Talihsiz ve acınası bir dönem

Yorum | Erhan Başyurt

Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda öldürülmesi ve sonrasında yaşananlar tam bir facia.

Kan donduran vahşeti tüm dünya adeta canlı izliyor.

***

Suud Yönetimi olayın üzerinden 18 gün geçtikten sonra gerçeği itiraf etti:

‘’Gazeteci Kaşıkçı Konsolosluk binasında bir arbede ve kavga esnasında hayatını kaybetti… Olayla ilgili çoğu istihbaratçı 18 kişi tutuklandı… 4 istihbaratçı general ve bir başdanışman açığa alındı…’’

Buz gibi duygudan yoksun ve insanların aklıyla dalga geçen bir resmi açıklama.

Bu yalana bunca yalandan sonra kim inanır?

DOĞRUYU SÖYLÜYORSANIZ, BUNLARA CEVAP VERİN?

Diyelim, suikast değildi ve karşılıklı yumruklaşmada ‘kazaran’ öldü…

Neden ambulans çağırmadınız, tıbbi yardım almadınız?

Neden Savcı’ya haber verip tutanak tutturmadınız?

***

Diyelim, ‘suikast’ planlı değildi…

15 kişilik istihbarat timi Suudi Arabistan’dan özel uçaklarla neden geldi?

Olayın akşamında 4 günlük daha otel rezervasyonları varken 15 istihbaratçı apar topar özel uçaklarla neden geri döndü?

Konsolosluk, güvenlik kameraları neyi gizlemek için kapatıldı?

Türk personel ‘operasyon’ öncesi neyi gizlemek için izne çıkarıldı?

***

Diyelim, işkence yapılmadı, ceset yok edilmedi…

O halde öldüğünü itiraf ettiğiniz Kaşıkçı’nın cansız bedeni nerede?

Neden yerini açıklamıyorsunuz?

Otopsinin korkunç gerçekleri ortaya çıkarmasından mı korkuyorsunuz?

MİT DİNLEYİP, CIA’YE DE DİNLETMİŞ!

Gelelim gerçeklere…

MİT’in Suudi Konsolosluğu’nu istihbari amaçlı takip ettiği, dinleme ve izleme yaptığı artık net.

MİT’in elindeki Kaşıkçı’nın öldürülmesine dair içerideki ses kayıtlarının, CIA uzmanlarına da dinlettirildiğini Washington Post yazdı.

Yani, Suudi Yönetimi tüm dünyanın gözlerine bakıp yalanlarını sıralarken, katliamları kayıt altındaymış…

Sanırım, itiraf etmek zorunda kalmalarında en önemli faktör, Türkiye’nin elindeki bu kayıtlar…

Türkiye’nin, siyasi krizler yaşadığı bir yönetimi sıkıştırmak için, elindeki bilgileri dünya medyasına aralıklarla sızdırıp, konuyu sürekli canlı tutması, Suud Yönetimi’nin cinayeti itirafını sağladı.

Ankara’nın olayın aydınlatılmasına dair bu iradesi olmasaydı, üstü örtülebilirdi ve bu derece büyük krize dönüşmesi söz konusu olmazdı…

DÖNDÜREMEYİNCE ÖLDÜRÜYORLAR!

Suud istihbaratı planlı bir operasyon gerçekleştiriyor.

Önce Kaşıkçı, kendisini kaçırmanın zor olduğu Washington’dan İstanbul’a yönlendiriliyor.

Ardından, içeride operasyon için hazırlıklar tamamlanıyor ve davet ediliyor.

Konsolosluğa gelince de, kendisine ‘itibar ve saygı’ göstergesi olarak Konsolos’un ikinci kattaki odasına alınıyor.

İçeri girdiğinde, zaten ne görev yaptıklarını bildiği istihbaratçılarla yüz yüze geliyor.

Kaşıkçı, uzun süredir Suudi Arabistan’a döndürülmeye çalışılıyor.

Suud Yönetimi’nin görevden aldığı, Veliaht Prensin Muhammed bin Selman’ın başdanışmanı ‘baştrol’ olarak da bilinen Qahtani, Kaşıkçı’yı Washington’da iken arıyor ve ülkesine dönmeye iknaya etmeye çabalıyor.

Başka isimler de Kaşıkçı’yı geri döndürmek için girişimde bulunuyor.

Sanırım, Kaşıkçı’nın Kraliyet Ailesi’ne yönelik muhalif çalışmaları içerisinde yer almasından ciddi kaygı duyuluyor.

Kaşıkçı’nın Saray’ın trol ordusuna karşı, doğruları yazacak bir sosyal medya çalışmasına ‘bees-arılar’ maddi destek de verdiği, ‘bees’ hakkında tweet attığı belirtiliyor.

Sonuçta, Suudi rejimini çok iyi bilen bu ismi geri döndürmek, gözetim altında tutmak, belki de hapsetmek istiyor…

Konsolosluk’taki istihbarat ekibi, Kaşıkçı’yı Suudi Arabistan’a kaçırmaya gelmiş görünüyor.

Şayet amaç direkt öldürmek olsaydı, kendisine Konsolosluk içinde değil, daha az ses tepki toplayacak bir şekilde dışarıda bir yerde suikastı denemeleri söz konusu olurdu.

Kaşıkçı ile istihbaratçı ekip arasında Konsolos’un odasında karşılıklı bağrışma ve kısa bir ‘arbede’ yaşanıyor.

60 yaşındaki Kaşıkçı, iddia o ki, işte bu 7 dakika içerisinde hayatını kaybediyor.

Sonrasında panik yaşanıyor. Türk makamlarının iddiası o ki, Kaşıkçı’nın bedeni yok edilmek üzere parçalara ayrılıyor. Hatta bu işlem henüz canlı iken yapılmaya başlanıyor…

İŞBİRLİKÇİ ‘MEZAR KAZICI’ GERÇEK Mİ?

Suud Yönetimi, cesedin bir halıya sarılarak, işbirlikçi bir ajana verildiğini ve nereye gömüldüğünü bilmediklerini söylüyor.

Ceset nasıl çıkarıldı?

Türkiye’de yasadışı ajan faaliyeti yapan ‘işbirlikçi’ kim? Arap mı, Türk mü, başka ülke vatandaşı mı?

Suud Yönetimi bu konuda açıklama yapmayacağını ifade ediyor.

Peki madem, ‘mezar kazıcı’ da sizin adamınız, Kaşıkçı’yı nereye gömdüğünü o size açıklasın siz de dünyaya…

Cesedin saklanmaya çalışılması, parçalara ayrıldığı veya öncesinde işkence yapıldığı tezlerini, ses kayıtları ile birlikte daha da güçlendiriyor.

‘İşbirlikçi’ cesede neler yaptıklarının ortaya çıkmasını saklamak için uydurulmuş bir başka çarpıtma faaliyeti olabilir…

TÜM OKLAR VELİAHT PRENSİ GÖSTERİYOR

Peki Kraliyet Ailesi’nin iddia edildiği gibi tüm bu yaşananlardan haberi olmaması mümkün mü?

Tek kelime ile ‘HAYIR’

Zaten tüm izler Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ı gösteriyor.

Tutuklanan 18 kişi de, açığa alınan 4’ü istihbaratçı 5 üst düzey isim de Veliaht Prens ile bağlantılı.

Kaşıkçı’nın dikkatli bir dil kullanmakla birlikte, Prens Selman ile ilgili ‘’Putin kadar tehlikeli’’ benzeri otoriterlik eleştirileri, ciddi rahatsızlığa yol açmış görünüyor.

İkincisi, Veliaht Prens’in ‘Saray darbesi’ olarak bilinen yüzlerce Prens ve zengin işadamını ‘yolsuzluk’ gerekçesi otel lobisinde gözaltına aldığı olayın yansımaları halen devam ediyor.

‘Saray darbesi’nde gözaltına alınan 5 önemli ismin akıbetinin halen bilinmediği, tahta iddia hakkı olanlar ve bazı etkin prenslerin halen ev hapsinde olduğu ve mallarına önemli ölçüde el konduğu kaydediliyor.

Hasbelkader ‘darbe’ sırasında Suudi Arabistan’da olmayan ‘şanslı’ prenslerin de o tarihten bu yana ülkeye dönemedikleri belirtiliyor.

Dünyanın en genç savunma bakanı olarak tarihe geçen 33 yaşındaki Veliaht Prens, 82 yaşındaki Kral babasının gölgesinde ülke yönetimini büyük oranda elinde tutuyor.

İstihbarat ve güvenlik birimleri kendisine bağlı ve reformist görünüp ülkeyi ‘demir yumruk’ ile yönetiyor…

Tüm muhaliflerini sindirmek ve yok etmek için bir ‘trol ordusu’ kurmuş olması da, son dönem yükselen otoriter liderler profili ile uygunluk gösteriyor.

Kaşıkçı’nın kaçırılması girişiminden yönetimin haberinin olmaması ‘inandırıcı değil’ demek hafif kalır. Zira ‘mümkün değil’…

***

Arkanıza yaslanıp şöyle bir düşündüğünüzde tüm dünyada gündemin baş köşesine oturan skandal bir olaydan geriye zihinlerde şöyle bir acı kalıyor;

Ülkesindeki baskılardan kaçıp,

Batı’da özgürce sürgünde yaşayan

Müslüman bir gazeteci,

Siyasal İslamcılar tarafından yönetilen bir ülkede,

Şeriatla yönetilen bir ülkenin

selefi İslamcı yöneticileri tarafından,

konsolosluk binasında hunharca parçalara ayrıldı…

 

İslamın en kutsal iki şehrini yöneten,

milyonlarca Müslüman’a ibadetleri için

ev sahipliği yapan Kraliyet Ailesi,

vatandaşını katledip 18 gün boyunca yalan söyledi.

Halen de maktulun bedenini saklıyor ve teslim etmiyor…

 

Ne kadar talihsiz ve acınası bir dönemden geçiyor İslam dünyası bu tablo herşeyi anlatıyor…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin