Trump tehdit etti, Erdoğan geri adım attı!

YORUM | ERHAN BAŞYURT

ABD vatandaşı Rahip Brunson, ‘casus’, ‘PKK’ya yardım etti’, ‘darbecileri destekledi’ gibi çok ağır suçlamalarla 2 yılı tutuklu olmak üzere yargılanıyordu.

Erdoğan yönetimi son duruşmaya kadar, tavizsiz şekilde bu suçlamaların ve tutuklamanın arkasında durdu.

‘’Bu can bu bedende durdukça, o papazı kimse alamaz’’ diyordu Cumhurbaşkanı Erdoğan kameralar önünde.

İktidarın gazına gelen vatandaşlar da coştu. ‘’Ekonomimiz yabancı saldırısı altında’’ diyerek iPhone telefonlarını kırdılar, mini dolarlar yaktılar.

Yandaş kalemler de coştu… Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Nuh Albayrak çıtayı zirveye koydu;

’’Türkiye’yi artık O ÇOCUKLARI yönetmiyor. Ne pahasına olursa olsun ABD, Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğunu öğrenmesi gerekiyor ve öğrenecekler…’’

***

Tüm bunları duyup, görüp, okuduktan sonra ne düşünürsünüz, ne beklersiniz?

Demek ki, Türkiye’nin elinde delilleri sağlam, suçüstü yapılmış bir ‘casus’ var ve ABD’nin tüm baskılarını da özgürlük adına göğüslemeye hazır…

Ama öyle olmadı…

Bu açıklamaların üzerinden haftalar geçmedi, bu yazılanların mürekkebi daha kurumadı…

‘Bağımsız’ Türk yargısı, adil bir yargılamamız olmadığını, siyasetin nasıl kuklası haline geldiğini gösterdi…

Düşünün, 2 yıl rahibi hapishanede tutmuşsunuz, aylardır da ev hapsinde.

Ağır uçlamaların bina edildiği ‘gizli tanıklar’ son duruşmada, kendilerine atfedilen sözleri söylemediklerini, yanlış anlaşıldıklarını, böyle bir olaya şahit olmadıklarını söyleyip, iki yılı aşkın süredir ‘yalancı şahitlik’ yaptıklarını ortaya koydular.

‘’Rahip Brunson, Hıristiyanlığı yaymaya çalışıyordu’’ gibi bir de akla hayale sığmayacak bir suçlama var.

Üstelik bu iddiayı, ABD’nin haksız tutukluluğu sona erdirilsin diye diplomatik girişimlerde bulunduğu bir ‘gazeteci’ bile televizyon ekranlarında dile getirdi.

Adam zaten misyoner, din adamı, kendi inancını savunmayıp neyi savunacak, anlatmayıp neyi anlatacak?

İfade ve fikir hürriyeti gibi, Yeni Türkiye’de inanç hürriyetini de mi yok ettiniz?

***

Sonuçta, 35 yıla yakın ceza alması gereken suçlamalar düşürüldü ve 3 yıl cezaya çarptırıldı Rahip Brunson.

Hakkında hukuki süreç tamamlanmadığı halde, ceza almış olduğu halde, hakkında yurt dışı yasağı kaldırıldı.

Oysa, hakkında soruşturma yürütüldüğü, henüz bir iddianame söz konusu olmadığı halde binlerce insan için yurt dışına çıkma yasağı ‘tedbir’ olarak uygulanıyor.

Hatta, eşleri kamudan ihraç edildi diye, 220 bin masum insanın pasaportları iptal edildi, Yeni Türkiye’de…

Ama söz konusu ABD ise, Trump’ın baskıları ise, ‘kağıttan kaplan’ın ateşle oynaması da bir yere kadar olur…

***

Brunson serbest kaldıktan sonra ilk uçakla Almanya’ya çıkarıldı, oradan da ABD’ye uçtu.

Beyaz Saray’da ağırlandı. Başkan Trump’ın sözleri herşeyi özetliyordu:

‘’Türkiye için, Erdoğan için de kolay değildi. Müzakere ettik. Fidye ödemeyeceğimizi söyledik. Serbest bırakılmazsa çok kötü şeyler olacak dedik. Türkiye’yle çok iyi ilişkilerimiz var. Daha önce çözülmemiş olması beni şaşırttı”.

Trump, ‘fidye ödemeyeceğimizi söyledik’ diyor. Fidye, rehineler için, esirler için ödenir. Trump açıklamalarında başından bu yana ‘hostage’ yani ‘rehine’ ifadesini kullanıyor.

Davanın son duruşmasında, ‘gizli tanıklar’ yalan beyanda bulunduklarını kabul ederek, Trump’ı doğruladılar.

Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan kameralar önünde ‘’Ver papazı, al papazı’’ diyerek, Brunson’u pazarlık için kullanmak istediklerini ortaya koymuştu.

Sonrasında da, Hakan Atilla karşılığında ya da Zarrab’ın serbest bırakılması, Halk Bankası’na düşük ceza kesilmesi gibi hususlar da pazarlık yapıldığı ortaya çıktı.

Türkiye pazarlıkta elini yükseltmek isterken, kozunu kaybetti. ABD, pazarlık kapısını kapatıp, yaptırımları devreye sokunca, Erdoğan yönetimi ekonomik krizi derinleştirmemek adına da geri adım atmak zorunda kaldı.

Trump’ın, ‘’Erdoğan için de kolay değildi’’ sözleri, yaşanan açmazı ve geri adımı doğruluyor.

***

Sonuçta, Rahip Brunson yok yere tutuklanmış ve hakkındaki iddiaların da uydurma olduğu ortaya çıktı.

İkincisi, Türkiye’de yargının siyasi talimatla kararlar aldığı, ‘gizli tanık’ uygulamasının suç uydurma mekanizması olarak kullanıldığı, yargılamanın adil ve yargının da bağımsız olmadığı tüm dünyaya bir kez daha gösterildi.

Üçüncüsü, Erdoğan yönetiminin ‘rehine diplomasisi’ bir kez daha ters tepki. Türkiye, zayıf eliyle blöf yapmaya kalktı, daha önce Merkel önünde geri attığı gibi bu kez de Trump önünde geri adım attı ve ülkeyi rezil etti.

Herşeye rağmen, atılan geri adımın tek faydası, ekonomik krizin daha da derinleşmesini önlemek oldu.

Hem ABD’nin yeni yaptırımlarla yeni bir kriz dalgasını tetiklemesi önlendi hem de döviz kurları, kriz öncesine göre yüksek olmakla birlikte ciddi şekilde geriledi. Piyasalarsa nispi bir nefes aldırıldı.

Krizin kazananı seçimler öncesi ‘rehin vatandaşı’nı kurtaran Trump oldu. Trump, doğrudan bir kampanya yapmadan Evangelistler’in desteğini kazanmak için müthiş bir fırsat elde etti.

***

Türkiye ile ABD arasındaki tek kriz Brunson değildi. Çok daha derin çatlaklar ve sınavlar var önümüzdeki dönemde.

İran ambargosunu delme soruşturmasının genişlemesi ve yeni isimlerin eklenmesi, Halkbank’a yüklü bir cezanın kesilmesi, F-35 ve silah ambargosunun kalkması, Türkiye’de tutuklu diğer ABD vatandaşları ve Fırat’ın doğusunda ABD’nin YPG ile güçlü işbirliğinin sürmesi…

Brunson krizinde Erdoğan yönetiminin kendisini ve ülkeyi rezil etme pahasına attığı geri adım, diğer krizlerin aşılmasında da umarım faydalı bir sonuç verir.

Brunson konusunda perde arkasında bir anlaşmanın var olup olmadığını, ikili ilişkilerin karşılıklı çıkarlar doğrultusunda bir iyileşme yaşayıp yaşamayacağını yakın dönemde görmeye başlayacağız.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin