Sakın ola ki cephenin öteki yakasına bakmayasınız!

Yorum | Bülent Keneş

Yedi düvelin itirazlarına kulak asmayan, eğilmeyip dik duruş sergileyen “Başkomutan”ın emriyle hiç düşünmeden harekete geçen kahraman ordumuz, şanlı muhaberatımızın sağdan soldan toplayıp hizaya soktuğu, eğitip silahlarla donattığı ve kucak kucak sakallarıyla, IŞİDvari şekil ve şimalleriyle hiç de askere benzemeyen envai çeşit radikal İslamcı cihadistten ‘ne sihirdir ne keramet, el çabukluğu marifet’ yöntemiyle oluşturduğu tamamı “yerli ve milli” Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) desteğiyle o köy senin bu köy benim, o tepecik senin bu tepecik benim diyerek Suriye’de her gün yeni bir zafere koşuyor.

Başkomutan’ın gölgesi nereye düşerse oracıkta hizaya girmeyi hayatlarının biricik ve en mübarek gayesi haline getiren yüzde 50’nin koşulsuz desteği elbette ki böylesine büyük bir dava, piyasaya yeni düşen el değmemiş o taptaze Kızıl Elma için yetmezdi. Onun içindir ki, muhalifmiş gibi yapan kim varsa, soru işaretlerini şıpın işi rafa kaldırıp anında bu milli şahlanışın yanında yer aldı. Sağdan hizaya girerek bu şanlı dirilişin bir parçası haline geliverdi, milli bir şuurla Erdoğan’a nefer yazıldı.

Ne dediniz? “Türkiye’yi bir batağa çekecek bu operasyon Başkomutan’ın sadece Zarrab davasından ve dışarıda köşeye sıkışmışlığından kurtulmakla kalmayıp Cumhuriyet’in tabutuna son çiviyi de çakmak için ihtiyaç duyduğu seçim sermayesini elde etme çabası mı?” Yahu bunlardan “muhalefet”e ne? Millilik ve yerlilikte şimdi millet bu kadar şahlanmışken muhalefet kalkıp bunları mı mesele etsin yani? Yok daha neler!..

LÜZUMSUZ SORULARI KAFAYA TAKMANIN NE ZAMANI NE DE YERİ…

Şanlı devletimizin bekasının mevzu bahis olduğu, milli birlik ve bütünlüğümüzün tehdit altında bulunduğu böylesine zor ve kritik bir dönemde, “2012’den beri Afrin’de yönetimde olanlardan Türkiye’ye hangi terör saldırıları yapılmış?” gibi “hain” işi lüzumsuz soruları kafaya hiç takmamak lazım. Çünkü, bunları akla getirmenin ne zamanıdır, ne de yeri…

Dünyada bozulan imajı, sıfırı tüketen itibarıyla serbest vaziyet düşerken son anda zeytin dalına tutunan Erdoğan, iktidarının bir silahlı şubesi haline gelen şanlı ordumuz, ülkenin milli çıkarları açısından sebepsiz giriştiği bu taarruzun meşruiyetini temin etmek için dişini tırnağına takmışken, bu tür kafa karıştıran soruların lüzumu yok… Ordumuzun Suriye topraklarına doğru ilerlerken oluşan meşruiyet krizini aşmak için pazar tezgahına dizer gibi dizdiği PYD/YPG/YPJ/KCK/PKK/TUKAKA/MUHAHA… vesaire terör örgütleri ile bile yetinmeyip, komik duruma düşme pahasına her cümlede mutlaka DAEŞ’in (IŞİD) ismini zikretme çabasına hiç mi saygınız yok? “PYD’yi hedef alan Zeytin Dalı nasıl oluyor da aynı anda PYD’nin can düşmanı olduğu için oralarda esamesi bile okunmayan IŞİD’i de hedef alabiliyor?” diye sakın ola ki sormayasınız. O sorunun cevabını sahadaki gelişmeler veriyor zaten. İkinci haftasını dolduran operasyon boyunca tek bir IŞİD’linin bile, şanlı ordumuzun çok sevdiği o beylik ifadeyle, “nötralize” edildiğine dair tek bir haber yok.

Hem aklın ihanetiyle akla geliveren böyle bir kuşkuyu niye soracakmışsınız ki, siz hain misiniz? Bütün çabalarınıza rağmen şayet bu türden ihanet soruları hala aklınıza, sonra da dilinizin ucuna geliyorsa hemen derin bir nefes alın, sonra şöyle okkalı bir şekilde yutkunun ve o soruları dilinizin ucundan geldiği yere doğru ittirin gitsin.

Yahu vicdanlarının sesine kulak verip de akıllarına geleni dile getirenlerin başlarına gelenlerden hiç mi ders almıyorsunuz? Temel hak ve özgürlükler, demokrasi, fikir ve ifade özgürlüğü, hukuk ve adalet gibi lüzumsuzluklara pek takılmayan yüzde yüz yerli, yüzde bin milli İslamofaşist rejimimizin gözü pek polislerinin kendini bilmez siyasetçilerden, doktorlardan, akademisyenlerden, gazetecilerden, sivil toplum önderlerinden, insan hakları savunucularından, sıradan vatandaşlardan her gün onlarcasını medyatik gürültülerle eşliğinde derdest etmesinin karşısında vicdanınızın kıytırık sesini hala bastıramayanlardansanız, kusura bakmayın ama, başınıza gelecekleri çoktan hak etmişsiniz demektir.

ÜÇ MAYMUN KADAR BİLE OLAMADIYSANIZ KABAHATİ KİMSEDE ARAMAYIN!

Hem size kim herkesin kör ve lal kesildiği bu mükemmel despotluk atmosferinde durumdan vazife çıkarıp olup bitenleri görün, duyun ve bir de üstüne duyduklarınızı, gördüklerinizi konuşun, yazın dedi ki? İşi baştan garantiye alıp toplumun, aydınların ve medyanın neredeyse yüzde 95’inin yaptığı gibi yapıp siz de olup biteni görmeyip duymasaydınız. Şu insan halinizle o meşhur üç maymun kadar bile olamadıysanız başınıza geleceklerin kabahatini başkasında aramayın. İktidar lejyonerlerinden güya muhaliflere varıncaya kadar herkes, milli şuurla birleşip tek yumruk haline gelerek şahlanmışken insaniyetmiş, vicdanmış, insafmış, merhametmiş, hakmış, hukukmuş gibi lüzumsuzlukların ne lüzumu var canım?

“Savaşta ilk önce gerçekler ölür,” önermesinin gereklerine uyum sağlayacak kadar aklınız yok mu sizin? Vicdanınızı değil, aklınızı kullanın. Hemen teslim-i bayrak edin. Hem sosyal medyadan televizyonlara, radyolardan gazetelere kadar üzerimize sürekli boca edilen resmi “gerçekler” neyinize yetmiyor? Sadece resmi yalanlara kulaklarınızı açarsanız, en azından yalanların işe yaramaz hale geleceği o ana, yani ülke topyekûn duvara toslayıp çökünceye kadar rahat edersiniz. Ondan sonrası mı? İşte o en kolayı. Neticede “elle gelen düğün bayram,” değil mi?

Mesela ben, her gün en az üç kez devletin bana sunduğu sıhhat imkanını bil’hakkın değerlendirmeye çalışıyorum. Hap gibi sunulan o resmi yalanları tok karnına hem de susuz yutuyorum. Siz de öyle yapın. Rahat edin. Sadece küçük bir örnek olsun diye, resmi ajansımızın Pazar günü öğlen yemeğini müteakip, “yarasın” temennisiyle birlikte, herkese verdiği şifalı dozu burada istifadenize sunuyorum:

DEAŞ’IN HER AÇIKLAMADA ADI VAR, AMA KENDİSİ YOK

“Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, hudutlarda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye’nin kuzeybatısındaki Afrin bölgesinde, PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ’a mensup teröristleri etkisiz hale getirmek, dost ve kardeş bölge halkını bu teröristlerin baskı ve zulmünden kurtarmak üzere 20 Ocak saat 17:00’den itibaren ‘Zeytin Dalı Harekatı’ kapsamında terör örgütlerine ait sığınak, barınak, mühimmat deposu ve silah mevzisi olarak kullanılan 5 hedef imha edildi.

Harekata katılan uçaklar emniyetle üslerine dönerken, bölgeden elde edilen bilgilere göre 35 PKK/KCK/PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütü mensubu etkisiz hale getirildi. Harekatın başlangıcından itibaren etkisiz hale getirilen terörist sayısı 932 oldu.

Türk Silahları Kuvvetleri (TSK) ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), Zeytin Dalı Harekatı kapsamında Afrin’in batısındaki Şeyh Hadid beldesine bağlı Hac Bilal köyünü PYD/PKK’dan kurtardı. Bölgedeki AA muhabirlerinin bildirdiğine göre, TSK ve ÖSO güçleri, Afrin’in kuzey kesimlerindeki Şeyh Hadid beldesinde operasyonlara devam ediyor. Operasyonlarda, (ayrıca) PYD/PKK işgalindeki Hac Bilal köyü teröristlerden arındırıldı. Hac Bilal, Şeyh Hadid belde merkezine açılan otoyollara hakim bir yükseklikte bulunuyor.

TSK ve operasyonlara destek veren ÖSO güçleri harekatın başından bu yana PYD/PKK işgalindeki Afrin’in beş beldesinde 1’i belde merkezi, 21’i köy, biri köy altı yerleşim ve 9’u stratejik dağ veya tepe olmak üzere 32 noktayı örgütten kurtarmış oldu…

TSK ve ÖSO, Zeytin Dalı Harekatı kapsamında Afrin’in kuzeyindeki Huruz Dağı’nı terör örgütü PYD/PKK’dan kurtardı. Bölgedeki AA muhabirlerinin bildirdiğine göre, TSK ve ÖSO güçleri, Afrin’in kuzey kesimlerindeki Bülbül beldesindeki stratejik Huruz Dağı’na gece saatlerinde başlattıkları operasyonu başarıyla tamamladı. Huruz Dağı’nın alınması ile Bülbül belde merkezi güvence altına alınmış oldu. Dağın yakınlarındaki terör hedeflerine yönelik operasyonlar sürüyor.

Sınırda konuşlu Fırtına obüsleri, Kilis-Hatay hudut hattındaki Darmık Dağı bölgesinde tespit edilen terör örgütü PYD/PKK’ya ait hedefleri, Fırtına obüsleriyle yoğun olarak ateş altına aldı. Bombalanan alanlardaki terör hedefleri tam isabetle vuruldu. Geceden bu yana aralıklarla çatışma seslerinin de duyulduğu bölgeden yükselen dumanlar, Kilis’in sınır köylerinden de izlenebiliyor.

Bu arada bölge, askeri araç gereç ve personelle takviye ediliyor.”

HER CEPHENİN İKİ TARAFI, HER GERÇEĞİN İKİ YAKASI OLDUĞUNU UNUTUN

Öldürülen IŞİD militanlarına dair bugüne kadar tek bir veri olmasa da devletimizden her derde şifa, her müşgüle çare bu tür dozlar sürekli geliyor. Siz siz olun sadece bundan alın, sıhhat ve afiyet bulun. Bırakın milli damarlarınız kabarsın, kan her yere sıçradıkça kan dolaşımımız hızlansın, kahramanlık hisleriniz bırakın şahlansın, içiniz açılsın nefes alışlarınız güçlensin… Bırakın her bir bucaktan sesler yükselsin: Ver mehteri verrrrr!..

Aman ha sakın ola ki, her cephenin en az iki tarafı olduğu gibi bir şey aklınızın ucuna bile gelmesin. Bu sizin güvenliğiniz, ruh sağlığınız için çok tehlikeli bir şey olur. Benim her gün yaptığım hataya düşüp, göz ucuyla dahi olsa farklı kaynaklara bakmak suretiyle kabaran milli hislerinize sakın ola ki ihanet etmeyin. Belki İslamofaşist, hırsız-mırsız, rüşvetçi ve despot ama neticede “Başkomutan” olan Erdoğan’ın kendi şahsi ihtiyaçları ve siyasi ihtiraslarına binaen verdiği emri kapıkulu sadakatinde yerine getiren kahraman ordumuzun insafsız uçaklarının, tanklarının, toplarının, obüslerinin ve insansız hava araçlarının yağdırdığı bombaların gerçekten de denildiği yerlere mi yoksa başka yerlere mi düştüğünü hiç merak etmeyin. Katledilen çocukların, kadınların, sivillerin karartılan hayatlarını sakın ha görmeyin. Yoksa maazallah insanlıktan azıcık biraz nasibiniz kalmışsa şayet milli damarınız eskisi kadar kabarmaz, milli hisleriniz önceki gibi şahlanmaz hale gelebilir.

Mesela, size anlatıldığı kadarıyla her birini “milli ve yerli kahramanlar” diye bildiğiniz ÖSO’nun yamyamlarının öldürdükleri bir genç kızın cesedinin parçalarıyla nasıl eğlendiklerini görüp de ne yapacaksınız? Görecekleriniz, bilecekleriniz, Allah muhafaza, milli felaketiniz olur. Kabul edelim ki, ecnebilerin dediği gibi “huzur cehalette – ignorance is bliss.” Bu tür bir felaketten korunmak için aklı olan, aklını devre dışı bırakarak kendisini garantiye alır. Zaten çoğumuzun üzerine yerli yerince oturan bir gömlek gibi giydiğimiz cehalete ve duyarsızlığa dört elle sarılır. Sadece Erdoğan ve bendelerini dinler, bir tek resmi ağızların ne dediğine kulak verir, foseptik medyasını izler.

YAŞLILARIN, KADINLARIN, ÇOCUKLARIN, BEBEKLERİN FELAKETİNDEN BİZE NE?

Azılı IŞİD teröristlerinin saldırılarına karşı ellerinde tutmayı başardıkları kendi topraklarında, kendi evlerinde oturuyorken kahraman ordumuzun, tam 15 gün boyunca büyük fedakarlıklarla sürdürdüğü, havadan ve karadan bombardımanı altında hayatları kararan insanların, yaşlıların, kadınların, kızların, çocukların, bebeklerin felaketinden bize ne?

Hem Afrin Kantonu Sağlık Konseyi’nin dün yaptığı açıklamaya göre, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 129 sivili katleden, en az 320 sivili yaralayan, köylerdeki, kasabalardaki evleri o güne kadar içlerinde yaşayanların tepesine geçiren kahraman ordumuzun mutlaka bir bildiği vardır. Peygamber ocağı şanlı ordumuzun, bir elinde haram bir elinde gösterebildiği her fırsatta tilavet ettiği Kur’an olan alnı secdeli despotumuzun onlarca masum bebeği, çocuğu, kadını, yaşlıyı durduk yere öldürecek hali yok ya!

Hem necip bir millet olarak kendimize açıklamakta müşgüle düştüğümüz her durumda yapageldiğimiz gibi yapmak ne güne duruyor? Hadi hep birlikte bir daha tekrarlayalım: “Şayet bu insanlar devletimiz ve kahraman Türk ordusu tarafından bombalanarak paramparça edilmek suretiyle öldürülmüşlerse vardır mutlaka bir suçları.” Oh mis!.. Şimdi hep birlikte bir daha tekrarlayalım ve rahatlayalım. Hepimizin ezbere bildiği pörsümüz vicdanlarımızı, çürümüş insaflarımızı kurtaran bu hayat kuratan cümlenin sonuna “Hem devletimizden daha iyi mi bileceğiz?” sözlerini de ekledik miydi artık sen sağ ben selamet!..

Sosyal medyada CNN International’ın bir haberinden görüntüler dolaşıyordu dün. Hainliğe bakar mısınız? Adamlar yememiş içmemiş kalkmış Afrin’e kadar gitmiş. Şanlı ordumuzun gece-gündüz yağdırdığı bombardımandan çocuklarını, eşlerini, babalarını kaybetmiş insanlar çareyi çoluk-çocuk ya bodrumlara ya da mağaralara sığınmakta bulmuş. Bu görüntüleri görünce kimseye duyurmadan içimden “Tıpkı 1937-38’lerin Dersim’i gibi” deyiverdim. Tabii ki “vatan haini” olmadığım için bunu sadece içimden söyledim.

BENİM ADIM HIDIR, ELİMDEN GELEN BUDUR!..

CNN Türk gibi “yerli ve milli” olamayan CNN INT’ın yaptığı hainlik tabii bununla da sınırlı değil. Bir taraftan mağaralara sığınmış çocuklar ve yaşlı kadınlarla konuşurken, diğer taraftan bu insanların terketmek zorunda kaldıkları bombalanmış yıkık dökük sokakları, harabeye dönmüş evleri ekranlara getirdi. Üstelik başı yazmalı yaşlıca bir Kürt kadınını da bu hainliğine alet etti. O yaşlı kadının ne dediğine bakar mısınız? “Erdoğan başımıza bomba yağdırıyor. Çocuklarımızı, evlerimizi yitirdik. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Bize bunu neden yapıyorlar,” yahu bunu insan düşmanına söylemez.

Hainlik bununla kalsa yine iyi. Bir de 11 yaşında Yasemin isimli bir kız çocuğu ile konuşmuşlar. Babasının geçen hafta köylerini savunurken öldürüldüğünü söylüyor Yasemin ve devam ediyor: “Babam öldürüldü, biz de annem ve kardeşlerim ile birlikte bu mağaraya sığındık. Burası çok karanlık ve korkuyoruz. Çünkü, dışarıdan sürekli bomba sesleri geliyor. Hava saldırıları sürüyor. Biz onlara ne yaptık? Sadece çocuğuz, ne suçumuz var?”

CNN INT hainliğine devam etmiş ve bir bombardıman sırasında yaralanmış 10 yaşındaki oğlu hastanede yeni vefat ettiği için çığlık çığlığa ağlayan bir Kürt annesini ekranlara getirmekten çekinmemiş. Bir de bu annenin ağıt yakarken “Ben sensiz nasıl yaşarım” sözlerini aktarmış. Şu hainliğe bakın hele şu hainliğe!..

İşte bunlar oluyorken “İyi ki haramilerin şahı Başkomutanımızın borazanı Anadolu Ajansı (AA) var,” dedirten bir haber düşüyor ekranlarımıza: “Türk askeri, Zeytin Dalı Harekatı ile terör örgütü PYD/PKK unsurlarından arındırılan Afrin’in bir köyünde örgüt tarafından ölüme terk edilmiş iki yaşlıyı kurtararak Türkiye’ye ulaştırılmalarını sağladı… Mehmetçik tarafından zırhlı ambulans ile köyden çıkarılan 82 yaşındaki Ahmet Hannan ve 80 yaşındaki Azime Hüseyin, sınırdaki sağlık ekiplerine teslim edildi… Hassa Devlet Hastanesi’ne getirilen Ahmet Hannan ve Azime Hüseyin burada sağlık kontrolünden geçirildi.”

Eyyy hain CNN INT yapacaksan işte böyle haber yap!.. Bu haberi niye ekranlara taşımıyorsun? Bak işte görüyorsun, amansız saldırılarından can havliyle köyünü, evini-barkını terkeden Kürtler’in çaresizlik içerisinde geride bırakmak zorunda kaldıkları iki hasta pir-i faniyi şanlı ve kahraman ordumuz nasıl da kurtarmış, görmüyor musun? AA ve bizim foseptik medyasının tek gramını zayi etmediği televizyonculuğun propagandaya dair geniş tecrübe ve imkanları eline dizine dursun emi!

Umarım haramiler şahı Başkomutanımıza ve her despotlukta tam da olması gerektiği gibi onun kulu-kölesi haline getirilen kahraman ordumuza layık, kendisine ne verilirse sorgusuz-sualsiz afiyetle yiyen çoşkun milletimizin damak zevkine uygun, olabildiğince yerli ve milli bir yazı olmuştur… Benim adım hıdır, elimden gelen budur… Afiyet olsun…

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

2 YORUMLAR

  1. Mahmut Bey kaleminize sağlık,
    İnsan olmanın gereği olan bu yazınız için teşekkürler.

    Ben de bazen yabancı yayınları izliyorum gördüğüm manzara endişe verici.

    Körfez savaşında uçaklardan atılan bombaları ekranda izlerken henüz çocuktum. Sürekli “sivillere hiç zarar verilmiyor” deniyordu. Ben de o zamanki aklımla “sadece kötülerin öldüğünü” düşünüyordum.

    Birgün okuldan eve yürüken arkadaşım Şakir’e de bunu söyleyince, nereden biliyorsun öyle olduğunu demişti. O andan itibaren sorgulamaya başladım ve sonra gerçekler ortaya çıktı.

    Bugün de koca bir ülke benim çocukluk aklım seviyesinde düşünüyor maalesef.

    Daha da vahimi, ÖSO denen ne olduğu belirsiz/kontrolsüz güruhun yaptığı herşey de bizim hanemize yazılıyor… Tüm dünyanın nefretini üzerimize çekiyoruz..

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin