Adnan Menderes Üniversitesi’ndeki fişleme skandalı, belgeleriyle deşifre edildi

KHK’lı Cumhuriyet Savcısı Dr. Hasan Dursun, 15 Temmuz sürecinde üniversitelerde yaşanan ‘fişlemelerle’ ilgili skandal bir belgeyi ortaya çıkardı. 12 Ağustos 2016 tarihli Adnan Menderes Üniversitesi Rektörlüğü’ne ait ihbar yazısı, akademide ‘insanlığa karşı işlenen suçun’ en önemli delillerinden biri olarak kayıtlara geçti. Rektörlük tarafından Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılan ‘ihbar’da 31 öğrenci, ‘terör örgütün üye’ olmakla suçlanıyor.

Savcı Dr. Hasan Dursun tam bu noktada, üniversitede ‘Fişleme Komisyonu’nun söz konusu ihbardan yaklaşık 1 ay kadar önce kurulduğunu hatırlatıyor. Fişlemelere ilişkin belgeleri paylaşan Dursun, “12.08.2016 tarihine kadar Komisyon’un (9) “imha” kararı alıp merkeze ilettiği anlaşılıyor. Muhtemelen önce akademisyenler ve çalışanların “işi bitirilmiş” sonra öğrencilerin peşine düşmüşler. Zira “personel” için oluşturulan taslak, öğrenciler için de aynen kullanılmış.” diyor.

FİŞLEME KOMİSYONU BYLOCK VERİLERİNİ NASIL ÖĞRENDİ?

Üniversitenin ‘fişleme’ komisyonunun ‘ihbar’ yazılarına göre, öğrencilerin Bylock ve Bank Asya hesapları incelenerek 12.8.2016 tarihinde 31 öğrencinin örgüt üyeliğini tespit etmiş. Hasan Dursun, “Öncelikli sorular şunlar: Bylock kayıtlarını Üniversite’ye kim verdi? Bank Asya hesap bilgilerini Komisyon’a kim servis etti? Güya AYM, Yargıtay ve Ankara Başsavcılığı’na göre Bylock verileri Aralık 2016 tarihinde MİT tarafından adli birimlere teslim edildi ve hakimlik kararı aldırılarak incelendi. Ancak ADÜ’nün belgesi, bu ‘planı-yalanı-kumpası’ tamamen deşifre ediyor.” ifadelerini kullanıyor.

Üniversitenin Rektögü Cavit Bircan, 6 Mayıs 2019’da göreven alınmış, 3 Temmuz 2019’da ise göreve iade edilmişti.

Kendisini ‘Devrik’ Cumhuriyet Savcısı olarak tanımlayan Dr. Hasan Dursun’un konuyla ilgili paylaşımları şöyle:

“AKP rejimi, 15 Temmuz öncesinde, yapılan atamalar ve “paralelci” söylemlerle bürokrasi, medya maharetiyle ise toplum, olası bir “soykırım”a hazırlandı. 2013 yılından itibaren “FİŞLEME TİMLERİ” oluşturuldu, “İMHA LİSTELERİ” hazırlandı.

Allah’ın lütfu” darbe tiyatrosu sonrasında, üniversitelerde bu sürecin nasıl işlediğini ortaya koyan çok önemli bir belgeyi paylaşacağım. Görseldeki 12.8.2016 tarihli ihbar yazısı @menderesedutr (ADÜ) Rektörlüğü’ne ait ve insanlığa karşı işlenen suçun önemli bir delili.

Yapılan ihbarda, 31 öğrenci “terör örgütüne üye olmak”la suçlanıyor ve Savcılıktan soruşturulması isteniyor. OHAL, 21 Temmuz’da ilan edildi. Ancak ADÜ “Fişleme-İmha Komisyonu”nun 19.7.2016 tarihinde kurulması bir tesadüf mü?. Yoksa rektör @cavit_bircan ‘ın feraseti mi?

12.08.2016 tarihine kadar Komisyon’un (9) “imha” kararı alıp merkeze ilettiği anlaşılıyor. Muhtemelen önce akademisyenler ve çalışanların “işi bitirilmiş” sonra öğrencilerin peşine düşmüşler. Zira “personel” için oluşturulan taslak, öğrenciler için de aynen kullanılmış.

Yazı dili bir fecaat; üniversitenin “ahlaki ve akademik” seviyesini göstermesi açısından ise ibretlik bir vesika. ADÜ, personelini, yazılı-sözlü ihbar ve şikayetler neticesinde oluşan “yaygın kanı ve kuvvetli şüphe” nedeniyle “imha” ettiğini belirtip, “fişlemeyi” gizliyor.

ADÜ “fişleme” Komisyonu, öğrencilerin Bylock ve Bank Asya hesaplarını inceleyerek 12.8.2016 tarihinde 31 öğrencinin örgüt üyeliğini tespit etmiş. Öncelikli sorular şunlar: -Bylock kayıtlarını Üniversite’ye kim verdi? -Bank Asya hesap bilgilerini Komisyon’a kim servis etti?

Güya AYM, Yargıtay ve Ankara Başsavcılığı’na göre Bylock verileri Aralık 2016 tarihinde MİT tarafından adli birimlere teslim edildi ve hakimlik kararı aldırılarak incelendi. Ancak ADÜ’nün belgesi, bu “planı-yalanı-kumpası” tamamen deşifre ediyor.

MİT’in, 15 Temmuzdan çok önce, Bylock ve Bank Asya hesapları üzerinde inceleme yaptığı, verileri isim bazında listeleyerek sorgulanabilir hale getirdiği, bunları kamu kurumlarının “fişlemeden sorumlu birimleri” ile paylaştığı ADÜ’nün belgesinden anlaşılıyor.

OHAL dönemi ihraçları ve hukuksuzlukları, bir çetenin planlı ve sistematik faaliyetinin önemli aşamalarıydı. Üniversiteler ve diğer kamu kurumları, ya kendilerince fişlenen veya MİT tarafından sunulan isimleri, paravan Komisyonlar’la “imha” etmişlerdir.

2014 yılında tartışmalı şekilde Erdoğan tarafından ADÜ’ye rektör atanan @cavit_bircan ‘ın, büyük bir iştiyakla bu insanlık suçunu işlemesi, onu ve torpille işe aldığı eşinin “fütücü” olarak suçlanmasını önlememiştir.

Saray bağlantıları sayesinde  @cavit_bircan , tekrar işine dönebilmiş; ancak, mevcut rektör Osman Selçuk Aldemir’in, hakkındaki yolsuzluk ve iftira ithamlarından kurtulamamıştır. Tanıdık bir kullanışlı bürokrat tipolojisi sanki!!

İnsanlık suçunun nasıl işlendiği bu belge ile bir kez daha alenileşiyor:

-Kurum ve parti teşkilatları fişleme yapıyor,

-Bunlar MİT havuzunda toplanıyor,

-İsimler, OHAL sonrası kurulan “paravan” Komisyonlara iletiliyor,

-Komisyonlar, “kurum kanaati” görünümlü, “ihraca” dayanak bir rapor düzenleyip, nihai “imhayı” yapacak birime gönderiyor,

-İhraç gerçekleşiyor,

– İhraç sonrasında “kurum kanaati (MİT fişlemesi)” doğrultusunda suç soruşturması açılması için Savcılığa ihbarda bulunuluyor,

– İhraç kararı ve “kurum kanaati”ni, kuvvetli suç şüphesi gören Saray güdümlü (programlı) savcılar, MİT kaynaklı, ancak emniyet üzerinden yazılı hale getirilip sunulan “tutanak” veya başkaca “belge”ler doğrultusunda arama-gözaltı-yakalama kararı veriyor,

– Savcı ile aynı motivasyona sahip hakimlik ve mahkemeler, savcılığın talep ve iddianamesini “kutsal bir emirmiş” gibi kabul edip “karara” dönüştürüyor,

– İstinaf ve Yargıtay, kendi bilgileri dahilinde verilen kararlara, müdahale etmeden, gerekçesiz onuyor,

– AYM dahil tüm yargı birimleri, ihraç kararı, kurum kanaati, tanık anlatımları, Bylock veya Banka hesapları gibi verileri, hukuka-akla-mantığa uygun olup olmadıklarına bakmaksızın, “örgütsel anlaşma ve iş bölümü gereği olarak”, “tartışılmaz el-hak doğru” kabul ediveriyor,

– Yargısal içtihat haline gelen “fişleme notları/kurum kanaati”, idare mahkemeleri ve Danıştay’ı da çaresiz hale getiren mucizevi bir etki kazanıyor,

– İktidar ve muhalefet partileri, Anayasal bir zorunluluk olarak, bağımsız! ve tarafsız! yargının kararlarına saygı duyuyor.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin