AİHM’nin ‘Taner Kılıç’ başvurusundaki ‘ihlal ve tazminat’ kararı neden önemli?

HABER İNCELEME | İLKER DOĞAN  

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’la ilgili ‘hak ihlali ve tazminat’ kararı büyük yankı uyandırdı. Hukukçular, AİHM’nin söz konusu kararıyla güncel yargılamalar konusundaki ‘ikircikli ve muğlak’ tavrının kısmen de olsa netleştiği görüşünde.

Zira AİHM, söz konusu kararında hiç bir şüpheye yer olmayacak şekilde Bank Asya hesap hareketlerinin, Zaman Gazetesi aboneliğinin ya da çocuklarının kapatılan okullarda eğitim görmüş olmasının ‘örgüt üyeliğine delil’ olarak gösterilemeyeceğini belirtiyor.

Mahkeme, ByLock dışındaki iddiaların isnat edilen suçun işlendiğine ilişkin ‘makul bir şüpheye yol açmadığını’ ve dolaylı unsurlar olduğunu hatırlattıktan sonra, söz konusu faaliyetlerin gerçekleştirildikleri zamanda suç olmadığını ve yasallık karinesinden istifade ettiğini vurguluyor.

ByLock’la ilgili de önemli açıklamalar var. Buna göre AİHM, daha önce verdiği ‘Akgün kararına’ atıfla, mesaj içeriği gibi ek hususlarla desteklenmeden salt gizli haberleşmenin suç işlendiğine dair makul şüphe oluşturmayacağı tekrarlanıyor. Türkiye’deki ulusal mahkemeler sadece ByLock’un varlığını bile ‘delil’ kabul ederek ceza veriyor. AİHM ise ByLock’un ancak içeriğinin suç teşkil ettiğinin tespiti durumunda örgüt üyeliğine delil oluşturacağını kaydediyor.

‘Yalnızca gizli bir iletişim aracı indirmenin ya da kullanmanın tek başına objektif gözlemciyi yasadışı veya suç teşkil edecek bir faaliyet söz konusu olduğuna ikna edebilecek bir unsur teşkil edemeyeceği’ anlatılıyor. Başvurucu hakkında mesaj içeriği ve bağlamı gibi suç işlendiğini gösteren bir hususun bulunmadığının altı özellikle çiziliyor.

TUTUKLAMA İÇİN MAKUL ŞÜPHE YOK

Hukukçular ‘Taner Kılıç’ kararını önemsiyor. İnsan hakları hukukçusu Dr. Gökhan Güneş, “Kararda bir önemli nokta da, tutuklama tedbiri için ilk başta gerekli makul şüphenin tutukluluğun devamı için de gerekli olduğudur. AİHM bu hususu değerlendirirken; ilk tutuklama ve iddianame sonrası tutukluluğun devamı şeklinde bir ayırıma gitmiş ve özellikle ikinci periyod bakımından başvurucunun delil karartma tehdidi oluşturmadığına işaret ederek, bu noktadan sonra tutukluluğun sürdürülmesinin ayrıca gerekçelendirilmesi gerektiğini ifade etmiştir.” diyor.

TUTUKLULUĞUN DEVAMI KARARI İÇİN YENİ DELİL SUNULMUYOR

Taner Kılıç, Bylock kullandığı, gazete abonesi olduğu, kardeşinin Zaman Gazetesi editörüyle evli olduğu, çocuklarını KHK ile kapatılan okullarda okuttuğu ve Bank Asya’da hesap hareketlerinin bulunduğu iddialarıyla Haziran 2017’de tutuklanmıştı. AİHM, Taner Kılıç tutuklandıktan iddianamenin kabul edildiği 4 Ekim 2017’ye kadar geçen sürede yeni hiç bir delil ve olgu ortaya koyamadığının altını çiziyor.

15 Ağustos 2018’te tahliye edilen Taner Kılıç, 2020 yılı Temmuz ayında ‘terör örgütü üyeliği suçlamasıyla 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

BU SONUCA NASIL VE HANGİ DELİLLERLE VARDINIZ?

Kararda dikkat çeken bir başka ayrıntı ise ByLock ‘Sorgu sonucu’ raporunun ham bir tespit olduğunun üzerinde durulması. Başvurucu hakkında ByLock ‘Tespit ve Değerlendirme Raporu’ olamayıp, yalnızca CGNAT ile tek sayfalık ByLock Sorgu Sonucu’ bulunduğu aktarılıyor. Mahkeme söz konusu bu belgeleri ‘yetkililerin bu sonuca hangi temele dayandığına ve özellikle de hangi verilerin kullanıldığına dair net bir gösterge olmayan belirsiz bir bulgu’ olarak değerlendiriyor.

BERAATLE SONUÇLANMAK ZORUNDA

Diplomasi ve Ekonomi Enstitüsü (instituDE) üyesi ve eski AİHM hukukçusu Hakan Kaplankaya da konuyla ilgili önemli paylaşımlar yaptı. Kararı özetleyen Kaplankaya, “İlginç bir nokta, haksız tutukluluktan dolayı gelir kaybı da maddi zarar kalemi olarak tazminat miktarına eklenmiş. Daha önce ihlal kararı verilen gazetecilerde olduğu gibi ifade hürriyeti ihlaliyle birlikte 16000 Euro manevi tazminata hükmedilmiş. Tutuklama anındaki ve sonradan toplanan tüm deliller ele alınarak tutuklamaya yetecek makul şüphe yokluğuna hükmedildiği için Taner Kılıç hakkında yürütülen ceza davası beraatle sonuçlanmak zorunda.” diyor.

Bylock “Sorgu sonucu” raporunun ham bir tespit olduğu belirtilerek, ne şekilde atılı üyelik suçu sonucuna varıldığının açıklanmadığı ifade edilmiş.

18. MADDEDE ‘AYRIK’ GÖRÜŞ NEDEN ÖNEMLİ?

AİHS’in 18. Maddesi’nde AİHM’e taraf olan ülkelerin olağanüstü hal dönemlerindeki hak kısıtlamalarına ilişkin hükümler bulunuyor. Söz konusu maddede, “Anılan hak ve özgürlüklere bu Sözleşme hükümleri ile izin verilen kısıtlamalar, öngörüldükleri amaç dışında uygulanamaz” ifadesi yer alıyor.

AİHM, Kılıç’ın 18. madde kapsamındaki şikayetini ‘incelemiyor’ ancak burada avukat Gökhan Güneş, önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor: Kararın belki çoğunluk görüşü kadar önemli bir noktası, başvuru maddelerinden olan 18. maddenin incelenmesine gerek olmadığına ilişkin Yargıç Kuriş ve Koskelo’nun kısmı ayrık görüşüdür. Daha önce AİHM’in ‘havlu attığı’ ‘Turan ve Diğerleri’ kararında yaptığı gibi Yargıç Kuriş, kısmı muhalefet şerhinin satır aralarında AİHM’in bu davalardaki reel pratik kaygılarını yine tecrübesinin getirdiği ifade ustalığı ile çok güzel eleştirmiştir. (…) Kuriş ve Koskelo’nun sorusu çok açık ve nettir. Bu davadaki ifade özgürlüğü ihlalinin Altan kararından ve biz daha öte götürelim Demirtaş kararından farkı nedir? Aslında herkesin bildiği bu fark AİHM’i tarih önünde açıklayamayacağı bir noktaya sürüklemektedir.”

DEFALARCA ÇÜRÜTÜLEN TEK SAYFALIK RAPORLA ‘HÜKÜM’ KURULAMAZ

Uluslararası insan hakları savunucusu Avukat Rumeysa Budak da kararla ilgili şunları yazdı: “AİHM’si, bir bütün olarak, ilgili zamanda yasal bir gazeteye abone olmasının, kız kardeşinin eşinin Zaman gazetesi editörü olmasının, çocuklarının ilgili zamanda yasal bir okula gitmesinin yasadışı bir örgüte mensubiyette delil olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiş. Bank Asya açısından ise ilgili zamanda yasal olan bu bankanın başvurucunun hesabını çocuklarının okul ücretlerini ödemek için açtığını, banka hareketlerinin de bunu doğruladığını, yalnızca hesabın olmasının suç örgütünü finanse etmek için yeterli olmayacağını ifade etmiş. AİHM tek sayfalık bir (ByLock) indirme-kullanma iddiası içeren analiz raporuyla, birçok bilirkişi raporu bu raporu çürütmesine rağmen, yerel mahkemelerce yalnızca bu raporun esas alınmasının silahlı terör örgütüne üyelik suçunun işlendiğine dair makul şüphe olmayacağını belirtmiş.”

SAİM NERGİZ, AİHM’NİN ‘İKİYÜZLÜ’ TAVRINA TEPKİLİ

AİHM’nin kararı önemli olmakla birlikte hala ‘ikiyüzlü’ davrandığı belirtiliyor. KHK’lı ağır ceza hakimi Saim Nergiz, Taner Kılıç kararına atıfla yaptığı paylaşımda, “AİHM Uluslararası af örgütü Türkiye başkanı Taner Kılıç hakkındaki kararda başvurucunun bir avukat bürosunda çalışmasını tutukluluk ile maddi kaybı arasında nedensellik bağı için yeterli görerek azımsanmayacak bir maddi tazminata hükmetti. Aynı AİHM yüzlerce hakim savcı hakkındaki Turan ve Diğerleri kararında manevi tazminat ve yargılama giderleri için iki ayrı cümle kurmaya bile gerek görmemişti. 427 meslektaşım, okulu yarıda bırakmayıp avukat olsaydınız maddi tazminatta alacaktınız!” ifadelerini kullanıyor.

AİHM, ISRARLA BYLOCK VERİLERİNİN HUKUKA AYRIKI OLDUĞUNU TESPİT ETMİYOR

KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun ise baka bir noktaya dikkat çekiyor. Dursun, “AİHM ısrarla Bylock verilerinin hukuka aykırılığını tespit etmiyor. Bununla kalmayıp, “eğer içerik uydurursanız ben bunu kabul edebilirim” diyerek MİT’e göz kırpıyor. İçeriğinde darbe planı çıksa bile Bylock hukuken paçavradır!” diyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin