Suriye’ye büyük savaş gelirse…

HABER-YORUM | KEMAL AY

Suriye’de kimin kiminle savaştığına dair haberlere, grafiklere baktığınızda karşınıza ipin ucunu çabucak kaçıracağınız bir yumak çıkıyor. Suriye rejimiyle, yine Suriyeli muhalifler arasında başlayan iç savaş, kısa süre içinde dışarıdan ülkelerin müdahaleleriyle karma karışık bir hâl aldı. İlk yıllarında bütün dünyada ‘eli kanlı diktatör’ olarak görülen Beşşar Esad, şu geldiğimiz noktada ‘bir Suriye realitesine’ dönüştü. Değişkenler o kadar hızlı değişti ki, Suriye’deki herhangi bir olayla ilgili öngörü yapabilmek imkânsız.

Suriye muhalefetini silahlandıran Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, Ürdün gibi ülkelerin arası açılırken, mevcut rejimi korumak üzere sahaya inen Rusya ve İran, yanlarında beklenmedik bir müttefik olarak Türkiye’yi buldu. Suriye meselesini Türkiye’nin partnerliği ile yürütmek isteyen ABD, bir süre sonra rotasını sahadaki başarısıyla göz dolduran PYD’ye çevirdi. Bu arada Rusya, İran ve Türkiye ittifakının anlaşamadığı bir yığın konu var. ABD’nin yanında yer alan ‘Batı ittifakı’ ise müdahale etmekle etmemek arasında gidip geliyor.

İLK ADIMLAR…

Bu arada Doğu Guta’daki kimyasal saldırı haberleri, Batı ittifakını hareketlendirdi. Başkan Trump, bir iki gün içinde Suriye ile ilgili radikal bir karar alınacağını duyurdu. Ben bu satırları yazarken ABD’nin savaş gemisinin Akdeniz’e doğru yola çıktığı haberleri düştü. Suriye meselesini takip eden yorumcular, Suriye’de başlayacak büyük bir savaşın ilk kez bu kadar ihtimal dâhilinde olduğunu yazmaya başladı. Bu savaştan elbette en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Hâlihazırda ekonomisi hayli kırılgan olan Türkiye’nin böyle bir savaşta cephede olmayı karşılayabilmesi zor. Üstelik hangi ‘safta’ yer alacağı da tartışmalı. Uzmanlar, Türkiye’nin böyle bir durumda ‘doğal müttefikleri’ olan Batı’yla hareket edeceğini, ancak Rusya’nın gazabını tatmaktan da korkacağını öngörüyor. Ancak Türkiye’nin tek kaygısı Rusya değil elbette. İran ve Suriye’deki silahlı grupların Türkiye’ye çeşitli şekillerde ‘operasyon’ yapması işten bile değil!

Rusya ve İran’ın nasıl tepki vereceği, olayın bir başka boyutu. Böyle bir savaşla birlikte her iki ülkenin de ciddi ekonomik ve toplumsal sorunlar yaşayacağı aşikâr. Bunu göze alıp alamayacaklarını iyi düşünmeleri gerekiyor. Aksine ABD tarafında Suriye ‘kahramanı’ bir Trump’ın en azından ilk dört yıllık başkanlık dönemini azledilmeden ya da hukuk karşısına çıkmadan tamamlayabilmesinin önü açılacaktır. Bu da, ABD yönetiminin tümü için olmasa da, Trump için böyle bir müdahalenin ‘fayda’ hanesine yazılabilir. Yine olası bir savaşla oluşacak daha yoğun bir göç dalgasının çevre ülkeleri ve Avrupa’yı nasıl etkileyeceğini konuşmak bile gerekebilir.

MALİYETİNİ HESAPLAMAK MÜMKÜN MÜ?

Çok afakî geliyor değil mi? İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana, Kore Savaşı dâhil, bu çapta bir savaş ihtimali belirmemişti çünkü. Bütün bunlar ince detaylarına kadar hesaplanmış mıdır? Muhtemelen. ABD’nin gündeminde Suriye müdahalesi Obama döneminden bu yana mevcut. Haliyle ABD’li generaller Suriye’de Rusya ve İran’a karşı verilecek bir savaşın maliyeti hakkında Başkan Trump’ı da bilgilendirmiştir. Ancak tarihten biliyoruz ki, savaşların gerçek maliyetlerini hesaplamak neredeyse imkânsız. Hele ki küresel terör ağlarının mantar gibi yayıldığı günümüzde, ülkeler arası savaşların ülke altı aktörler (sub-state actors) tarafından nasıl kullanılacağını da, eğer Suriye’de büyük bir savaş başlarsa, böylece tecrübe etmiş olacağız. Daha, böylesi büyük bir savaşın dünya ekonomisine etkilerini ve çeşitli ülkelere açlık, sefalet ve kriz olarak uğrayacağını söylemedik bile.

Öte yandan Rusya ve İran’ın, Batı ittifakından gelecek olası bir Suriye müdahalesine karşı tası tarağı toplayıp bölgeden çıkması durumunda, ‘Madem böyle olacaktı, neden daha önce denenmedi?’ sorusu da gündeme gelecektir. Bu da, Suriye’deki iç savaştan kimlerin nemalandığını ve savaşı sürdürmek için uğraştığını araştırmaya sevk edecektir insanları. Batı müdahalelerinin hemen hepsinden sonra olduğu gibi bazı ülkeler ve liderler ‘savaş suçları’ kapsamında kara listeye alınabilir. Ancak bu da yine ittifakların değişkenliği çerçevesinde ele alınacaktır. Böyle bir durumda eski ittifaklar rafa kalkabilir, yeni müttefikler birbirinin geçmişini örtme yolunu seçebilir.

Liderlerin aptalca politikalarla kışkırttığı 21. yüzyılın ilk savaşının en büyük ceremesini ise yine vergileriyle devletleri finanse eden vatandaşlar çekecek. 2008’deki ekonomik krizde büyük finans kuruluşlarını ve bankaları finanse eden devletlere karşı orta sınıflar bazı itirazlarda bulunmuştu. ‘Batırılamayacak kadar büyük’ kavramı, yeterince büyümüş ve güç elde etmiş kurumların, kemer sıkma politikaları pahasına destekleneceği anlamını taşıyordu. Şimdi aynı vatandaşlar, devasa bütçeli savaşları finanse ettiklerini görüp belki de isyan bayrağını çekecek. Umarım öyle olur…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

  1. Abd mudahale etmedigiden pisman oldugu iki vâka var,
    Biri Iran Islam devrimi(tamamen muttefik plan ulkeyi kaybetmistir)
    Digeri suriye ic savasi(rusyaya yayilim alani olusturmustur)
    Bati Gec mudahalenin agir sonuclari ikinci dunya savasinda Almanyanin yarisinin ruslar tarafindan isgal edilerek dogu alman olarak bolunmesiyle yasamis, benzer hadisenin ukraynada vuku bulucagi endisesizle, ukraynada askeri yapilanmaya gitmistir. Bati kumulatif bir politika ile izin verir daha sonra yaptiplarinizi toplayarak karsiniza toplu bir hesap cikirir, odenmesini istededigi.

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin