, insan hakları, eşitlik, katılımcılık, gerçek ve bağımsız seçimler yoksa, bu nasıl bir devlet olabilir ki?  Eflatun’un (Platon) kitabını yazdığı ‘Devlet’ değil kesinlikle bu devlet. Hocası Sokrates’in en temel devlet değerlerini yazarken o bile şunları sıralıyordu:

“Devlet işleri, devlet içinde idare edenlerle idare edilenlerin yönetime katılmasıyla gerçekleşir Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar. Demokrasi despotluğa dönüşür. Devlet işleri içten gelen bir sevgi, edep ve kâmil akıl ile yürütülmezse onun sonu çöküş ve yok oluştur.”

2 bin 500 yıllık bir öngörü bu. Öyle oldu. Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp yeni bir devlet kurduk diyenlerin en temel devlet değerlerinden erdemlerinden bihaber atıp tutmaları; cehalet, dikta cesaretinden başka bir şey değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin