Ahlaki üstünlüğümüz

YORUM | ALPER ENDER FIRAT

Nazi Partisi’nin 1933 yılında Almanya’da iktidara gelmesinden sonra Yahudiler, önce bir takım haklarından mahrum edilip yüksek görevlerden uzaklaştırıldılar. Naziler bir süre sonra Yahudilerin mallarına ve mülklerine el koyup onları gettolarda yaşamaya zorladılar. Bununla da kalmayıp evlerinden tek tek toplanıp kamplara götürüldü ve sistemli olarak gaz odalarında ya da deney laboratuvarlarında öldürüldü.

Mahalle kiliseleri ve içişleri bakanı, doğum kayıtlarını paylaşarak kimin Yahudi olduğunu ifşa etti; Posta kurumu, sürgün ve vatandaşlık haklarının alınmasına dair kararları dağıttı; ekonomi bakanlığı Yahudilerin mallarına el koydu; Alman şirketleri Yahudi işçileri kovdu ve Yahudi hissedarların haklarını ellerinden aldı.”

BU YAZIYI YOUTUBE’DA İZLEYEBİLİRSİNİZ ⤵️

Yahudilerin toplu olarak Alman yasalarına göre işlediği bir suç yoktu. Yaptıkları işlerde başarılıydılar ve hayatlarını Alman yasalarına göre devam ettiriyorlardı. Ama Naziler insanların başka bir suç işleyip işlemediğine bakmaksınız sadece ve sadece Yahudi oldukları için suçlu muamelesi yapıp cezalandırdılar. Önce mallarına el kondu sonra da yakaladıkları bütün Yahudileri kamplara toplayıp öldürdüler.

Bu hikaye herkesin bildiği, her konuşma metninde telin ederek yer verdiği ama aynı anda hemen unuttuğu bir hikayedir.

İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşananları asıl insanlık dışı hale getiren şey katledilmelerinden bile daha çok insanların sadece ve sadece kimliklerinden, aidiyetlerinden dolayı cezalandırılmış olmasıydı. 

Birazcık vicdan taşıyanlar, entelektüeller, yazarlar, dünyayı anlamaya çalışanlar bu konuyu konuşurken Yahudilerin hataları üzerinden konuşmazlar. Çünkü hiçbir mazeret bu toplu kıyıma mazeret diye sunulmaz.

Naziler çoluk çocuk herkesi toplama kamplarında yok etti ama onlar da ahlaki üstünlüklerini kaybetmişlerdi; şunları bunları yapmışlardı bu yüzden hak ettiler şeklinde konuşmazlar. Ya da böyle konuşanların izanından söz edilemez.

Hiçbir kimlik, hiçbir aidiyet onlarla savaşmadıkları halde çoluk, çocuk, yaşlı genç demeden toplu şekilde cezalandırılamaz. Böyle bir olay varken sürekli katliama maruz kalanlar kritiğe tutulmaz.

Bize de bunun aynısını yaptılar…

Şehrimize tanklarla girdiler, hareket eden her şeyi bombaladılar, insanlarımızı katlettiler, evlerimizi yıktılar, binalarımızı ateşe verdiler, kuşlarımızı öldürdüler, çiçeklerimize kezzap döktüler, kırlarımızı, ovalarımızı yok ettiler.

Eğer gaz odalarında yakmadılarsa bu onların adalet duygusundan değil, dünyada konjonktürün müsait olmamasından kaynaklanıyordu.

Katliam yaptıkları şehrin üzerinden hala simsiyah bulutlar yükselirken, bu hunhar katliam yerine başka bir şey konuşmak, ama şehirde yaşayanlarda diye başlayan onların ayakkabılarının boyasından, üstlerinin eski model olmasından, katillere tükürülmüş olmasından bahsetmek, şehri yönetenlerin niyetlerinden söz açmak en iyi ifadeyle izansızlıktır.

Katliama uğrayan biziz, evleri, yurtları, bahçeleri talan edilen biziz, kurtlarına kuşlarına kadar boğazlanan, dereleri, nehirleri kurutulan biziz ama top hala bizim sahamızda dolanıyor. Üstelik katliamları yapanlarla bu soykırıma çanak tutanların ahlaksızlığı, hırsızlığı, yalancılığı, ikiyüzlülüğü güneş kadar ayan beyan ortadayken…

Geleceğe bir kere daha kayıt düşsün, duyanlar duymayanlara, bugünler yarınlara anlatsın ki Türkiye’de bizleri katlettiler, mallarımıza mülklerimize, kurumlarımıza, şirketlerimize, gazetelerimize, televizyonlarımıza, okullarımıza, üniversitelerimize el koydular. Lohusa kadınlara musallat olup bebeklere varıncaya kadar hapsettiler. Bizler 2010’lu yıllarda Nazi Almanya’sında Yahudilere yapılanların aynısına maruz kaldık.

Bu öylesine ayan beyan bir gerçeklik ki bu kadar alçak ve hunhar cinayetler “ama” ile “fakat” ile örtbas edilemez, bu gerçekçilik bir takım bahanelerle sulandırılamaz.

Bunca iftiraya, zulme, şeytanlaştırmaya maruz kalırken de bir taş bile atmadık. Bu nefret söylemlerine rağmen, el koydukları bütün kurumları, tek tek fişledikleri şahısları didik didik etmelerine rağmen evrensel hukukun ciddiye alacağı tek bir suç bile bulamadılar.

Soru çaldılar suçlamasını bile kendi mahkemelerinde beraat ettirmek zorunda kaldılar.

Bugün dünyada bu denli ahlaki üstünlüğü hak eden başka bir topluluk daha yoktur.

Kendimizi bir daha hatırlayalım, biz bu kavganın iyileri, masumları ve haklılarıyız. Hiçbir iftiranın, hiçbir karalamanın, hiçbir algı operasyonun gücü bu gerçekliği değiştirmeye yetmez.

3 YORUMLAR

  1. Bir insanı sırf yahudi diye yada cemaat diye suçlamak aslında insanları yani varlığı yok saymak demektir. Çünkü insanları dikkate almıyorsun, onları değerlendirmiyorsun. İnsanlığın geldiği medeni seviyeye başını gömüyorsun ve oldukça ama oldukça ilkelleşmeye doğru geriliyorsun. Çok gerilerden, ilkel olarak insanlığı ve varlığı yargılıyor o ilkelleşen insan. Yahudiler kötüdür yada cemaatteki insanlar kötüdür diye bir ilkel düşüncenin olabilmesi için o insanın insan olmayı gerektirecek pozisyonunu bırakması, terk etmesi gerekmektedir. Yapacağı katliamlarını ancak ilkellik seviyesine indiğinde, insanlık makamını terk ettiğinde gerçekleştirebilecek. Ancak bu ilkel seviyede kendini haklı konumlandırabilecek ancak ilkel konumda yok etmek istediği cemaati ve yahudileri yok edebilecek ve kendini haklı görecek. Normal insanlık seviyesine çıktığında yok etme dürtüsüne haklı bir kılıf bulamayacak. Çünkü karşısına hukuk çıkacak, din çıkacak, insani değerler çıkacak. Dürtülerini gerçekleştirmek için mecburen toplu halde regrese olurlar. İnsanlığın en ilkel seviyesine inerler. Bu aslında bir kaçıştır. Yani aslında katilin bir kaçma eylemidir regrese olma. Hayatın seviyesini oldukça ilkel bir seviyeye indirgeyerek hem hukuktan, dinden, insani değerlerden kaçmış oluyor hem ilkel seviyede kendine bir pozisyon elde ediyor. Yani düşmanın cepheden geri çekilip daha arkalarda bir yerde tutunmaya çalışması çabasıdır. Yani aslında zulümleri işlerken bile aslında kaybeden pozisyonunda olan hep kendileriydi. Geri çekilmek zorunda kaldılar. Öfke, nefret, kinin, düşmanlığın bitmemesinin nedeni budur. O kadar kin ve nefret dolular ki sürekli cemaat ve pkk nın arkasına saklanıyorlar. Çünkü o kadar regrese oldular ki insanlara sunabilecekleri insani değerler adına hiçbir şey yok. O yüzden sürekli pkk ve cemaat ile kavga ediyorlar ki kendilerini ancak mesela pkk ya kızarak ifade edebiliyorlar. Yada kemslistler ki onlarda aynı pozisyondalar onlarda fetöye kızarak tayyip ile aynı levelde olduklarını gizliyorlar. Çünkü hukuku, cumhuriyetin değerlerini, demokrasi, insani değerleri ele alamıyorlar. Tayyip düşmanlığında kendi ilkelliklerini kin ve nefretlerini kusabiliyor ve kendilerini bu sayede ilkelliklerini yani insani değerlerden uzak oluşlarını gizleyebiliyorlar. İnsanlık alemine çıkamıyorlar. O yüzden dünya ile de kavgalılar. Çünkü yok. İnsani değer yok. Zaten kin, nefretin bu kadar çok olduğu, bünyeyi adeta ele geçirdiği yerde insanlık olamaz. Bırakın insanlığı insan içine çıkıp konuşamazlar. Toplu regresyon seansında kemalistler ve islamcıları birleştirebildiler. Onlar o ilkel kafayla ortak düşmanlarını yani fetö ve pkk hatta batıyı tanıttılar. Halbuki bu iki kesim daha düne kadar laik irtica kavgası yapıyordu. Laiklik ve irticayı aldılar. Artık kullanmıyorlar. Regresyon çukurunda bunları birleştirdiler. Kızgınlıkları cemaate. Çünkü batıya yönelen bir türkiyede zincirleri kırdı. Artık ülkeyi laik antilaik diye kutuplaştırabilecekleri aydın cinayetler işlenemiyordu. İşlense de danıştay cinayeti gibi deşifre oluyordu. Niye chp türban aleyhinde karar veren hakimi sözde allahuekber diyerek öldüren cinayeti hiç gündeme taşımıyor? Bunların rahatı bozuldu ama ülkenin de önü açılmıştı. Batıya gireceğiz diye o kadar korktular ki chp, iran, rusya, tayyip, ergenekon, perinçek hepsi bir hareket etti. Yani medeni dünyada hayata tutunamayanlar topluca regrese oldular. Savaşı çok derinden yürütüyorlar. Rahatları kaçtığı için kızgınlar. Regrese yani ilkelleşmek zorunda kaldıkları içinnrahatsızlar. Dini değerlerden hırsızlık nedeniyle kaçmak zorunda oldukları için rahatsızlar. Hırsızlık çıkmadan önce kimbilir bu dini değerleri kullanarak neler planlıyorlardı. Ama hırsızlık hırsızın elinden dini değerleri aldı. Çıplak kaldılar. Korunaklı bir yer seçmek için regrese oldular ve mecburen söylem değiştirdiler. Ortadoğunun liderliğine oynamak yerine küçücük anadoluda türkçü siyaset yapmaya mahkum kaldı. Makamı halifelikten reise düşmüştü. Adamlar regrese olurken yani kaçarken yanlarında kin ve nefretlerini de indirdiler. Yani kısaca cemaat şu anda hukuk tarihi yazarken ki evrensel hukukun tarihini onlar yerin dibinde kin ve nefretleri ile boğuşuyor, ucuz planlar yaparak kendilerini avutuyorlar. Çöplük makamında uyanık tipler olmaya çalışarak yani çakal olmaya çalışarak kendilerini avutuyorlar.

  2. Neden regrese dedim. Çünkü her insan ayrı bir varlıktır. Siz yahudi diye bir insan yok. Bir kelime yani yahudi ile cemaat diyerek ve bunların içine insanları doldurarak yargılayamazsınız. Bu ancak insanlığın en dib en ilkel seviyesindeki bir insanın kendini haklı görebileceği bir basamaktır. Eğer bu insan medeni dünyaya doğru çıkmaya kalkarsa bütün argümanları elinden alınır. Çünkü medeni dünyada insanlar bağımsız bireydir ve başkasının yaptığı suçtan yargılanamaz. Ama ilkel bir insan bir yahudiden dayak yerse gidip başka yerde gördüğü yahudiden hakkını aramaya kalkar. Bu gerçekten cahil insanlar içinde yaygındır.

  3. Mesela muhalefetin neden tutuk davrandığına anlam veremiyoruz. Halbuki diktatör bir rejime karşı konuşulacak o kadar çok evrensel değer var ki. Ama bahsedemiyorlar. Çünkü onlar da aynı potadalar. Yani insani değerlerden, dünyadan kopuklar. Çünkü hepsi topluca regrese olmuşlar. Geri gitmişler. Güvenli konumlarını bırakmak istemiyorlar. Medeni seviyeye çıkıp medeni şeyler konuşamıyorlar. Halbuki bu kadar ilkel bir rejimn karşısında ellerinde çokca değer olmalıydı anlatılacak. Düne kadar insanları irtica gelecek diye korkutuyorlardı. Tam şimdi insanları diktatörün tehlikelerini anlatabilirler. Ama regrese oldukları için yani onlarda kaçmak zorunda oldukları için insanlığın en ilkel seviyesine indiler. Tutuk hatta komik konuşmalarının nedeni inanılmaz baskı altında olmalarındandır. Yani güvenli pozisyondalar ama gerçek dünya karşısında inanılmaz baskı altındalar. Merale dikkat edin o baskı yüzünden düzgünce konuşamıyor, çocuksu hareketler yapıyor. Tamam askere gittiğinde bir asker ilk başta çocuksulaşabilir yani regrese olabilir stres yüzünden. Ama bu geçicidir. Bunların kinise kalıcı. Bunların aynı potada sıkışmış olduklarının kanıtı batı ve nato ile ilgili bir dış politika söz konusu olduğunda daha bir garipleşiyorlar. Hatta iltidarı muhalefet muhalefeti iktidar bile sanabilirsin. O kadar regreseler ki o çukurda iktidar muhalefet sınırları bile net değil.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin