ABD Suriyeli Kürtleri ‘sattı’ mı?

Amberin Zaman, Diken’de kaleme aldığı makalesinde Türkiye’nin Suriye operasyonunu değerlendirdi.

Zaman, Türkiye muhtelif Suriyeli muhalif güçler eşliğinde Cerabulus kentini IŞİD’den temizlediğinden beri ”ABD Suriyeli Kürtleri ‘sattı’ mı?” sorusunun gündemde olduğunu hatırlattı ve ”Hatta başta Kürtler olmak üzere ve kimi Batılı gazetecilere göre bile durum bu.” ifadesini kullandı.

İşte Diken‘deki o yazı:

Soru yanıltıcı çünkü Suriyeli Kürtlere bir dizi vaatlerde bulunulduğu ve bunların yere getirilmediğini var sayıyor. Oysa ilk günden beri ABD’nin tavrı net. YPG ile işbirliği tümüyle IŞİD’e karşı askeri işbirliğiyle sınırlıydı ve bu şekilde devam edecek. Bu gerçeği somutlayan bir çok veri var elimizde. Tüm bastırmalara rağmen Washington, PYD öncülüğündeki Suriyeli Kürtlerin Cenevre görüşmelerinde masada bulunmaları için kılını dahi kıpırdatmadı. Rojava yönetiminin martta ilan ettiği ‘Kuzey Suriye Federasyonunu’ da tanımadığını açıkladı. ABD Suriyeli Kürtlerin siyasi statüsü hakkında herhangi bir siyasi pozisyon belirlemedi.

Rojava’da bulunan 300 küsur ABD özel kuvvetleriyle cephede doğan yakınlık YPG’de umut yeşertmiş olabilir. PYD eş başkanı Salih Müslim ve YPG komutanlarından ‘General’ Mazlum ile  düzenli temaslarda bulunan ABD’li sivil ve askeri yetkililer şüphesiz Kürt müttefiklerini motive etmek için Kürt kantonlarını birleştirecek koridor konusunda da kapıyı açık tutmuşlardır.

Ancak defalarca yazdık, Menbiç alındıktan sonra YPG’nin Fırat’ın doğusuna yeniden çekilmesi ABD’nin Türkiye ile vardığı anlaşmanın bir parçasıydı. Bunu YPG gayet iyi biliyordu. Menbiç’te IŞİD mevzilerini vuran koalisyon uçakları İncirlik’ten kalktı. Operasyon Türkiye’nin rızasıyla gerçekleşti.

Washington’da görüştüğüm tüm yetkililer YPG’nin Menbiç sonrası hatalı davrandığını dillendiriyor. El Bab kasabasını da ele geçirerek Afrin’e koridor açacaklarını ilan etmeleri Türkiye’yi gereksiz yere provoke etti. Üstelik gerçekçi değildi. YPG’nin soluklanmaya ihtiyacı var. Cerablus’un aksine, Menbiç operasyonu uzun ve kanlı geçti. YPG önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri ağır kayıplar verdi. 300 civarında savaşçı öldü, 700 kadarı yaralandı. Suriye rejimine bağlı uçakların Haseke’de Suriyeli Kürtlere saldırması tuz biber ekti. YPG, Menbiç’ten bazı güçlerini Haseke’ye kaydırmak zorunda kaldı.

Ve Türkiye’nin Rusya ve İran’a yönelik diplomatik hamleleri ve Esad’ı devirme politikasından vazgeçtiğini ilan etmesiyle birlikte YPG’nin“ABD’yle olmazsa Rusya’yla iş tutarım” şeklindeki meydan okumalarının eski karşılığı yok.

Bu arada ABD Türkiye’yi Kürtlerle ‘yemleyerek’ Suriye’ye çektiğini öne sürenlere hatırlatmakta fayda var. ABD’nin YPG ile işbirliği tümüyle konjonktür gereği ve büyük ölçüde Türkiye’nin tavrı yüzünden gelişti. Türkiye YPG’yi tehdit yerine IŞİD’e karşı partner ve Rojava’ya el uzatarak iç barışın tesisi için köprü olarak değerlendirseydi ABD Kobane’de YPG’ye havadan silah atmak durumunda kalmazdı. IŞİD Türkiye içerisinde de bu denli palazlanmazdı. Cerablus ile birlikte Öcalan’ı da devreye sokarak yeniden iç barış fırsatı yakalamak mümkün. Yeter ki taraflar razı olsun. Maalesef, Türkiye’nin tam tersine Suriye’de IŞİD’den ziyade YPG’yi hedef aldığı görülüyor. Washington’ın kabus senaryosu, müttefikleri Türk ordusu ile YPG arasında tam teşekküllü bir savaşın başlaması. Bu konuyu ayrıca ele alacağım.

Peki bundan sonra ne olacak? Havuz medyasındaki fetih coşkusunun perdelemeye yetmediği gerçek şu ki, Türkiye Cerablus hamlesiyle Kuzey Suriye’de inisiyatifi ele almış görünse de manevra alanı kendisi tarafından değil ABD ve Rusya tarafından tayin ediliyor. ABD’nin hava desteği ve Rusya’nın oluru olmadan Türkiye’nin Cerablus operasyonu başaralı olamazdı.

Cerablus operasyonu iki senedir masadaydı. Ancak Türkiye ABD Özel Kuvvetleri yanlarında bulunmadan kendi güçlerini Suriye’ye sokmak istemiyordu. Şu ana kadar IŞİD’e karşı pek bir başarı sergileyemeyen Suriyeli muhalifler tek başlarına Cerablus’u alamayacakları için de operasyon ertelenip duruyordu.

Resmi kaynaklardan edindiğim bilgiye göre Cerabulus operasyonunda ABD özel kuvvetleri sahada yer almadılar. Bunun bir nedeni Ahrar Şam gibi operasyona katıldığı iddia edilen cihatçı gruplara ne güveniyor ne de yan yana gelmek istemiyor olmaları.

Aynı kaynaklara göre Ankara operasyonu ABD’ye son anda bildirmiş. Bu da Türkiye’nin operasyonu YPG’nin Cerablus’a yönelmesine engel olmak için öne aldığına işaret ediyor. Ve yine Ankara’nın ABD’ye ne kadar az güvendiğine. Çünkü ABD’nin hava desteği olmadan YPG Cerablus’u alamazdı. Demek ki Ankara açısından bu ihtimal masadaydı. ABD hızlı davranıp Türkiye’ye anında destek vermeseydi Ankara’nın bu kuşkuları iyice derinleşecekti. Oysa Pentagon’da Cerablus operasyonu için‘zamana ihtiyaç’ olduğunu savunanlar vardı. Cerablus’u YPG ile birlikte almak isteyenler de…

Bundan sonra ne olur sorusuna dönecek olursak. ABD Türkiye’nin Cerabulus’tan Mare’ye doğru ilerlemesine destek verecek. IŞİD böylece sınır hattından tümüyle def edilecek.

Bu arada ABD’nin YPG ile işbirliği sürecek. Her iki tarafın birbirine‘küsme’ lüksü yok.

Yakın gelecekte olmasa dahi önümüzde Rakka operasyonu var. Bunun için sahadaki en etkin güç özelliğini koruyan YPG ve SDG tek başına yeterli olmasalar da gerekli. ‘Bunun karşılığında Suriyeli Kürtler ne alır?’ sorusu ise Suriye’de söz sahibi tüm taraflar arasında varılacak anlaşma çerçevesinde ele alınacaktır. Akıbeti belirsiz koridor vaatleriyle değil.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin