AKP-MHP-Çakıcı Affı-CHP-AYM; Neler oluyor?

YORUM | RAMAZAN F. GÜZEL

Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkarılan 2324 sayılı Ceza İnfaz Kurumlarına İlişkin Yönetmeliğin 29 Mart 2020 tarihinde yürürlüğe girmesinin hemen ardından 31 Mart 2020 tarihinde AKP milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na kanun teklifi sundu. Taslak, 3-4 Nisan 2020 tarihlerinde Adalet Komisyonu’nda görüşüldü. 15 Nisan 2020’de af yasası 7242 sayılı kanun numarası ile yürürlüğe girdi.

Evet, yasa çıktı ve tahliyeler başladı… Beklentiler; hiçbir adli suça bulaşmamış, eline silah namına çakı bile almamış insanların çıkması yönünde idi. Bütün kamuoyu baskısı, uluslararası camianın temennisine rağmen sonuç bu istikamette olmadı.

Bahçeli’nin özel gayretiyle Alaattin Çakıcı başta olmak üzere Erol Evcil gibi mafya, çete liderleri başta tahliye edilince yasanın rengi daha net ortaya çıktı. Kamuoyu da bu yasaya gerçek ismini verdi: “Çakıcı Affı” 

MHP’den kopma ve istikamet arayışındaki İyi Parti, bu konuda net bir tavır ortaya koyamadı… CHP, yasaya bu haliyle karşı olduğunu ifade etti. Yasa çıktıktan sonra düzenlemeyi AYM’ye taşıyacağını duyurdu. Selahattin Demirtaş’la birlikte birçok siyasetçisi adeta rehin tutulan HDP, en başından beri en net tavrı koyan parti oldu. 

Gelinen noktada durum bu şekilde; ancak bazı söylentiler ve akıllarda bazı sorular var! Bunları tek tek ele alalım…

BU BİR OYUN MU..?

Yeni kanun nedeniyle CHP’nin AYM’ye gitmesinde, “Yasanın bu haliyle Anayasa’nın ‘Eşitlik İlkesi’ne aykırı hareket edilerek siyasi tutukluların ayrı tutulmasının” gerekçe gösterildiği ifade ediliyor.

Ama öte yandan:

‘Yapılan düzenlemenin aslında gizli bir af mahiyetinde olduğu, af kanunlarının da nitelikli çoğunlukla çıkarılması gerektiği’ savıyla gidileceği yönünde bir söylenti de var.

Şekli olarak mantıklı geliyor, evet…

Fakat zurnanın zırt dediği yer bundan sonra başlıyor.

Eğer gerçekten böyle bir durum varsa ister istemez akla, “Burada büyük bir hinlik ve cinlik mi var yoksa?” sorusu geliyor…

Hatta daha da ileri götürülüp, “Acaba sistemin adeta emniyet sübobu olan CHP, ta baştan beri bir danışıklı dövüşün aktörü müydü yoksa?” diye soranlar bile oldu. 

“Niye öyle düşünenler var ki” derseniz, ortada gerçekten de şüphe uyandıran durumlar var da ondan… Şöyle ki:

Malum, kanun Resmî Gazete’de yayımlandığı anda, kapsamına giren herkes bir anda tahliye oldu ve -legal olarak- olması gerekiyordu da! Onlar için kazanılmış hak neticede, doğdu… Ve artık sonradan AYM iptal etse bile, tekrar içeri alınmayacaklar. 

Ha bu arada, sırada bekleyen ve ayrımcılığın, eşitsizliğin düzelmesini umanlara da:

Geçmiş olsun, maalesef kanun iptal edildi, yapacak bir şey yok’ denilecek. 

Nasıl?.. Anladınız siz onu.

CHP’NİN DEDİĞİ GİBİ Mİ..?

Sahi; CHP adına hareket ettiğini düşünenlerin dediği gibi mi, genel af mı ki bu?

İşin aslı, öyle iddia edildiği gibi değil. Zira:

1- Gizli bir af söz konusu değil: 

Çünkü affedilmiyorlar, sicil ve sabıkada kalıyor, infaz şeklini, usulünü, süresini değiştirip, düzenliyorlar…

Dolayısıyla da bu ıstılahi ve terminolojik olarak af değil.

2- Genel gerekçede af yok, Corona var:

Genel gerekçede ve pek çok maddenin gerekçesinde, “Corona Virüs nedeniyle düzenlemenin yapıldığı” açıklanmış. 

Dolayısıyla da gerekçe belli; af değil.

3- Gerekçeye kadınlar, çocuklar da eklenmiş: 

Evet, pek çok yerde gerekçe olarak, “bebeklerin, kadınların, yaşlıların ve özellikle hastaların durumlarının düzeltilmesi” maksadından bahsedilmiş.

Dolayısıyla da asıl maksadın, siyasi iktidarın istediği kimselerin çıkarılması ve de sos olarak bazı mağdurların kullanıldığını ileri sürseniz de yasa metninin gerekçesinde böyle geçiyor.

OLAN VE YAPILACAKLAR…

Bütün bunlar birlikte, bu yasada asıl nasıl bir problem var:

Aynı durumda olanlar arasında eşitliğe aykırı davranılmış ve ayrımcılık yapılmış.

Asıl ıskalanmaması gereken bu!

Bu safhada, şahsi kanaatim o ki:

  1. a) Öncelikle bu meseleyle ilgili –gecikmeksizin– başta CHP Sayın Ö. Faruk Gergerlioğlu gibi insan haklarına duyarlı kimseler halkı uyarmalı, farkındalık oluşturmalı,
  2. b) Duyarlı diğer kimseler ve STK’lar sosyal medyada bu meseleyi paylaşarak, gündem olmasını sağlamalı ve farkındalık oluşturmalı,
  3. c) Her şeye rağmen, içerdekiler ve/veya yakınları -her hâlükârda- tahliye talebinde bulunmalılar. (Önceki yazılarımızda “Şimdi neler yapılması gerektiğini” izah etmiştik ama özetlersek: 

1-İnfaz hakimliğine dilekçe verip infaz durdurma ve tahliye talebi,

2-Red kararı üzerine ACM’ye itiraz.

3-ACM kararı ret çıkarsa kesin karar olduğu için AYM’ye başvuru,

4-AYM kararı iki hafta içinde çıkmazsa örneklerini verdiğimiz gibi bir dilekçe ile AİHM’ye götürme.)

  1. d) Burada önemli bir hatırlatma!

Salgından dolayı her dakikanın bile önemli olduğu şu dönemde bu zaman alan süreci takip etmeyerek, ACM’deki tahliye talebi ile ilgili ret kararından hemen sonra –AYM’ye uğramadan!- doğrudan AİHM’ye Rule 39 başvurusu yapmak…

Veya BM İHK, WGAD gibi merci ve makamlara başvurmalı.

Dediğimiz gibi, durumun aciliyeti ortada… Bu nedenle de sair iç hukuk safahatı beklenemez. Kaldı ki –BM İHK’nın da dediği gibi- etkili bir iç hukuk yolu yok zaten!

**

Bu noktada AİHM’ye de yine bir sitemim var!

Türkiye’deki insan hakları ihlallerine karşı çok ağırdan aldırıyor… Mesela “ByLock pilot dosyası” ile ilgili 4 yıldır bir karar veremedi gitti.

Sivil Toplum Kuruluşları, inisiyatif sahipleri;

Tam da bu kritik aşamada, AİHM önünde bir basın açıklaması yapmaya ne dersiniz?!

AİHM’nin önyargılı ve çifte standart uygulamalarını bir basın açıklaması ile duyurup, verdiği skandal kararları (OHAL Komisyonu, iç hukuku adres göstermesi, yavaş davranması gibi) bir liste halinde basın mensuplarına dağıtma zamanı gelmedi mi?

SON BİR DİPNOT:

CHP, şu aşamada ‘bu gizli aftır’ temel gerekçesinde ısrar eder mi?

Eğer bunda ısrar eder, sonradan alternatif geliştirmeye çalışırsa;

Muhtemelen şöyle diyecektir:

1- Bu gizli aftır, nitelikli çoğunluk gerekiyordu,

2- Bu iddiamız kabul edilmezse, Corona nedeniyle çıkarıldı. Eşitlik ilkesi ve ayrımcılık yasağı ihlal edildi,

3- … vs vs.

Böyle bir AYM de o zaman kalkıp: 

“İlk gerekçeyi kabul ediyorum. Buna göre, sonraki gerekçeleri incelemeye gerek görmüyorum, çünkü kanun iptal edildiğinden, ortada incelenecek kanun kalmadı.” der mi?

Der!

Derse ne olacak ki?.. Atı alanlar Üsküdar’ı çoktan geçti gitti bile.

“Şeytana pabucu ters giydirenler” artık bütün bir milleti yalın ayak dolandırıyor da herkes aval aval baka kalıyor sadece… Böyleyken böyle.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin