AKP rejimini zor günler bekliyor! AİHM’nin Polonya kararı, Türkiye için neden önemli?

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 3 Şubat 2022 tarihinde Türkiye’yi de yakından ilgilendiren çok önemli bir kara imza attı. AİHM, yasama ve yürütmenin etkisi altındaki Ulusal Yargı Konseyi’nin (NCJ-Türkiye’deki HSK) ‘aday gösterdiği’ üyelerden oluşan Yüksek Mahkeme Hukuk Dairesi’nin yasayla kurulmuş tarafsız ve bağımsız mahkeme hakkını’ ihlal ettiğine hükmetti. AİHM, ayrıca, sorunun tüm yargı sistemi için geçerli olduğunu ve yargının meşruiyetine zarar verdiğini vurguladı.

Kararı sosyal medya hesabından değerlendiren İnsan Hakları Hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, kararın Türkiye için çok önemli olduğunu anlattı. Zira Güneş’e göre HSK’nın yapısı NCJ’den daha politik ve vahim. Güneş, “Öncelikle, kararda ihlale gerekçe yapılan hususların tamamı ve daha fazlası Türkiye için söz konusudur. Zira 2017’de yapılan Anayasa değişikliğiyle birlikte, Polonya’da NCJ’ye karşılık gelen HSK’nın yapısı tamamıyla değiştirilmiş, Polonya’da olduğu gibi yargı mensuplarının doğrudan üye seçim usulü kaldırılmış ve üye sayısı 13’e düşürülmüştür. Adalet Bakanı ve Müsteşarı da dahil edildiğinde 6 üye doğrudan bir siyasi partinin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı tarafından,7 üye de TBMM tarafından seçilecektir.” ifadelerini kullandı.

Dr. Gökhan Güneş’in konuyla ilgili sıralı paylaşımları şöyle:

AİHM’DEN ÇOK ÖNEMLİ BİR İHLAL KARARI DAHA!

AİHM, 03/2/2022 tarihinde Polonya ile ilgili çok önemli bir karar vermiş olup, bu karar doğrudan Türkiye’yi de ilgilendirmektedir. Zira ihlal gerekçelerinin tamamı Türkiye için de geçerlidir.

Karara konu olay; başvurucu şirketin, kendisiyle ilgili bir davaya karar veren Yüksek Mahkeme Hukuk Dairesi’nin (YMHD) “kanunla kurulmuş bir mahkeme” olmadığı ve tarafsızlık ve bağımsızlıktan yoksun olduğu yönündeki şikayetiyle ilgilidir.

AİHM özellikle, YMHD’nin Polonya Ulusal Yargı Konseyinin (bizdeki HSK) “tavsiyesi üzerine” Polonya Cumhurbaşkanı tarafından atanan yargıçlardan oluşmasından şikâyetçi olmuştur.

Ulusal Yargı Konseyi (“NCJ”), Polonya’da mahkemelerin ve yargıçların bağımsızlığını koruyan ve yeni mevzuatın yürürlüğe girmesinden sonra tartışma konusu olan anayasal bir organdır. Üyeler artık yargıçlar tarafından değil, Sejm (Parlamentonun alt meclisi) tarafından seçilmektedir.

AİHM, YMHD’nin Sözleşme anlamında “kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme”olmadığına karar vererek, AİHS’in 6 § 1 maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir. AİHM, YMHD’ye yargıçların atanmasına ilişkin prosedürün yasama ve yürütme yetkilerinden gereğinden fazla etkilendiğini kaydetmiştir.

AİHM’e göre bu durum, tüm süreci olumsuz etkileyen ve başvurucu şirketin davasını inceleyen YMHD’nin meşruiyetini tehlikeye atan temel bir usulsüzlük oluşturmuştur.

Ayrıca, AİHS’in 46. maddesi (kararların bağlayıcılığı ve icrası) gereğince AİHM, başvuran şirketin haklarının ihlalinin Polonya yargısını ve yargı mensuplarını seçme hakkından yoksun bırakan Polonya mevzuatındaki değişikliklerden kaynaklandığını tespit etmiştir.

Zira bu değişiklikler; NCJ, yürütme ve yasama organının yargı atama prosedürüne doğrudan veya dolaylı olarak müdahale etmesini sağlayarak, bu şekilde atanan yargıçlardan oluşan bir mahkemenin meşruiyetini sistematik olarak tehlikeye atmıştır.

2017 yasa değişikliği ile oluşturulan Ulusal Yargı Konseyinin devam eden işleyişinin ve yargı atama prosedürüne dahil olmasının mahkeme tarafından tesis edilen sistemsel işlev bozukluğunu sürdürdüğü ve Polonya’daki hukukun üstünlüğü krizinin daha da ağırlaşmasına yol açabileceği kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu nedenle, Polonya Devletinin bunu düzeltmek için hızlı bir şekilde harekete geçmesi gerekmektedir.

Bu karardan gerekli sonuçları çıkarmak ve AİHM tarafından tespit edilen ihlallerin temelindeki sorunları çözmek ve gelecekte benzer ihlallerin yaşanmasını önlemek için uygun önlemleri almak Polonya devletine düşmektedir.

Kısaca AİHM, yasama ve yürütmenin etkisi altındaki argı konseyinin “aday gösterdiği” üyelerden oluşan YMHD’nin yasayla kurulmuş tarafsız ve bağımsız mahkeme hakkını” ihlal ettiğini belirtmiştir.

Ayrıca AİHM, sorunun tüm yargı sistemi için de geçerli olduğunu ve yargının meşruiyetine zarar verdiğini vurgulamıştır.

Acaba Türkiye’de durum nasıldır ve bu karar Türkiye açısından neden çok önemlidir?

Öncelikle, kararda ihlale gerekçe yapılan hususların tamamı ve daha fazlası Türkiye için söz konusudur. Zira 2017’de yapılan Anayasa değişikliğiyle birlikte, Polonya’da NCJ’ye karşılık gelen HSK’nın yapısı tamamıyla değiştirilmiş, Polonya’da olduğu gibi yargı mensuplarının doğrudan üye seçim usulü kaldırılmış ve üye sayısı 13’e düşürülmüştür.

Adalet Bakanı ve Müsteşarı da dahil edildiğinde 6 üye doğrudan bir siyasi partinin genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı tarafından,7 üye de TBMM tarafından seçilecektir.

Meclis çoğunluğunun iktidar ve ortağında olduğu düşünüldüğünde,yargıyla ilgili atama,terfi ve yetkilendirmede mutlak söz sahibi HSK’nın tüm üyelerinin siyasi irade tarafından atandığı görülecektir.

Kaldı ki, Anayasa değişikliği sonrası yapılan ilk seçimde, TBMM tarafından seçilen üyelerin tamamı iktidar partisi ve ortağının belirlediği kişilerden oluşmuştur.

Bu kişilerin görev süresi dolduktan sonra 2021’de yapılan seçimde de, 4 üyeyi iktidar ve ortağı 3 üyeyi de muhalefet partileri belirlemiş ve HSK tamamıyla siyasi iradenin şekillendirdiği bir kurum haline gelmiştir.

Hatta durum o kadar vahim bir hal almıştır ki, atama ve terfilerin yapıldığı 1. Daire üyesi hükümet ortağı parti genel başkanın isteğiyle istifa etmiş ve ardından bu parti genel başkanına danışman olmuştur.

Sonuç olarak; mevcut durum itibariyle, ilk derece ve istinaf mahkemeleri ile Yargıtay üyelerinin tümünü ve Danıştay üyelerinin de 3/4’nü atayan kurum, oluşumu itibariyle tamamıyla yasama ve yürütmenin etkisinde olan ve Polonya’da olduğu gibi hiçbir şekilde bağımsızlık teminatı bulunmayan HSK’dır.

Dolayısıyla, ilk derece, istinaf ve temyiz mahkemelerinin AİHS anlamında “kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme” olmadıkları ortadadır.

Polonya’dan farklı olarak HSK, yüksek mahkemelere atanacak üyeleri ‘aday göstermeyip’; Yargıtay üyelerinin tamamını ve Danıştay üyelerinin de dörtte üçünü de doğrudan ‘kendisi seçmektedir.’ Bu yönüyle, Türkiye’deki durum Polonya’dan daha vahimdir.

AİHM kararına konu olayda olduğu gibi ve görselden anlaşılacağı üzere, güncel yargılamaları yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin çoğu 2017 Anayasa değişikliğinden sonra seçilen kişilerden oluşmaktadır.

AİHM’den beklenen; Yalçınkaya başvurusunda, Polonya davalarındaki ilkeler çerçevesinde Türkiye’deki sistem nedeniyle de ihlal kararı vermesidir.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin