AB, eleştirilerin odağı olan ‘güvenlik taraması’ önerisini Afganlar için raftan indiriyor

Ylva Johansson | AFP

HABER | ERSAN AY, BRÜKSEL TR724

Avrupa Birliği (AB) İçişleri Komiseri Ylva Johansson, AB’nin olası bir güvenlik probleminin önüne geçmek için Afgan mültecileri izlemesi ve sınırlarda güvenlik taraması istedi.

Avrupa Komisyonu geçen yıl, Eurodac adlı göç veritabanını kullanarak Avrupa’ya gelen her sığınmacı için zorunlu kayıt ve tarama yapılmasını önermiş, bu öneri insan hakları gruplarınca sığınmacıların toplu bir şekilde gözetim altına alınmasına sebep olabileceğinden dolayı eleştirilmişti.

AB 2015 yılında tarihinin en büyük mülteci kriziyle karşılaştığında dönemin Avrupa Konseyi başkanı Donald Tusk, mültecilerin AB için güvenlik tehdidi oluşturup oluşturmadıklarını izlemek için 18 ay boyunca kabul merkezlerinde tutulmasını önermişti.

Ylva Johansson bu konuyu tekrar gündeme getirdi, ancak güvenlik taramasının nasıl yapılabileceği hakkında detay vermedi.

AB, sınırlarını duvarlarla mı koruyacak?

Johansson daha önce de Litvanya, Polonya ve Yunanistan gibi ülkelerin AB ve kendi ülke sınırlarını korumak için duvar örmelerinin anlaşılabilir olduğunu ifade etmişti. 2015’teki krizde Macaristan Başbakanı Victor Orban’ın çözüm olarak ülke sınırlarına duvar örmesi AB içinde popülist bir yaklaşım olması ve mülteci probleminin çözümünün bir parçası olmadığı gerekçesiyle tepkiyle karşılanmıştı. Fakat bugün başta Yunanistan olmak üzere sınırlara duvar örerek gelebilecek mültecilere engel olmaya çalışan ülkelerin bu politikalarının normalleştirilmesi ve bazen övülmesi AB içinde mülteci krizinin 6 yıllık süreç sonunda nasıl farklı ele alındığını da gösteriyor. 

Afgan göçmenler

2015’ten alınacak dersler var

Johansson 2015’teki mülteci krizinden alınması gereken dersler olduğunu, AB’nin ortak hareket etmesi gerektiğini ve göçmenlerin AB sınırlarına gelene kadar beklenmemesi gerektiğini söyledi. 

Olası ikinci göçmen krizinden çekinen AB, 2015 yılında yapılan hataları tekrarlamamaya özen gösteriyor. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin 2015’teki Suriye politikasının aksine Afganlara verilecek olan insani desteğin 50 Milyon Euro’dan 200 Milyon Euro’ya artırıldığını duyurmuştu. Yapılacak olan insani yardımın 4 katına çıkarılmasının temel sebeplerinden biri de göç dalgasını mümkün olduğunca engelleyebilmek. 

AB, Afganistan’ı terkeden insanların AB sınırlarında ikinci bir mülteci krizine yol açmaması için bölgesel çözümler aramaya da devam ediyor. Avrupa Konseyi Başkanı Charles Michel düzensiz göçün önüne geçebilmek ve bölgesel istikrarın sağlanması için dün Kazakistan Başkanı Qasym-Jomart Toqayev, Tacikistan Başkanı Emomali Rahmon, Pakistan Başbakanı Imran Khan ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani ile telefonla görüştü. Bölgesel istikrarın sağlanması, düzensiz göçün engellenmesinin yanı sıra terörizm ve uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele de ana gündem maddeleri arasındaydı.

2015 mülteci krizine birlik içinde ortak bir çözüm bulamayan AB, çareyi Erdoğan’la anlaşmakta bulmuştu. Geçtiğimiz günlerde Charles Michel ile telefonda görüşen Erdoğan, Türkiye’nin Afganistan’dan gelecek ilave bir göç yükünü kaldıramayacağını belirtti. 

DAHA İYİ BİR İLTİCA ve GÖÇ SİSTEMİ ŞART 

G7 zirvesi sonrası konuşan Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, AB’nin dayanışma ve işbirliğine dayalı işleyen bir göç ve iltica sistemine ihtiyacı olduğunu vurguladı. 2015 mülteci krizinin ardından AB iltica ve göç sisteminin eksikleri ve işlevsizliği ortaya çıkmıştı fakat aradan geçen 6 yıla rağmen AB üyesi ülkeler yapılması gereken reformlar hakkında bir anlaşmaya varmış değil. Sistemin temel taşı olan Dublin prosedürü güncel problemlere çözüm üretebilmekten çok uzak. Mülteci krizinin çözümü için AB üye ülkeleri arasında bir dağıtım-paylaşım modeli ve koordineli eylem planı büyük önem taşıyor fakat Macaristan ve Polonya gibi Doğu Avrupa ülkeleri 2015’teki krizin başından itibaren bu çözüme karşı çıkıyorlar. 

Önümüzdeki aylarda Avrupa’nın birçok ülkesinde yapılacak olan çeşitli seçimler Avrupalı siyasetçilerin mülteci politikalarını fazlasıyla etkileyecek gibi duruyor. 2015 mülteci krizi sonrası birçok Avrupa ülkesinde aşırı sağ partiler mülteci karşıtı söylemleriyle oy oranlarını ciddi anlamda artırmıştı. İkinci bir göçmen dalgası ihtimali seçimler öncesinde sağ partiler tarafından göçmen karşıtı yerel halkı mobilize etmek için bir fırsat olarak kullanılabilir. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin