26 gazeteci için mahkeme son sözü söylecek: Suçlama “neden haber yaptınız, neden twit attınız?”

Hizmet Hareketi’nin medya yapılması iddiasıyla büyük çoğunluğu gazeteci 26 kişinin yargılandığı davada karar duruşması bugün başladı. 2 gün sürecek duruşma sonrasında haberleri ve sosyal medya paylaşımlarından dolayı yargılanan gazeteciciler hakkında mahkeme karar verecek.

Duruşmanın 22 Şubat’ta gerçekleşen oturumunda tutuklu gazetecilerden Abdullah Kılıç, Ahmet Memiş, Bayram Kaya ve Muhammed Sait Kuloğlu ile tutuksuz yargılanan Atilla Taş, Ali Akkuş ve Bünyamin Köseli’nin savunmaları dinlenmişti. Tutuksuz yargılanan Davut Aydın ise sağlık sorunları nedeniyle savunmasını avukatı aracılığıyla yaptı.

23 Şubat’ta da tutuklu yargılanan gazeteciler Cemal Azmi Kalyoncu, Gökçe Fırat Çulhaoğlu ve Habib Güler ile tutuksuz yargılanan Cihan Acar ve Halil İbrahim Balta’nın savunmaları alındı. Tutuklu Cuma Ulus, avukatlarının dosyasındaki delillere ilişkin usûle dair bir itirazı nedeniyle savunma yapmadı.

O tarihte savunmalarını yapamayan gazeteciler Hanım Büşra Erdal, Hüseyin Aydın, Muhterem Tanık, Murat Aksoy, Mustafa Erkan Acar, Mutlu Çölgeçen, Oğuz Usluer, Seyid Kılıç, Ufuk Şanlı, Ünal Tanık, Yakup Çetin ve Yetkin Yıldız bugün ve yarın savunmalarını gerçekleştirecek.

***

DURUŞMADAN NOTLAR;

BÜŞRA ERDAL: SADECE MESLEĞİM DEĞİL; HAYATIM, DÜŞÜNCE VE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜM YARGILANIYOR

Bugünkü duruşmada ilk savunmayı Zaman Gazetesi Yargı Muhabiri Büşra Erdal yaptı. 1.5 yıllık yargılamanın ardından adil yargılandığını düşünmediğini söyleyen Erdal, “Sadece mesleğim değil, hayatım, düşünce ve ifade özgürlüğüm de yargılama konusu. Hukuk mezunuyum, hâkim olmayı kabul etmedim. Nasıl devlet tahakkümünden kaçtıysam, cemaat tahakkümünden de hep kaçtım. Sadece emeğimle Zaman gazetesinde yer aldım. Bütün yöneticiler kaçmışken muhabirlerin tutuklu olması adaletsizlik. Ergenekon hakkındaki kitabımın en büyük tanıtımını sosyal medyada bizzat AKP milletvekilleri ve yöneticileri yaptı. Ergenekon davasını izlerken gazetecilik yaptım. “Süper savcılardan” bahsetmedim. Ayrıca kitleleri etkileyecek bir rolüm yok.” dedi.

Zaman’a kayyum atandığında eylemlere katıldığı suçlamasına cevap veren Erdal, “Zaman sadece cemaat gazetesi değil, 13.5 yol çalıştığım yasal bir gazeteydi. Aşçısından şöförüne herkesi tanıyordum. 15 Temmuz daha yaşanmamışken, 13.5 yıl çalıştığım kuruma sahip çıkmak terör eylemi değil, ekmeğine sahip çıkmaktır. Kaçan yöneticiler kayyumlarla kavga çıkarırken ben aracılık yaptım. Kaçacaklarını bilseydim gazetede görev almazdım. Pensilvanya’ya sadece şahsi isteğimle gittiğim mesajlaşmada görülüyor. Mesajlaştığım kişi Zaman’ın yasal olarak görev yapan New York temsilcisidir. Bırakın darbeye destek olmayı, darbe kelimesine alerjisi olan bir insanım. Darbe karşıtlığı konusunda “darbeye karşı 70 milyon adım” derneğinde aktivizm yapmış biriyim. 15 Temmuz gibi korkunç bir eylemi destekleyemem. Mahkemeniz ne hüküm verirse versin saygın bir vatandaş olarak yaşamayı sürdüreceğim. Bedel ödediğimi düşünüyorum. Tahliyemi talep ediyorum.” dedi.

AVUKAT ÜMİT KARDAŞ: SUÇ KASTI OLUŞTUĞUNA DAİR HİÇBİR DELİL GÖSTERİLMEDİ

Erdal’ın avukatı Ümit Kardaş ise , “İddianamedeki mesajlaşmalar müvekkilimin 2012-2013 arası duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır. Devlet o dönemde cemaatin terör örgütüne dönüştüğünü bilmezken Büşra Erdal’ın bilmesi mümkün değil. Algı yaratmak sadece propaganda suçu olabilir. Suç kastı oluştuğuna dair hiçbir delil gösterilmedi. Savcılık mütalaası yerinde ve hukuki değildir. Örgütün hiyerarşik yapısına ilişkin bir bilgi yok. Bir örgütün terör örgütüne dönüştüğüne dair mahkeme kararı gerekmektedir. Oysa o dönemde bırakın bir mahkeme kararını, bir açıklama bile yoktur. Bu yapının terör örgütüne dönüştüğü ilk kez 30 Mayıs 2016 tarihli Bakanlar Kurulu ardından yapılan açıklamada ifade edilmiştir. Venedik Komisyonu’nun raporu Gülen cemaatinin ne zaman terör örgütüne dönüştüğü konusundaki muğlaklığa dikkat çekmiştir. Bu muğlaklık suç ve cezaların geriye yürümezliği ilkesine aykırı kararlara ve böylece adaletsizliğe yol açabilir.” dedi.

HÜSEYİNAYDIN: EŞİM VE KIZIMLA GÖRÜŞTEN BENİ ÇEKİP GÖTÜREN GARDİYANA İÇİMDEN DİRENMEK GELİYOR

Duruşmada savunma yapan gazeteci Hüseyin Aydın şöyle konuştu: “Mütalaayı okuduğumda iddiaların şüphenin ötesine geçemediğini görüyorum. Örgüt üyeliği suçlamasına katılmıyorum. Bu suçu nasıl, nerede, hangi saiklerle işlediğim anlatılmamış. İddia makamına sormak isterim: Benim hiyerarşik yapıdaki yerim, konumum, bana verilen görev nedir? İddianamede Said Sefa olduğu iddia edilen Fuat Avni örgüt yöneticisi olarak gösteriliyor. Ama ondan aldığım bir talimat yok. 20 ay boyunca bu soruların cevabını bekledim. Bir cevap alamadım. Cihan Haber Ajansı’nda 2007’de çalışmaya başladım. Kapısında “örgüt üyesi olmayan giremez” gibi bir tabela yoktu. Habercilik dışında bir şey yapmadım. Devlet işten ayrılana kadar maaşımdan vergi aldı. İddianameye 11 tweetim konmuş. Savcılığın algı operasyonu yaptığımı somut olarak delillendirmesi gerekmez miydi? Hesabım gizli değildi. En son takipçi sayısı 7 bin civarıydı. RT sayısı 5’i geçmiyor. Böyle nasıl algı yapabilirim? Cımbızlayarak topladığınız 5-10 tweetle herkesi iki sene yatırabilirsiniz. Bunu kabul etmemeliyiz. Duygu sömürüsü hiç yapmadım. Ama kaç kez “Allah canımı alsın” diye dua ettim. Her nefes alışınızda acı çekiyorsunuz. Eşinizin hatıraları çivi gibi batıyor. Eşim ve kızımla görüşten beni çekip götüren gardiyana içimden direnmek geliyor. Gerçekten bu kurumlarda çalıştığım için çok pişmanım. Suç işlemedim, buna dair bir delil yoktur. Takdir sizin.”

Hüseyin Aydın’ın avukatı Ahmet Sarı söz aldı: “Örgüt için bir milat konması gerekiyor, yoksa Süleyman Demirel dönemine kadar gidebilir. Suçlamalar Yargıtay’ın eskiden beri kabul ettiği kriterler ve 24 Nisan 2017’de verdiği kararla uyuşmuyor. ByLock ile ilgili sadece mail üzerinden girildiği şekliyle bir iddia var. Cihazda ByLock olmadığı görülmüştür. Bugün ve Kanaltürk yakınında telefonunun sinyal vermesi suçlama sebebi olmuş. Mecidiyeköy’den hergün yüz binler geçiyor. Bu üyelik için yeterli değil.”

Tutuksuz yargılanan Muhterem Tanık ise “Benim dünyam eşim ve çocuklarım. Beraatimi talep ediyorum.” ifadesini kullandı.

Duruşmaya saat 14:30’a kadar ara verildi. Öğleden sonra son savunmalara devam edildi.

MURAT AKSOY: 19.5 AYDIR YARGILAMA DEĞİŞMEDİ, SOMUT SUÇ GÖSTERİLMEDİ

Aranın ardından izleyiciler salona alındı. Duruşmaya tutuksuz yargılanan  MuratAksoy’un savunmasıyla devam etti. Aksoy: “19.5 aydır yargılamada hiçbir şey değişmedi. İddianameye giren yazılarda hiçbir somut suç gösterilmedi. Yazılarımda üç şeyi öne çıkardım: Daha özgür, daha demokratik ve daha adaletli bir Türkiye. Bunu da muhafazakar basında yaptım. Bir Alevi olarak muhafazakarların hak ve özgürlüklerini savundum. Bunu yapmanın kendi hak ve özgürlüğümü savunmak olduğunu düşündüm. Nerede olursam olayım gazetecilik yaptım. Yeni Şafak’ta da, T24’de de aynı yazıları yazdım. Yazı yazarken polemiğe girmedim, kimseden talimat almadım. Sadece düşüncelerimi ifade ettim. Bedenimiz ve zihnimiz özgür, ama mesleki tutukluluğumuz devam ediyor. Bu davada yargılanmak mesleğimi sürdürmem açısından Demokles’in kılıcı gibi. Bundan sonra da yazmaya devam ettiğimde daha özgür, daha demokratik ve daha adaletli bir Türkiye istemeye devam edeceğim. Benim için değil, çocuklarım için.” ifadelerini kullandı.

Aksoy’un avukatı Sevgi Kalan Güvercin söz aldı: Mütalaada somut delil yok. Hangi yazı, hangi görüş, hangi fikir, hangi eylem suç teşkil ediyor? MuratAksoy’un muhalif olması nedeniyle cezalandırılması talep ediliyor. AİHM siyasi iktidarlara yönelik eleştirilerin ifade özgürlüğü kapsamında korunması gerektiğini söylemiştir.” dedi.

ERKAN ACAR: MESLEĞİMİ YASALAR ÇERÇEVESİNDE YAPTIM

Tutuklu yargılanan Özgür Düşünce Gazetesi Haber Müdürü Mustafa Erkan Acar söz aldı:  Acar, “Tutuklandıktan 10 ay sonra bu yapının terör örgütü olduğuna dair Yargıtay kararı çıkmış. 1994’te mezun oldum ve Zaman’da çalışmaya başladım. O dönem muhafazakar sağ çizgisinde yayın yapan çok sayıda gazete yoktu. O dönemde gazeteye bakanlar gelir, heyetler gelirdi. Reklamları billboard’da yayımlanırdı. Personeline sarı kart verilirdi. Devletle böylesine sıkı fıkı ilişkiler manzumesi bir terör örgütü için ters değil midir? Mesleğin doğası örgüt üyeliğine yatkın değil. Okumayı, araştırmayı, yoğun çalışmayı sevmiyorsanız haber merkezinde tutunamazsınız. Kitabım suç delili olarak gösterildi. Ergenekon davasında 100 duruşma izledim. Kitap yazmak istememden daha doğal ne olabilir? Ergenekon hakkında haber ve kitap yazmak suçsa, AKP milletvekili Şamil Tayyar da Ergenekon hakkında 4-5 kitap yazmadı mı? Mesleki etik hataları yapmış olabilirim ama yasaların izin vermediği hiçbir şey yapmadım.” şeklinde konuştu.

Acar’ın avukatı Barış Topuk söz aldı: “Terörle mücadele açısından hukuki teamüllerin yok sayılması kabul edilemez. Müvekkilim 2013 yılına kadar 17 yıl Zaman’da çalışmakla suçlanıyor. Oysa Zaman’ın kuruluş yıldönümüne 2012’de Cumhurbaşkanı katılmıştı. Müvekkilimin çalıştığı yayın organlarında şiddeti teşvik eden hiç bir haberi yok.”

MUTLU ÇÖLGEÇEN: YAPTIĞIM HER HABERİN SAVUNMASINI YAPABİLİRİM

Tutuklu yargılanan Mutlu Çölgeçen söz aldı: Çölgeçen, “23 yıllık gazeteciyim, yaptığım her haberin savunmasını yapabilirim. ByLock ile ilgili mahkemenin atadığı bilirkişiden gelen rapor benim de Mor Beyin kumpası mağduru olduğumun ispatıdır. Millet gazetesinde 11 ay çalıştım. Daha önce Yeni Şafak’ta 5, Akşam’da 7, Sabah’ta da 5 yıl çalışmıştım. Devletin tüm kurumları Millet gazetesinin çıkmasına izin verdi, sarı basın kartı dağıttı. “Neden bu gazetede çalıştın” sorusunu çok doğru bulmuyorum. Gazetecilik faaliyeti çerçevesinde kalan haber ve yazılarımdan dolayı suçlanamam. Hükümete yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesinde haber müdürlüğü yaptım. Sabah’ın halen genel yayın yönetmenliğini yapan Erdal Şafak haberlerimi defalarca manşet ve sürmanşetten kullandı. Eğer örgüt üyesiysem ne zaman, nasıl ve ne amaçla üye olduğumun sabit delillerle ispat edilmesi gerekir. Gazeteciliği hep yasal sınırlarda, Anayasal özgürlükler çerçevesinde yapmaya çalıştım. Sosyal medyada nezaketi bile elden bırakmadım. Adalet ve vicdan terazisinde karar verip suçsuzluğumuzu tespit edeceğinize inanıyorum.

Mutlu Çölgeçen’in avukatı Ahmet Murat Yılmaz, “Tutukluluğun bir tedbir olduğu gözetilmelidir. Aleyhte tanık ifadesi yoktur. Tahliyesini talep ediyoruz.” dedi.

OĞUZ USLUER: ADALET YERİNİ BULSUN 

Gazeteci Oğuz Usluer yaptığı savunmada, “O dönemde KKTC Cumhurbaşkanı olan Derviş Eroğlu ile röportaj için gittiğim gezi bile şüpheli diye dosyaya konmuş. Onların kandırılıp düştüğü yerde biz boğulduk, kelepçe o yalanın mağdurları olan bize takılıyor. ByLock raporlarında nedense hiç değerlendirme ya da imza yok.” dedi ve şunları söyledi:
“Bilirkişi olsa birkaç saate çözecekti, ama bilirkişi talebimiz kabul edilmedi. Faili meçhul BTK raporlarında 6 ay ByLock kullandığım iddia ediliyor. Bu raporlara göre 6 ay içinde telefonu uçuş moduna dahi almamışım. 1 gün içinde 24 saatin üzerinde internete bağlandığım olmuş. Rapora göre gece 3:52’de TEM üzerinde Harp Akademileri Tüneli’nin içinde sabah 8’e kadar 550 kez ByLock’a bağlanmışım. BTK ve log raporları arasında lokasyonlar, bağlantı saatleri ve IP numaraları tutmuyor. Böylesine gerçekdışı verilerle suçlanıyorum. Mahkemeden bir talebim var: ByLock kullanmadığımın tespit edilmesini istiyorum. Adalet yerini bulsun.”

SEYİD KILIÇ: YEMEMİŞİM İÇMEMİŞİM 1236 KEZ BAĞLANMIŞIM!

Söz alan gazeteci Seyid Kılıç ise, “Savcılık makamının esas hakkındaki mütalaası cevap verdiğim isnatlardan ibaret. Samanyolu’nda çalıştığım sürede yasa dışı bir duruma tanık olmadım. Tanık olsaydım ayrılırdım.” diyerek savunmasını şöyle sürdürdü:

“Kayıtlardan birine göre yememişim, içmemişim, bir günde Mecidiyeköy’den 1236 kez bağlanmışım. Oysa aynı anda Güngören’de görünüyorum. ByLock isnatlarıyla ilgili nasıl hatalar yapıldığı ortada. Bunların bir mağduru da benim. Emniyetten gelen log kayıtlarındaki girişlerin tarihleri ve saatleri BTK raporundan farklı.”

CUMA ULUS: TWİTTER’DA 275 TAKİPÇİ İLE NASIL BİR ALGI FAALİYETİ YÜRÜTEBİLİRİM?

Daha önce savunma hakkını kullanmayan tutuklu sanık CumaUlus öğleden sonraki oturumda savunması için söz aldı. Ulus şunları söyledi:

“Çalıştığım tüm kurumlarda gazetecilik yaptım. Savcılığın iddiası doğru olsaydı basın kartım yenilenmezdi. Millet gazetesinde sadece 1 yıl çalıştım, o dönem işsizdim. Terör örgütünün yayın organı olduğuna dair tek bir soruşturma açılmadı. O gün yasal olanın bugün önüme suç olarak konulacağını nasıl bilebilirdim. Mütalaada gazetedeki pozisyonumla ilgili kullanılan sıfat yanlış. Herhangi bir araştırma yapılmadan alelacele konmuş. Sonunda örgüt üyeliği suçlamasıyla karşılaşacağımı bilseydim ne ben ne de başka biri bu gazetede çalışırdı. İddianamedeki 3 tweetten birinde “Artık dayanışma zamanı, gazetecilik suç değil” diye yazmışım. “Gazetecilik suçtur” mu demem gerekiyordu? Twitter’da 275 takipçi ile nasıl bir algı faaliyeti yürütebilirim? Kendim teslim oldum. Tutanak tutturdum, tutmuyorlardı. Pasaportum yok, vize almamışım. Hala kaçma şüphesi deniyor.”

AVUKAT ÖMER KAVİLİ: HUKUKUN EVRENSEL İLKELERİ ÇİĞNENİYOR

Cuma Ulus’un savunmasının ardından avukatı Ömer Kavili söz aldı. Avukat Kavili, davayla ilgili önemli tespitler yaparak şunları söyledi: “ByLock konusunda bilirkişinin her sanık hakkında rapor vermesi gerekir. Ebeveynler çocuğunu istediği okula gönderebilir. Denetleme yükümlülüğü MEB’e aittir. Okulun hesap açtığı bankaya para yatırdı diye kimse hesap soramaz. İddia makamı örgütün hangi tarihte kurulduğunu, hangi tarihte örgüte dönüştüğünü söyleyebiliyor mu? Söyleyemiyorsa mesele bitmiştir. Hukukun evrensel ilkeleri çiğnenmektedir. Örgütsel faaliyetin parçası olarak tek bir fiil gösteriliyor. Beraat talep ediyorum.”

Duruşmanın bugünkü oturumu 19.00 sularında sona erdi. Son savunmaların dinlenmesine yarın devam edilecek.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin