Tahran’dan Afrin’e bakmak

YORUM | EBUBEKİR IŞIK

Türkiye kamuoyu son iki haftadır Erdoğan yönetiminin Afrin’e yönelik Özgür Suriye Ordusu ile beraber başlattığı operasyona kilitlenmiş durumda. Yapılan çoğu yorum ve analizlerin Türkiye merkezli olması, devam eden Zeytin Dalı Operasyonu’nun bölgesel öneminin ıskalandığı gerçeğini ortaya koymakta. Bu sebeple, Suriye’de ABD ve Rusya ile birlikte belki de en güçlü üçüncü aktör olan İran’ın, Afrin operasyonunu nasıl değerlendirdiği yanlızca Zeytin Dalı operasyonunun evrileceği yön açısından değil, Türkiye’nin Suriye’de gerçekleştirmek istediği hedeflerin akibeti açısından da son derece önemli.

İran ve Zeytin Dalı Operasyonu

Afrin operasyonu başlamadan önce Ankara’nın ABD ve Rusya’ya yönelik olarak bir dizi diplomatik çalışma yürüttüğü bahsi geçen ülkelerin yetkilileri tarafından uluslararası kamuyou ile paylaşılmıştı. Benzer diplomatik görüşmeler Tahran ile de yapılmasına rağmen, İran son ana kadar Afrin operasyonuna dair rengini belli etmedi.

Harekatın ikinci gününde İran’dan peşpeşe iki açıklama geldi. İlki İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakir’den ve ikincisi ise İran’ın meşhur kumandanı Behram Kasimi’den gelen bu açıklamalar, aslında ortak bir noktaya işaret ediyordu. İki açıklamada da İran’ın harekatı yakından ve kaygıyla takip ettiği belirtilirken, Türkiye’nin devam etmekte olan Afrin operasyonunu bir an önce bitirmesinin beklendiği ifade edildi.

Bununla birlikte, İran dışişleri bakanlığından da operasyonun üçüncü gününde bir açıklama geldi. İran dışişleri bakanlığı sözcüsü Türkiye’den Suriye’nin egemenlik haklarına saygı duymasını ve Soçi sürecinde olduğu gibi yapıcı rolünü devam ettirmesini beklediklerinin altını çizdi.

Şüphesiz, tüm bu açıklamalar Suriye konusunda son derece hassas bir yaklaşıma sahip olan İran’ın Erdoğan yönetiminin Afrin operasyonuna zımni bir yeşil ışık yaktığını göstermekte. Keza, İran 2016 yılında Türkiye’nin de içerisinde yer aldığı Fırat Kalkanı Operasyonu sürecinde klasik Suriye yaklaşımının bir tezahürü olarak, Türkiye’yi işgalci bir güç şeklinde tanımlamış ve Suriye’yi bir an önce terk etmesi gerektiğini ifade etmişti.

Peki ama ne oldu da, ‘İran’ın ulusal güvenliği Akdeniz’den başlar’ konsepti ile hareket eden Ruhani hükümeti, Afrin operasyonuna zımni destek vererek Türkiye’nin Özgür Suriye Ordusu ile Afrin’i kuşatmasına ses çıkarmadı?

Aslında bu zımni destek, İran-Türkiye ilişkilerinin uzun bir zamandır olumlu bir düzlemde seyretmesinin sonucu olarakta okunabilir. Rusya’nın liderliğinde 23 Ocak 2017’de başlatılan Astana süreci ve ardından devam eden Soçi görüşmeleri ile İran ve Türkiye bir yaklaşım değişikliğine giderek, Suriye’de birbirlerine karşı yürüttükleri çok boyutlu vekalet savaşına önemli ölçüde son verdiler. Ardından Katar krizinin baş göstermesi ile iki ülke bölgesel konularda özellikle Suudi Arabistan ve ABD ittifakına karşı birlikte hareket etme kararı aldı. Daha sonra, 25 Eylül 2017’de Kuzey Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi tarafından yapılan bağımsızlık referandumuna karşı çıkan İran ve Türkiye, ilişkilerini bir nebze daha konsolide etmeyi başardı. Beklenildiği üzre, bu yakınlaşma etkisini Afrin operasyonunda da gösterdi ve İran Zeytin Dalı Operasyonu’na ‘köstek olmayacağını’ yaptığı temkinli açıklamalarla Türk tarafına iletmiş oldu.

İran Suriye’de İstediğini Henüz Elde Etmiş Değil

Tarihi ve jeopolitik gerekçeler Suriye’nin İran için son derece kritik bir ülke olması sonucunu doğurmuştur. Bu nedenle Suriye, Tahran’ın ulusal güvenliğinin doğal bir uzantısı olarak İran İslam Cumhuriyeti’nin dış politika DNA’sına kodlanmıştır. Fakat, Suriye iç savaşının başladığı günlerden bu tarafa geçen altı yıllık süreçte İran’ın Suriye’de ki etkisinin Esad rejiminin geriletilmesine paralel olarak ciddi anlamda azaldığı artık kesinleşmiş durumda.

İran, Suriye’de devam eden çok aktörlü vekalet savaşına binlerce personel ve milyonlarca dolar para aktarırken, Esad rejiminin her zamankinden daha fazla Moskova’nın etki sahasına girmesini durduramadı. Hatta, geçtiğimiz günlerde bu rahatsızlığı ekonomi bakanı Massoud Karbasian İran haber ajansı Irna’ya verdiği bir mülakatta ‘’Esad daha çok İran’ın etkisinde mi yoksa Rusya’nın etkisinde mi kalarak kararlar veriyor’ diyerek İran devlet geleneğine mugayir bir uslupla bu hoşnutsuzluğu ortaya koydu.

Röportajın devam eden bölümlerinde daha kapalı konuşmasına rağmen temelde Karbasian; Esad rejiminin varlığı önemli ölçüde korunsa da, Rusya’nın Suriye’de ki etkinliğinden; Amerika’nın PYD liderliğinde kuzeyde ikinci bir alternatif yönetim arayışından; Erdoğan yönetiminin ÖSO gibi radikal unsurlarla Suriye’de varlığını devam ettirmek istemesi ve bununlada yetinmeyerek Fırat’ın doğusuna geçme planlarından rahatsız olduklarını ve bu gelişmelerin İran’ın Suriye’de ki etki sahasını daralttığı anlamına gelecek bir takım ifadelerde bulundu.

2018’de İran-Türkiye İlişkileri Gerilimlere Gebe

Şüphesiz, İran-Türkiye yakınlaşması bir veri olarak kabul edilecek bir düzeyde değil. Bu ilişkinin iki taraf için selahiyeti bir takım faktörlere bağlı. Erdoğan yönetiminde ki Türkiye’nin devam ettirdiği Afrin operasyonunun Fırat’ın doğusuna ilerlemesi, İdlib gibi Esad rejiminin yöneldiği bazı kritik şehirleri hedeflemesi ve daha da önemlisi PYD’den boşalan alanlara Erdoğan’ın Özgür Suriye Ordusunu konuçlandırmak istemesi olumlu bir hava yakalayan İran-Türkiye ilişkilerinin gerilmesine sebep olacaktır. Diğer taraftan, Trump yönetimindeki ABD’nin 2018 yılı içerisinde İran’ın nükleer ve balistik füze programını akamete uğratmak için bir takım diplomatik ve hatta askeri tedbirler alacağı Washington’u takip eden birçok uzman tarafından ifade edilmekte.

Böyle bir durumda, başta Rusya olmak üzre İran’ın Türkiye’nin de desteğine ihtiyaç duyacağı son derece açık. Bu sebeple İran, Erdoğan yönetiminin sınırlı düzeyde Suriye topraklarında bir takım askeri operasyonlar yürütmesini görmezden gelmekte ve hatta Türkiye’nin ABD askerlerinin konuçlandığı Minbiç’e yönelmesi için lojistik destek dahi vermekte. Anlaşılacağı üzre, Erdoğan yönetimi İran’ın bu zaafından faydalanmak için Zeytin Dalı Operasyonu’nun hedeflerini ve operasyon sathını yer yer genişletmeye çalışacağını beklemek yanlış olmayacaktır. Kuşkusuz, Türkiye’nin Suriye’de kalıcılığını perçinlemek için atacağı her adım yanlızca Rusya ile sıkıntılar oluşturmayacak, aynı zamanda da İran-Türkiye ilişkilerini de dinamitleme potansiyeli taşıyacaktır.

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin