8 aydır tutuklu gazetecilerden tarihe geçen savunmalar [Erhan Başyurt, yazdı]

Yok yere hapis yatırılan, delilsiz suçlanan 25’i tutuklu 29 gazeteci arkadaşımızın yargılaması 8 ay sonra başladı.

Haklarında yazılan ve mahkemenin kabul ettiği İddianame’nin nasıl uydurma deliller ve hukuksuzluklarla dolu olduğunu, 22 ve 24 Şubat 2017 tarihlerinde ‘İddianame değil İtirafname’ başlığıyla seri iki yazıda yine bu köşede incelemeye çalışmıştım.

***

Gazeteci arkadaşlarımın dört gün süren duruşmadaki savunmaları, kendilerine yöneltilen suçlamaların yersizliği ve tuhaflığı üzerine kuruluydu.

Duruşmadaki savunmaları ‘canlı’ yazılı yayın yapan P24 tebrik ediyorum…

İşte birbirinden çarpıcı ve hukuk adına utandıran tespitler:

***

Gazeteci Emre Soncan:

Nezarethanede 3 kişilik hücrelerde 13 kişi kalıp cezaevine getirildiğimde hayattan vazgeçmişlikle ölmek istedim. Bu dünyanın başka bir dünyanın cehennemi olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Gökyüzünü bile çok görerek dikenli tellerle kapattılar. Herhalde uçaklara dokunmayalım, bulutları kucaklamayalım diye.

Bu iddianame 19. yüzyıl hukukunun bile fersah fersah gerisindedir. Cübbeleri iliksiz hakimlerin karşısında aklanmak istiyorum.

Gazetecilik adına hiçbir pişmanlığım yok…

***

Gazeteci Cuma Ulus:

Terör örgütü suçlamasını hak edecek hiçbir eylemim yok. Savcı tweetlerimi kanıt gösteriyor.

‘Gazetecilik suç değildir’ dediğim için 8 aydır cezaevinde yatıyorum. Böyle bir suçlamayla karşılaşmamak için ne demeliydim. ‘Gazetecilik suçtur’ mu demeliydim.

‘Can Erzincan TV karartılıyor, kapatma’ dedim bir de. Bu tweet’ler suç mu? İçinde cebir şiddet öven tek bir kelime var mı?

Ayrıca başkalarının tweet’lerini paylaşmakla suçlanıyorum ki yaptığım yorum da yok sadece paylaştım. Yazanın değil paylaşanın suçlanmasını, kadavra incelenmesi yapan doktorun cinayetle suçlanması kadar abes görüyorum…

Oğlumun gittiği kolejin 2011 yılında okul ücretinin Bank Asya’ya yatırılmasını istemesi üzerine bu bankada hesap açtım. İşten ayrılınca tazminatımın bir bölümünü çocuklarımın okul taksidi için bankaya yatırdım. 2015’te tamamını çektim. Aynı okul 2016’da başka bir bankayla anlaştı bu kez oraya ödedim.

Devlet garantisinde olduğu bir dönemde para yatırdığım bankanın kapısının cezaevine açılacağını nereden bileyim…

***

Gazeteci Ufuk Şanlı:

Biz gözaltındayken hakkımızda delil aranıyor, polis bize fotoğraf gösterip savcılık delil bekliyor diye bilgi almaya çalışıyordu.

İktidar partisinin hoşlanmadığı gazeteciler terbiye edilmeye çalışılmaktadır… Büyük bir kumpasın kurbanı olarak 8 aydır sebepsiz yere tutuklu bulunuyorum.

1 milyar dolarlık yolsuzluğu ortaya çıkardığım için işimden oldum, telefonlardan tehdit aldım ama vicdanıma bağlı kaldım.

Bu kafa yapısına sahip savcılar darbeye girişen askerlerin WhatsApp’le haberleştiği savıyla 13 milyon kişiye soruşturma açabilir…

***

Gazeteci Yetkin Yıldız:

Cumhurbaşkanı “cesaretin varsa çık ortaya Fuat Avni” demişti… Bana yönelik suçlamalar arasında bu haber de var.

Bank Asya’ya 2,300 TL yatırmışım. Ben yatırdığımda banka TMSF yönetimindeydi. Örgüt üyeliği ile suçlanıyorum.

Ben Zaman gazetesinde yazı yazmadım. Yarına Bakış gazetesinde yazı yazmadım. Ama bunlarla suçlanıyorum…

***

Gazeteci Yakup Çetin:

Daha önce lehime sonuçlanmış bir dava (Cumhurbaşkanına hakaret davası) bu dosyada aleyhime delil olacak şekilde sunulmuş!

***

Gazeteci Mustafa Erkan Acar:

Başbakan “Ergenekon, Balyoz sapına kadar gerçekti” diyor, bense Ergenekon algısı yarattığım suçlamasıyla yargılanıyorum.

Hendek olaylarından sonra Genelkurmay İletişim Dairesi’ndeki görevli generalleri arayıp bilgi alıyordum. Örgüt üyesi olsak bize bilgi verilir miydi? Bu hayatın olağan akışına aykırı.

 

***

Gazeteci Muhammet Sait Kuloğlu:

Sulh Ceza mahkemesinin tutukluluğun devamı kararında “Zaman gazetesinde yazmış olması” denmiş. Bu gazetede yazmadım.

İki aydır antidepresan kullanıyorum, derdimi hakimlere anlatamam, şartlanmışlıklarını yıkamam kaygısıyla.

Bana antidepresan kullandırtmayacak bir hukuka güvenmek istiyorum…

***

Gazeteci Mutlu Çölgeçen:

(Hukuken aynı davada yer alması mümkün olmayan Mahkeme Başkanı hâkime hitaben)

Beni tutuklayan hâkim olarak sizi mahkeme başkanı olarak görmekten mutlu oldum! Başka birisi olsa derdimi tekrar anlatmak zorunda kalacak, çok zorlanacaktım!

Gazeteden hesabıma para yatırılması suç olarak iddianameye girmiş. Bedava mı çalışacaktım?

***

Gazeteci Halil İbrahim Balta:

Hastanede kelepçelerimiz çıkarılmadan muayene oluyoruz. Odada jandarma gardiyan olmasına rağmen.

MİT tırlarıyla ilgili denilen ama erişim engeli nedeniyle içeriği verilmeyen 4 tweetim MİT tırlarıyla ilgili değil.

Yarım doktor candan, yarım hoca dinden eder, yarım iddianame de adamı Silivri’de mahkûm eder.

***

Gazeteci Hanım Büşra Erdal:

15 Temmuz’a kadar normal bir vatandaşım, 16 Temmuz sabahına terör örgütü üyesi olarak uyumadan uyanan insanlardan biriyim.

Şu an en çok ailem için üzülüyorum. Hiç haketmedikleri bir sürece maruz kalıyorlar…

Ergenekon davasının arkasında kim var diye soruşturmadım. Ben yargı muhabiriyim, bir davanın haberini nasıl yapmam…

***

Gazeteci Cihan Acar:

Üç yıllık gazetecilik hayatımda muhabirlik dışında bir şey yapmadım.

Gazetenin en yetkisiz elemanı olarak 2,000 lira maaş aldım. Ancak burada Bugün gazetesinin tek çalışanı olarak yargılanıyorum.

10 tweet ve 3 haberle suçlanıyorum. Eğer bu haberler algı operasyonu idiyse neden yayınlandıkları 2014 yılında dava açılmadı?

***

Gazeteci Ünal Tanık:

Yılların emeğim karşılığı edindiğim gayrimenkullerle bağımsız bağlantısız gazetecilik yapmak için Rota Haberi kurdum.

Savcının iddiasıyla terör örgütü üyesi olarak karşınızdayım. Hangi terör örgütü üyesi tüm mal varlığını satıp haber sitesi kurar?

 

***

Gazeteci Seyid Kılıç:

5 dakika dahi sürmeyen bir ifade ve “Bu Twitter adresi senin mi?” şeklindeki tek bir soru sonrası tutuklanmaya sevk edildim.

Şiddet karşıtlığımla bilinirken, tek bir kavgaya dahi karışmamışken örgüt üyesi olduğum iddiasını nasıl kabul ederim!

Algı faaliyeti yapmadık, üzerimizden algı faaliyeti yapılıyor. Karşılaştığımız hukukun üstünlüğü değil, üstünlerin hukukudur.

Hakkımda bırakın kuvvetli suç şüphesini büyüteçle baksanız makul şüphe bulamazsınız.

 

***

Gazeteci (ve sanatçı) Atilla Taş:

Tweet’lerim birilerini kızdırdı diye burdayım. Onları ifade özgürlüğü var diye attım. Muz cumhuriyeti olduğumuzu bilsem atmazdım.

Sayın Cumhurbaşkanını eleştirmenin terör suçu olduğunu bilmiyordum.

Ne işim olur benim terörle, örgütle? “Ham çökelek” diye bir şarkı söylemekten yargılansaydım daha mantıklı gelirdi.

Hukukun işlediğine zerre kadar güvenim yoktur. Özellikle de sizi karşımda görünce (hukuken soruşturma döneminde görev aldığı için yargılamada görev yapması mümkün olmayan hâkime hitaben) Sayın Hakim, bu inancım hiç kalmadı.

***

Tutuklu gazeteci arkadaşlarımın medyaya yansıyan kadarıyla savunmalarındaki çarpıcı bilgilere, ifadelerine dokunmadan yer verdim.

Bu kadarı bile, nasıl bir hukuksuzlukla ve kumpasla karşı karşıya olduklarını anlatmaya yeterli.

Yok yere, kurgu suçlamalar ve siyasi talimatlarla 8 aydır hapis yatıyorlar. Umarım hepsi bir an önce salıverir ve uğradıkları haksızlıklara bir son verilir…

***

Yazıya gazeteci Hanım Büşra Erdal’ın avukatı, ünlü hukukçu Ümit Kardaş’ın duruşmadaki şu tespitleriyle nokta koyalım:

Savcı çeşitli ideolojilere mensup insanları 8 ay tutmuş, sonra ‘Fuat Avni’ üzerinden suçlamayı denemiş.

Savcı iddianameyi #fuatavni ve #SaidSefa üzerinden kurgulamış. Said Sefa burada mı, sorabiliyor muyuz kendisini, hayır!

Bu dava 314. madde kapsamına girmez. Silahlı terör örgütü hiyerarşisi yok, sanıklar birbirlerini tanımıyorlar bile.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin