Yetiştirdiğine kolay kıyar insan

YORUM | HAKAN ZAFER

Kabzımal protestolarındaki gibi. Sen onca emek ver, büyüt, yetiştir bin bir zahmetle, sonra gel denize, otoyola dök. Sırf birilerine kızdın, yeteri kadar kazandırmadı diye. Ne günahı var domatesin, biberin. Yetiştir, büyüt, sonra dök orta yere.

Bu neyse, israf der geçer insan. Daha korkuncu var.
Küçücük evladını kucağına almış, kime kızdıysa artık, bir köprünün tırabzanlarına tutunmuş, etrafındakileri yavrusuna zarar vermekle tehdit eden kimse kadar insana utançla varlık sorgulatan kim olabilir?

Sebebi ne olursa olsun, “bir yere kadar anlaşılır” demesi yok bunun.

Birkaç yıl önce Anadolu’nun bir vilayetinde geçim zorluğu yaşayan biri, eşi ve üç çocuğunu öldürdükten sonra yedi yaşındaki dördüncü evladını da okuldan alarak bir binanın on birinci katından atıp ardından kendi de atlamıştı. Olayın güvenlik kamerasına yansıyan bir görüntüsü var ki gözümün önünden hiç gitmiyor. Geçim derdinden, öfkeden, intikamdan, vs. ne sebeple olursa olsun ne zaman biri(leri) evladına, yetiştirdiğine kıysa aklıma o görüntü geliyor. Ne günahı var masum yavruların. Yetiştir, büyüt, sonra kıy.

***

İlk Müslüman filozof olarak da bilinen Ya’kub b. İshak el-Kindi’nin bir sözünü hatırlıyorum. İnsanın varlık üzerindeki etkisi ne kadar artarsa nefsine söz geçirme konusunda git gide cahilleşeceğini, bunun sonucunda kendini kontrol edemeyeceği için varlığa karşı hızla zalimleşeceğini söylüyor.

Çok kontrol ediyoruz yetiştirdiklerimizi, onların ayak civarına çizdiğimiz daireden hiç çıkmasınlar istiyoruz. Ne bu kadar kontrol saplantısına tutulmalı ne de kimseyi, kendini kayıtsız tasarruf hakkına sahip zannedeceği yerde tutmalı. Kendini kontrol etmese nefsini tanrı edinecek potansiyeldeyken (Furkan 43, Casiye 23) etrafında duranların bu vebale ortaklığı hiç mi yok?

Hem kendimize hem başkasına azık ediyoruz. İnsan bu…

Tasarrufumuzu sınırlayacak şefkati yitirmemize neden olan öfkeler mi bizi kör ediyor da el alemi tehdit için kucağımızda tuttuğumuzun öz evladımız olduğunu görmüyoruz? Yaşadığı baskıyı kucağındaki evladına sarılarak atlatabileceği yerde neden sevdiğini olta ucuna takar insan?
Kendisine karşı kavga yürüttüğümüzün pençesine yetiştirdiklerimizi atarken bizi içimizden bir güç neden durduramaz?

Evladının kanından beslenen toprak da kurban isteyen ideolojiler de böyle. Kavga ettiği kimsenin açtığı hendekleri, kendinden önce çukuru doldursun diye ittiği evlatlarıyla dolduran savaşın sonu zafer olsa ne kıymeti var?

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin